İSRAİL’İN AZGINLIĞI
SİYONİZM’İN İFLASI VE SOSYALİZM SAFSATASI!
“Siyonizm’i bir timsaha benzetirsek, üst çenesi Kapitalizm, alt çenesi Komünizmdir. Bu iki çenenin karşılıklı çarpışmaları düşmanlıklarından falan değil; araya giren avlarını parçalamak, gövdeyi; Siyonizm’i, beslemek içindir.”
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Yazımıza; kimilerinin ilginç bulacağı, hatta bazılarının bizi bilgiçlikle suçlayacağı bir yorumla başlayalım. Türkiye’de, son Osmanlı dönemi de dahil; devlet erki, ne kadar dış güçlerin güdümüne girmişse, aynı merkezlerin halkı uyutup avutuvermek üzere, kesenin ağzını açmalarıyla, Millet o oranda -güya- özgürleşmiş, demokratikleşmiş ve yüzeysel -pansuman tedbirlerle- bir ekonomik refah yaşanmıştır. Bunun aksine, devlet ne derece bağımsız olmaya çalışmışsa, Millet o nispette fakirleşmiş ve baskı altına girmeye başlamıştır. Menderes, Özal ve Erdoğan dönemlerine biraz da bu açıdan bakmakta yarar vardır. Bu sinsi ve Siyonist tertibi bozan tek lider Rahmetli Erbakan Hoca’dır!
Trump’ın Şımarıklığı ve Soytarılığı!
Bunak Biden’dan sonra, ABD Başkanı (yani Siyonizm’in uşağı) seçilen Manyak Trump “O bizim gücümüzü kavramıştır ve çizgimizden çıkmayacaktır!” anlamında ve küstah bir tavırla “Bu Erdoğan akıllı bir adamdır!..” uyarı iltifatında bulunmuşlardı!? Ardından, Beyaz Saray’daki buluşmalarında Kuduz Netanyahu’nun altına sandalye sürerek Yahudi hizmetkârlığını kanıtlayan Trump soytarısı: “Filistinli Müslümanları Sina Çölü’ne ve başka ülkelere sürüp Gazze’yi Amerika’nın tatil kenti yapacağını” havlarken, akıllı adamlardan hiç ses çıkmamıştı.
Çünkü onlar, Irak Barzanistanı gibi, Suriye Kürdistanı’na kılıf yapılacak ve halkın havasını alacak yeni açılımlarla uğraşmaktaydı!
Her konuda kahramanlık nutukları savuran ve bir avuç suda kasırgalar kopartanların, Trump’ın Gazze’yi boşaltma küstahlığına karşı, 3. sınıf Bakanları ve 5. sınıf bürokratları üzerinden cılk ve cılız açıklamalar yapmakla yetinirken, CHP gibi marazlı muhalefet kanadının ve güya solcu- sosyalist takımının duyarsız ve sağır tavırları da tek kelime ile mide bulandırıcıydı. Üstelik, iktidarın Yeni Çözüm (çözülme) sürecine ve APO sayesinde gerçekleşecek barış projelerine hepsi destek çıkmakta, yani Siyonizm’in tezgâhına taşeronluk yapılmaktaydı.
Bu arada -Allah şifalar versin- tedavi için gittiği hastaneden bir açıklama yapan Devlet Bahçeli, çok önemli bir tespitte bulunarak; “Donald Trump’ın Gazze’yi boşaltma ve mafyavari el koyma hesaplarının, Türkiye’ye ve İslam âlemine açıkça ve küstahça meydan okumak anlamını taşıdığını” vurgulamıştı. Kendi şahsi ve siyasi hesaplarına yönelik davranışlara kaplan kesilenlerin, Türkiye’ye ve İslam âlemine meydan okuyanlara tepkisiz kalmasına, acaba yandaş takımı nasıl bir mazeret ve keramet uyduracaklardı?
Milli Çözüm Dergisi’nin, anlamlı ve herkesin ayarını ortaya çıkarıcı soruları da, hâlâ yanıtsızdı.
Acaba, Öcalan “Silahı bırakın!..” diye talimat buyursalardı:
• Türkiye’dekiler mi, Suriye’dekiler mi yoksa Kandil’dekiler mi bu çağrıya uyacaklardı?
• Diyelim ki, Suriye’deki PKK-YPG bu talimata evet dedi, peki asıl tehdit ve tehlike olan SDG bu kararı dinleyip silah bırakacak mıydı?
• ABD destekli ve İsrail projeli SDG (Suriye Rojava Kürdistanı Özerk Bölgesi), kendi silahlı birlikleriyle yeni Suriye ordusuna katılsa, bu PKK’dan ve bölücülük tuzağından kurtulduğumuz anlamını taşır mıydı?
• Haydi SDG komutanları (Aslında ABD ve İsrail kuklaları) APO’ya uyacaklarını açıkladılar diyelim; peki Suriye’yi parçalamak ve Büyük İsrail’i kurmak peşindeki İsrail ve ABD bu kararı takar mıydı?
• Ve en çarpıcı ve can alıcı soru: İsrail ve ABD’nin ismi ve resmi değişse de, fikren ve fiilen yerinde kalacak ve bağımsız davranacak SDG Özerk Bölgesi yerinde kalırken, Türkiye; PKK’nın sözde dağıtılmasıyla, gerçekten terör belasından ve bölünme planından kurtulmuş sayılacak mıydı?
• Ve bir soru daha; Ahmet Şara’nın suni ve şaibeli Suriye devriminden, şu ana kadar en kârlı çıkan ülkenin İsrail olduğu gerçeğini hâlâ kavramayan iktidar yandaşları ve muhalefet kanadıyla ülkemizin bu badireleri atlatmasının imkânı var mıydı?
Ahmet Şara’nın şaibeli irtibatlarını, Suudi Amerika üzerinden, malûm ve mel’un odaklarla gizli ve kirli kuklalıklarını araştırıp gündeme taşımak yerine, halkı açlık ve sefaletle kıvranırken koluna taktığı 5 milyonluk saati konuşanlarla nereye varılacaktı?
Bu noktada unutulan bir durum daha vardı… CENTCOM (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) Güçleri Suriye’den resmen ve fiilen çekilmeden, Suriye’nin kuzeyindeki SDG’nin varlığı sonlanmış sayılmazdı. Çünkü ABD ve İsrail, Barzanistan ile Suriye Kürdistanı’nı birleştirecek bir Siyonist plandan vazgeçmeye asla yanaşmayacaklardı. Bu CENTCOM; Körfez, Afganistan ve Irak savaşlarında ABD’nin Ortadoğu’daki en etkin harekât merkezini oluşturmaktaydı.
Beyaz Saray’dan “Gazze’nin işgalinde kararlıyız” Açıklaması
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki Filistinlilerin Mısır ve Ürdün’e gönderilmesinden kastının “geçici olarak yerleştirme” olduğunu savunan Beyaz Saray, Filistinlilerin daha sonra kendi evlerine dönmeleri konusunda ise bir taahhütte bulunmamıştı. Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, düzenlediği basın brifinginde, Gazze gündemine ilişkin açıklamalar yapmıştı. Leavitt, ABD Başkanı Trump’ın, Gazze’yi devralma ve Filistinlileri sürgüne yollama planına dair küstahlıklarını açıklamaya çalışmıştı.
ABD’li sözcü, Filistinlilerin Gazze’den başka yerlere “geçici olarak” yerleştirilmesinin söz konusu olduğunu vurgulamış, ancak “Filistinlilerin Gazze yeniden inşa edildikten sonra evlerine geri dönmeleri konusundaki soruları” ise yanıtsız bırakmıştı. Üstelik Karoline Leavitt, “Başkan’ın, Gazze’nin yeniden inşası ve orada bulunanların geçici olarak başka yerlere yerleştirilmesi konusunda kararlı olduğunu teyit edebilirim.” demekten sakınmamıştı. Filistinlilerin Mısır ve Ürdün gibi yerlere geçici mi yoksa kalıcı mı yerleştirileceğine ilişkin ısrarlı sorulara yanıt veren Leavitt, “geçici yeniden yerleştirme” ifadesini kullanmıştı.
Bu süreçte Trump’ın, başta Mısır ve Ürdün’le görüşmeler yaptığını ve bu iki ülkenin Filistinlilerin geçici olarak buralara yerleştirilebilmesine olumlu bakacaklarını umduklarını vurgulayan Leavitt, “Başkan Trump, bölgedeki ortaklarımızdan, özellikle de Mısır ve Ürdün’den, evlerini yeniden inşa edebilmemiz için Filistinli mültecileri geçici olarak kabul etmelerini beklediğini çok açık bir şekilde ifade etti.” itirafında bulunmuşlardı. 11 Şubat 2025’te Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın Beyaz Saray’da Trump ile bir araya geleceğini hatırlatan Leavitt, bu görüşmede Gazze’nin yeniden inşası sürecine ilişkin detayların ele alınacağını aktarmıştı.
Trump’ın Gazze’yi “devralma” ve Filistinlileri sürgüne yollama planı!
Trump, Beyaz Saray’da kabul ettiği İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ortak basın toplantısında, ABD’nin, Gazze Şeridi’ni devralacağını ve oradaki patlamamış bombalar ile diğer silahların sökülmesinden ve yıkılmış binalardan kurtulmaktan sorumlu olacağını vurgulamıştı. Gazze’nin artık tamamen yerle bir olmuş devasa bir yıkım alanı olduğunu kaydeden Trump, Gazze’deki Filistinlilerin başta Mısır ve Ürdün olmak üzere komşu ülkelerde inşa edilecek yeni yerleşim yerlerine gitmelerinin çok daha iyi olacağını hatırlatmıştı.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..