DEMOKRATİK OLGUNLUK,
SİYASİ SORUMLULUK VE FİKRİ UYUŞUKLUK
Ülkenin ve Milletin bütünlüğü “AB’ye gireceğiz!” aldatmacası uğruna tehlikeye atılmaktadır. Bu isteklerin değil kabul edilmesi, müzakere edilmesi dahi yıkımdır. Mevcut AKP Hükümeti, bu konuda tamamen teslimiyetçi bir tavır takınmaktadır. AKP Hükümeti’nin bu tehlikeli tuzaklar karşısında acziyet ve yetersizliği ortadadır. Artık oynanan oyunu görmek ve tuzağa düşmemek lazımdır. Açıkça Sevr yeniden hortlatılmaktadır ve AB süreci bunun bir parçasıdır! Ekonomik bağımlılık süreci, Kıbrıs’ın verilmesi, toprak devirleri ve ülkenin parsellenmesi, azınlık meselesi, misyonerlik ve ruhban okulu sinsiliği geleceğimizi karartmaktadır. Evet, varlığımızı yok eden bu tavizleri kabul etmek intihardır!
İşte, AB’nin istekleri ve iktidarın onayladıkları:
Dicle-Fırat havzası ve GAP’ın uluslararası bir idareye devredilmesi. (Büyük İsrail’e ilk adım.)
Yabancılara toprak alım hakkının sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde sürdürülmesi.
AB Güvenlik konsepti gereğince, Türk Ordusuna AB’nin Lejyoner’i görevi verilmesi.
Uzlaşma adı altında, Ermenilerin isteklerinin yerine getirilmesi.
Ruhban Okulu ve Ekümenlik dahil, Yunanlıların taleplerine boyun eğilmesi.
Kıbrıs Rum Kesimi’nin; AB içinde, Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınmasına müsaade edilmesi.
Kürtlerin ve Alevilerin, azınlık olarak tanınmasının teklifi.
Mali yardımların en az 10 yıl askıya alınması ve daha önce yapılmış anlaşmalara rağmen serbest dolaşım hakkının esirgenmesi.
Görüşmeler neticesinde Türkiye, AB’nin istediği bütün şartları yerine getirse bile, üyeliğinin yine garanti edilmemesi gibi hakaretleri içinize sindirebilecek misiniz? Efendi olmak varken, köle olmak niyetinde misiniz?
Bunların sonuçları, uykularımızı kaçırmalıdır.
Kendi öz kaynaklarımız; ABD ve İsrail başta olmak üzere, yabancıların kontrolüne devredilecek ve bölgede siyasi bir yapılanmaya kadar gidilebilecektir. Parça parça alınan topraklarla ve bir oldubitti dayatmasıyla, Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail projesine hizmet edilecektir. Çünkü Filistin’in böyle işgal edildiği, İsrail’in böyle kurulduğu bilinmektedir.
Savunma konsepti gereği Milli Ordumuz, AB’nin emrine girecektir ve AB’nin korunması görevini üstlenecektir. Sözde Ermeni soykırımı tanınacak, haksız ve borçlu duruma düşürülen Türkiye, Ermenilerin “Büyük Ermenistan” hayalinin gerçekleşmesine taşeronluk edecektir.
İstanbul içinde dinsel anlamda üstün ve bağımsız bir otorite tesis edilecek, Yunanlıların Bizans’ı kurma (Helenizm) hayallerine geçit verilecektir. Kıbrıs Rum Cumhuriyeti tanınarak, Kıbrıs’taki Türk Birliği geri çekilecek ve Ada’daki Türk varlığı Girit’teki gibi yok edilecektir. İleride İsrail’in emrinde ve Güneydoğu’yu da içine alan Büyük İsrail Devleti’nin kurulması sağlanacak ve Türkiye parçalanma sürecine itilecektir. AB uğruna gerçekleşecek bütün bu tehlikelerin sonucunda, Türkiye yumuşak lokma haline getirilecek ve II. Sevr’e gidilecektir.
Lütfen hatırlayınız!
Çok uzun bir süre geçmiş sayılmazdı. Ülkemiz 1996 yılında Milli Görüş (Refah-Yol) iktidarı yani 54. Erbakan hükümeti ile tanıştı. 54. Erbakan hükümeti kurulduğu zaman ülkenin durumu yine bugünkü gibi perişandı. Kalkınmayı ve refahı sağlamak için kolları sıvayan Prof. Dr. Necmettin Erbakan; halkımızı vergi, zam ve faizlerle ezen politikalar yerine, ülkenin ekonomik potansiyellerini harekete geçirerek; rant ekonomisini değil, reel ekonomiyi uyguladı. Ülkede üretim, istihdam ve ihracat seferberliğini başlattı.
Geçinme sıkıntısı içerisinde olan memurlara; 11 aylık iktidarı döneminde %135 zam vererek, 3 milyon memur ve ailesini huzura çıkarttı. Asgari ücretle çalışan işçilere; enflasyonun üzerinde %100 artış yaparak, asgari ücretlileri açlıktan kurtardı. Sendikalı işçilerle ilk defa grevsiz ve lokavtsız sözleşme yapıldı, sendikacıların taleplerinin üzerine çıkılarak %103 zamla işçilere sahip çıktı.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…