Türkiye İçin Asıl Tehdit:
PKK MI, İŞBİRLİKÇİ İKTİDARLAR MI?
Papa’nın Gazze İtirafı, İsrail’i Şaşırtmıştı!
Kuduz İsrail; Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus’un Gazze’deki saldırılar için “büyük zalimlik” demesi nedeniyle Vatikan’ın Tel Aviv Büyükelçisini Dışişleri Bakanlığına çağırmıştı. Böylece İsrail, Filistin ve Gazze Şeridi’ndeki saldırılarını “büyük zalimlik” olarak nitelendirerek tepki gösteren Katoliklerin ruhani lideri ve Vatikan Devlet Başkanı Papa Franciscus ile ilgili yeni bir karara imza atmıştı.
İsrail, Papa Franciscus’un İsrail saldırıları altındaki Gazze’de yaşananların “savaş değil zulüm” olduğunu vurgulamasının ardından, Vatikan’ın Tel Aviv Büyükelçisi Nuncio Adolpho Yllana 25 Aralık 2024 günü Bakanlığa çağrılmış ve “Tel Aviv yönetiminin, Papa’nın eleştirilerinden hayal kırıklığına uğradığı” hatırlatılmıştı.
Katoliklerin ruhani lideri Papa Franciscus: “Noel’de; Ukrayna’da ve Ortadoğu’nun tamamında ve dünyanın her yerindeki tüm cephelerde ateşkes olması için dua yapmalıyız. Büyük bir acıyla Gazze’yi düşünüyorum; o kadar çok zulümkârlıklar, makineli silahlarla vurulan çocuklar, bombalanan okullar, hastaneler ve çadırlar!.. Bunların ne kadar büyük bir zalimlikler olduğu açıktır!” ifadelerini kullanmıştı.
Buna benzer çıkışları Sn. Erdoğan, kurmayları, Cumhur ortağı ve yandaş yalakaları da yapmaktalardı!..
Papa ile Erdoğan’ın İsrail’e karşı aynı tepkileri koymaları acaba hangi gerekçelere ve gereksinimlere dayanmaktaydı?
1- Ya Papa, insafa gelmeye ve doğruları görmeye başlamıştı ve böylece vicdanının sesine tercümanlık yapmaktaydı.
2- Veya Katolik Hristiyanlar arasında giderek yükselen İsrail vahşetine duyulan nefret dalgasını kontrol altına alma, ya da aynı baskıların altında ezilip kalmama duygusuyla mecburen böyle davranmıştı.
3- Veya Siyonist İsrail’e olan gizli bağlılıklarını ve kirli bağlantılarını daha rahat sürdürebilmek için, böyle dışı hoş içi boş çıkışlarla kendi inananlarını ve halklarını avutmaya çalışmaktalardı.
Zaten HTŞ Lideri ve Kurtuluş Hareketi Reisi(!) Colani de: “Suriye’yi, İsrail Karşıtı Saldırılarda Kullandırmayacağız!” açıklamasını yapmıştı.
Suriye’de Beşşar Esad’ın devrilmesindeki senaryoda kahramanlık oynayan HTŞ lideri Colani, Golan Tepeleri’ne girerek işgale başlayan İsrail ile ilgili dikkat çeken bir açıklamada bulunmuşlardı. İsrail’le savaşmak istemediklerini belirten Colani’nin: “Suriye’nin, İsrail’e düzenlenen saldırılarda kullanılmasına da müsaade etmeyeceğiz.” çıkışı, Cumhur İttifakçılar hariç, herkesi şaşırtmıştı. Adam, Suriye’nin kurtuluş kahramanı değil de, İsrail’in kiralık ajanı gibi davranmaktaydı.
Oysa Esad’ın gitmesinin hemen ardından İsrail, Golan Tepeleri’ne girerek işgale başlamıştı. İsrail Suriye’de ilerleyişini sürdürürken, Esad’ın devrilmesinde öncü rol oynayan Heyeti Tahrirüş Şam’ın (HTŞ) lideri Colani’nin bu İsrail aşkı nereden kaynaklıydı?
The Times’a verdiği röportajda Colani “İsrail’in Suriye’ye müdahalesinin gerekçesi İran ve Hizbullah’tı. Onlar artık yok, bu sebeple gerekçe de ortadan kalktı.” ifadelerini kullanacak kadar net ve açık bir ajandı!..
İsrail ile yapılan; 1974 Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’na dönmeye hazır olduklarını ve bu konuda Birleşmiş Milletlerin aracılığını kabul ettiklerini söyleyen; ve “Ne İsrail’le ne de bir başka ülkeyle savaşmak istemiyoruz. Suriye’nin İsrail’e düzenlenen saldırılarda kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriyelilerin nefes almaya ihtiyacı var.” diyen Colani, öte yandan şeriat iddialarını yalanlayarak, “Yeni Suriye, doğal bir yapıda olacak. Suriye bireysel özgürlüklere müdahalede bulunmayacaktır.” ifadelerini kullanmıştı. Colani’nin (Ahmet eş-Şara’nın) İsrail’e yağcılık yaptığı bu konuşmalarından bir hafta sonra, 3 Ocak 2025’te Kuduz İsrail, bu sefer HALEP havaalanına saldırmış, onlarca masum insanın ölümüne yol açtığı gibi havalimanında ve bazı uçaklarda büyük hasarlar oluşturmaktan sakınmamıştı…
Ne yani, Erdoğan ve Papa kahraman, Colani ise figüran mıydı?
Ama TVNET yorumcusu Muhammet Enes Dönmez’e bakarsanız: Sn. Erdoğan’ı ve Cumhur İttifakı kurmaylarını; tüm İsrail’in ve Siyonist mahfillerin, onların güdümündeki bütün Batılı (ABD-AB gibi) emperyalist merkezlerin her türlü şeytani projelerini hemen sezip, hatta içine sızıp hepsini tersine çeviren… Hatta bunları Türkiye’nin ve İslam âleminin lehine yönlendiren, feraset, dirayet, cesaret ve keramet ehli seçkinler ve yüksek seviyeli erişkinler olduğuna inanacaksınız!.. Oysa Allah’ın Kelâmı Kur’an’ın hükmü açıktır!.. Marazlı münafıkları ve iblis maksatlı tavırlarını hatırlatan hadis-i şerifler ortadadır. Türkiye’nin 22 yıldır, ekonomik, sosyal, ahlâki ve ailevi olarak nasıl talan ve tahrip edildiği meydandadır!.. Hâlâ bütün bunları göremeyecek kadar kalp gözleri körelmiş olan… Daha da beteri, bunlara keramet uyduran çağdaş Bel’amlara Nisa Suresi 88 ve 89. ayetlerini tekrar hatırlatalım:
“Öyle ise size ne oluyor ve (Hakk davaya sızan gizli gâvurlar ile şeytani odaklara uşaklık yapan dindar görünümlü) münafıklar konusunda ne diye ikiye ayrılıyor (ve birçoğunuz hâlâ onları sahiplenip savunuyorsunuz?) Allah, kazandıkları (günahları ve sadık mü’minlere kazdıkları tuzakları) yüzünden onları tersine çevirip tepetaklak ettiği halde, siz Allah’ın saptırdığını hâlâ hidayete erdirmek (ve bu marazlı münafıkları masum ve mazur göstermek mi) istiyorsunuz?! (Bu tavrınız bir nifak hastalığıdır!) Allah kimi saptırırsa, artık Sen kesin olarak (hidayet bulması ve kurtulması konusunda) onun için asla bir yol bulamazsın.
(O münafıklar) Onlar, kendilerinin (hıyanet ve nankörlük edip) inkâra saptıkları gibi, sizin de (Hakk’tan ayrılıp) inkâra kaymanızı arzulamaktadırlar. (Eğer onlara uysaydınız) Böylelikle (ahlâk ve anlayış bakımından) onlarla bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye (küfür ve zulüm düzeninden vazgeçip Hakka dönünceye) kadar onlardan veliler (dostlar) tutmayın (onlara aldanmayın). Şayet (hicretlerinden ve tevbelerinden sonra bile) yine yüz çevirirlerse (tekrar Hakk’tan döner ve halkı fesada yönelirlerse), artık onları yakalayın ve her nerede ele geçirirseniz öldürüp (etkisiz bırakın! Artık) onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı! (Çünkü onlar güvenilmez insanlardır.)”
Bizim inancımıza göre münafık:
• Özü ile sözü başka olan…
• İddialarıyla icraatları uyuşmayan…
• İtikadıyla irtibatları zıtlaşan…
• İslamcı geçinip TAĞUTİ nizamlara yanaşan (Nisa: 60)…
• Eline imkân ve iktidar geçince; içki, kumar, fal ve şans oyunları gibi şeytanın necis icraatlarını meşrulaştıran ve yaygınlaştıran…
• Haçlı sapkınların ve AB’ci şaşkınların haksız ve ahlâksız keyfi için bir yılbaşı rezaletinde ülkeyi on milyarlarca dolar zarara uğratan ve milyonlarca Müslümanı teşvik edip-özendirip günahlara batıran, ama hâlâ Dindar-Kahraman rolü oynayan ve bunların kiralık şakşakçılığını yapan ve faizin %50’ye çıkarılmasına fetva uyduran insanların genel vasfıdır!..
AKP Destekli, Yeni Şam Valisi’nin Münafıklık İtirafları: “İsrail ile Bir Arada Yaşamak Amacındayız, Sorun Çıkarılmasına Karşıyız!?”
Suriye’de yeni yönetimin iktidarı devralmasıyla birlikte en çok merak edilen konulardan biri de İsrail-Suriye ilişkileri olmaktaydı. HTŞ Lideri Ahmed Şara, Suriye’nin savaşlardan ötürü yorgun olduğunu ve yeni bir savaşa hazır olmadığını bahane ederek İsrail ile herhangi bir sorun istemediklerini açıklamıştı. Benzer bir itirafı yeni atanan Şam Valisi de yapmıştı. Şam Valisi Mahir Mervan “İnsanlar İsrail’le bir arada yaşamak istiyor, herhangi bir sorunumuz yok. Barış istiyoruz” diyerek, gerçek ayarlarını ortaya koymuşlardı.
Baas Rejiminin devrilmesinin ardından iktidarı devralan HTŞ ve kurduğu Suriye Geçiş Hükûmetinin; “İsrail ile ilişkilerin düzelmesinden yana olduklarına” ilişkin açıklamaları kafa karıştırıcı ve mide bulandırıcıydı. Daha önce HTŞ Lideri Ahmed Şara tarafından sıkça dile getirilen İsrail ile barış söylemi, bu sefer de yeni atanan Şam Valisi Mahir Mervan tarafından dile getirildi. NPR isimli yayın organına röportaj veren Mervan, “İsrail biraz korku hissetmiş olabilir, bu sebeple Suriye’yi biraz bombaladılar ve ilerlediler. Ancak biz İsrail’le ilgili herhangi bir endişe taşımıyoruz, bizim problemimiz İsrail’le değil.”[1] diyerek Siyonist uşağı olduklarını açığa vurmuşlardı.
Mervan “Birleşmiş Milletleri, Suriye-İsrail ilişkilerinin düzelmesine aracı olmaya” çağırmıştı. Mervan ayrıca İsrail’le bir arada yaşayabileceklerini belirterek “Bir arada yaşamak isteyen insanlar var, barış istiyorlar. Çatışma istemiyorlar.” dedikten sonra; “Biz barış istiyoruz, İsrail’e düşman olamayız, esasen hiç kimseye düşmanlık yapamayız. Bu barışı bozmak isteyen fırsatçılara ve fesatçılara karşıyız!..” Evet, işte AKP-MHP’nin Yeni Suriye ayağı!..
Yeni Çözüm Sürecini; İktidar Kazanırsa ve Amacına Ulaşırsa, Türkiye Kaybetmiş Olacaktır!
“Emekli Amiral Türker Ertürk’ün: “Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ı Meclis’e daveti ile başlayan süreç, inkâr etseler de planlı bir açılım sürecinin başlangıcıydı. Bu süreç büyük güçlerin(!) çizdiği, iktidarın da görebildiği büyük resmin ve ortaya koyduğu stratejinin bir parçasıydı. Böyle bir stratejiye ihtiyaç duymasının nedeni ise Erdoğan’ı tekrar tekrar seçtirerek Cumhur İttifakı’nı devamlı iktidarda tutmaktır. Bunun için Anayasa değişikliğini kotarmak, bunu başarmak için Kürtlerin desteğini almak amaçlıdır. Suriye’de PKK’nın uzantısı durumunda olan Suriye Demokratik Güçleri’ni (PYD/YPG) Öcalan, HTŞ üzerinden aslında İsrail, ABD ve İngiltere’nin istediği çözüme zorlamaktır. Bu çözümün başlangıç bölümünü, Trump görevi almadan 20 Ocak 2025 öncesinde becermek istiyorlardı. Şam’ın dirençsiz teslim alınmasında, Esad ve BAAS’ın çökmesine neden olan gelişmelerin bir bölümünün arkasında Türkiye’yi yöneten iktidar vardı. Öcalan çağrısı yaparken HTŞ ile başlatılacak planlı harekât biliniyordu ama hedef sadece Halep’le sınırlıydı.” tespitleri önemli ve anlamlıydı.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..
İlginizi Çekebilir