Anasayfa » AKP ve Cemaatin TARAFI aynı; SADECE TARZLARI VE TAVIRLARI FARKLIYDI!

AKP ve Cemaatin TARAFI aynı; SADECE TARZLARI VE TAVIRLARI FARKLIYDI!

Yazar: yonetici
0 Yorum 315 Görüntüleyen

AKP ve Cemaatin TARAFI aynı; SADECE TARZLARI VE TAVIRLARI FARKLIYDI!

 

Hükümetle Cemaat arasındaki seviyesiz ve saygısız çatışmayı bir hayır ve hizmet yarışı veya Hak Batıl savaşı sanmak, gerçeği saklamak ve saptırmaktır. (İyi niyetle AKP’ye oy veren kitleleri Hükümet’in kurmay kadrosundan ve Cemaat’in istikametli talebe ve takipçilerini CIA-MOSSAD maşası üst kademe takımından kesinlikle ayırarak söylüyorum ki) Bu kahpe kavgayı, paralel çete oluşumlarıyla, meşru devlet kurumlarının, yani kirli ve hain parazitlerle Milli cephenin bir hesaplaşması şeklinde değerlendirmek de yanlıştır. Bu yaşananlar, şahsi ihtiras ve iktidarları uğruna dini, devleti ve milleti tahrip pahasına dış odaklara taşeronluk yapmaktan sakınmayan sapkınların, ilahi intikam ve kader kırbacıyla birbirlerini defedip saf dışı bırakma olayıdır. “Eğer Allah’ın, insanlar(ın hain ve zalim takımının) bir kısmını diğer kısmıyla (bazısını bazısıyla) def edip (etkisizleştirip devre dışı bırakması) olmasaydı, (adalet nizamı ve insan haklarına saygı çerçevesinde, birlikte huzur ve emniyet içerisinde yaşaması gereken) manastırlar, kiliseler, havralar ve Allah isminin çokça zikredildiği Camiler, muhakkak yıkılıp harap olurdu. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere (ve Adil bir Düzen için gayret gösterenlere) kesinlikle yardım edecek (ve zafere eriştirecektir)” (Hacc: 40) ayeti bu gerçeği anlatmaktadır. Evet, kaderin cilvesi ve Milli Güçlerin sevkiyle, önce AKP Hükümeti eliyle Cemaat=CIA-MOSSAD takımı iyice deşifre edilip savuşturulacak, ardından dünyalık makam ve menfaat hırsıyla bir araya toplanan AKP dağıtılacaktır. Ey dostlar, Kur’an’ın adalet nizamını arzulamayan ve bu yolda gayesi ve gayreti olmayanların, Allah’ın ve Resulüllah’ın rızasını aradıklarına, hangi izan ve vicdanla inanılacaktır?

İnsanın tarafı ve safı: İman; Hakka, hayra ve temel insan haklarına taraf olmaktır. Çünkü “İman edenler (mecburen) Allah yolunda (Hak ve adaleti hâkim kılmak amacıyla) çarpışıp çırpınanlardır. İnkâr edenler ise, tağut yolunda (haksızlık ve ahlaksızlık düzenleri devam etsin diye) çarpışıp çırpınanlardır” (Nisa:76) Yeryüzünde ve bütün tarih sürecinde, sadece iki saf=cephe bulunacaktır: Hak-Batıl, İman-Küfür, Rahmani-Şeytani… Ve insanların imtihanı işte bunlardan hangisine tabi ve taraf olduğu sorusuyla başlamaktadır. Haktan mı, Batıldan mı; İslam nizamından mı, yoksa Siyonist-Haçlı Batıdan mı? taraf olduğu, bir insanın en şaşmaz iman ayarıdır. Her konuda ve her durumda mutlaka Hakka taraf olmak ve İslam’ın safında yer almak ne kadar lüzumlu, olumlu ve onurlu bir davranışsa; kendi Cemaat, tarikat, mezhep, kavmiyet ve partisini İslam kardeşliğinin ve ümmet bilincinin üstünde saymak ve başka Müslümanlara nefret ve husumetle yaklaşmak olan “tarafgirlik ve taassup” da o denli aşağı ve bayağı bir anlayıştır.

İnsanın tarzı: Bir insanın inancını, yaşama amacını ve faziletli farklılıklarını dışa vuran ve onun karakter ve kapasitesini yansıtan genel yaklaşımlarıdır.

İnsanın tavrı: Tavır; bir durum ve bir oluşum karşısında kişilerin takındığı davranışlardır. “Tavır almak, tavır koymak, tavır takınmak” deyimleri, insanın etkileneceği olaylar karşısındaki tepkilerini anlatan kavramlardır. Örneğin şuurlu ve sorumlu bir Müslüman’ın, her yerde ve her halde İslam’ın birliğinden ve Müslümanların dirliğinden TARAF olması imani tercih ve gayretinin; zulme ve hıyanete düşmeyen farklı parti, tarikat ve cemaat mensubu din kardeşlerine ve ayrı Dinden kimselere olgun ve olumlu TARZI onun insani efendilik ve edebinin; çeşitli felaket ve musibetlere uğramış, her din ve düşünceden herkesin acısını paylaşan TAVRI ise vicdani erdeminin bir icabı ve toplumsal barışın ihtiyacıdır. Aksi halde rakip bildiği ve fayda gelmez zannettiği kesimlerin cenazelerine bile saygı göstermemek, o gençleri sahiplenmemek, ailelerinden ve yakın çevrelerinden bir taziye mesajını bile esirgemek ve hele “ben %50’den fazlayım” diye bu insani tavırlara tenezzül etmemek, Rahmetli Erbakan’ın tanımıyla açık bir “hidayet kararması”, vicdani damar ve duyarlılıkların kuruması ve “mayasızlık fıtratının” açığa çıkmasıdır!

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi