Anadolu’da İnanç Tahribatı ve ”PEŞAVER GECELERİ” SAFSATASI
Çok değerli ve dini gayretli kardeşim Hacı Ramazan Yıldırım; “PEŞAVER GECELERİ- Şiilik-Sünnilik Üzerine Münazara” isimli, saf İslam inancını ve sağlam Ehli Sünnet itikadını bozmak amaçlı hazırlanan, sözde delilleri yalan ve uydurma kaynaklara dayandırılan saçma sapan iddialarla dolu bir kitabı bize ulaştırdı. (Kevser yayınları, 1.Baskı. İstanbul 2004) Hem “Seyyid Muhammed Musevi” diye tanıtılan kitabın yazarının, hem de karşılıklı konuşup tartışıyorlar havası verilen “Hafız” ve “Davetci” gibi şahısların uydurma oldukları, bu sapkınlık ve şaşkınlık şahikası hezeyanların kasıtlı çevrelerce özel olarak hazırlanıp Şia kitaplarına dayandırıldığı “İmam Suyuti, Müfessir Fahri Razi, Taberani, İmam Nesai, İmam Gazali, İmam Şafii, İbn Hacerül Askalani, İbni Cevzi Ebi Davud, Beyhaki, İbni Mace, İmam Nevevi” gibi Ehli Sünnet ulemasının bazı rivayet ve kanaatlerinin ise, ya eksik anlatıp işlerine gelen kısmının aktarıldığı veya aslından çarpıtıldığı sırıtan bu kitabı baştan sona inceleyip içindeki sapkın iddiaları ve iftiraları ortaya koymamız lazımdı.
A- Hz. Ali’nin (haşa) Nübüvvet, hatta ulûhiyet mertebesine çıkarılması!
Bu kitabın 474. sayfasında: “Ali’ye itaat bana itaattir, bana itaat ise Allah’a itaattir. Ali’yi inkâr beni inkârdır, beni inkâr ise Allah’ı inkârdır” gibi uydurma hadislerle, akla mantığa ve Kur’an’a aykırı düzmecelerle Hz. Ali Nübüvvet, hatta ulûhiyet makamına çıkarılmaktadır. Oysa Ali İmran Suresi 31. ayetinde, Allah’a iman edip sevenlerin, sadece Hz. Peygamber Efendimize itaat etmeleri gerektiği buyrulmaktadır. Ve yine Bakara 165. ayetinde, “Başkalarını Allah gibi sevmenin şirk ve sapıklık olduğu” uyarılmaktadır. Çünkü Allah’ın dışında herkesi ve her şeyi, haşa “Allah gibi değil, sadece Allah için sevmek” lazımdır.
Bu kitabın 527. Sayfasında: “Hz. Ali’nin Nurani yaratılışının Hz. Peygamberle aynen ortak olduğu” iddiası ortaya atılmakta (Bak. Sh: 173), buna dayanarak “Hz. Ali’ye karşı çıkanın ve hasımlık yapanın dinden çıkacağı, aynen Allah’ı ve Peygamberi inkâr etmiş sayılacağı” yazılmaktadır. (Bak. Sh: 547) “Hz. Ali’nin bütün fazilet ve Kemal’de Hz. Peygamberle özdeş ve eşit olduğu” (Sf: 305) safsatalarıyla açıkça küfre kayılmakta ve saf insanlarımız kandırılmaktadır. “Ali’yi sevmek hasenedir” (sevap ve ibadettir) ve bir kula yeterlidir. “Hüseyin’e ağlayana cennet vaciptir.” (Sh: 352) gibi asılsız iddialarla insanlar avutulmakta dini sorumluluklardan soğutulmaktadır.
“Ali’nin bana nisbeti, Harun’un Musa’ya nisbeti gibidir” hadisini kendilerince delil gösterip, Hz. Ali’nin de (haşa) Hz. Harun gibi peygamber olduğu savunulmaktadır. (Sh: 161-170 ve 179)
B- Başta Hz. Ebubekir ve diğer muhterem halifelere ve Sahabelere iftira atılması!
“Hz. Ebubekir Sıddık’ın Hz. Peygamber Efendimize sırdaş ve yoldaş olmak için değil, (haşa) O’nu müşriklere gammazlamak ve yakalatmak üzere ve istenmediği halde, Hicrette ilk sığınılan mağaraya gittiğini ve bu bilgiyi de Hz. Ali’nin kendisine verdiğini” söyleyen (Bak. Sh: 231-232 ve 233 ve devamı) utanmaz iftiracılara sormak lazımdı: Madem Hz. Ali Nübüvvete ortak bir velayet ve Kemalat sahibi idi, neden Hz. Ebubekir’in hıyanet niyetini sezememiş ve Hz. Resulüllah’ın saklandığı yeri Ona haber vermişti? Yoksa haşa o da mı hıyanete ortak olmaktaydı?
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…