BAŞBAKANIN TUTARSIZLIKLARI VE İSLAM SÜFYANI
Yalan pek çok kötülüğün kılıfı ve nice zulmün kaynağı büyük bir günah olduğu için dinimizde şiddetle yasaklanmış; hatta hadisi şeriflerde “Yalan konuşmak, va’dinden caymak (sözünü tutmamak) ve emanete hıyanette bulunmak (yönetimle ilgili görev ve yetkileri kötüye kullanmak), münafıklık sayılmıştır. Özellikle amirlerin, alimlerin ve ticaret ehlinin yalan söyleyip halkı avutması daha ağır bir suç olarak haram kılınmış ve Hz. Peygamber Efendimiz “Bizi aldatan bizden değildir!” buyurmuşlardır. “Öyle ise iğrenç bir pislik olan putlara (ve tağutlara tapınmaktan) sakının ve yalan söz söylemekten de (kesinlikle) kaçının” (Hac: 30 son kısım) ayetinde Cenabı Hak yalancılıkla puta tapıcılığı bir tutmuşlardır. Yalanı bir sığınma aracı ve zorlukları kolaylaştırıcı sananları da Kur’an: “Ey iman edenler, Allah’tan korkun (kendinize çeki düzen verin) ve (her konuda) doğru söz söyleyin. Ki (Allah) amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlayıp (kötülüklerinizi gidersin)” (Ahzab: 70-71) şeklinde uyarmıştır.
Hz. Peygamber Efendimiz: “(Ey Resulüm!) Seninle birlikte (küfür ve kötülükten gerçekten) tevbe edenlerle beraber, emrolunduğun gibi dosdoğru davranın. Ve (sakın) azıtıp (haddinizi aşmayın)” (Hud: 112) ayetinin geçtiği “Hud suresi beni sarsıp ihtiyarlattı!” buyurmuşlardır.
“Ey iman edenler, yapmayacağınız (ve tam aksine davranacağınız) şeyleri niçin söylersiniz? (Böyle)Yapmayacağınız (ve üzerinde duramayacağınız) şeyi söylemeniz Allah katında onun gazabını (artırmak) bakımından büyük bir suç ve sorumluluk teşkil etmektedir.” (Saff: 2-3) ayetlerinin ikazları asla unutulmamalıdır.
Bütün bunlara rağmen, üstelik dindar bilinen Sn. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, her başı sıkıştıkça yalana başvurması ve verdiği sözlerin tam aksine davranması kafaları karıştırmaktadır. Ve yandaş yalakaları bile bu masiyetlere hikmet ve mazeret uydurmaktan bıkmamışlardır.
İşte Erdoğan’ın bazı tutarsız beyanları!
Önce; “Terör örgütüyle hiçbir zaman masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız, biz buyuz. Bunlarla görüştüğümüzü söyleyenler, bu alçakça iftirada bulunanlar şerefsizdir” buyurdu, sonra devlet ve hükümet olarak terörist başıyla masaya oturuldu, hatta onun sekreteri ve posta eri gibi, Kandil’e mektupları taşınır oldu.
Önce; TBMM tutanaklarına geçtiği şekilde; “benim milletimin dili tektir, o resmi dil Türkçedir” diye konuştu; sonra “Ben ne tek dil dedim, ne tek din dedim, hiçbir yerde böyle bir ifadem yok, bunlar yalan makinesi” sözleriyle geri adım atıp kendini savundu.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…