BU DÜNYAYA NİYE GELDİM?
Rabbimi tanıyıp, iman etmeye
Huzurunda kıyam, durmaya geldim…
Rızasın arayıp, sırra yetmeye
Sanma ki huriye, hurmaya geldim…
Zikrederek bin bir, Esmasın sayıp
Vahdet deryasında, “Ben” damlam kayıp
Kur’an mesajını, dünyaya yayıp
Adil bir Düzeni, kurmaya geldim…
Hakkı yazdıracam, tuşa kaleme
Hayrı tanıtacam, bütün âleme
Tevhit sancağını, gönül kaleme
İslam-Barış mührün, vurmaya geldim…
Her din ve kavimden, bütün insanlar
Huzura kavuşsun, bitsin isyanlar
Herkesin hakkıdır, lütfu ihsanlar
Mazlumun yarasın, sarmaya geldim…
Önünü görmeyen, sezmez uzağı
Hak-Bâtıl var; sağ-sol, Şeytan tuzağı
Küheylan sanılan, azgın buzağı
Deccalin belini, kırmaya geldim…
Karanlık dağıldı, nurlar saçılır
Bu kutlu davadan, murdar kaçılır
Hak murad ederse, surlar açılır
Düşmanın safını, yarmaya geldim…
İslam potasında, beton yarılmaz
Türk Kürt Arap kardeş, mermer ayrılmaz
Adalet divanda, adam kayrılmaz
Zannetme firmaya, formaya geldim…
Herkesin hayali, amacı kadar
Gayesi gayreti, inancı kadar
Dağların zirvesi, yamacı kadar
Vuslat yollarını, sormaya geldim…
Dünya düşman olsa, ne gam ne keder
Allah’ım yâr ise, O bana yeter
Fani zevke dalan, çok yazık eder
Dost yolunda postu, yormaya geldim…
Milli Çözüm; Milli, Görüş kolunda
Dolaşmam İblisin, sağı solunda
Karınca misali, Kâbe yolunda,
Şehadet ufkuna, varmaya geldim…
FATMA BETÜL ERİŞKİN – KONYA – 17.12.2020
İnanmak, gizemli bir anahtardır!
İnanmak nedir? (Bir şeyi) Doğru ve değerli olarak kabul edip sahip çıkmak, güvenilir bulmak, güvenip dayanmak, itimat ve itibara layık bulmak anlamındadır.
İnanç: Bir şeyin var olduğuna inanmak, var olduğuna dair içimizde güçlü ve köklü bir his taşımaktır. O his insanı insan ve Müslüman yapar.
İman ise: Bir şeyin sadece var olduğuna değil, onun doğruluğuna, dürüstlüğüne, sadakatine, vefasına, bizi asla yalnız bırakmayacağına, dünya ve ahirette bizimle olacağına dair inanmaktır. İmanın kaynağı kalp, bilmenin kaynağı beyin, yani akıldır. Akıl kalpten, kalp ise inançlardan beslenir. Kalp ya Rahman’a ev sahibidir veya Şeytana oyun odasıdır. Kalbin temizliği çok önemlidir. Bu da ancak kalbe doldurulan sevgi ve sevgililerle kazanılır veya kaybedilir. Kalpte oluşturulan temizlik, insanda sağlam bir iman oluşturur. O iman ise kalbi; her an Rahman’ı misafir edecek temizliğe ve titizliğe ulaştırır ve o şuur ve huzur halini sürekli korur. İmanlı veya imansız ölmek de yine kalbe bağlıdır. Tam olarak kalbi ile iman etmemiş insanlar; zamanla ortam, yol, yoldaş, hatta -Allah muhafaza- bir ömür yaptıkları çalışmaları yok saydıracak şekilde, Şeytanın ve bâtıl yolunun hizmetkârı olurlar. Oysa inanmak, son nefese kadar Hakka tâbi ve taraf olmaktır.
İnanmak; hissetmektir. İnsan hissettiği nispette yaşar. İnancını yitiren bir yürek, canını yitirmiş bir beden, anlamını kaybetmiş bir sözcük gibidir. İnanmak; kutlu ve cesur bir değişimdir. Hakkın tüm kanun ve kurallarına göre önce kendini, sonra tüm çevresini, hatta dünya düzenini ve insanlık âlemini değiştirmek gayretidir. Bunun yolu ise ruhunu Hak davaya adamak, Hakkı tutup kaldırmak, tüm insanlığın kurtuluşu için canla başla mücadele edip zorluklara katlanmaktır.
İnanmak beklemektir, beklemek ise umut…
İnsan bedeninin içerisinde ve etrafında bulunan bir ışık akışımı vardır. Bu akışım, çakra denilen enerji kanalları yoluyla soyut ve somut tüm beden katmanlarının birbiriyle etkileşimini ve dengelenmesini sağlar. Asıl kritik olan ise; aslında insan, evrende yaşayan dev bir organizma ve hücreden ibarettir. Ve onun da içinde işleyen benzer bir mekanizma vardır. İnanmak, insanın içinden evrenin derinliklerine kadar uzanan bu saklı yolun kapısını açan gizemli bir anahtarın ta kendisidir. O halde; her an dua etmeli, kalp frekanslarımızı dolayısı ile iman ayarımızı sürekli kontrol etmeli, kendi kıyametimiz olan son nefesimize kadar, Hak davada bir zerre olmaya gayret göstermeliyiz.
Ya Rabbi; imanımız olgunlaşmadan canlarımızı alma!
Ya Rabbi; Fethi Mübin gerçekleşmeden ve bu uğurda gayret sarf etmeden canlarımızı alma!
Ve Ya Rabbi; Kardeşliğimizi pekiştirip, “beni” unutup “biz” olmayı öğrenmeden canlarımızı alma! (Âmin!)
FATMA BETÜL ERİŞKİN’İN RÜYASI – KONYA – 12.12.2020
Rüyamda: Aziz Erbakan Hocamız ve Muhterem Ahmet Akgül Hocamız bizim evin salonunda sohbet ediyorlardı. Rüyayı ve sohbet konularını tam hatırlamıyorum, ama salona kahve ikram etmek için girdiğimde Ahmet Hocamız yere uzanmışlar, Erbakan Hocamız da mübarek ellerini masaj yapar gibi, ama dokunmadan Ahmet Hocamızın mübarek bacaklarında ve sırtlarında gezdiriyorlardı. Erbakan Hocamız: “Ahmet, cam bir bardağa veya şişeye su doldur, niyetine korunmayı al, en azından bir Fatiha Suresi oku ve o suyu iç. Bir kovaya birkaç damla bu sudan, birkaç damla da sirke koy, duş aldıktan sonra üzerine dökün. Tek engel Sen olduğun için, Seninle çok uğraşıyorlar. O da kırgınlık, yorgunluk, halsizlik ve irili ufaklı hastalık yapıyor Sende. Biz okuyalım, Sen de oku ki rahatlayasın inşaallah!” buyurdular. O esnada uyandım.
Te’vili: Duanın ruh ve beden sağlığımıza şifa sağladığına, Fatiha’nın en büyük dua olduğuna… Erbakan Hocamız gibi büyük Zat’ların manevi tasarrufuna işaret ve beşarettir.
En doğrusunu Allah bilir.
https://www.millicozum.com/mc/agustos-2021/bu-dunyaya-niye-geldim-siir