Süper güç denilen karanlık merkezlerle, gizli ve kirli ilişkilere girişen siyasi figürlerden cemaat rehberlerine hiç kimse, artık çelişkilerden kurtulamıyor, çırpındıkça daha çok batıyordu. Şimdi Mısır’da, Mursi’ye yönelik askeri darbeye güya karşı çıkıyor gibi davranan Fetullah Gülen, 28 Şubat tertibinde Erbakan’a yönelik postmodern darbeye niye arka çıktığını; “28 Şubat, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesini de hızlandırdı”[1] sözleriyle savunmaya çalışıyordu. Yani ABD Yahudi Lobilerinin tezgâhı ve yerli maşaların katkısıyla Erbakan’ın devrilmesini ve yerine AKP iktidarını getirilmesini ve adım adım ertelenen Sevr’in yürütülmesini “Türkiye’ye demokrasinin yerleşmesi” olarak gösteriyordu. Zaman yazarı İbrahim Öztürk “Musaddık, Nasır, Mursi (II) yazısında (11 Temmuz 2013) Fetullah Gülen’in demokrasisinden neyi anlamak gerektiğini şöyle ifade ve itiraf ediyordu:
“Oysa (Mısır ve Mursi) AK Parti’yi biraz incelese şunları görecekti. AK Parti siyaseten geçmişten (yani Milli Görüş çizgisinden tamamen) koptuğunu ilan etti. AB üyelik sürecini ve reformları derinleştirdi. Kemal Derviş imzalı IMF programına tam uygunluk sergiledi. Bu meyanda Mursi gibi herhangi bir şeyi millileştirmek bir yana, 10 senedir birçok şeyi radikal bir şekilde satmaktan çekinmedi ve içeride yabancı sermaye ağırlıklı bir yapılanmaya yöneldi. Mursi kıstırıldığı kapanın farkına varıp, dış desteği derinleştirmek (yani Yahudi Lobilerinin gözüne girmek) üzere, kontrollü liberal politikalara ağırlık verip, esas olarak tam katılımcı bir sivil anayasa yapmaya gayret etmeliydi. Zamana ihtiyacı vardı ama acele etti. Akıl hocaları da kendisini yanlış yönlendirdi. Biz yaşananları haklı görmüyor ve temenni etmiyoruz. Ama reel dünya bunu gösteriyor” (Yani Siyonist Lobilere ve ABD’ye boyun eğmek gerekiyor).
“Hatırlayınız, İran Başbakanı Musaddık’ın 70 yaşlarında başına gelenler ibret vericiydi. Yaptığı en radikal iş İran petrollerini millileştirmek idi. ABD-İngiltere el ele vererek, para ile finanse edilen sokak gösterileri, İran Şahı’nın işbirliği ile İran ordusunu da devreye sokarak kendisini iktidardan düşürmüşlerdi. Yerine gelen kukla başbakanın yaptığı iş petrolü yine İngilizlere terk etmek oldu. Oyun bitti.”
Yani askeri darbeleri asıl dünyaya hükmeden güçler tezgâhlıyor, işlerine gelmeyen milli iktidarları onlar devre dışı bırakıyor ve işbirlikçi yönetimleri demokratik hilelerle onlar işbaşına getiriyordu. Bu itirafı Fethullahçı bir Zaman yazarının yapması önem arzediyor ve AKP’nin Milli Görüş’e hıyanet ve siyonizme hizmet karşılığı öne çıkarıldığını deşifre ediyordu.
Bu işbirlikçi iktidarlar eliyle, halkı oyalamak ve avutmak için verilen bir takım sahte özgürlük ve haklar; yol, hastane ve köprü gibi imkânlar ve sosyal yardım sadakaları, aslında “toplumu Siyonist sermayenin küresel dünya düzenine demokrat köleler haline getirme” amaçlı hile ve hıyanet operasyonları oluyordu. Hz. Musa’nın Firavun’a: “Bana karşı lütuf gibi göstermeye çalıştığın ve şimdi minnet edip başıma kaktığın (sarayında besleyip yetiştirmek gibi) şeyler, aslında (mensubu olduğum) İsrailoğullarını köleleştirmeye (ve uyumlu kulların haline getirmeye çalışmandan) dolayıdır” (Şuara: 22) yanıtı, zalim güçlerin ve işbirlikçilerin şeytani niyetlerini ve gerçek mahiyetlerini ortaya koyuyordu.
Rahmetli Erbakan Hocamız’ın:
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…