Daha önce Kasım Süleymani’nin ve Nükleer Fizik Mühendisi Muhsin Fahrizade’nin katledilmesini bile sineye çeken İran, 31 Temmuz 2024’te ve kendi başkentinde bir suikastla şehit edilen İsmail Haniye için İsrail’e karşı harekete geçebilir miydi? Belki Lübnan Hizbullahı ve Yemen Husileri üzerinden bazı hücumlar gerçekleştirse de, İran’ın doğrudan bir müdahale ve mücadele edecek durumda olmadığını belirtelim. Hamaney’in “Madem İsmail Haniye kendi ülkemizde ve evimizde misafirimizken şehit edildi, onun intikamını alma görevini bize yüklemektedir” sözleri sadece bir temennidir.
İsrail’in aynı günde ve 3-4 saat ara ile hem Lübnan Beyrut’ta Hizbullah’ın Genel Kurmay Başkanı sayılan 2 numaralı adamını hedef alması ve vurulup öldüğünün açıklanması, ardından İran yeni Cumhurbaşkanı’nı tebrik için Tahran’da bulunan İsmail Haniye’yi nokta hedefiyle ortadan kaldırması; açıkça İran’ı kuşatmak, bir karşı saldırıya mecbur bırakmak… Ve ardından ABD ve İngiltere ile birlikte İran’ı vurmaya bahane bulmak amaçlı olduğu sezilmektedir. Bu arada İran’daki güvenlik zafiyeti ve CIA-MOSSAD’ın bu denli rahat hareket etmesi, yerli ve etkili işbirlikçileri olduğunu göstermektedir.
Hatta, İran’da yeni ve değişimci Cumhurbaşkanı seçimiyle, çift başlı yönetimden kurtulmak isteyen iç dinamikler ve dış destekleyiciler, İsmail Haniye suikastına yol vererek, yenilikçilerin işini kolaylaştırma hedefi güdebilecekleri üzerinde de durulması gerekirdi! Çünkü, bir SİHA’nın, çok etkin olan füzeyi, Rahmetli Haniye’nin kaldığı konutun 3. katındaki özel odasının penceresinden içeri fırlattığı tespit edilmişti. Bu durum İsrail ve ABD’nin İran’da oldukça yaygın ve etkin bir istihbarat ağına sahip bulunduklarının açık alâmetiydi!..
Bu arada hiç kimsenin soramadığı bir soruyu da gündeme getirelim: “Yoksa bu güdümlü füze, İsrail’in Azerbaycan’ın İran sınırına yakın bir bölgedeki özel ve gizli askeri üstünden mi ateşlenmişti?”
İsrail; akıllı, sabırlı ve stratejik yaklaşımlı İsmail Haniye gibi bir HAMAS liderini ortadan kaldırmakla, HAMAS’ı parçalamayı düşünmüş olsa da, şimdi özellikle askeri kanattan, daha kararlı, dirayet ve cesaret donanımlı (örneğin Halid Meşal veya fiilen Gazze’de ve cephede cihadı yöneten Yahya Sinvar gibi) bir liderin güdümünde HAMAS daha etkin ve keskin tavırlar takınabilir.
İsmail Haniye suikastının Ortadoğu’da barış girişimlerini ve savaşın yaygınlaşmasını körükleyeceği gerçeğini dile getiren, başta Rusya, Çin ve Türkiye’nin bu endişeleri de elbette önemliydi ve dikkate almak gerekirdi. İsrail’in: “Bütün birimlerimizle herhangi bir saldırıya karşı teyakkuz (uyanık ve dikkatli) halindeyiz” açıklaması da bu endişeleri hesaba kattığını göstermektedir.
Yapılan yorumların ve genel yaklaşımların aksine, bize göre İsrail; savaşı Ortadoğu’ya yaymakla kendisini askıya almak niyetindedir. Çünkü HAMAS karşısında açıkça yenilmiş ve tükenmiştir. Artık Hizbullah’la falan savaşacak halde değildir. İsrail ABD’yi ve İngiltere’yi İran’la çarpıştırıp, bu yenilgi ve çaresizliğini, dolaylı biçimde kapatmak ve zaman kazanmak peşindedir. Hem Hizbullah’ın 2. lideri Fuad Şükür’üye hem İsmail Haniye’ye yönelik suikastlar ise, İsrail’in kendisini hâlâ güçlü ve etkin gösterme girişimleridir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın: “Mahmud Abbas’ı davet ettik, olumlu yanıt çıkmadı!” itirafı…
Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan, “Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı davet ettiklerini ancak Abbas’ın olumlu cevap veremediğini” açıklamıştı. Rize’de konuşan Erdoğan, “Biz de bundan sonraki süreci ona göre işleteceğiz.” buyurmuşlardı. Oysa asıl İsmail Haniye’yi çağırmaları lazımdı. Bu ciddiyet ve cesareti göstermiş olsalardı, belki de arkasında Türkiye olan o mücahid şahsa suikast yapamayacaklardı.
“Karabağ’a nasıl girdiysek, Libya’ya nasıl girdiysek, aynısını onlara da yaparız” kof çıkışı!
Savunma sanayisinde Türkiye’nin geldiği noktaya dikkati çeken Erdoğan, “bu gelişmelerin hiç kimseyi aldatmaması gerektiğini, çok güçlü olunması durumunda İsrail’in Filistin’e yaptıklarını yapamayacağını” hatırlatmıştı. İyi de Gazze tamamen harap olduktan ve yüz bin cana kıyıldıktan sonra mı? Bu kafayla 100 yılın ardından mı Filistin’e destek çıkılacaktı?
Başkan Erdoğan Fatih Erbakan’a çatarak: “Çıktı bir tanesi affedersiniz, terbiyesizin teki, parlamentomuzda Mahmud Abbas konuşturulmalı. Kim bu? Yeniden Refah’ın bir tane adamı var, kafadan da galiba sıkıntısı var onun. Mahmud Abbas’ı davet etmediğimizi sana kim söylüyor? Biz davet ettik ama Mahmud Abbas maalesef bize olumlu cevap veremedi. Biz de bundan sonraki süreci ona göre işleteceğiz. Bütün bu adımları biz atarken, kendi içimizden ne yazık ki vuruluyoruz. Biz bu parlamentoyu kimlere açmadık ki? Parlamentomuzu biz evelallah hak yolda olan herkese açarız. Ama bunların bu işlerden haberi yok. Eğer bugün (Yeniden Refah) partinden birkaç kişi parlamentoya girdiyse sayemizde girdi, bunu gör. Ama bunu göremeyecek kadar gözü var, görmüyor.” şeklinde sataşmıştı.
Sn. Erdoğan’ın:“Türkiye’nin çok güçlü olunması durumunda, İsrail’in Filistin’e yönelik barbarlıkları yapamayacağını”söylemesi de acı bir itiraftı. Yani güya askeri teknoloji de çok ileri boyutlara ulaştığımız iddiaları, İsrail’in gücü(!) karşısında henüz çok geri konumdaydı… Kaldı ki savaşı silah üstünlüğü değil, iman gücü ve cesaret kazanırdı. İşte ABD ve AB ülkelerini de arkasına alan İsrail, bir avuç kahraman HAMAS karşısında bocalamaya başlamıştı… Hatta çaresiz kalan Siyonist İsrail PKK ve DEAŞ eşkıyalarını HAMAS’a karşı cepheye sürmek zorunda kalmıştı!
PKK ve DEAŞ, HAMAS’a karşı Gazze’ye alınmıştı!
İsrail’in son katliamlarında bölgede PKK’lı teröristlerin yanı sıra hapishanelerden çıkarılan DEAŞ terör örgütü üyelerinin de yer aldığı ortaya çıkmıştı. İsrail’in teröristlere, katliamlar için 18 günlük eğitim verdiği anlaşılmıştı. Gazze katliamının ilk günlerinden itibaren Suriye ve Irak’tan götürülen 2.000’i aşkın PKK’lı terörist, İsrail ordusu ile birlikte soykırıma katılmışlardı. Katliama destek amacı ile bölgeden 2 bin 500 kişilik yeni bir ekibin daha yola çıkma hazırlığı yaptığı saptanmıştı.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..