“Tesettür” ve “Başörtüsü”; ikisi de Kur’an kaynaklı olmakla beraber, yanlışlıkla ve bilgi noksanlığıyla aynı şeyler sanılmasına rağmen, aslında farklı kavramlardır. Anlamları da amaçları da ayrıdır. Pek çok yanlış tavır ve takıntı, bunların aynı sanılmasından dolayıdır. Çünkü:
a) Tesettür genel, başörtüsü ise özeldir.
b) Tesettür fıtri ve ahlaki, başörtüsü ise içtimai bir emirdir.
c) Tesettür;
1- Karşı cinslerin zinaya yol açan şehvet tahrikini ve namus-iffet tahribini önlemek
2- Soğuk, sıcak, güneş, rüzgâr gibi iklim ve mevsimlerin tabii tesirlerden vücudu esirgemek
3- İnsanlık psikolojisine yakışan ve Allah’ın nimetini hatırlatan bir ziynetle süslenmek gibi hikmetleri taşıdığı halde,
d) Başörtüsü ise;
1- Mümin ve müstakim (istikametli) bilinmek
2- Bununla, muhtemel sarkıntılık ve sataşmalardan korunup rahatsız edilmemek
3- Böylece Müslüman kadınların toplum ortamına; bilimsel, kültürel, siyasi ve ekonomik hayata; daha emin ve etkin biçimde katılımlarına kolaylık getirmek üzere emredilen bir sosyal statü niteliğindedir.
Elbette “Tesettür” de, “Başörtüsü” de Kur’an’ın emridir. Ancak bu iki emrin değeri ve derecesi aynı değildir. Örneğin: “Sakın birbirinizin gıybetini etmeyin. Ölü kardeşinizin etini yemek çirkinliğini işlemeyin” (Hücurat:12) anlamındaki emri de Kur’an ayetidir. “Haksız yere bir insanı öldürmeyin. Böylece bütün insanları öldürmüş gibi büyük bir günaha girmeyin” (Maide:32) anlamındaki emri de Kur’an’ın ayetidir. Ama bu ikisinin önemi ve önceliği asla bir gösterilemeyecektir. Zaten gıybet ve cinayet için verilen hukuki ve uhrevi cezalar bile, bunların değer ve derece farkını gözler önüne sermektedir.
Allah’ın bir hikmet ve fazilet emri, inancımızın tezahür eden simgesi ve İslam’ın edep ve izzet göstergesi olan Başörtüsüne düşmanlık yapmak ve başörtülüleri dışlamak ne denli kasıtlı, haksız ve dayanaksız ise; başörtüsünü sanki imanın esası ve İslam’ın şartı gibi sunmak ve çeşitli gerekçelerle başını örtmeyenleri “İslam dışı, din karşıtı ve kötü ahlaklı” sanmak da, o denli yanlış ve yakışıksızdır.
Bizzat Atatürk tarafından Türkçe tefsir ve tercümesi yaptırılan ve elbette içindeki hükümlere samimiyetle inanılan büyük İslam Alimi Elmalı Hamdi Yazır’ın, Kahraman Yusufoğlu tarafından sadeleştirilen “Kur’an’ı Kerim’in Türkçe Meali”ndeki: “Mümin erkeklere de Mü’min kadınlara da söyle; gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar ve ırzlarını (iffet ve namuslarını) korusunlar. (Mecburen) Görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini(n takıldığı gerdan gibi yerlerini) teşhir edip açık bırakmasınlar. Başörtülerini de yakalarının üzerlerine kadar indirip kapatsınlar”[1] kaydına ve uyarısına rağmen hala tesettürü ve başörtüsünü Atatürkçülüğe aykırı görenlerin bu tutarsız tavrı da tam bir çifte standarttır ve Kemalizm istismarıdır.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…