AHMET AKGÜL’ÜN HAYATI VE KİTAPLARI
Daha yakından tanımak ve meraklarının yanıtlarını bulmak isteyen değerli okurlarımızdan ve birçok yazar ve fikir adamımızdan gelen yoğun talepler ve teklifler üzerine, başyazarımız ve genel yayın danışmanımız Ahmet Akgül Hocamızın kısa bir özgeçmişini hazırlayıp bilgilerinize sunmayı gerekli saydık…
Hocamızın özgeçmişini hazırlarken:
●Daha önce bize verdiği bazı notlarından, ●Özel sohbetlerde ilgili sorularımıza verdiği cevaplarından, ●Mutlu bir tevafuk sonucu tanışabildiğimiz bazı okul arkadaşlarının ve talebelerinin hatıralarından, ●Bizzat ziyaret ettiğimiz, öğretmen olarak ilk defa tayin olunduğu Gemlik Şahinyurdu (Yukarı Benli) halkının anlattıklarından ve zaman zaman bazı görev ve hizmetler için istenmiş olan özgeçmiş yazılarından yararlandık…
Bazı arkadaşlarımızın yönelttiği: “Nasıl bir geçmiş ve gelenekten, hangi görüş, gaye ve gayretten olduğunuzun yazılması, bazı okurları peşinen ürkütmesi ve ön yargılara sevk etmesi bakımından sakıncalı olmaz mı?” sorusuna: “Kendi kimliğimizi ve asli fikirlerimizi saklamak, okurlarımızı aldatmaktır ve onlara saygısızlıktır… Niyetini ve mahiyetini gizlemeye çalışmak; samimiyetsizlik ve özüne güvensizlik anlamı taşır!..” yanıtını almıştık…
Mazeretlere sığınmanın hiçbir hoş yanı olmadığını ve mertliğe yakışmadığını; “Bin kere “Keşke”nin, bir kuruşluk yarar sağlamadığını” ondan çok sık dinleyip anlamıştık. “Bir tır dolusu lafın değil; bir tabak pilavın karın doyurduğunu”; Kur’an aşkının yanında, vatan sevdasının; devlet ve millet bağlılığının ne olduğunu, O’nun şahsiyetinde ve sohbetlerinde kavramıştık. Biz O’nun:
“İlim; okuyup araştırdıkça, eksiğini ve bilgisizliğini fark etmek ve bunu telafi için, daha çok öğrenme gayretine düşmektir. Fazilet ise; herhangi konuda, yanıldığını anladığı an, o yanlıştan hemen vazgeçebilmek ve bunu bir gurur meselesine dönüştürmemektir. Ancak; aklının, inancının ve vicdanının değil, nefsi arzularının ve cüzdanının hatırına, sık sık gömlek değiştirenler ise, yalama ve yalaka kimselerdir. Düşmanımdan bile insanlık adına, haklı ve hayırlı bir yaklaşım görsem, ona hayranlığım; dostumdan ise, yıkıcı ve yakışıksız bir tavır görsem, ona da kızgınlığım ve karşı çıkmaklığım işte bu yüzdendir” sözlerini düstur edinmeye çalışmıştık.
Hocamız, 1949 yılında, Elazığ’ın merkez beldelerinden olup şimdi Keban Baraj gölü içerisinde kalan ve tarihe karışan Alişam’da dünyaya gelmiştir. Babası Hacı Behzat Efendi, inşaat ustalığı ve marangozluk yapan ibadet ve istikamet ehli bir derviştir. Beş-altı yaşlarından itibaren, babasının seher vakitlerindeki zikir ve ibadetlerinden, evlerinin yanı başındaki tarihi cami ve medresenin manevi atmosferinden oldukça etkilenmiştir. Üstadımız Mısır Ezher’de tahsilini tamamlayıp köyüne dönerek açtığı medresede müderrislik yapan, icazet verdiği talebelerine Elazığ, Bingöl ve Diyarbakır çevresinde yeni medreseler kurdurup, ilmi ve manevi hizmetlerini yaygınlaştıran, bütün ömrünü ve servetini bu yolda harcayan ve Harputlu meşhur Ali Rıza Efendiye, “Beyzade” lakabını koyan büyük ilim ve irfan sahibi Hacı Ömer Efendi’nin soyundan gelmektedir.
Rahmetli annesi Muzaffer Hanım: “İlk hamileliği sırasında Kövenkli meşhur Hacı Ömer Hudai Hz.lerinin makamını ziyareti esnasında uyuyakaldığını ve rüyasında şeyh hazretlerinin kendisine: “Bir erkek çocuğun doğacak. Adı Ahmet olacak. Ve çok yaygın ve yararlı hizmetler yapacak” dediğini nakletmiştir.
Ahmet Akgül’ün çocukluğunun geçtiği Alişam; sayılı âlim ve evliyaların yetiştiği, mektep ve medreseleriyle, ulaşım ve alışveriş imkânları ve mümbit arazisiyle küçük bir ticari ve kültürel merkez gibidir. Kendileri; Kur’an-ı Kerimi, tecvidi, Osmanlıca eserleri – ilmihali ve diğer temel dini bilgileri, çok küçük yaştan itibaren, köyün hocası ve komşuları olan Hacı Dursun Efendiden öğrenmiştir. Elazığ’da ortaokula giderken, bir yandan da fırsat buldukça Hafız Abdullah’ın ve daha sonra Medine’de hocalık yapan, âmâ Hafız Mustafa Albayrak’ın ders verdiği Başaran Kur’an kursuna devam etmiştir.
Daha sonra 7 ilin katıldığı imtihanları ikinci olarak kazanıp Tunceli Öğretmen Okuluna girmiştir. İlk, orta ve öğretmen lisesinde hep kalburüstü talebeler içerisindedir. Sosyal ve kültürel yönden aşırı popüler ve biraz da haşarı birisidir. 15 yaşına kadar sürekli ve sıkı bir disiplin ve denetim altında tutulduktan sonra, öğretmen okulunda aile ve çevre baskısından kurtulmuş olmanın verdiği, psikolojik bir şaşkınlık ve taşkınlık dönemi geçirmiştir. Çok farklı köken ve kültürlerden gelen öğrenci ve öğretmenler sayesinde, ülkenin acı gerçekleri ve düzenin güdükleştirici eğitim sistemiyle yüzleşip, duygu ve düşüncelerini ifade etmek üzere şiir ve edebiyata yönelmiştir.
..
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ…