Sözcü Yazarı
Naim Babüroğlu’nun Haklı Tespitleri
ASILSIZ VE ALÂKASIZ TAHRİFLERİ
E. Tuğgeneral ve E. CHP Hatay Milletvekili adayı ve Sözcü yazarı Naim Babüroğlu, 08 Şubat 2025 tarihli ve “Yeni Ortadoğu Haritasında Türkiye” başlıklı yazısına:
“Son yirmi yıllık iç ve dış politika yolculuğunda ortaya çıkan tabloda, Türkiye’nin yüzleştiği dört stratejik sorun: Birincisi; Türkiye, artık bir Ortadoğu ülkesi görünümdedir. İkincisi; Irak, Suriye, İran ve Türkiye’den koparılarak kurulacak yeni devletin ayak sesleri hissedilir mesafeye yaklaşmıştır. Üçüncüsü; dünyanın en fazla göçmenini barındıran Türkiye, demografik, ekonomik, sosyal ve kültürel olumsuzlukları artan bir şiddette yaşar konuma gelmiştir. Dördüncüsü; Türkiye, akıl ve bilimden uzaklaşan, liyakat sisteminin çöktüğü, gençlerin hayal kuramadığı, beyin göçü yaşayan ülkeler sınıfında yer almıştır.” diye başlamıştı.
Bunların 2. ve 3. maddedeki saptamaları el-Hak doğruları yansıtmaktaydı. Ama 1. ve 4. maddelerde ise sinsi bir İSLAM karşıtlığı sırıtmaktaydı.
Falih Rıfkı Atay’ın, Birinci Dünya Savaşı sonunda, “Zeytindağı” adlı kitabında!?. “Eğer medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu yukarılarına kadar gireceğine şüphe yoktu…” sözleri ise tam bir saçmalık ve saptırmacaydı.
Bilirsiniz, İngiliz casus, Yarbay Thomas Edward Lawrence ünlüdür… 1916-1918 yılları arasında, Arapları Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandırır. Ve, başarısını şöyle anlatır: “Osmanlı İmparatorluğu’nu Ortadoğu’da parçalama başarısını, yöredeki etnik mozaiği birbirine karşı kullanarak elde ettim.” Naim Babüroğlu’nun: “620 yıllık Osmanlı Devleti, Lawrence’ın övündüğü yöntemle tarih sahnesinden silinir.” tahlilleri de yanlıştır. Çünkü, Osmanlı’nın çöküş ve çözülüş hikâyesi bundan yüzyıllarca önce ve Haçlı Emperyalist güçlerce başlatılmıştır, ilk isyan ve ayrılıklar Balkanlar’da yaşanmıştır, Lawrence’ın şeytani tuzakları en son aşamadır!
Babüroğlu’nun 1. ve 4. madde saptamaları; sinsi ve gizli İslam gıcıklıklarına “Arap düşmanlığı” kılıfı saran takımın zırvalarıdır. Yahu, “Arapların Anadolu’muzu işgal etme hesaplarına” kargalar bile kahkaha atacaktır. Ne tarih boyunca ne günümüz şartlarında Arapların Türkiye’ye yönelik böyle bir saldırılarına ve planlarına rastlanmamıştır. Evet, Suudilerin ve Mekke Emiri Şerif Hüseyinlerin ve Ürdün Kralı hainlerin, o da Siyonist güdümlü İngilizlerin ve yazıda belirtilen Lawrence’ların kışkırtmalarıyla Osmanlı’ya hıyanet girişimleri ve Türklere nefret söylemleri yaşanmıştır. Ama asla inkâr edilemeyecek tarihi gerçek; Müslüman Türklerin ve Anadolu Ülkesinin asıl ve açık düşmanları Barbar Batılılardır ve tam 23 HAÇLI Seferi’ni tertipleyenler de onlar ve Siyonist odaklardır. Biz, Şanlı Kurtuluş Savaşı’mızı da bunlara karşı yapmışızdır. Erbakan’ın kararlılığıyla başlayıp başardığımız 1974 Kıbrıs Harekâtı’mızda da, PKK kılıflı Amerika’yla savaşlarımızda da, hep bu Haçlılar ve Siyonist Yahudi odaklar karşımıza çıkmışlardır.
Bugün, Türkiye’yi güya AB’ye sokma tuzağıyla bize dayatılan sözde Çözüm Süreçleri de aynı HAÇLI EMPERYALİST ve SİYONİST tezgâhın bir parçasıdır. Şimdi, her fırsatta, şu işbirlikçi AKP’nin talan ve tahribatları bahanesiyle sürekli İSLAM’a sataşan ve bizi millet yapan ve tarihler boyunca ayakta tutan manevi mayamıza kin kusan bu Şeytanın SÖZCÜ’leri, aslında bu tavırlarının, toplumu ürküterek Cumhur İttifakı’nın tuzağına ittiğini bilmiyor olamazlardı. Çünkü bu SÖZCÜ ve SOLAK takımı da en az Cumhur İttifakı kadar AB sevdalısıydı. Aslında Haçlı zihniyetinin postmodern temsilcisi olan AB’ye giriş tavizlerine karşı bu Sözcü ve Solak takımının bir kelime olsun karşı çıkmalarına rastlayamazsınız. Hatta Siyonist İsrail’in ve tüm Haçlı Batı’ya yön veren Yahudi Lobilerinin, içimizdeki yerli uşakları ve ajanları olan MASON LOCALARININ, LIONS ve ROTARY uşaklarının da, gönüllü ve sürekli alkışlayıcıları bunlardır.
Bu Sözcü takımının; tarihte ilk defa, deha çapında bir feraset ve cesaretle Mason Localarını resmen ve fiilen kapatan Mustafa Kemal’e sahip çıkmaları da sadece istismar amaçlıdır, kendilerini ve kinlerini saklama kasıtlıdır. Çünkü, Aziz Atatürk’ü adım adım zehirleterek ölümüne yol açanlar da… Mustafa Kemal’e yönelik İzmir Suikastı’na karıştıkları için yurt dışına kaçan… Ama Ata’nın şüpheli ölümünden sonra yine şaibeli şekilde Onun makamına oturtulan İnönü marifetiyle tekrar Türkiye’ye çağrılıp en etkin ve yetkin konumlara taşınan bu Mason ve dönme hainlerin aleyhine şu SÖZCÜ zırvacılarının bir kelime ettiklerini hatırlayamazsınız…
2008 yılında BERA Palas’taki bir toplantıya katılmış, oturum başkanlığı yapan İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Kemal Alemdaroğlu’na:
“Başörtüsü bahanesiyle AKP’ye saldırıp durmanız, aslında halkımızı ürkütüp onların kucağına atmaktadır. Zatıâliniz aynı zamanda Masonik LIONS Kulüpleri bölge başkanısınız. Sizden önceki İstanbul LIONS başkanları arasında AKP’nin İstanbul Teşkilatı kurucu üyeleri de bulunmaktadır. Yani AKP’nin gizli beyin takımı ile sizler, aslında aynı safta ve aynı odakların hizmetkârlığındasınız!..” diye çıkışınca şaşırıp kalmışlardı. Hatta bazı emekli Generaller “Hocam, gözümüzü açtınız!” diyerek bize sarılmışlardı…
Atatürk’e yönelik İzmir Suikastı sonrası yurt dışına kaçan Halide Edib Adıvar gibilerini, İsmet İnönü tekrar Türkiye’ye taşımıştı!?
Halide Edib Adıvarların, İngiltere’de “Atatürk düşmanı”, Türkiye’de “Kemalizm hayranı” tavırları!
Halide Edib, biri Osmanlı biri Türkiye Cumhuriyeti döneminde olmak üzere iki kez İngiltere’de yaşamıştı. Londra’ya ilk kez 31 Mart Vakası’nın ardından, 1909’da gitmiş ve bir yıl kalmıştı.
İkinci Londra ziyareti ise, daha uzun bir “sürgün” dönemi sayılırdı. 1926’da rejime muhalif bir kimlikle ve Atatürk’e yönelik İzmir Suikastı’nda parmakları olması nedeniyle ülkesinden ayrıldıktan sonra bir zamanlar işgaline direndiği İngiltere’ye yerleşmesi ve himaye görmesi enteresandı. 15 Haziran 1926’da Atatürk’e yönelik İzmir Suikastı tahrikçileri yurt dışına kaçmışlardı.
Ancak, Londra artık onun için yabancı bir yer değil, Siyonist lobilerin entelektüel çevresine dahil olduğu bir şehir konumundaydı. Paris, ABD ve Hindistan dahil yurt dışında yaşadığı 1926-1939 arası dönemde, Londra’da geçirdiği birkaç yılın Halide Edib’i derinden etkilediği açıktı.
Halide Edib, Atatürk aleyhindeki faaliyetlerinin sezilmesi üzerine tekrar Londra’ya gittiğinde artık burada onu ağırlayan Yahudi dostları vardı. Dönemin entelektüel çevrelerinde ve gazetelerinde “en iyi Türk yazarlarından biri” olarak tanıtılmaktaydı. Hakkında “dünyadaki en zeki kadınlarından biri” şeklinde yazılar çıkmakta, ismi Eleanor Roosevelt, Sarojini Naidu gibi isimlerle birlikte anılmaktaydı.
Siyonist sermaye güdümlü The New York Times’ta 1928 yılında yayımlanan bir portrede Halide Edib için şu ifadeler kullanılmıştı:
“1924’ten beri İngilizlerin arasında yaşıyor. 1920 yılında Anadolulu askerlerin tedarik ettiği bir kağnı arabasında kömür çuvallarının altına gizlenerek ellerinden kurtulduğu İngilizler, şimdi onu kolluyor!? Bir ziyaretçi onu Londra’nın Hampstead semtindeki evinde ziyaret ediyor. Dairesinin duvarlarında, yeşil kadife üzerine sırmayla Kur’an’dan ayetlerin yazılı olduğu levhalar değil, Londra’da binlerce başka daireyi süsleyen esaslı Viktoryen resimler asıldığını görüyor. Türkiye’de genelde misafirlere ikram edilen Türk kahvesi ve tatlılar yerine, burada misafirlerine çay ve sıcak İngiliz kurabiyesi ikram ediliyor!..”
Halide Edib, Ateşten Gömlek isimli romanını “Shirt of Flame” olarak İngilizceye aktarmıştı. Kitap 1924’te Londra’da basıldı. Ardından 1926’da ve 1928’de Londra’daki anıları İngilizce olarak yayımlandı.
Halide Edib, Türk edebiyatında İngilizce basılan ilk kitaplardan birinin de yazarıydı. “The Clown and His Daughter” (Soytarı ile Kızı – 1935) ismiyle İngiltere’de yayımlanan kitabı, daha sonra kendisi Türkçeye çevirisini yapmıştı. Bu kitap Türkçede Sinekli Bakkal (1936) olarak yayımlandı. İngiltere’nin ardından gittiği Fransa ve Hindistan’da da İngilizce kitaplar yayımlamıştı.
“Halide Edib’in İngilizceden Türkçeye kendi eserlerini çevirirken bazı bölümleri değiştirdiğini” belirten Türk yazarları araştırmacısı Kaitlin Staudt, özellikle anılarının iki farklı kitap gibi olduğunu ifade ediyordu. Örneğin, arasının bozuk olduğu ve ölümüne kadar Türkiye’ye dönmediği Mustafa Kemal Atatürk’ü eleştirdiği bölümler Türkçe çevirilerden çıkartılıyordu. Staudt, Sinekli Bakkal’da özellikle Abdülhamid ve 1930’ların başındaki dönemler arasında paralellik kurduğu kısımlara daha az yer verildiğini söylüyordu!”[1]
Yani Halide Edib Adıvar gibileri tam bir Sabataist dönme tavrıyla, Londra’da İngilizce yazı ve kitaplarında Mustafa Kemal karşıtlığı sergiliyor, ama İnönü döneminde Türkiye’ye taşınınca bu sefer koyu Kemalist geçiniyordu!?
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..