ALLAH’IN YARATICILIĞINI VE YASALARINI İNKÂR;
EN BÜYÜK AKILSIZLIKTIR.
Mehmet Ali Güller’in, Doğru Saptamaları ve Saptırmacaları!
Cumhuriyet yazarı Mehmet Ali Güller “Tanrı’nın Dengesi” başlıklı yazısında, hem; “Allah virüsleri neden yaratmıştır? Çünkü insanların belli bir sayının üzerinde çoğalmalarını önlemek lazımdır!” iddiasında bulunan… Yani, dolaylı olarak: “İnsanları Allah yaratmış ama, besleyip doyuramayınca bu sefer onları öldürmek üzere virüsleri ve hastalık çeşitlerini yollamıştır.” demeye çalışan bazı Prof.ların sakat mantığını eleştirip:
“Sorun; dünya nüfusunun, mevcut yiyecek-içecek imkânlarından daha fazla olması değil, küçük ve zalim bir azınlığın yiyeceklerin, ihtiyaç maddelerinin ve gelirlerin büyük kısmına, sömürü sistemleri ve işbirlikçi hükümetleri sayesinde el koymalarıdır!” şeklinde onurlu ve olumlu bir tavır takınmakta… Ve din istismarcısı, vahşi kapitalizmin emek avcısı bazı Hoca takımının küresel sermaye ve sömürü baronlarına kiralık fetvacılık yapmalarına karşı çıkmaktaydı.
Ama aynı yazar, Korona virüsünün varlığını ve tahribatını, ruhsuz ve şuursuz tesadüflere bağlayan Evrim ve Darwinizm safsatasıyla izaha çalışmakta ve üstelik Mustafa Kemal’in “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünü kendince evrim inkârcılığına delil gösterip, çok çiğ ve çirkin bir Atatürk istismarcılığına sığınmaktaydı.
Oysa başta NUTUK olmak üzere, Atatürk’ün Allah’a, Kur’an’a, Resulüllah’a ve İslam’a samimiyetle inandığını ispatlayan binlerce örnek vardır. Bazılarınca “Atatürk, Müslüman halkı ürkütmemek ve onları peşinden sürüklemek için inançlı bir tavır takınmış, ama sonradan bunları bırakmıştır!..” iddiaları ise, Atatürk’ü korkaklık ve münafıklıkla suçlamaktır ve açık bir iftiradır.
Enzim ve protein yapısı ve Darwinizmin iflası:
Sadece tek bir uzvumuzu hareket ettirmek için vücudumuzda birçok işlemin gerçekleşmesi lazımdır. Bu işlemler, aldığımız karar ile başlamakta ve temele doğru inildikçe daha da kompleks bir hal almaktadır. Beynimizde emrin oluşması ile başlayan reaksiyonlar silsilesi, sayı olarak belki de milyarları bulmakta, bunların tümü için vücudumuzda sayısız enzim görev yapmaktadır. Yapmak istediğimiz sıradan bir hareket için dahi, hücreler içinde çok sayıda işlem birbiri ardınca yapılmaktadır. Tek bir hareketimiz için milyarlarca işlem gerçekleşirken, aynı anda beynimiz çalışmakta, kalbimiz atmakta, vücudumuza giren besinler sindirilmekte, kan akışı tüm hızıyla devam etmekte, hücrelerimiz çoğalmakta, tüm organlar fonksiyonlarını hatasız ve sistemli şekilde sürdürüp durmaktadır. Bu arada hücrelerimizdeki hareketlilik hiç durmamakta ve aksamamaktadır. Biz bunların farkında bile olmayız, bunları kontrol etmemiz de imkânsızdır. Böylece yaşamımızı devam ettirebilmek için onların bizim için yapmakla görevli oldukları milyarlarca işlem durmadan tekrarlanır.
Ancak işin gerçeği, enzimlerin de diğer proteinlerin de ve onları kontrol altında tutan büyük moleküllerin de herhangi bir şey yapmaya güçlerinin olmadığıdır. Onlar bir şey yapmaya güç yetiremedikleri gibi, bunların kontrolü de bizim dışımızdadır. Bedenimizde gerçekleşen tüm bu işlemler Allah’ın kontrolündedir ve siz de bu mükemmel sisteme dayanıp güvenerek aslında Allah’a teslim olmuşsunuzdur. Hastalık halleri dışında hiçbir aksamanın oluşmayacağını çok iyi bilerek huzurla yaşarız. Bu güvenin sebebi, bizi kusursuz yaratmış olan Allah’ın üstün gücünü biliyor ve buna güveniyor olmamızdır. Tesadüflere inandığını iddia eden hiçbir insanın, tesadüfen kopyalanan bir DNA sistemine, tesadüfen reaksiyona giren enzimlere, tesadüfen atan kalbine güvenerek hayatına sakin, sorunsuz ve huzurlu bir şekilde devam edebilmesi akıl dışıdır. İnsanın bu konuda sorunsuz ve huzurlu yaşayabilmesinin sebebi, bedenindeki sistemlerin hatasız çalışabildiğine dair inancıdır. Bunun tesadüflerle mümkün olamayacağının kuşkusuz kendisi de farkındadır.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…