BAŞKANLIK MUAMMASI, İSRAİL HİZMETKÂRLIĞI VE “MİLLİ İRADE” SAHTEKÂRLIĞI
Milli irade; bir toplumun birlik ve dirlik rabıtasını, bağımsızlık ve bekasını, temel insan haklarını ve refahını, devlet ve ülke çıkarlarını koruma amaçlı ittifakını ve bu değerlere ve hedeflere sahip çıkan otorite ve organizelerin ortak aklını ve vicdanını anlatan bir kavram ise, doğru bir tanım ve yaklaşımdır. Ancak; halkın çoğunluğunun tercih ve tensibini yansıtan seçim sonuçlarına “Milli İrade” etiketi yapıştırmak yanlıştır. Ve hele Hz. Peygamber Efendimizin “Allah Benim ümmetimin dalalet üzerinde ittifak etmesine müsaade etmeyecektir” mealindeki hadisi şerifi delil gösterip herhangi bir Müslüman ülkedeki oy çoğunluğunu HAK terazisi ve doğrunun tecellisi saymak tam bir saptırmaca ve istismardır. Çünkü bu hadisi şerif Kur’an ve sünneti ölçü alan ve İlayı Kelimetullah’ı amaçlayan mü’min topluluklar için manevi bir sigortadır. Yoksa; faizi, fuhşu ve kumarı mübah sayanların, Siyonist Yahudi ve Haçlı Hıristiyan kuruluşların kuyruğunda kurtuluş arayanların, ama buna rağmen dindar kahraman rolü oynayanların peşine takılanların asla sapıtmayacağı anlamını taşımamaktadır. Kaldı ki, Kur’an’da onlarca sarih (açık ve net) ayetle: İman ve imtihan şuurundan ve ahiret sorumluluğundan mahrum kalabalıkların ve toplumun ekseriyetini oluşturan tabakanın asla; tam ve gerçek imana yanaşmayacakları, şükretmeyip nankörlük yapacakları, vicdanlarını ve akıllarını kullanmayacakları özellikle vurgulanmaktadır. Ve zaten, yanlış kullanılan ve istismar aracı yapılan Milli İrade, yani çoğunluğun ortak tensip ve tercihleri, eğer doğru istikamete ve hidayete ulaştırıcı olsaydı, Kur’an’ın ve Resulüllah’ın gönderilmesine gerek kalmayacaktı. Hatırımızda bir demokrasi fıkrası kalmıştı. Eski Yunan’da (Atina’da), Milli İradeyi kanunlaştırmak üzere yapılan seçim sonuçları yöneticileri şaşırtmıştı. Çünkü halkın büyük çoğunluğunun ortak arzuları: 1- Erkek ve kadın hamamlarının karıştırılması, 2- Şarabın maliyet fiyatına ucuza satılması kararı çıkmıştı. Şimdi iz’an ve vicdan sahiplerine ve özellikle iman-Kur’an ehline soruyoruz: AB talimatıyla zinayı ceza olmaktan çıkaran ve porno yayınlarını serbest bırakan bir zihniyet ve hükümete destek çıkmakla, eski Atinalıların tercihleri çok mu farklıydı?
İşte yeni anayasa değişikliğinde şu maddeler yer almaktaydı:
• Cumhurbaşkanı Devletin başı olacak, Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanında bulunacaktı.
• Cumhurbaşkanının partisiyle ilişiği kesilmeyecek; hem parti Genel Başkanlığı hem Cumhurbaşkanlığı yapacaktı.
• Cumhurbaşkanı kendi yardımcılarını ve bütün bakanları atayacaktı.
• Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, son genel seçimlerde en az yüzde 5 oy alan partiler ile en az 100 bin seçmen imzasıyla aday gösterme imkânı sağlanacaktı!
• Bir kişiye en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilme şansı tanınacaktı.
• Cumhurbaşkanının, OHAL kararı verip TBMM’ye sunma yetkisi bulunacaktı.
• Bütçeyi Cumhurbaşkanı belirleyip Meclisin onayına sunacaktı.
• Üst düzey kamu yöneticilerini bizzat Cumhurbaşkanı atayacaktı.
• Hem Cumhurbaşkanı hem TBMM, seçimlerin yenilenmesine karar alacaktı.
• Cumhurbaşkanının, yürütme yetkisine ilişkin konularda kararname çıkarma yetkisi bulunacaktı.
• HSYK’nın başkanını ve üyelerin yarısını Cumhurbaşkanı seçmiş olacaktı.
• Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12’sini Cumhurbaşkanı atayacaktı.
• Sayıştay’ın ön inceleme başlatması Cumhurbaşkanının iznine tabi olacaktı. (Ve kargaların bile kahkaha atacağı şekilde, halâ yargı bağımsız kalacaktı!?)
Peki soralım: bu kararı oylarıyla onaylayacak olan milletin, bu yetkilerin anlamından ve amacından haberi var mıydı?
Efendim; “Kararı millet verecek, Millete güvenin!” çığırtkanlığı yapanlar… “Milletin kararından ürkmeyin” diye bizi avutanlar… “Milletin şaşmaz sağduyusunu ve seçim sonucunu bekleyin!” diye demokrasi davulu çalanlar… İşte ANAR’ın yaptığı araştırmaya göre Cumhurbaşkanlığı sistemini getiren Anayasa değişikliğiyle ilgili vatandaşın anlayış ve yaklaşımı şunlardı:
“Bu konuda hiç bilgim yok” diyenler: Yüzde 36
“Çok az bilgim var” diyenler: Yüzde 28
“Biraz öğrendim” diyenler: Yüzde 14 civarındaydı. Yani hepsinin toplamı yüzde 78’i ancak bulmaktaydı. Bu anket sonuçlarına göre, toplumun “biraz bilen” %14’ü dışında %86’sının yapılan anayasa değişikliğinin içeriğinden ve muhtemel neticelerinden hiç haberi bulunmamaktaydı! İşte hiçbir ilgisi ve bilgisi bulunmayan bir konuda halkın hipnotize edilip yönlendirilmesi sonucu çıkan seçim sonuçları, Erbakan Hoca’nın tabiriyle “Demukratur” hilekârlığı olmaktaydı.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…