Anasayfa » AHLAK DÜSTURLARI, YARATILIŞ VE AHİRET SIRLARI

AHLAK DÜSTURLARI, YARATILIŞ VE AHİRET SIRLARI

Yazar: yonetici
0 Yorum 268 Görüntüleyen

AHLAK DÜSTURLARI, YARATILIŞ VE AHİRET SIRLARI

 

Ahlak; insanın hayvanlardan farkı ve faziletidir. Ahlak; insaniyetin terazisi, İslamiyet’in gayesi, iman ve ibadetin meyvesidir. “El İslamü hüsnül hulk” (İslam güzel ahlaktan ibarettir) hadisi bu hakikatlerin özetidir.

“İnsan” kelimesi; “ünsiyet” (sevgi ve samimiyet), “nisyan” (unutkanlık) köklerinden geldiği gibi, bir anlamı da “göz bebeği”dir. Bu nedenle hakikati görmeyen, tüm yaratılanlarda Yüce Yaratıcıyı sezip fark etmeyen kimseler henüz insanlık mertebesine erişememiştir. Ama şekilperest kimseler hala, Harun’la Karun’un, Mahmut’la Nemrut’un, Ömerül Faruk’la Ebu Cehil Melunun, Mustafa Kemal’le Marx’ın veya Mao’nun farkını bilememiştir.

Ahlak; Hakla batılı, doğru ile yanlışı, faydalıyla zararlıyı, adaletle zulüm ve haksızlığı, güzel ile çirkin ve çirkef olanı ayırt edebilme, şerden uzaklaşıp hayra yönelmedir. Ahlak; kendisini başkalarının yerine koyabilme, karşısındakinin aynasında kendi özünü görüp okuyabilme, hiçbir karşılık beklemeden sevebilme, verebilme ve sıkıntılarını yüklenebilmedir. Ama bunun, imansız ve Kur’an’sız gerçekleşmesi sadece bir hayaldir. Çünkü İslâmsızlık inkârcılığı, inkârcılık çıkarcılığı, çıkarcılık insafsızlığı, insafsızlık ise insansızlığı, yani ahlaksızlığı netice verecektir.

İnsanların Rablerine karşı ahlaki konumları veya makamları genellikle şu dört mertebededir:

1- İsyan ve İtiraz makamı:

Bu Allah’ı tanımama ve emirlerini takmama halidir. Gaflet, cehalet ve dalalet merhalesidir.

2- İtaat ve Namaz makamı:

Bu, ibadet, teslimiyet, hizmet ve istikamet halidir. Bu ahlaka sahip olanlar “iyilik ehlidir. Allah’a, ahiret gününe, Kitabın hükümlerine ve Peygamberin öğüt ve öğretilerine gerçekten inanıp, helalinden kazandıkları ve sevgi duydukları mallarını, ihtiyacı olan yakınlarına, yetim ve sahipsiz olanlara, yoksullara, yolda kalmışlara, isteyip dilenmek zorunda bulunanlara ve köle yapılmışlara veren, namazı dosdoğru ve şuurla eda eden, zekâtını ödeyen, ahitlerine vefa gösteren; zorlukta, hastalıkta ve cihat (savaş ve milli savunma) esnasında sabredip direnen kimselerdir. Yoksa, bu ahlak ve anlayıştan yoksun kimselerin, namaz kılıyoruz diye, şuursuz ve huzursuzca yüzlerini doğuya veya batıya çevirip (kalıplarını Kabeye) dönmeleri, iyilik ve marifet değildir[1]

3- Dua ve Niyaz makamı:

Acizliğini, çaresizliğini ve hiçliğini bilip, arzu ve ihtiyaçlarını Rabbine açma, duygu ve saygıyla yalvarıp yakarma, maddi ve manevi sıkıntılarını O’na sunma halidir. Çünkü; “Duası ve davası olmayan, İslam ahlakı ve insanlık sevdası taşımayan kimselere Rabbimiz niçin değer verecektir?”[2]

4- Huzur ve Naz Makamı:

İnsanın manevi eğitim ve olgunlukla, kendi nefsini, dünyevi heveslerini ve hayvani hislerini aradan çıkarıp: “Ben kulumun tutan eli, konuşan dili ve hizmet delili olurum” mealindeki Kutsi Hadisin haber verdiği hikmet makamında, hayır ve şerri sadece O’ndan bilip, O’nun takdir ve taksimine tercümanlık etme halidir. Bu vahdet iklimine erişemeyenlerin, naz makamındaki bazı şahsiyetlerin sözlerini taklit etmeleri, edepsizliktir.

Hz. Musa (as) naz makamında: “in hiye illa fitnetüke” Yani “Yarabbi, bu ancak Senin fitnendir”[3] demişti. Böylece, her türlü fitne ve felaketin Allah’tan olduğunu söyledi. Ama bunu itiraz ve isyan niyetiyle değil, hakikatin diliyle ifade etmiş ve bu yüzden zarar görmemişti.

Halbuki Şeytan da, Allah’a: “Beni azdırdığından (Nefsime ağır gelen, Hz. Adem’e secde ve itaati emredip, isyan etmeme sebep olduğundan) dolayı…”[4] demişti ve aslında doğru söylemişti. Çünkü hidayet de, dalalet de Allah’ın elindeydi. Ama Şeytan bu sözü, hakikati beyan edebiyle değil, itiraz ve isyan kastiyle ve nankörlükle dile getirmişti. Ve zaten bu yüzden de lanete uğramayı hak etmişti.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi