Anasayfa » A. Dilipak’a Göre: Erdoğan İktidarı, BÜYÜK İSRAİL’E TAŞERONLUK MU YAPMAKTAYDI?!

A. Dilipak’a Göre: Erdoğan İktidarı, BÜYÜK İSRAİL’E TAŞERONLUK MU YAPMAKTAYDI?!

Yazar: yonetici
0 Yorum 402 Görüntüleyen

İsrail’le Normalleşme Palavraları ve Ortadoğu’da Kartların Yeniden Dağıtılması

İsrail’le Normalleşme Palavraları ve Ortadoğu’da Kartların Yeniden Dağıtılması

İsrail, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in ülkeyi ziyareti sırasında son dönemde ikili ilişkilerini normalleştirdiği Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Fas’ın da katılımıyla “tarihi” bir toplantıya ev sahipliği etmişti. İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Bakan Yair Lapid’in daveti üzerine bu pazar ve pazartesi günü İsrail’de tarihi diplomatik bir zirve düzenlenecek”[1] denilmişti. Söz konusu toplantı gerçekleştirildi. Toplantıyı tarihi kılan ise daha önce İsrail’e karşı çatışma içerisinde olan ülkelerin ticaret anlaşmalarıyla yeni bir barış sürecine girmeleriydi… İsrail Başbakanı Naftali Bennett, tarihi toplantı ile ilgili, “Arap dünyası barış ve işbirliğinden yana olduğumuzu anlamaya başladı” sözleri, bu ülkelerin hizaya getirildiklerinin ifadesiydi.

2020 yılında Fas, BAE, Sudan ve Bahreyn, ABD’nin arabuluculuğunda “İbrahim Antlaşmaları” adı altında bir dizi ilişkileri normalleştirme anlaşmaları imzalanıp yürürlüğe girmişti. 1979’da Mısır’ın, 1994’te de Ürdün’ün ardından İsrail ile normalleşme anlaşmasına varan üçüncü Arap ülkesi BAE, dördüncü Arap ülkesi ise Bahreyn idi. Bu ülkeleri daha sonra Fas ve Sudan izlemişti. Dindar ve kahraman Erdoğan iktidarı da İsrail’le normalleşmek, daha doğrusu resmen Siyonizm’in güdümüne girmek üzere sıraya geçmişti.

Türkiye, BAE, İsrail, Mısır, Suriye Bloku; Toptan İsrail’in Güdümüne mi Alınmaktaydı?

Rusya devlet başkanı Vladimir Putin kolay lokma gördüğü Ukrayna’yı işgale kalkışmış, ama birkaç gün içinde hedefe ulaşacağı beklentisi tutmamıştı; neredeyse beş ay oluyordu, dünya hâlâ bu savaşı konuşmaktaydı. Putin, arzusuna ulaşana kadar, savaşı ne pahasına olursa olsun sürdüreceğini açıklamıştı. Savaşın dışarıdan tarafı olan ABD ise Rusya’nın kimyasal silah kullanacağına -hatta kullandığına- dair iddialar ortaya atmıştı ve ABD Başkanı Joe Biden böyle bir gelişme yaşanırsa bunun pahalıya mal edileceği tehdidini savurmuşlardı. Erdoğan Türkiyesi savaşın uzun sürmeyeceğini bekliyor olmalı ki, arabuluculuğa hatta garantörlüğe soyunmuş durumdaydı. İşte, dikkatler savaş üzerinde yoğunlaşmışken, Ankara, dış politikada farklı bir kulvara doğru yelken açmıştı. Önce Birleşik Arap Emirlikleri, sonra İsrail ile arayı düzeltme çabasına başlamış, bunların ardından Mısır’ın İsrail’e geleceği dışişleri bakanı tarafından açıklanmıştı.

Türkiye’yi de yakından izleyen İsrailli yazar, Zvi Bar’el; “Yeni Ortadoğu’da en zayıf halka İsrail’in demokrasisi” başlığında şunları aktarmıştı:

“Amerika’nın öfkesine aldırmaksızın, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Rusya’ya karşı ilan edilmiş yaptırımlara katılmayacağını açıkladı. Oligarkların yatları, özel uçakları ülkenin havalimanlarıyla marinalarına yanaşmaya devam ediyor. Ülkenin emlak pazarı Rus zenginlerinin yatırımlarından yararlanıyor. İsrail ile dostluk gösterisi için dört Arap ülkesi Dışişleri Bakanları ile ABD Dışişleri Bakanı ülkemizdeydi; birliktelik Washington’un beklediği sonucu getirmedi. Körfez ülkeleri ile Mısır’ın ABD ile geleneksel bağları artık yerli yerinde değil. Rusya belki stratejik ortakları değil, ancak Arap ülkeleri onunla ilişkilerinin Amerikalıları kendilerini ciddiye almak yönünde kırbaçlayacağı umudundalar.

Türkiye Körfez’den esen yeni rüzgârı çabuk fark etti. BAE ile bağları yenilemek için Veliaht Prens Muhammed ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan karşılıklı ziyaretler gerçekleştirdi. BAE Türk ekonomisi ile bankalarına 10 milyar dolar yatırma sözü verdi. Erdoğan’ın bir ay içerisinde ilk kez yeniden Riyad’a ayak basması beklenmekteydi. Haftalar boyu Türkler Suudlular ile ilişkileri yenileme amaçlı gizli görüşmeler yürüttüler ve 7 Nisan 2022 Perşembe günü de bir Türk mahkemesi 2018’deki gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili davayı durdurdu ve dosyayı Suudlulara devretti. Bu, düğümü çözebilirdi. Bu arada, sahibi değişene kadar Erdoğan’ın ciddi karşısında olan Hürriyet gazetesinde Türkiye’nin Esad’la diplomatik diyalog kurabileceğine dair ilginç bir haber çıktı. Bu üç ana konuda yoğunlaşabilir: 1- Suriye’nin kuzeyinde yuvalanmış olan ve Türkiye’nin terör örgütü kabul ettiği PKK’ya karşı ortak cephe sözü verilmesi; 2- Suriye’nin toprak bütünlüğüne dikkat edilmesi (bunun anlamı Suriye’de bağımsız bir Kürt devleti kurulmasının önlenmesidir); 3- Ve Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin Suriye’ye dönmesi…

Her şey ters yüz olmuş durumda; Ankara daha önce Esad’ın devrilmesini talep etmekteydi. Fakat artık Türkiye ile ilgili hiçbir şey kimseyi şaşırtmıyordu. Middle East Eye sitesi Türkiye’nin Mısır’a büyükelçi atadığını ve bunun için Kahire’den onay beklendiğini yazıyordu. Bu bilgi gerçekse, iki ülke arasında dokuz yıldır süren ihtilafın sona ereceği anlamını taşıyordu. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi’nin arasının düzelmesini tahayyül etmek bile zordu. Mısır’la arasını düzeltmesi Türkiye ile İsrail arasında bağ kurulmasının önündeki engelin kalkmasını sağlardı; Kahire’yle sıkı fıkı olunduğu için bağın kurulması Mısır ile Türkiye arasındaki ihtilafın sona ermesini gerektiriyordu. Bu üç ülkenin, -Mısır, İsrail ve Türkiye’nin- ilişkilerini zehirleyen şartlardan kurtulmalarıyla kazanılacak ekonomik çıkarlar denizin altındaydı. Üç ülke Rusya enerjisine bağımlılığını azaltmak isteyen Avrupa’nın niyetini değerlendirebilme umudundaydı. İsrail ile Mısır doğalgaz ihracını Türkiye üzerinden yapabilir. Bunu sağlamak için Türkiye Ortadoğu’nun arzu edilir üyesi statüsünü yeniden kazanacak, Sisi ve Esad ile kardeşliğini pekiştirmiş olacak, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog da iki yıldır kıskacına almış ekonomik krizden Türkiye’nin kurtulmasına katkıda bulunacak. Erdoğan da Türk lirasının değer kaybıyla kamuoyu yoklamalarında dibe vuran oylarını artıracaktı!”[2] Bunun Türkçesi: Sn. Erdoğan’ın tekrar Cumhurbaşkanı seçilmesi için; a- Önce İsrail’le normalleşip, Filistin davasını fiilen satması… b- İsrail’le normalleşme icabı, küs olduğu Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan yönetimleriyle barışması şart koşulmaktaydı… Yani bunların düşmanlıkları da, dostlukları da Siyonist odakların talimatına bağlıydı!..

 

 

 

 

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi