Anasayfa DosyalarMUSTAFA KEMAL ATATÜRK-DOSYASI ATATÜRK, BEDİÜZZAMAN VE ORDUYA BAKIŞI

ATATÜRK, BEDİÜZZAMAN VE ORDUYA BAKIŞI

Yazar: yonetici
0 Yorum 317 Görüntüleyen

ATATÜRK, BEDİÜZZAMAN VE ORDUYA BAKIŞI

 

Ergün Poyraz’ın: Siyonist Yahudi güdümlü “Amerikan State Univercity of NewYork Eress” tarafından, Sabataist Şerif Mardin’e hazırlattırılan “BEDİÜZZAMAN” adlı kitabındaki hesaplı çarpıtmaları ve alakasız yorumları gerçekmiş gibi esas alarak, O büyük şahsiyeti “Ermeni asıllı ve hıyanet kasıtlı” gösterme çabaları; AMERİKADAKİ İMAM kitabındaki CIA figüranı Fetullah Gülen’le ilgili ciddi ve hayret verici tespitlerinin güvenilirliğine de maalesef gölge düşürmekteydi. (Bak Sh. 32,36) Bediüzzaman’ın Van Gölü kenarında ve Edremit yakınında, Dini ilimlerle fenni ilimlerin birlikte okutulacağı, Mısırdaki El-Ezher Üniversitesi benzeri Medresetüz-Zehra girişimini, o dönemin İngiltere Van Konsolosu Albay Chamsi’nin de ve tabi Kürtleri kışkırtmak maksadıyla böyle bir hedefi olduğu gerekçesiyle Üstadı “İngilizlerin adamı ve Ermeni Militanı” diye itham etme gayretleri, elbette çirkin ve temelsiz bir iftiradan ibaretti. O süreçte, Ermenilerin Bitlis ve Van’da oldukça kalabalık, zengin ve etkin olduklarını ve Bediüzzaman’ın da bu bölgede doğup yaşadığını bahane ederek, O’nu şeytanların bile nefret edeceği şeylerle suçlamak, eğer koyu bir bilgi fukaralığından kaynaklanmıyorsa, mutlaka İslam düşmanlığının dolaylı bir şekliydi.

Oysa Şerif Mardin, CIA istasyon şefi Yahudi-Siyonist Graham E. Fuller gibi birisinin himayesindeki kişiydi. Ve hele Ergün Poyraz sadece sürgüne ve mahkemeye gidişlerinde bir iki sefer bindiği, başkalarına ait bir chevrolet arabayı öne sürüp “Bediüzzaman yaşadığı devirde sayılı zenginler arasındaydı” (sh.55) diyerek gülünç duruma düşmekteydi. Çünkü Onun dünyaya metelik vermediği ve asla mal-mülk edinmediği dost-düşman herkesin bildiği şeydi. O tarihlerdeki yüzlerce Osmanlı âlimi ve müellifi gibi, Latin harflerini bilmediği –çünkü Arap harfleriyle okuyup yazma öğrendikleri- için, Bediüzzaman’ı cahillikle suçlayıp saçmalaması ise tam bir bilgisizlik ve gerçeklere ilgisizlik göstergesiydi. (Bak. Sh.241) Bediüzzaman’ı kendi eserlerinden ve tarihi belgelerden araştırıp tanıma zahmetine katlanmayan, hatta o kıymetli eserleri okuyup anlama kapasitesinden bile yoksun bulunan bazı kolaycı ve ön yargılı kimselerin; Onunla ilgili çoğu kasıtlı ve saptırıcı yorum ve yayınlara dayanarak hüküm vermeleri, hem böylesi ilim ve irfan erbabına hem de kendi okurlarına karşı tam bir saygısızlık ve sahtekârlık alametiydi, üstelik gayet ucuz ve uyuz bir gayretkeşlikti. Kaldı ki, böylesi tarihi şahsiyet ve hadiselerin, perde arkası psikolojik ve sosyolojik nedenlerini, taktik ve stratejik hedeflerini de çok ince ve derince kavramaya çalışmak ve hesaba katmak gerekirdi.

Ancak hakkını teslim etmek gelir ki; kitabın asıl konusu olan Fetullah Gülen’le ilgili tespitleri, oldukça gerçekçi ve belgeliydi. Hâlbuki Bediüzzaman, haçlı ve emperyalist batının (Amerika ve Avrupa’nın) kışkırtmasıyla ayaklanan Ermeni Militanlarının da destek çıktığı Rus işgaline karşı, gönüllü milis komutanı olarak, Bitlis savunmasına katılıp savaşmış, yaralanıp esir alınarak Rusya’ya gönderilmiş ve yıllarca zindanlarda çile çektirilmiş vatanperver ve mücahit bir din âlimiydi. Bu arada “HÜR ADAM” filmi de; tarihi gerçekleri çarpıtmaya, Bediüzzaman, istismarıyla ılımlı İslamcıları ve Amerikan uşaklarını kahramanlaştırıp meşrulaştırmaya ve Atatürk düşmanlığı üzerinden TSK’yı yaralayıp yıpratmaya yönelik mesajlar içermekteydi.

Bediüzzaman Said Nursi, çağımızın en büyük âlimlerinden olup; sağlam hadis ve haberlerle müjdelenen büyük devrim ve değişime alt yapı ve ön hazırlık görenlerden, çok önemli bir şahsiyettir.

Kendisi Kürt kökenlidir. Ancak bütün himmet ve hizmetini Türkiye’ye ve aziz milletimize vermiştir. “Türk olan bir tek Hulusi’yi, binlerce cahil kürde değişmem… Binlerce gafil kürdü, birer Türk olan Asım, Refet ve Hüsrev’e mukabil görmem”[1] diyecek kadar ırkçılık düşüncesinden uzak bilinmektedir. Türk devletine, milletine ve askerine, aşk derecesinde bağlı birisidir. Ve zaten en birinci ve bahtiyar talebesi olan Elazığlı Hacı Hulusi (Yahyagil) Bey de, Çanakkale, Kafkas ve Milli Mücadele gazisi olan şerefli bir Albay emeklisidir.

Bizim kanaatimize göre, Atatürk konusunda bir “İltibas-karıştırma” mevzubahistir.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi