Anasayfa » Zalim Güçleri Etkisizleştirme Yöntemi: UZAKTAN BEYİN DENETİMİ VE TEKNOLOJİ YÖNETİMİ

Zalim Güçleri Etkisizleştirme Yöntemi: UZAKTAN BEYİN DENETİMİ VE TEKNOLOJİ YÖNETİMİ

Yazar: yonetici
0 Yorum 353 Görüntüleyen

Zalim Güçleri Etkisizleştirme Yöntemi:

UZAKTAN BEYİN DENETİMİ VE TEKNOLOJİ YÖNETİMİ

      

Elektromanyetik dalgalar; proton, elektron ve nötron gibi atom altı yüklü bir parçacığın ivmeli hareketi sonucu oluşan… Birbirine dik elektrik ve manyetik alan bileşeni bulunan… Ve bu iki alanın oluşturduğu düzlemde dik doğrultuda yayılan… Yayılmaları için bir ortama ihtiyaç duymayan ve boşlukta ışık hızıyla yayılan enine dalgalardır. “Elektromanyetik” alanlar; İlahi takdire bağlı olarak, normal doğa koşullarına uygun olarak da ortaya çıkmaktadır. Şimşek çakması, televizyon dalgaları, radyo frekansları, mikrodalgalar, hortum ve fırtınalar bunlardan bazılarıdır.

Elektromanyetik alanlar, bir nevi radyasyon sayılır. Radyoaktivite, fazla enerjiye sahip atom çekirdeklerinin radyasyon yaymasıdır.

Elektromanyetik dalgaların kendileri “yüksüz” olduklarından elektrikten ve manyetik yüzeylerden etkilenmedikleri anlaşılmıştır. “Wi-Fi” dalgaları da radyo dalga bantları cinsinden dalgalardır. Wi-Fi teknolojisi radyo dalgalarını kullanarak teknolojik cihazlar arasında iletişim kurmayı sağlamaktadır. Bu arada cep telefonları da 2,5 GHz mikrodalga aralığında elektromanyetik radyasyon yaymaktadır. Ancak, örneğin asansörler metal bir kutu gibi olduklarından “Faraday Kafesi” etkisi yaptığından, cep telefonlarının çekmesine engel olmaktadır.

Özetle; elektromanyetik alan: 1- Elektrik alanından, 2- Manyetik alandan oluşmaktadır. Fizikte elektromanyetik dalgalar; elektrik yükü taşıyan parçacıkların çevrelerinde ortaya çıkardıkları ve diğer yüklü parçacıklar üzerinde baskı ve kuvvet uygulayarak, onları etkileyip yönlendirmeyi başardıkları özel dalgalardır. Bu; uzaktan etkileme, çekme, itme, yön değiştirme şeklinde olmaktadır. Başka bir ifadeyle elektromanyetizma: Elektriklenme ile mıknatıslanmanın karşılıklı olarak etkilenmeleri sonucu ortaya çıkan olayların ve özel kuvvet kaynağının genel adıdır. Kısaca, elektrik akımıyla mıknatıs oluşturma ve bununla uzaktan insan beynini ve teknolojik merkezleri etkileyip yönlendirme veya devre dışına itme olayıdır.

İşte çok özel teknolojilerle ve bu elektromanyetik güçler sayesinde, hedef alınan ülkelerin; elektrik dağıtım şebekelerini, cep telefonları sinyal vericilerini, internet sitelerini, uzaydan haberleşme antenlerini ve diğer teknoloji merkezlerini kontrol altına alıp devre dışı bırakma imkânı vardır ve teknoloji, Cenab-ı Hakkın bu asırdaki sadık Mücahit mü’minlere en büyük ikramıdır.

Bu konuda Erbakan Hocamız şunları buyurmuşlardı:

Evet, Siyonizm laftan anlamaz, müeyyide uygulayacağız!.. Ama bunu, çok özel ve yüksek teknolojilerle, silahsız ve çatışmasız başaracak, zalim güçleri teslime mecbur bırakacağız!..

Bunun için; “Teknoloji, Allah’ın biz Müslümanlara bir lütfudur.” Onların füzelerini geri çevirip, kendi üzerlerine yönlendirecek teknolojiler hazırlanıyor. Sürtünme ve özel etkilenme sonucu kendi enerjisini üreten ve uzaktan kumanda ile yönlendirilen, birkaç ince tel yumağını uçaklara gönderip imha edecek sistemler geliştiriliyor. İşte İran, “uranyumu zenginleştirdim” diyor, iyi güzel, ama bu gelişme onlarınkine göre henüz hiçbir şey ifade etmiyor… “Biz de uçak gemisi yapalım, biz de atom füzesi yapalım” derseniz, siz bunları hazırlamaya uğraşırken, dış güçler on katını hazırlıyor… Öyle ise emperyalist ve Siyonist ülkelerin yıllardır üzerinde çalıştığı ve hazırladığı bütün silah sistemlerini ve teknolojilerini etkisiz ve geçersiz kılacak, hem de çok daha ucuza mal olacak yeni ve üstün teknolojiler gerekiyor!..

Pilotsuz uçakların ve her türlü bilgisayarlı araç gereçlerin…

Duvardan, kapıdan, mayınlı ortamdan, tel örgülü ve elektrikli mânialardan aşan ve hedefine ulaşıp görevini yapan, yürüyen teknolojik böceklerin…

Ulusal ve uluslararası her türlü stratejik konuşma ve yazışmaları dinleyecek ve değerlendirecek, ama kendisi asla çözülmeyecek son sistem iletişim aletlerinin…

Bilgisayar sistemlerini, teknolojik projeleri, hıyanet ve saldırı girişimlerini, çok özel ve gizli casusluk şebekelerini takip ve tahrip edici, sentetik ilaç kapsülleri benzeri, uzaktan kumandalı ve fark edilmesi imkânsız; bir nevi “suni cin” modellerinin;

Tasarım ve proje başlangıçlarını,

Model ve deneme safhalarını,

Seri üretim ve geliştirme aşamalarını,

Gerçek ve örnek video çekimleriyle gösteren tanıtım filmi, hayret ve hayranlık uyandırmış ve:

“Ahir zamanda ve Hz. Mehdi’nin Deccal’e karşı kutlu savaşında barut ateş almayacak, silahlar patlamayacak” mealinde müjdelenen haberlerin nasıl hakikat olacağı böylece ispatlanmıştı.

Bütün bu harika hazırlıklar, kesinlikle güdük kalmayacak ve boşa çıkmayacaktı. Bu üstün teknolojileri ve insani projeleri uygulayacak ekipler ve takipçiler elbette görevini yapacak ve Erbakan’ın Milli Görüş gayesini Milli Çözüm gayretiyle hedefine taşıyacaktı…

Böylece, ayet-i kerimelerde işaret edildiği ve hadis-i şeriflerde müjdelendiği gibi, tarihin en kutlu Medeniyet ve Mehdiyet dönüşümünde, kansız ve kavgasız bir zafere ulaşılacaktır. Haşr Suresi 6’ncı ayeti de bu mutlu neticeye işaret buyurmaktadır:

“Onların Allah’ın Elçisine verdikleri ‘FEY’e (savaşsız kazanılan ganimet, servet ve devlete) gelince; ki buna karşı (bu zaferi kazanma kastıyla) siz at ve deve koşturmamış (silah kuşanmamış ve kullanmamış)tınız. Ancak Allah, elçilerini (zulüm ve kötülük ehlinden) dilediklerinin üstüne musallat (edip muzaffer) kılmaktadır. Çünkü Allah her şeye gücü yetendir.” (Haşr Suresi: 6)

Evet, Allah’ın izni ve inayetiyle savaşsız ve saldırısız bir büyük galibiyet yaşanacak, bazı kangrenleşmiş çıbanların deşilip temizlenmesi dışında, tüm dünyayı kapsayan ve kasıp kavuran… Ve insanlığın mahvına sebep olan çatışmalara gerek kalmayacak… Muhyiddin-i Arabi gibi büyük zatların ihbarıyla, “Barut patlamayacak” yani tahrip gücü korkunç olan, başta atom bombalarının ve diğer nükleer füze başlıklarının ateş almayacağı yüksek ve özel teknolojiler sayesinde Siyonist-Haçlı güdümlü, sömürü, haksızlık ve ahlâksızlık zulmü son bulacaktır. Böylece son ve en büyük İslam devrimi, beklenen tarihi barış ve bereket medeniyeti, acısız ve sancısız gerçekleşmiş olacaktır.

Ardından, farklı din ve kökenden… Ayrı kimlik ve kültürden… Bütün insanların temel haklarını, refah ve huzur ortamını sağlayacak, Milli Görüş endeksli ve Milli Çözüm merkezli mutlu ve muhteşem bir değişim dönemi başlayacaktır. İslam’ın onuru ve insanlığın huzuru için va’dedilen ve asırlardır özlemle gözlemlenen bu kutlu gelişmeleri engellemeye, hiçbir devletin veya sistemin gücü yeterli olmayacaktır, inşaallah!..

Sinirsel Manipülasyon ve Beyin Yönlendirme Yöntemleri

1960’larda Moskova’daki ABD Elçiliği, Sovyet kaynaklı mikrodalga ışın saldırısına maruz kalmıştı. Bu ışınlı saldırı, öncelikle elçilik içindeki görevlilerin zihinlerini ve dolayısıyla davranışlarını kontrol etmeyi amaçlamıştı. Komünistlerin; bu tür can sıkıcı sinirsel etkileme cihazlarını kullanma çabaları, ABD’de de benzer konularda acil araştırma sürecinin başlamasına yol açmıştı. Bununla beraber çalışmaların üzerine kalın bir gizlilik perdesi asılmıştı. 19 Aralık 1994’te Pandora Harekâtı’na dair gizli sayılmayan kayıtlardan ortaya çıkarılan bilgi ve belgeler araştırmacılara, ancak 1991’de yürürlüğe giren Bilgi Özgürlüğü Kanunu çerçevesinde yapılan başvurular sonrasında ulaşmıştı. Zaten Pandora Harekâtı da Moskova’daki olayların açığa çıkarılmasına yönelik Amerikan tepkisi olarak ortaya çıkmıştı.

1961’de Allan H. Frey, baş bölgesine düşük güç yoğunluğunda UHF (Aşırı Yüksek Frekans) elektromanyetik enerji göndermenin, bir tür radyo dalgalarına benzer ışınlar yayarak ses algılaması oluşturabildiğine ve bunun sağır insanlarda bir çeşit duyma sağlayabileceğine ilişkin ciddi ipuçları sunmaktaydı. Görünürdeki tek risk ya da sakınca, dalga uzunlukları 10 cm’den daha kısa olan UHF enerji dalgalarının, ciltte yanmalara sebep olabilecek ısınmalara neden olmasıydı. Yine Frey ve diğer bilim adamlarının benzer konularda yaptığı çalışmalarla, mikrodalga enerjisinin tachycardia (kalp atışlarının hızlanması) veya bradycardia (kalp atışlarının yavaşlaması)’na yol açabilecek güce sahip olduğu da ortaya çıkarılmıştı. 1973 yılında, diğer bir bilim adamı, S. M. Bawin de, beyin dalgalarının düşük güçte üretilmiş VHF (Çok Yüksek Frekans) enerjisiyle artırılabilir veya tamamen durdurulabilir olduğunu kanıtlamıştı.[1]

 

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi