EVET, ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAKTI!
“Bütün hesaplar altüst” başlıklı yazısında Abdurrrahman Dilipak; “Öyle anlaşılıyor ki, bundan sonra hiç bir şey eskisi gibi olamayacaktı. Bütün taşlar yerinden oynamıştı. Belki PKK bugünden yarına tasfiye olmayacaktı, ama artık eski PKK da olmayacaktı. Hem Türkiye’deki, hem Irak’taki, hem de Suriye’deki varlıkları artık tartışmalıydı. Birileri PKK’nın yenilmez olduğunu “Rakiplerini tükürükleri boğacak kadar güçlü” sanmaya başlamıştı. Kandil’den Akdeniz’e uzayan bir yolun hayalini kuruyorlardı. Görünen o ki, PKK’nın bölgedeki tek dostu İran kalmıştı, o da pamuk ipliğine bağlıydı. İran’ın PKK’ya sempatisi İran’dan Akdeniz’e uzayacak, bir Şia koridoru ile alakalıydı. PKK’nın ciddi bir silah stokları vardı. Yargılama yapıyorlar, vergi alıyorlar, güvenlik kontrolü yapıyorlardı. Kaçakçılık yapıyorlar, haraç topluyorlardı. Bir sürü şirketleri vardı. PKK’nın “ateşkes bitti” açıklamasıyla silaha sarılmasının ardından barış süreci askıya alındı ve PKK ile ilgili tüm dosyalar masadaydı”[1] diyerek, artık “PKK için hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını” vurgulamıştı. Oysa daha düne kadar AKP iktidarı Apo ile Kandil arasında mektup postacılığı yapmakta, “Çözüm Süreci” kılıflı bu çözülme sürecine karşı çıkanlar “barış ve demokrasi düşmanlığı” ile suçlanmaktaydı. Üstelik PKK Güneydoğu’da, bölgenin fiili hâkimi gibi at oynatırken Dilipakların dindar ve kahraman iktidarı hangi rüyalarda otlamaktaydı? Ve asıl bu zevatların atladığı ve hala akıllarının yatmadığı bir şey vardı: Sadece PKK için değil, AKP için de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Doğrudan Genelkurmay kaynaklarına dayanarak basın organlarında yazılan şu hususlar oldukça ferahlatıcı ve umutlandırıcıydı.
TSK, çözüm süreci boyunca PKK’yı izlemekten vazgeçmeyip sürekli bilgi depolamış ve istihbarat kaynaklarını aktif olarak kullanmıştır. Dahası, Kandil dahil bütün PKK kamplarını sürekli gözetim altına almıştır. Bugünlerde yapılan taarruzlar ise asla imaj değil kesin imha operasyonlarıdır. Bazılarının iddia ettiği gibi sadece dağlar taşlar bombalanmayıp, PKK’nın mağaraları, depoları vurulup devre dışı bırakılmaktadır. Yapılan ilk operasyon Türkiye’nin bugüne kadar PKK’ya yaptığı en büyük harekâttır. F-16 ve F-4’lerden oluşan toplam 75 uçak aynı anda havalanarak Kandil dahil PKK’nın bütün kamplarına bomba yağdırılıp felekleri şaştırılmıştır. Yakıtı bitenler ise Malatya’nın tepesine konuşlandırılan yakıt ikmal uçağı ile havada ikmal yapılmıştır. Bu operasyonlarla PKK’nın ana depoları yani lojistik üsleri ve barınakları büyük ölçüde vurulup ortadan kaldırılmıştır. Öyle ki, sadece Kandil’de 213 olmak üzere 486 kadar terörist devre dışı bırakılmıştır. Yakın geçmişe kadar Kandil’de 6 bin civarında terörist barındıran PKK, Suriye olayı ile beraber bu sayıyı 2 bine indirme kararı almıştı. 4 bin teröristi ise IŞİD ile savaşa yollanmıştı. Dolayısı ile Kandil’deki terörist zayiatı yaralılarla beraber mevcudun dörtte biri oranına ulaşmıştır.
Kahraman pilotlarımız benzer hava operasyonlarıyla aralıksız hücumdadır. Mesela önceki gece, PKK’nın bir daha gelmezler denilerek rehavete kapıldığı Kuzey Irak’taki kamplarına 37 uçakla ikinci bir harekât yapılmıştır. Aynı zaman diliminde yine yerleri tespitli olan yurt içindeki hedefler için 32 uçak kaldırılmıştır. Yapılan bu etkili bombalamalar sonucu telaşa kapılan ve panik yaşayan eşkıyabaşları kaçıp İran, Suriye ve Barzani’ye sığınmıştır. Kandil’den örgüte “bütün gücünüzle saldırın” talimatı bu şaşkınlığı yansıtmaktadır. HDP ve Kandil’in “Öcalan devreye alınsın ve süreci yeniden canlandıralım” açıklaması bu panik ve çaresizliğin bir neticesi şeklinde okunmalıdır. TSK’ya göre bölücü örgüt ile mücadelede çok önemli boyut dağ kadrolarının yanı sıra PKK’nın şehir yapılanması olan KCK’nın da tasfiye olunması ve bölge hâkimiyetinin sağlanmasıdır. Sivil unsurlar diye bilinen bu terörist yapılanma bazılarının barış dediği malum ihanet sürecinde, maalesef oldukça güçlenmiş durumdadır. Öyle ki Güneydoğu’nun 7-8 ilini silah deposu yapmışlardır. TSK bunların bir bölümüne nüfuz etmiş durumdadır ve yakın bir gelecekte topyekûn bir operasyon başlatacaktır.
Ve TSK’nın tespitlerine göre:
Güneydoğu’da bir paralel devlet daha oluşmuş bulunmaktadır ve bu yapı ve ülkenin birliğini açıktan tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Yine TSK’nın saptamalarına göre Apocularla FETO’cular arasında kesin ve belgeli bir ilişki vardır. Bu iki paralel yapıyı bir araya getiren ise MOSSAD ile CIA’dır. Bu arada Asker IŞİD’ı tehlikeli bulmakta, ama onu oluşturan ve arka çıkan kesimlerin yine Batılı istihbarat örgütleri olduğunun farkındadır. “Ayrıca Suriye’nin PKK’sı olan PYD bağlamında ABD ile anlaştılar” ifadesi tamamen dezenformasyona dayalı bir haber çarpıtmasıdır. Nitekim PYD’ye ait unsurlar vurulmuş, PYD’nin kayıpları olmuş ve Salih Müslim bunu kendisi açıklamıştır. TSK’nın bu operasyonlarına ABD ve AB’nin şiddetle karşı çıkmasının asıl nedeni, PKK’lılar içerisinde Amerikan, İngiliz ve İsrailli subay ve ajanların bulunmasıdır ve bu gerçek yabancı haber ajanslarında yer almıştır.
..
makalenin tamamı için tıklayınız…