BAZI NATO PAŞALARI VE HAÇLI MAŞALARI
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda üsteğmen iken, 28 Şubat sürecinde ordudan ihraç edilen Erdal Okçuoğlu, o dönemde yaşadıklarını AA’ya anlatmıştı.
Erdal Okçuoğlu; eşi başörtülü olduğu için uzun yıllar evliliğini saklamak zorunda kaldığını belirterek, “Evliyim ancak eşimle bir yere gidemiyorduk. Çıksam bile yolda ayrı ayrı yürüyorduk. Otobüse binince, ayrı koltuklara oturuyorduk. Evli olduğum ortaya çıkınca da ihraç edildim” sözleri vicdanları kanatmıştı. AA muhabirine yaptığı açıklamada 28 Şubat sürecinin başlarında evlenme kararı aldıklarını ancak nişanlısının başörtülü olmasından dolayı, hiç ummadığı bir evlilik yaşamak zorunda kaldığını dile getiren Okçuoğlu “Resmi işlemlere başladıktan sonra kendisi için sıkıntılı bir sürecin başladığını” hatırlatmıştı. O süreçte, verilen emre göre, fotoğrafların başı açık olmasının istendiğini vurgulayarak, “Eşi tesettürlü olanlara karşı yoğun baskı vardı. Biz de ordudan atılmamak için bunu saklamaya mecbur kaldık. Bilinmesi halinde başımıza neler geleceğini biliyorduk. Evlendik ama maalesef evliliğimizi gizlemek durumundaydık. Çok zor şartlar yaşadık. Evliyiz, ancak eşimle bir yere çıkamazdık. Tüm çabalarımıza rağmen, olay farklı şekilde de olsa ortaya çıkmıştı. Peşimize adam takmışlar, tahkikat yapmışlar. Bir gün ‘Bir kadınla dost hayatı yaşıyorsunuz’ diye yazı aldık. Evli olduğumuzu bilmedikleri için böyle sanmışlardı. Böyle olunca evli olduğumuzu bildirmek zorunda kaldım. Başörtülü biriyle evli olduğum anlaşılmıştı. İlk iş olarak başka yere tayinimi çıkardılar. Sonra Ağustos Şurasında silahlı kuvvetlerle ilişiğim koparıldı. Böylece vasıfsız bir insan olarak ortada kaldım. Farklı sektörlerde hayata tutunmaya çalıştım. Evimi geçindirmem lazımdı, ancak iş bulamamıştım. Çok zor günler yaşadık. Şu anda bile sokakta yürürken karşıma gelen tanıdık birini görünce, elimde olmadan yolumu değiştirmeye kalkışmaktayım. Çünkü yıllarca evli olduğum anlaşılmasın diye böyle yapmıştım, tanıdıklardan kaçmıştım. Hâlâ bunu tam olarak üzerimden atamadım, bu psikolojik sıkıntı hâlâ beni bunaltmaktadır.”
Hem temel insan haklarına, hem iman ve vicdan duygularına, hem de ordumuzun tarihi misyonuna aykırı olan bu baskı ve barbarlıklar bir Haçlı ülkesinde veya Komünist Çin’de değil, Türkiye’mizde ve kendi Silahlı Kuvvetlerimizde yaşanmıştı. İslami ve insani tutarlılıktan, Milli ve manevi duyarlıktan yoksun; tam anlamıyla NATO kafalı bazı komutanlar ve kurmaylar elinde, Şehitler otağı ve Peygamber ocağı Ordumuz böylesine Milletimize yabancılaştırılmıştı. İşte bu haksız ve dayanaksız dayatmalar yüzündendir ki, FETÖ şebekesiyle AKP Hükümetinin ABD’nin tertibi ve teşvikiyle TSK’yı hizaya sokma kasıtlı Ergenekon ve Balyoz tezgâhına,halkımız “oh olsun!” demek durumunda kalmıştı. Ama şükür ki sonunda gerçekler ortaya çıkmış, mağdur komutanlarımız bırakılmış, Genel Kurmayımız da bu talihsiz uygulamaları bırakmıştı.
Siyonist Yahudi sermayesinin Dünya hâkimiyetini kurmak ve korumak, yani Gizli Dünya Devletinin silahlı kuvvetleri olmak üzere hazırlanan NATO’ya, bir ara İsrail’i de sokma çabaları dikkat çekiyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in NATO Zirvesi öncesi ABD ziyaretinde gündeme gelen ve Türkiye’nin itiraz ettiği belirtilen: “Üye olmadığı halde, fiili ve etkili bir pozisyon kazandırılmak üzere, NATO zirvesine İsrail’in de çağrılma girişimleri”, yıllardır gündeme taşıyıp uyardığımız, ama “komplo teorileri” diye karşı çıkıldığımız gerçekleri ortaya döküyordu. Ve tabi artık TSK da, böylece NATO üzerinden İsrail’in hizmetine sokulmaya çalışılıyordu. Ve daha ilginç bir gelişme yaşanıyor; ABD, Uludere’de 34 gencin ölümüne yol açan bombalamanın, konvoy görüntülerini PREDATÖR’lerin tespit ettiğini ve bunları TSK yetkililerine kendilerinin verdiğini itiraf ediyordu. Oysa daha önce GKB Necdet ÖZEL, istihbaratın yerli kaynaklardan elde edildiğini söylüyordu. Bu durum karşısında yoksa, Sn. Necdet ÖZEL, ABD yıpranmasın diye, kendilerini feda mı ediyordu? sorusu akıllara takılıyordu..
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…