ERBAKAN’SIZ TÜRKİYE’NİN HALİ VE ERDOĞAN’IN TAHRİPLERİ
Türkiye’nin genel manzarası ve ekonominin tıkanması
AKP’nin ekonomik ve ahlaki tahribatları ve istismar saltanatı
Mevcut ekonomi ve toplumsal politikaların yanlışlığı, resmi rakamlar ve sonuçlarla teyit ediliyordu. Üretime değil de borca dayalı ekonomi politikaları faizcileri memnun ederken, kâğıt üstünde kalan ekonomik büyüme rakamları da işsiz sayısını azaltacağı yerde daha da artırıyordu. Toplumsal politikalardaki sıkıntılar, kendisini ahlaksızlığın ve suç oranlarının artması, dolayısıyla da cezaevlerinin dolup taşması olarak gösteriyordu. Tüm bunların faturası Türkiye’ye 57.5 milyar TL faize akan para, resmi rakamlara göre 3.5 milyon işsiz ve dolup taşan cezaevleri olarak dönüyordu.
Faize bütçeden 57.5 milyar TL aktarılmıştı.
Borç gelirin yarısını aşmıştı. 2003 yılında milli gelire oranı yüzde 37 seviyesinde olan Türkiye’nin dış borcu, 2017’de 14 yıllık tırmanışın ardından ilk kez yüzde 51’i aşmıştı.
Üreterek değil de borçlanarak büyüme politikalarının Türkiye’yi getirdiği nokta, borcun her geçen yıl kabarması oluyordu. 2003 senesinde dış borcun milli gelire oranı %37.6 iken, geçen sürede borç mütemadiyen artıyor ve sonunda milli gelirin yarısını da aşıyordu. Türkiye’nin Haziran sonu itibarıyla brüt dış borç stoku, yılın ikinci çeyreğinde 20 milyar dolardan fazla artarak 432.4 milyar dolara çıkıyordu.
Bütçe açığı rekor kırmıştı.
Türkiye’nin cari açığı 2017 Ağustos ayında 40 milyar dolara çıkıyordu. 2018 bütçesini Meclis’e sunan Maliye Bakanı Naci Ağbal, bunun gerekçesini ithalat-ihracat dengesizliğindeki kalemlerden sadece enerji fiyatlarının yüksekliğine bağlıyordu.
Gıda fiyatlarına çözüm bulunamamış, enflasyon yeniden azıtmıştı.
2016 yılında %8,5 olan enflasyon, 2017 yılında da genel artış eylemini sürdürüyordu. Bu seyirde gıda fiyatları, TL’nin değer kaybının birikimi, ithalat fiyatlarının yükselişi etkili oluyordu. Bu kapsamda bu yılın sonunda enflasyonu %9,5 olarak bekleniyor ama %10’u geçiyordu.
Rantın son durağı yaylalardı, Türkiye’yi betona boğanlar gözlerini şimdi de Karadeniz yaylalarına dikmiş durumdaydı.
Sonunda “imar rantı” gözünü Doğu Karadeniz yaylalarına dikiyordu. Yaylalar ile ilgili hükümetin yaptığı düzenleme, bölgede dev otellerin ve lüks villaların yapılmasının önünü açıyordu. Maalesef yaylalar gerçek sahiplerinin elinden alınıp rantçılara teslim edilmeye başlanıyordu.
..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…