BİLDİRİ ÇARPITMASI VE İKTİDARIN TELAŞI
104 Emekli Amiralin yaygara kopartan bildirisi, Boğazlarla ilgili Montrö Sözleşmesi’nin Türkiye aleyhine laçkalaştırılması hesapları gibi doğru kaygıların, “Tekkedeki Amiral!” gibi yanlış algılarla ve cılkı çıkmış Atatürkçülük istismarı sloganik laflarla sulandırılmış bir çıkıştı ve bütünüyle iktidarın işine yaramıştı. Hatta sanki kahir ekseriyeti Müslüman olan halkımızı Erdoğan’ın safına itmek ve kenetlendirmek için hazırlanmıştı. İktidar cephesinin ve yandaş kesimlerin aşırı ve telaşlı tepkileri ise bir suçluluk psikolojisini ve hesaba çekilme endişesini yansıtmaktaydı.
Her iki tarafın da acemi ve aceleci sayılacak, stratejik derinlikten ve Milli mes’uliyetten uzak tavırları sırıtmaktaydı… Özellikle emekli Amiraller, Montrö’nün Milli çıkarlarımız aleyhine sulandırılması hesapları gibi haklı bir meseleyi; alakasız söylem ve yöntemlerle ve haksız gerekçelerle kamuoyuna sunmaya kalkışarak, gerçeği çarpıtmışlardı.
İşte, şamatacı tavuk misali, yumurtladıkları yumurta, mahalleyi ayaklandıran gıdaklamalarına değmeyen bildiride şu tespitler bulunmaktaydı:
“Yüce Türk Milletine,
Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.
Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’nda tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesi’nin tartışma konusu yapılmasına, masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.
Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nın, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir. Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…