Türkiye Yol Ayrımındaydı:
YA MİLLİ MUTABAKAT;
VEYA
İSRAİL’E MUVAFAKAT!
Netanyahu’nun Golan Küstahlığı!
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suriye’de Baas rejiminin devrilmesinin ardından kara işgalini genişletmeye çalıştığı Golan Tepeleri’nin “sonsuza kadar İsrail’in ayrılmaz parçası” olacağını açıklamıştı.
Netanyahu, yeniden ABD Başkanı seçilen “Donald Trump yönetiminin 2019 yılında Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanıdığını” hatırlatarak, Trump’a şükranlarını aktarmıştı. Suriye’de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesine ilişkin açıklamalarda bulunan Başbakan Netanyahu, “Dün Ortadoğu tarihinde yeni ve dramatik bir sayfa açıldı; Esad rejimi yıkıldı, bu İsrail için yeni bir aşamadır.” ifadesini kullanmıştı.
Esad rejiminin devrilmesinin İsrail’in “Hamas’a, Hizbullah’a ve İran’a yönelik saldırılarının doğrudan sonucu” olduğunu savunan ve İran’ın Esad rejimini iktidarda tutmak için milyarlarca doları harcadığını hatırlatan Netanyahu, Esad rejimini, “İran’dan Hizbullah’a giden bir silah hattı” olarak tanımlamıştı. Netanyahu’nun, basın toplantısında son 48 saatte Suriye’deki rejimin askeri üslerine düzenlenen ve İsrail’e atfedilen hava saldırılarına hiç değinmemesi ise hayretle karşılanmıştı.[1]
ABD, Deyrizor’u ele geçirmek isteyen HTŞ güçlerini engellemek üzere, 19 Aralık 2024’te güya oradaki IŞİD militanlarına bir hava saldırısı başlatmış ve IŞİD lideri Ebu Yusuf’un ve 12 IŞİD militanının öldürüldüğünü ve bölgedeki PKK-PYD’ye ABD desteğinin sürdüğünü açıklamıştı. Deyrizor Bölgesi daha önce Rusya ve Esad’ın adamlarının ve İranlı militanların kontrolü altındaydı. Ama onlar çekilirken burayı PKK-PYD’ye bırakmışlardı.
Bu arada The Guardian gazetesine göre; ABD’li üst düzey bir heyetin Şam’da HTŞ yetkilileriyle ve diğer azınlık temsilcileriyle görüşmeler yapacakları açıklanmış, HTŞ liderleri de bunu doğrulamıştı.
Rus Pravda gazetesine göre:
Esad tonlarca altınıyla, kamyon dolusu paralarıyla, daha önce Moskova’nın lüks semtinde aldıkları gökdelenleri de bulunan Rusya’ya kaçmıştı. Yanına sadece Rusça bilen (Rus ajanı olduğu söylenen) sadık bir Generalini ve bir danışmanını almıştı. Şimdi Putin yönetimi Esad’a bazı yasaklar koymuşlardı:
1- Altınlarını ve paralarını, Rus yetkililerden habersiz kullanamayacaktı.
2- Rusya’da siyaset yapamayacak, siyasi demeçler yayınlamayacaktı.
3- Taşınmazlarını satamayacak, paralarını ve altınlarını yurtdışına çıkaramayacaktı.
4- Kendisinin Rusya dışına çıkması da yasaklanmıştı.
5- Tam bu hengâmede, Esad’ın karısı kendisinden usandığı ve artık Londra’daki annesinin yanında olmayı arzuladığı için, kocasına boşanma davası açmıştı.
Bu arada ABD “YPG ile alâkalı bir geçiş süreci tanınması” gerektiğini açıklamıştı. ABD Deyrizor’da IŞİD liderini öldürdüğünü duyurmakla; aslında IŞİD’in devam ettiğini ve ABD’nin Suriye’de kalması gerektiğini vurgulamakta; yani böyle bir bahaneye sığınmaktaydı. Bunun için de Türkiye’ye PKK-YPG ile bir barış sözleşmesi yapılmasını dayatmaktaydı. Oysa uluslararası hukuka göre, barış ancak iki devlet arasında yapılırdı. Bu arada İsrail, Golan’dan sonra Suriye’nin Ürdün sınırındaki Dera’yı işgal altına almıştı.
22 Aralık Pazar 2024 tarihinde Dış Bakanı Hakan Fidan’ın Şam’da; HTŞ lideri Culani (Ahmed Eş-Şara) ile yaptığı ortak basın toplantısında sarfettiği “Suriye’de yeni yapılanma döneminde PKK-YPG’ye asla yer olmadığı kesindir. PKK-YPG kendisini feshetmelidir.”mealindeki kof temenniler, ABD ve AB basınında; “YPG-PKK şeklen de olsa ortadan çekilsin, ama Kuzey Suriye’de Kürt özerk bölgesi kalabilir”şeklinde yorumlanmıştı. Zaten Arap Baharı tuzağıyla, ABD ve İsrail safında Suriye’deki ayaklanmalara destek çıkan ve Suriye’nin bütünüyle harap olmasına yol açan da bu AKP iktidarıydı.
Şam’da bir gazetecinin “Kuzey Suriye’deki Kürt Otonom Bölgesi’ne Türkiye askeri bir müdahalede bulunacak mı?” sorusuna, Sayın Hakan Fidan’ın:“Uluslararası güç odaklarına gardiyanlık karşılığı, onların desteği ile Suriye’nin üçte biri kısmını, su, petrol ve tarım alanlarını elinde tutan PKK ve YPG militanlarının silahlarını bırakıp ülkeden çıkmalarını bekliyoruz” gibi muallak ve yuvarlak yanıtlar vermesi dikkatlerden kaçmamıştı. Ve Sn. Fidan,“Sn. Trump ABD çıkarları ve bölgenin istikrarı bakımından PKK’dan ziyade Türkiye’ye yakındır. Ancak ABD devlet sisteminde -ismini vermiyorum- bazı küresel hesaplar güden odakların da ağırlığı vardır ve umarız bunlar da bu yanlış tercihin farkına varıp, Trump’ın işini kolaylaştıracaktır” diyerek Kuzey Suriye’deki PKK-YPG Özerk Bölgesi sorununun çözümünün ABD’de olduğunu itiraf etmek zorunda kalmışlardı.
İsrail’in ve Siyonist Lobilerin güdümündeki ABD ve AB’nin, saklı tuttukları şeytani planları vardı: “PKK ve YPG’nin kullanım ömrü tamamlanmıştı ve artık tasfiye olunup rafa kaldırılmaları lazımdı… Ama aynen Kuzey Irak’taki gibi, Kuzey Suriye’de de otonom-özerk bir Kürt bölgesi oluşturulacaktı. Cumhur İttifakı’na ve yandaş-kiralık yazar ve yorumcu takımına bir müddet: “PKK’yı ve benzer yapıları dağıttık, terörün belini kırdık!..” havasında palavralar sıktırılacak, ama Suriye Kürt Bölgesi, kenarı köşesi kırpılıp aynen yerinde kalacaktı!..”
Ancak bu plan, aziz Milletimizden daha fazla saklanamazdı. Milli sorumlu ve şuurlu kesimler bu oldubittiye asla fırsat tanımazlardı. Çünkü ileride Barzanistan’la birleştirip, bizim Doğu ve Güneydoğumuzu da kışkırtacak bir kuşatmanın, varlık ve bekâmızın sonu olacağı açıktı. Kendi makam ve çıkarları uğruna, böyle bir duruma fırsat ve ruhsat sunan hiç kimse o makamda ve iktidar koltuğunda bir saat bile oturamazdı; hatta çok güvendikleri Amerika ve Avrupa da kendilerini koruyup kurtaramazdı. İşte en yakın örnek, ESAD belki kaçıp canını kurtarmıştı, ama yerli FESAT’lara böyle bir imkân bile sağlanmazdı.
ABD’den, “Türkiye ile SDG Anlaştı” İtirafı… Bakanlık’tan “Dil Sürçmesi” İtirazı!
Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun Kürdistan kontrolündeki Ayn el Arab’a harekât hazırlığı devam ederken ABD’den yapılan “Türkiye ile SDG anlaştı” iddiasına MSB’den “Dil sürçmesi” yanıtı tam bir tutarsızlıktı!..
Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesi sonrasında Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu’nun ülkenin kuzeyinde yürüttüğü terör operasyonları sürüyordu. Daha önce terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’nin kontrol ettiği Fırat Nehri’nin batısındaki Tel Rıfat ve Menbiç’i kurtaran SMO, bu kez Fırat Nehrinin doğusuna doğru harekât başlatmıştı. Ayn el Arab ve Rakka’yı terörden arındırmayı hedeflediği belirtilen harekâtın kısa süre içinde başlaması konuşulmaktaydı.
Hakan Fidan’dan ‘silahsız çözüm’ sinyali
SMO’nun hareketliliği devam ederken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yaptığı açıklamada ‘Silahsız çözümü’ işaret etmesi kafaları karıştırmıştı. Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) sınır ötesi operasyon yapacağı haberlerine ilişkin değerlendirmesi sorulan Fidan, “Şunu belirtmek isterim ki, Şam’da şu anda yeni bir yönetim vardır. Bu durum öncelikli olarak onların sorumluluğundadır. Eğer bu konuyu düzgün bir şekilde ele alırlarsa, bizim müdahale etmemiz için bir sebep kalmayacaktır.” Yani “Bırakın, İsrail ve ABD, HTŞ’ye ne talimat verirse o yapılsın” demeye mi çalışmıştı?
Barzani’den ‘PYD, PKK’ hamlesi
Fidan’ın açıklamaları sonrası Irak Kürt Bölgesel Yönetimini yöneten Barzani’nin Kürdistan Demokratik Partisi’nden de dikkat çeken bir açıklama yapılmıştı. KDP Politbüro Üyesi Hemin Hewrami, Kürtlerin Ayn el Arap’taki statüsünü korumanın yolunun PYD’nin PKK ile ilişkisini sonlandırmasından geçtiğini hatırlatmıştı. Zaten PKK’nın tasfiye edilip PYD Rojavası’nın tanınması İsrail ve ABD’nin planıydı.
Hewrami, “Rojava’daki Kürt statüsünü korumanın anahtarı PYD’nin PKK ile tüm ilişkilerini sonlandırmasıdır. PYD’nin, Suriye’de Kürt halkının hakları için mücadele eden bir Kürt gücü olduğunu açıkça ilan etmesi lazımdır” açıklaması da bu planın bir parçasıdır!
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..