Dil; duygu ve düşüncelerimizi, bilgi ve becerilerimizi, ümit ve hayallerimizi, plan ve projelerimizi, strateji ve hedeflerimizi, arzu ve isteklerimizi başkalarına anlatıp aktarmanın ve iletişim kurmanın en önemli öğesidir. “Yazı” bile, dilin sembollerle ifade edilen şeklidir. Konuşma ve duygularımızı paylaşma aracı olan DİL, Yüce Yaratıcının insanlara bahşettiği en önemli fazilet ve meziyetlerin başında gelir. Konuşulan dilleri insanlar kendileri tasarlayıp meydana getirmiş değildir. Farklı kavimlerin yaşadıkları coğrafi şartlara uygun değişik renk ve biçimlerde yaratılmaları gibi; ayrı ayrı “DİL”leri onlara ilham eden de yine Rabbimizdir ve bu Allah’ın hikmet ve ibret ayetlerinden birisidir. (Bak: Rum 22. ayet) Evet, insanlara, dil icat etmekten ziyade, kendi dillerini geliştirmek, sistemleştirmek, devlet ve medeniyet dili haline getirmek fırsatı verilmiştir.
“(Allah) İnsanı halk etmiş ve ona beyanı (iletişim kurmayı ve duygularını başkalarına anlatmayı) öğretmiştir”. (Rahman Suresi 4. ayet)
“Biz hiçbir Elçi’yi, kendi kavminin dilinden başkasıyla göndermedik ki, onlara (ilahi gerçekleri ve insani görevlerini) apaçık beyan edip (anlatabilsin)” (İbrahim Suresi 4) ayetleri de, her ülkede gerekli ve geçerli olan resmi dili çok güzel ve düzgün konuşmak lüzumuna işaret etmektedir.
Asla unutulmasın ki, bir toplumu millet yapan ve birbirine bağlayıp güçlü, onurlu ve huzurlu kılan öğelerin en önemli ilk ikisi; DİN birliği ile DİL birliğidir. Dil insanlık tarihiyle birlikte meydana gelmiş ve devam etmiş tabii bir ihtiyacın eseri ve öğretisidir. Bu nedenle, dillerin yozlaşması, bozulması ve kısırlaşması, toplumun kültür seviyesini düşürecek ve medeniyet sürecini körletecektir. Çünkü insanlar, ancak konuşup yazabildikleri DİL seviyesinde düşünce ve çözüm üretebilecektir. Başkalarıyla doğru ve doyurucu iletişim kurabilmeleri de, yine ancak konuşup yazabildikleri dilin zenginliği ve güzelliği sayesindedir. Dil sadece iletişimin değil, başkalarını olumlu biçimde etkilemenin ve yönlendirmenin de en önemli aracı olma özelliğine sahiptir.
İşte “dil”in düğümünü çözen sihire de şiir denir. Özellikle düşüncede derinleşen; ancak hikmet deryasında fark ettikleri incileri, doğrudan müşterilerine sunmaktan çekinen insanların şiirleri, onların gönül şifreleridir. Evet şiir, riyakar ve sahtekarların elinde, yalanı ve palavrayı yaldızlayıp pazarlama aleti; ama sadıklar ve Hak dostları için, kalplerin ve kapalı iklimlerin keşfidir.
“Dilin Düğümü Çözüldü” şiir kitabımızın hazırlanması ve basılması konusunda Milli Çözüm İzmit ve Konya ekibimize tebrik ve teşekkürlerimle.
Ahmet AKGÜL
TEVHİD VE TECELLİ
UYARI!
Uzak durun, dokunmayın
Bak sonra, çarpılırsınız!
Sakın ola, okumayın
Doğruya kapılırsınız!
Allah “oku” der, duymazsın
Rasül buyurur, uymazsın
Kur’an ders kitap, saymazsın
Sen cahilliğe, doymazsın
Sürüye katılırsınız!
Ahkâmsız din uydurdunuz
Zalimlere dost oldunuz
Haç’la diyalog kurdunuz
Çok ucuz satılırsınız!
USA markalı Taliban
Siyon arkalı Tayyiban
Katı-ılımlı Hababam
Tiyatro oynatırsınız!
Boşver zulüm, dolsun dünya
Her şey hoşgör, uydur hülya
Biraz riya, birkaç rüya
Evliya yapılırsınız!
Amerka’ya biat etsen
BOP yolunda, cihat etsen
Gayrı ne kabahat etsen
Billahi tapılırsınız!
Ahmet Hoca iğneliyor
Mümin olan, bileniyor
Kim gâvurdan dileniyor
Kullanlıp atılırsınız!