Suriye – SDG Anlaşması;
ULUSLARARASI TARAFLARIN,
ULUSAL FİGÜRANLARI!
HÜDA PAR Gn. Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun, Rudaw TV’ye verdiği röportajda: Devlet Bahçeli’nin barış çağrılarının ve sözde PKK’nın silah bırakmasının ardından yaşananların arkasında; “Bana göre, bazı uluslararası taraflar da bu süreçte yer almaktadır.” itirafı aslında her şeyi açığa vurmaktaydı!..
Yani Dış Güçler plan kurmakta, içeridekiler figüranlık yapmaktalardı… Ve bütün bunların Türkiye’mizin yararına olacağını sanmak ve savunmak ise, ya akıl fukaralığının veya kiralanmışlığın alâmeti farikasıydı…
11 Mart 2025 tarihinde Suriye Cumhurbaşkanlığı, SDG’nin Suriye Ordusu’na katıldığını açıklamıştı. Açıklamada, “SDG’nin devlet kurumlarına katılması için anlaşmaya varıldı” ifadesi yer almıştı. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Mazlum Abdi arasında Şam’da imzalanan anlaşma 8 maddeden oluşmaktaydı.
Suriye Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Ferhad Abdi Şahin arasında, “Suriye topraklarının birliğini vurgulayan ve bölünmeye karşı çıkan” bir anlaşmanın imzalandığı paylaşılmıştı. 8 maddeden oluşan anlaşmaya göre Kürt toplumu, Suriye’nin parçası olarak anayasal güvenceye kavuşacak ve özel resmiyet kazanacaktı! Sınır kapıları, petrol ve gaz sahaları sözde Suriye devletinin yönetimine aktarılacak, ama gerçekte yine SDG’nin elinde kalacaktı. Suriye’nin güvenliğine ve birliğine yönelik tüm tehditlerle birlikte mücadele edileceği kararı alınmıştı.
Anlaşmanın 8 maddesi şunlardı:
1- Dini veya etnik kökenine bakılmaksızın tüm Suriyelilerin temsil ve siyasi katılım haklarının liyakate dayalı olarak sağlanması.
2- Kürt toplumunun Suriye’nin ayrılmaz bir parçası olarak tanınması ve anayasal haklarının garanti altına alınması. (Acaba, resmi değil ama fiili özerklik de bu anayasal haklar arasında mıydı?)
3- Tüm Suriye topraklarında ateşkes yapılması. (SDG’nin bağımsız ve ayrı bir yapı olarak muhatap alınması ve Mazlum Kobani ile Ahmet Şara’nın eşit anlaşma imzalaması neyin mesajıydı? Diğer etnik ve mezhebi guruplarla da böyle anlaşmalar yapılacak mıydı?)
4- Sınır geçişleri, havaalanları, petrol ve gaz sahaları dahil olmak üzere kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumların devlet yönetimi altında bütünleştirilmesinin amaçlanması. (İyi de fiili yönetim kimin elinde kalacak ve paylaşım nasıl yapılacaktı?)
5- Yerinden edilmiş tüm Suriyelilerin devlet koruması altında memleketlerine geri dönmesinin sağlanması.
6- Suriye’nin Esad’ın kalıntıları ile ve ülke güvenliğine ve birliğine yönelik tüm tehditlerle mücadelesine destek olunması… (Yani SDG aslında yerinde kalacak ve gerekirse Suriye Yönetimine destek çıkacaktı!?)
7- Bölünme gayretlerine, nefret söylemine ve anlaşmazlık çıkarma girişimlerine karşı çıkılması…
8- Uygulama komitelerinin, yıl sonuna kadar anlaşmayı yürürlüğe koymak için çalışacağı… (Peki bu birleşme konusunda samimilerse, yıl sonuna kadar yani 10 ay boyunca neyi bekliyorlardı?)
Anlaşılan malum ve mel’un odaklarca hazırlanan bu tezgâhın asıl amacı Türkiye’deki duyarlı kesimleri avutmak ve oyalamaktı…
İktidarın ve yandaş takımının bütün bu girişimleri: “Suriye’de doğu ve kuzeydoğu vilayetlerini büyük oranda kontrol eden Kürt liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ülkenin yeni yönetiminin kurumlarına entegre olmayı kabul etti.” şeklinde sunmaları tam bir saptırmacaydı…
Türkiye’den anlaşmaya ilişkin ilk resmi açıklama yaklaşık bir gün sonra yapılmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’nin terörden arındırılmasına yönelik her türlü çabayı, doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz” diyerek “Mutabakatın eksiksiz uygulanmasının kazananının” Suriye halkı olacağını öne çıkarmıştı.
SDG’nin bazı kaynaklara göre 40.000 ila 60.000 militanı vardı ve bunların 20.000 ila 30.000’inin YPG’ye ait olduğu konuşulmaktaydı. Türkiye, SDG’nin omurgasını oluşturan Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) ve bağlı olduğu, Suriye’nin kuzeyinde geniş bir alanı yöneten Demokratik Birlik Partisi’ni (PYD), PKK’nın uzantısı olarak görüp “terör örgütü” saymaktaydı.
Bu anlaşma Suriye’nin çeşitli kentlerinde sokaklara çıkanlar tarafından kutlanmıştı. SDG kontrolündeki Kamışlı’da araba konvoyları yapılmıştı. Reuters ve AFP kameralarına konuşan kent sakinleri, anlaşmayla birlikte Kürtlerin kazanılmış haklarının korunacağına yönelik umutlarını ve savaşın sona ermesinden memnun olduklarını paylaşmışlardı.
Katar’dan memnuniyet açıklamasından, bu girişimin “Amerika’nın planı” olduğu anlaşılmaktaydı!
Katar yönetimi, SDG ile yeni Suriye yönetimi arasındaki anlaşmayı memnuniyetle karşılamıştı. Bu tavır, Amerika’dan habersiz takınılamazdı.
Dışişleri açıklamasında, anlaşmanın “sivil barışı sağlamlaştırma, güvenlik ve istikrarı artırma, hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlet inşa etme yolunda önemli bir adım olarak görüldüğü” vurgulanmıştı. Katar yönetimi, güç kullanımının devlet tekelinde olmasının Suriye’nin istikrarı açısından gerekli olduğu vurgusunu yapmıştı.
SDG ne zaman ortaya çıkmıştı?
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..