Anasayfa » BATI’NIN VE BATICILARIN KORKTUĞU GERÇEK: TÜRKİYE İSLAM’LA YÜKSELECEK!

BATI’NIN VE BATICILARIN KORKTUĞU GERÇEK: TÜRKİYE İSLAM’LA YÜKSELECEK!

Yazar: yonetici
0 Yorum 455 Görüntüleyen

BATI’NIN VE BATICILARIN KORKTUĞU GERÇEK:

 TÜRKİYE İSLAM’LA YÜKSELECEK!

        

Amerika’nın Türkiye’de Çok Sayıda Gayrı Resmi Üssü Bulunuyordu!

Bu Nasıl Bağımsızlıktı? Türkiye-ABD ilişkilerini, “İnişli çıkışlı ama her zaman iyi” diye tanımlarken, bölgemiz ve Ortadoğu’daki kaos ortamıyla ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulunup, İsrail’in Suriye’yi bombaladığını hatırlatan ABD’li gazeteci Seymour Hersh, Suriye’nin sessizliğini ise, “Ortadoğu’da büyük bir savaşı önleme isteğine” bağlıyordu. ABD’li gazeteci, AKP döneminde aynı zamanda, TSK ile ABD ve İsrail’in önemli bir işbirliği içinde olduğuna dikkat çekiyordu. ABD gizli operasyonlar mı yapıyordu? 1959’dan beri gazetecilik yapan Pulitzer ödüllü Hersh, “Askeri olarak ABD Türkiye’ye çok önem veriyor. Bu önem politikalardan bağımsız ve ayrıdır. ABD’nin Türkiye’de resmen açıklanmayan birçok üssü bulunmaktadır. Birtakım gizli anlaşmalar çerçevesinde istihbarat paylaşıyorlar, bu da Amerikan özel kuvvetlerinin operasyonlarına olanak sağlıyor” bilgisini aktarıyordu.

Her Taşın Altından Cheney Çıkıyordu!

Akşam gazetesine (2008’de) röportaj veren Hersh, ABD seçimlerini de değerlendirirken: “McCain gelirse, zaten hiçbir şey değişmez. Demokratlar’dan hem Obama, hem de Clinton, ABD’deki güçlü Musevi lobisinin baskısı yüzünden İran konusunda bayağı sertler. Bir de unutmayalım ki Bush’un görevden ayrılmasına kadar bir yıla yakın zaman var. Ve o İran’ın nükleer silah sahibi olmak istediğine emin görünüyorlar ve önlemek istiyorlar. Üstelik İran, eğer nükleer silahlara kavuşursa bunları Hizbullah’a vereceğini düşünüyorlar. Bir de Cheney var. Her taşın altından o çıkıyor. Suriye’ye saldırmadan önce İsrailliler ABD yönetiminde kiminle konuştular sanıyorsunuz?” diye ekliyordu. Ve aynı Cheney bu sefer de İran saldırısı için mi Türkiye’ye geliyordu?

Bizim Vakıflar Niye Düşünülmüyordu?

Bu arada, AB’nin baskıları ile AKP tarafından Meclis’ten geçirilen Vakıflar Yasası Sevr’e hazırlık gibi görülüyordu. İktidarın Avrupa Birliği üyeliği için sürekli taviz verdiği süreçte AB yetkililerinden, “Biz Türkiye’yi üye olarak kabul edemeyiz. Olsa olsa İmtiyazlı Ortak statüsü tanıyabiliriz” önerisi sürekli dillendiriliyordu. Ancak AKP ise taviz vermeye devam ediyordu. Meclis’te kabul edilen maddelerle yabancıların Türkiye’de vakıf kurabilmelerine olanak sağlayan vakıflar yasasının, gelecekte Türkiye’nin bütünlüğünü bozacak neticelere yol açabileceği kaydediliyordu. Öte yandan yabancıların ülkemizde mal-mülk edinmesine kolaylık sağlanmasına tepkiler dile getirilirken daha önce İslam devletlerine ait yerlerdeki vakıfların durumunun ne olacağı da vatandaşlar tarafından yüksek sesle dile getiriliyordu. Bugün İspanya olarak adlandırılan Endülüs’te İslam devletlerinin 711-1492 yılları arasında ve özellikle Yunanistan ve Balkanlarda da Osmanlı devletinin yüzyıllarca yönetimde olduğu vurgulanarak, buradaki vakıflar hakkında da benzer kararlar alınıp alınmayacağı tartışılıyordu. Vakıflar yasasında yaptıkları değişiklikle yabancılara vakıf kurabilmenin ve mülk edinebilmelerinin yolunu açan AKP’ye, vatandaşlar Balkanlardaki tarihi mirasın ne olacağını soruyordu.

Peki Endülüs Vakıfları Niye Konuşulmuyordu?

İslamiyet’in siyasi-askeri güç ve medeniyet bakımından Orta Çağ’da ulaştığı zirvenin göstergesi olan Endülüs’te, İslam devletlerinin zayıflamasıyla beraber yaklaşık bir yüzyıl boyunca üç milyon Müslüman, ya sürgün edilmiş, ya din değiştirmeye zorlanarak Hristiyanlaştırılmış, yahut da kılıçtan geçirilmişti. Bir mimari harikası olan saraylar yıkılırken, kütüphaneler içlerindeki yüz binlerce kitapla yakılıp talan edilmişti. Bu yıkımdan geriye sadece Kurtuba (Cordoba) Ulu Camii (Şu an katedral olarak kullanılıyor) ile el-Kasr/Alcazar Sarayı, Medinettu`z-Zehra`nın kalıntıları, Gırnata (Granada) el-Hamra Sarayı ile Cennetu`l-Arif Sarayı kurtulup günümüze gelebilmiştir.

Balkanlardaki Türk-İslam İzleri Hızla Siliniyordu.

Balkanlar’da ise Osmanlı dönemine ait şehir mimarisinin en güzel örnekleri bulunuyor. Bu çerçevede şehir merkezlerine cami-mescit, tekke-zaviye ve türbe gibi dini yapılar; han, bedesten, kervansaray, arasta ve çarşı gibi ticari yapılar; imaret, hamam, köprü, su kemeri, çeşme ve saat kulesi gibi sosyal yapılar; mektep, medrese ve kütüphane gibi eğitim merkezleri; kale, kule-ocak, burç ve tabyalar gibi askeri binalar inşa edilmişti. Bu yapılardan en çok bilineni Neretva Nehri üzerinde Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında inşa edilen Mostar Köprüsü olduğu bilinmekteydi. Ve bunların tamamı tek tek tahrip edilip silinirken AKP sadece seyretmekteydi…

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi