Anasayfa O Hep Haklı Çıktı Çoğu Gitti Azı Kaldı Bir Virüsle Başa Çıkamayan Süper Zalimlerin; GEZEGENLERDE HAYAT KURMA PALAVRALARI!

Bir Virüsle Başa Çıkamayan Süper Zalimlerin; GEZEGENLERDE HAYAT KURMA PALAVRALARI!

Yazar: yonetici
0 Yorum 239 Görüntüleyen
Hazırlayanlar:
Yakup ÖZÜBÜYÜK – Samet ÇAĞLAYAN
Ahmet ERCÖMERT – Veysel UZUN

 

Bir Virüsle Başa Çıkamayan Süper Zalimlerin;

GEZEGENLERDE HAYAT KURMA PALAVRALARI!

 

Hücrelerin en büyük düşmanları, “virüs” denilen mikroskobik varlıklardır. Gözle görülemeyen bu iki canlı (hücre ile virüs) arasındaki savaşın, insan hayatında çok büyük önemi vardır. Virüsler kimi zaman grip gibi can sıkıcı hastalıkların sebebi oldukları gibi, kimi zaman da AIDS, Tifo ve şimdi Korona gibi öldürücü hastalıklara neden olmaktadırlar.

Virüslerin hücreye sızmaları; son derece tahripçi, çok gelişmiş saldırı teknikleri nedeniyle de bir o kadar hayret verici bir saldırıdır. Virüsün “strateji”sinin temeli, hücreyi hücrenin kendi silahı ve imkânlarıyla vurmaktır. Kendi kopyalarını üretmek için yaptığı bu saldırı, aslında bir anlamda da bir intihar saldırısıdır. Soyunun devamı için hem kendisini hem de hücreyi feda eder. Hücrelerin, yaşamlarını sürdürebilmek için DNA’larındaki bilgiler doğrultusunda protein üretmek zorunda oldukları bilinmektedir. Virüsler işte bu protein üretiminin önünü keserek, hücreyi proteinle birlikte, virüs üreten bir fabrikaya dönüştürmektedir.

Virüs Denen Bu Cansız Ama Akıllı Düşmanlar, Kimin Tasarımıdır?

Virüsler doğadaki en ilginç özelliğe sahip organik yapılardan biridir. Canlı bir bedene sahip değildirler ve yalnızca bir kalıtım mekanizmasından oluşurlar. Bir virüs, proteinden bir kabuk ve kabuğun içinde kendisine ait bilgileri içeren genetik şifrelerden (DNA veya RNA) ibarettir. Tek başına hayat belirtisi gösteren herhangi bir fonksiyonu veya organeli yoktur. Ancak bir organizmanın içine girdiğinde adeta canlanır ve aktif hale geçer. Bir hücreyle temas ettiği andan itibaren canlı özelliği göstermeye başlar; saldırgan ve dahası akıllı bir canlı haline gelir.

Virüs insan vücuduna karşı olabilecek en akılcı saldırı yöntemini kullanmaktadır. Hücrelerden birisine girmeden önce ayakları ile söz konusu hücrenin kendisine uygun olup olmadığını saptar. Eğer yaptığı test sonucu olumlu ise kendi DNA’sını -yani kabuğunu bir kenara bırakacak olursak bizzat kendisini- hücrenin içine boşaltır.

Bu işlem sonrasında hücrenin içindeki mekanizmalar virüsün oyununa gelirler. Hücreye girmiş olan bu yeni DNA’nın “yabancı” olduğunu anlayamaz ve onu DNA’nın hücrede bulunması gereken yere, yani doğruca çekirdeğin içine taşırlar. Çekirdeğe ulaşan virüsün DNA’sı, burada yer alan DNA’nın arasına karışır. Bu noktadan sonra da, hücre protein ürettiğini sanarak bu yeni virüs DNA’sını çoğaltmaya başlar. Virüsün DNA’sı hücrenin DNA’sının arasına o kadar uyumla gizlenir ki, hücre farkına varamadan üretimini sürdürür.

Bunun farkına varması da gerçekten oldukça zordur: Bir hücreye dalmış virüsün DNA’sını öteki sayısız DNA molekülünden ayırmak, yirmi ciltlik bir ansiklopedinin herhangi bir sayfasına yerleştirilmiş yarım satırlık bir cümleyi arayıp bulmaya benzer. Virüs, bu “uyanık” yöntemi sayesinde, hücrenin kendine ait programlama mekanizmalarına karışmakta ve adeta hücreye ait bir parça haline gelmektedir. Nasıl ki bir yazıda, belirli bir paragraftan sonra eklenecek bir cümlenin bütün bir paragrafın anlamını tam tersi bir yönde değiştirmesi mümkündür. İşte virüs de bu tür bir kritik değişiklik yaparak hücrenin tüm üretim faaliyetini gerçek amacından saptırır: Virüsün DNA’sı, hücrenin çekirdeğindeki “üretim metninin” anlamını tümüyle değiştirebileceği hayati bir yere eklenir.

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi