Anasayfa Genel SUUDİ ARABİSTAN`LA İLGİLİ ÇALIŞMALARIMIZ

SUUDİ ARABİSTAN`LA İLGİLİ ÇALIŞMALARIMIZ

Yazar: yonetici
0 Yorum 224 Görüntüleyen

 

 

MEKKE KONFERANSI
“Barış Harekatı”nın ilk adımı Mekke`deki Konferansa iştirakle başladı. 9 Eylül gecesi bindiğimiz uçak ertesi günün sabahında saat 2.30 da, savaş krizinden habersiz, şehircilik bakımından göz kamaştırıcı güzellikte, bir ışık denizini ıran Cidde`nin havaalanına indi. Gündüz parklarıyla, özgün sanatsal yapıları ve anıtlarıyla, düzgün, geniş caddeleriyle son kırk yılın en hızla gelişmiş, Batı`da dahi eşine ender rastlanan mimari yapılarıyla müstesna bir güzellik arz eden Cidde kenti gecede renk renk ışıkları ve denizden püskürtülen fıskiyeleriyle ayrı bir güzellik arz ediyor. Yerden çıkarken kara renkli petrol şimdi burada karanlığı ışık denizine çevirmişti.
Suud yönetimini temsil eden yüksek seviyedeki zevatın sıcak karşılamasından sonra karayoluyla Mekke`ye hareket ettik.Aynı gün akşam Mekke Konferansının yapıldığı muhteşem salondaydık. Kırka yakın Müslüman ülkeden davet edilmiş, altı yüzden fazla ilim, devlet ve fikir adamının katıldığı konferansta Suud yöneticilerinin yer almadığı dikkat çekiyordu. Bunun delegeleri etkilememek için yapıldığı daha sonra öğrenildi.
Üç gün süren  konferansın  ilk iki gününde söz  alan konuşmacılar sadece Irak`ın haksızlığını ve Batılı kuvvetlerin Suudi Arabistan topraklarında bulunmasının zaruretten ileri geldiği ve caiz olduğu üzerinde duruyorlardı.
Halbuki konferansın ana mevzuu Körfez Krizinin nasıl çözülebileceği hususu idi. Bu sebepten dolayı ikinci gün akşam oturumunda söz aldım. Konuşmam bütün delegelerce büyük bir ilgiyle dinlendi. Karşılaşılan bu meselenin temel sebebini Müslüman ülkeler arasında atılması lazım gelen beş adımın henüz atılmadığından ileri geldiğini anlattım. Ulaşılması gereken çözümün ne olduğunu açıkladım. Bu çözüme ulaşabilmek için geçici bir çalışmanın çare olamayacağını, çözüme kadar aralıksız çalışacak bir barış komisyonunun seçilmesi gerektiğini önerdim. Bu konuşmamız konferansın nihai bildirisinin esasını teşkil etti.
Takdiri ilahiye bakınız ki, konferansın son günü 12 Eylül`e rastladı. Bundan tam on yıl evvel aynı tarihte, Uzun Ada`da cuma namazına dahi gitmemize izin verilmezken, on yıl sonra aynı saatlerde siyah örtüler altındaki Kabe`nin altın kapısı özel olarak açılmış ve ben içinde namaz kılıyordum.

 

 

SAVUNMA BAKANI İLE GÖRÜŞME
Konferansın ardından ilk temasımızı Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Sultan Bin Abdülaziz ile yaptık. İki saate yakın süren görüşmemiz son derece samimi ve dostluk havası içinde geçti. Suudi Arabistan`ın bugünkü yönetiminin üçüncü adamı olan Prens Sultan`la uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz vardır. Hatta önceki sene, Hacc için Suudi Arabistan`da bulunan pek çok devlet adamı arasından, Milli Savunma Bakanı olarak generalleriyle yaptığı Kurban Bayramı kutlamasına Prens Sultan alışıla gelmişin
dışında sadece beni davet etmiş ve yaptığı konuşmada bize verdiği önemi vurgulayan sözler sarf etmişti. 13 Eylül Perşembe gününün Suudi Arabistan`da hafta tatili olmasına rağmen evinden bakanlık sarayına bizimle görüşmek için gelen Prens Sultan Irak`ın muhtemel bir saldırısına karşı Suudi Arabistan`ı koruyacak kendi askeri gücümüz mevcuttur. Ancak unutulmamalı ki, biz kutsal toprakları korumakla görevliyiz. Sorumluluğumuz çok büyüktür. Bundan dolayı ihtiyatlı davranmaya mecburduk. İlk günden itibaren hem Amerika`dan hem de Müslüman ülkelerden askeri yardım istedik. Müslüman ülkeler kuvvet gönderecek durumda değildi. İşte bu zaruretten dolayı ABD Kuvvetleri ülkemize gelmişlerdir. Irak, Kuveyt`ten çekildiği zaman bu kuvvetler geri gideceklerdir.Gelmeleri bu şarta bağlıdır.Diğer yan işte siz mukaddes topraklardasınız, Mekke`de, Medine`de bir yabancı asker var mı ? Bu askerlerin bulunduğu hudut bölgesi kutsal yerlerden 1500 km. uzaktadır. Hal böyleyken Müslüman ülkelerde haksız yere aleyhimize propagalar yapılıyor. Olayın sebebi biz miyiz? Bizim bugüne kadar hiçbir ülkeye tecavüzümüz söz konusu oldu mu? Tam tersine elimizden. geldiğince, her hususta bütün Müslüman ülkelere yardımcı olmadık mı? Irak Kuveyt`i işgal etmeseydi; ABD askerleri buraya gelir miydi? Bize ne kızıyorlar, Irak`a kızsalar ya..” diyerek görüşlerini anlattı.
Daha önceden Körfezle ilgili olarak Kütahya`da düzenlediğimiz mitinge katılmak için 14 Eylül günü Türkiye`ye döndüm. 15 Eylül mitingimizi yaptık. Ertesi günü, 16 Eylül `de Körfez Barış Harekatı çalışmalarımızı yeniden sürdürmek için Amman`a giderken hatırlanacağı gibi Sayın Ecevit`le uçaktaydık. Biz Amman`da Irak Büyükelçiliği yetkilileriyle Bağdat`a yapacağımız seyahatin programını tanzim ettikten sonra aynı gün Cidde`ye geçtik. 17 Eylül Pazartesi günü “Müslüman Topluluklar Birliği” (MTB) ile bir toplantı yaptık. Bu toplantı ile ilgili görüşlerimi daha sonra açıklayacağım.
Suudi Arabistan yetkilileriyle ikinci önemli temasımız İçişleri Bakanı Prens Naif Bin Abdülaziz ile oldu. İki saat kadar süren bu görüşmede Prens Naif olayların gelişimini özetledi. Ben de Körfez Krizinin bir tahlilini yaptıktan sonra bulunulan noktadan barış ve huzura nasıl ulaşılabileceği hakkındaki projemi kendisine açıkladım. Beni dikkatle dinledikten sonra “Akıllı ve hikmetle dolu konuşmanızdan çok memnun oldum. Teşekkür ederim.” diye söze başladığı konuşmasını “Essulhu seyyidül ahkam” (Barış Hükümlerin en üstünüdür). Barış için çalışmak hepimiz için zorunlu bir görevdir” diyerek tamamladı.
Benzeri görüşmeyi de Suudi Arabistan İstihbarat Teşkilatı Başkanı ve yardımcısıyla yaptım. Teşkilatın Başkanı olan Türki Faysal rahmetli Kral Faysal`ın oğludur ve annesi Türk`tür. Yardımcısı Suud Bin Fahd ise bugünkü Kralın oğludur.
KRAL`LA GÖRÜŞME
Cidde`de Kızıldeniz`in kenarında, son derece bakımlı bahçelerin ortasındaki, Kral`ın yabancı Devlet konuklarını ağırladığı “Kasrı Matemerat”dan kraliyetin özel korumaları eşliğinde 19 Eylül Çarşamba günü saraya getirildik. Hurma ağaçları arasındaki muhteşem sarayın kabul salonuna alındık. Saat 17.00 de .Kral büyük bir nezaket göstererek kendisi bizim bulunduğumuz salona teşrif etti.Bütün Dünya`nın Savaş endişeleri yaşadığı bir dönemde Kral Fahd`ı karşımızda Körfez Krizinin yükünü taşıyan bir devlet adamı olarak yorgun ve gergin “bulacağımızı zannederken, tam aksine neşeli, canlı ve dinç görmekten memnun olduk.
Üç saate yakın süren görüşmemizin başlangıcında Kral Fahd kendisinin umutsuz bir insan olmadığını, sıkıntılı zamanlarda Ayete`l Kürsi okuyarak ferahladığını ifade etti. Kral Fahd, “inanan insan için zor diye bir şey yoktur.” dedi. Görüşmemiz boyunca Irak`dan kardeş ülke, Devlet Başkanından da “Saddam Kardeşimiz” diye bahsetmesi bilhassa dikkatimizi çekti. Kral Fahd Körfez Krizinin nasıl geliştiğini detaylarıyla anlattı. Ve olayla ilgili olarak şu açıklamaları yaptı:
“Bilindiği gibi biz, İran-Irak Savaşı esnasında her türlü gücümüzle Irak`ı destekledik. Irak`ın silahlanmasına yardımcı olduk. Hatta bizde bulunmayan silahları Irak ordusu için satın aldık. Hiçbir zaman bu silahların. bize karşı tehdit için kullanılabileceği aklımızdan geçmedi. Irak`ın Suudi Arabistan`dan olan taleplerini yerine getirdik, Kuveyt`ten olan taleplerine de mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalıştık. Kuveyt`le Irak arasındaki son görüşmeler Cidde`de yapıldı. Biz her iki ülke arasındaki diyalogun bir anlaşmayla biteceğini umuyorduk. Irak`a huduttaki askeri hareketlerin ne olduğunu sorduğumuzda “Bizin askeri bir müdaheleye niyetimiz yoktur, yaptığımız iş normal manevralardır” cevabını aldık. Görüşmeler aniden kesildi ve az bir zaman sonra Irak`ın Kuveyt`i işgaline şahit olduk. Bu durum karşısında tedbirli olmaya mecburduk. Kendi kuvvetimize ilaveten ABD ve Müslüman Ülkelerden yardım istedik. O a Müslüman Ülkeler yardım edecek durumda değildi. ABD ve Batılı ülkelerin kuvvetleri bu zaruretten gelmişlerdir. Bu tedbirleri almasaydık Irak bize de saldırabilirdi. Irak Kuveyt`ten çekilirse bu kuvvetler geri gideceklerdir. Bu şartla gelmişlerdir. Biz Körfez`de durumun sulh yoluyla biran evvel düzelmesini ve Irak`ın Kuveyt`ten çekilmesini ve yabancıların kuvvetlerinin Suudi Arabistan`dan çekilmelerini temenni ediyoruz.”
BARIŞ PROJESİ
Bu açıklamalarını “Önemli olan birbirimizi suçlamamız değildir. Geçmiş olayların üzerinde durmayalım. İleriye bakalım.” sözleriyle bağladı. Ben de kendisine Körfez`de barışın nasıl sağlanabileceğine ilişkin projemizi açıkladım.
Takdir edileceği gibi projenin detaylarının bu safhada açıklanmasının diplomatik sakıncaları vardır. Bulunduğumuz noktada projeyle ilgili genel bilgi verebilirim:
Bu proje üç bölümden oluşmaktadır.
Birinci Bölüm: “Hedef” tir. Bu kısım Körfez`de huzurun tesisi için tarafların kabul edebilecekleri, şeref ve itibarlarını koruyan çeşitli natif çözümleri içermektedir.
İkinci Bölüm: “Tatbik Programı” dır. Bu bölüm taraflarca mutabık kalınan hedefe ulaşılması için hangi adımların ne zaman atılacağını kapsamaktadır.
Üçüncü Bölüm: “İcra Planı”dır. Bu bölümde “Tatbikat programındaki esasların kim ve hangi kuruluşlar tarafından üstlenip, nasıl uygulamaya konulacağı belirtilmektedir.
Barış projesi teferruatıyla kendisine anlatılınca Kral Fahd teklifleri takdire şayan gördü ve “Biz barış istiyoruz. Kapıyı çalın. Açılmazsa bir daha çalın, bir daha çalın” dedi.

 

MİLLİ ÇÖZÜM MAKALELERİ İÇİN TIKLAYINIZ…



 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi