“İslam’ın Devlet Talebi ve Hedefi Yoktur!” İddiaları,
İFTİRADIR VE DİN TAHRİBATIDIR
İslam’ı; kapitalist ve sosyalist rejimlerin veya diktatörlüklerin aksesuarı olarak kullanmak isteyen şeytani kesimler: “Hz. Peygamberin bir devlet kurmak için görevli kılınmadığını ve İslam’ı yaşamak için bir devlete ihtiyaç duyulmadığını” ortaya atmışlardır. Bu iddialar, Kur’an’ın hikmetine ve Resulûllah’ın hedeflerine tamamen aykırı saptırmalar ve safsatalardır. Son zamanlarda Mustafa İslamoğlu gibi bazı bilgiçlik budalalarının; “Yürek Devleti”, “Kalpleri fethetme ve güzel ahlakı yerleştirme seferberliği” gibi cafcaflı laflar arkasında, İslam’ın Kâmil Sistem, Adil Düzen, Fadıl Devlet ve Hükümet kavramlarını ve kurumlarını laçkalaştırma ve gereksiz sayma çabaları yoğunlaşmıştır. Bütün bunlar, aslında bir zamanlar Fetullah Gülen’e yaptırılmaya çalışılan ve yine bu maksatla AKP’yi Milli Görüş’ten koparıp iktidara taşıyan, malum ve mel’un odakların dayattığı “Ilımlı İslam” sapkınlığının farklı yansımalarıdır. Bu adamlara sormak lazımdı: Kur’an’ın, “Sizin için kısasta (haksız yere öldürdüğü kişiye karşı katilin idam olunması hükmünün uygulanmasında) hayat vardır” gibi emirlerini, eğer Adil bir Devlet yoksa kim uygulayacaktır? Bu iş; mahalle meclislerine, cami cemaatine veya kabile reislerine mi bırakılacaktır. Hak ve adaleti esas alan bir devletin olmadığı yerde, fertler ve aşiretler mi bu hükümleri tatbikata koyacaktır?
“Allah, içinizden iman edenlere ve salih ameller işleyenlere (şunları) va’ad etmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıldıysa, onları da yeryüzünde ‘güç ve iktidar sahibi’ kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirip (huzura ulaştıracaktır. Çünkü) Onlar, yalnızca Bana ibadet yaparlar (her hususta Kur’ani kuralları esas alırlar) ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir.” (Nur: 55) ayeti, Müslümanların etkili, yetkili, otoriteli ve organizeli bir devlet düzeni kurmaları gereğine işaret buyurmakta, bu yöndeki çabaları başarıya ulaştırmanın İlahi bir vaat olduğu hatırlatılmakta ve devletsiz hâkimiyet ve hürriyetin mümkün olmayacağı vurgulanmaktadır.
“(Ey Resulûm) Sana indirilen (Kur’an’a) ve Senden önce gönderilen (Kitaplara), sözde inandıklarını öne süren (sahtekâr münafıkları) görmez misin? Ki bunlar, (hak ve adalet ölçüleriyle değil) tağutun önünde (zalim ve bâtıl düzenlerin kurum ve kurallarıyla) muhakeme olunmak (şeytan fikirli Yahudi ve Hristiyanların hükmü altında yaşamak) istemektedirler?! Oysa (mü’min ve Müslüman sayılmak için) onu (tağutu ve süper güç putunu) red ve inkâr etmekle emrolunmuşlardır. Şeytan onları derin ve dönüşü olmayan bir sapıklığa sürüklemek istemektedir.” (Nisa: 60) ayetinde, “Tağut”ların, yani İslam dışı ve Kur’an’a aykırı devlet nizamlarının hükmüne ve himayesine razı olmanın, Adil bir Düzeni kurma amacı taşımamanın, açıkça münafıklık ve sapkınlık olduğu beyan buyrulmaktadır.
“(Ey Resulûm) Biz Sana Kitabı (Kur’an’ı) Hakk olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın Sana gösterdiği şekilde adaletle hüküm veresin (İslami ve insani hukuk kurallarına göre hükümet edesin). Sakın (İslâm’a ve insanlığa aykırı sistemleri beğenen ve sözde Müslüman geçinen) hainlerin tarafını çekmeyesin!” (diye Hz. Peygamber Efendimizin şahsında bütün mü’minler uyarılmıştır).” (Nisa: 105) ayetinin emri istikametinde, Hz. Peygamber Efendimiz meşhur Medine Sözleşmesi’ni hazırlamış ve İslam Devletinin temellerini atmıştır.
MAKALENİN DEVAMI İÇİN: