Bu başlığımızın konusu; “Hikmetli siyaset sanatı; en stratejik, en kritik kurumlarda görev alanların başarı sırları ve başkanlığın esasları” yani Devlet ve Hükümette sorumluluk yüklenme hazırlığıdır. Neden böyle bir konuya ihtiyaç duyulmaktaydı? Sahabelerin hepsi mübarektir, ancak farklı konularda farklı meziyetleri vardır. Bakınız; Hazreti Ömer Efendimiz, takva ehli sahabeden bir arkadaşına: “Lütfen anlatır mısın, takva nedir?” diye sorunca, o sahabe: “Sen hiç, uzun mesafe yürüdüğün için ayakkabılarının yırtıldığı, yalın ayak kaldığın halde, çok acıtıcı, iri dikenler bulunan bir bölgede yürüdün mü?”“Evet”“İşte takva, öyle bir bölgede yürür olmanın dikkatiyle hayatını yaşamaktır!” şeklinde yanıtlamıştı. Biz, onların ruhaniyetine sığınarak, bugün takvayı şöyle tarif ediyoruz: Mayınlı, her an patlamaya hazır bir arazide bulunmaktayız, ama karşıya geçmek zorundayız. Orada mayınlara basmamak için nasıl dikkat kesiliyorsak, ne kadar özen gösteriyorsak, hayatımızı, özellikle Allah’ın rızası ve tüm insanlığın rahatı için Milli Çözümle, Adil Düzen Devrimiyle ilgili sorumluluklarımızı ve tüm kulluk borçlarımızı bu dikkat üzere yürütme duyarlılığı takvanın tanımı ve icabıdır. Her an bir mayına basma, her an şeytanın bir tuzağına kapılma ihtimalimiz vardır. Bunları hesap ederek davranmak, ne aile ve komşuluk ilişkilerimizde, ne ticaret ve alışverişimizde, ne memuriyet ve mesleğimizde ve ne de siyaset ve devlet işlerimizde, asla kul hakkına girmemeye ve Allah’ın hukukunu çiğnememeye çalışmak; ülkemizin, devletimizin ve milletimizin kalkınması ve huzura kavuşması için çabalayıp çırpınmak, bunların tamamı “takva” kapsamındadır. Yoksa; şuursuzca çok tesbih çekmekle uğraşmak, elinde tesbihmatikle dolaşmak, gösteriş yapmak, ama fırsat bulunca her günaha batmak, öte tarafta faiz ve fuhuş serbestliğine, Haçlı AB’ye girme heveslerine, Siyonist İsrail’le iş birliğine arka çıkmak ve fetva uydurmak ise sadece riyakârlık ve sahtekârlıktır. Takva, kılık-kıyafetle falan alâkalı değildir. Yunus Emre ne buyurmuş asırlar önce? “Dervişlik olaydı taç ile hırka… Biz dahi alırdık otuza kırka!”
Öyleyse, Allah bir ekibe devlet nasip ettiğinde ve onlar; Başkan, Başbakan, Bakan, Genel Müdür, Müsteşar, Bölge Başkanı, Bölge Valisi, Belediye Başkanı sorumluluğu aldıkları zaman, bir bölgenin değil, bütün ümmetin ve insanlık âleminin sorumluluğu sırtımızdaymış gibi davranmak zorundayız.
Hatta, Kissinger’ın itiraflarına göre; “Artık haritada İsrail’in bulunmayacağı”, yeni ve adil bir dünya düzeninin kurulacağı kutlu dönemlere doğru yaklaşmaktayız.
Amerikan istihbaratının çok özel raporuna göre, “2024 haritasında İsrail’in bulunmayacağını öngörmesi” hangi korkulara dayanmaktaydı?
İsrail’i kızdıracak, (2012) ABD istihbarat raporu yayımlanmıştı. 2024 planında, Ortadoğu’da İsrail yer almamış, yani o tarihten önce yıkılacağı uyarısı yapılmıştı. 16 istihbarat örgütünden oluşan ABD istihbarat topluluğu tarafından, o yılın başında “İsrail sonrası Ortadoğu’ya Hazırlık” başlıklı bir rapor hazırlandığı ortaya çıkıyordu. Siyasi analizci Kevin Barett İstihbarat Topluluğu raporunun, Çin’in yükselişi koşullarında, “ABD’nin artık İsrail’i desteklemeyi sürdürecek askeri ve ekonomik kaynakları olamayacağı” sonucuna vardığını aktarmıştı. Barett’e göre rapor, “ABD’nin kendi ulusal çıkarlarının peşinden gitmesini ve İsrail’in fişini çekmesini” gerekli kılmaktaydı.
The New York Post tarafından, “harfi harfine” alıntılanan, Kissinger’ın; “10 küsur yıl içinde artık İsrail olmayacak…” sözü, gizemli bir gerçeği yansıtıyordu. Kissinger, “İsrail’in tehlikede olduğunu, fazladan trilyonlarca dolar harcayıp düşmanlarını ABD ordumuzla ezersek bile, İsrail’in kurtulabileceğini de söyleyemiyordu. Netanyahu’nun eski dostu Mitt Romney’i seçersek, İsrail’in bir şekilde kurtulabileceğini de anlatmıyordu. İran’ı bombalarsak, İsrail var olmaya devam edebilir de demiyordu. Kısaca, hiçbir çıkış yolu da öneremiyordu. Basitçe ve çaresizce, şu gerçeği belirtiyor ve “2024’te, İsrail artık olmayacak” demeye getiriyordu.[1]Acaba hangi ayet ve hadislerin müjdesinden ve hangi âlimlerin haberinden yola çıkılarak bu sonuca varılmıştı? Siyonist ve emperyalist stratejistlerin bu derin kuşkularının ve çetin korkularının altında neler yatmaktaydı?
Buna göre AKP’nin de İsrail’in de artık art arda çöküşü yaklaşmaktaydı. Tekrar Cumhurbaşkanı olunca kurtulacağını sananlar da aldanmaktaydı!
Genel olarak, başkanlıkta başarının sırları yedi basamaktır. Buna 7-T Formülü diyelim, hatırımızda öyle kalsın:
1- Talim: Kurumlara ve uzmanlık konularına göre gerekli eğitim ve öğretim süreci.
2- Tespit: Elemanların; ilgi, bilgi ve sezgi seviyelerinin tespiti.
3- Taksim: Siyasi, stratejik ve taktik görevlerin ve atanacak kimselerin belirlenmesi.
4- Tayin: Her işe uygun kişilerin atanıvermesi.
5- Tebligat: Atanmış kişilere sorumluluk sahalarının ve başarı esaslarının, planlı ve programlı çalışma şartlarının bildirilmesi.
6- Takip: Belirli aralıklarla teftiş ve kontrol gerekliliği.
7- Takdir veya tekdir: Başarıları tebrik, ihmalkârlık ve hataları tenkit etmenin önemi ve yöntemi.
1- TALİM: (Seçkin kadroları eğitme ve yetiştirme süreci)
a) Bu muhteşem ve mükemmel Evren niçin yaratılmıştır?
b) Tüm varlıklar içinden seçilen insan, nelerle sorumlu kılınmıştır?
c) Hz. Peygamber’e ve Kur’an-ı Kerim’e niçin ihtiyaç vardır?
Kur’an’ın: “…Zalimlerden (ailesine, çevresine, müşterisine, milletine, ülkesine ve devletine zulmedenlerden) başkasına (hangi din ve düşünceden ve hangi statüden olursa olsun, insanlara peşin) düşmanlık (ve önyargı) yoktur.” (Bakara: 193) buyrukları…
Hz. Peygamber Aleyhisselam’ın:“(Bütün) İnsanlar; ya dinde kardeşiniz, veya yaratılışta eşitinizdir!” yaklaşımı ve yararları üzerinde dikkatle durmalıdır.
ç) İslam; farklı din ve kültürden, ayrı dil ve kökenden bütün insanlığın, barış, bereket ve hürriyet içinde yaşama şartlarının esaslarıdır.
d) Adil Düzen ve Milli Çözüm kavramları neleri anlatmaktadır?
2- TESPİT: (Elemanların denenip-seçilip elenme süreci)
a) Elemanlarımızın; seviye, samimiyet ve sadakat dereceleri
b) İlgi, bilgi ve sezgi seviyeleri
c) Özel marifet, meziyet ve zaafiyetleri nelerdir? sorularının yanıtlanacağı dosyalar hazırlanmalıdır.
ç) Atanan kişiler:
• Anlattım, anladı mı?
• Anladı, inandı mı?
• İnandı, sorumluluklarına katlanacak mı?
• Uyguladı, yükün ağırlığına ve sorunların zorluklarına dayanacak mı? sorularının yanıtına göre, o görevde tutulmalıdır.
…
MAKALEYİ OKUMAK/DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ..