Yazar: yonetici
0 Yorum 24 Görüntüleyen

AHMET AKGÜL ÜSTADIMIZIN HİKMETLİ ÖĞRETİLERİ
VE
İBRETLİK SERÜVENİ

Değişik vesilelerle Üstadımız, şu vecizeleri buyurmuşlardı:

● Allah’ın taksimine, yani hayır ve şerden kısmetine razı ol ki, takdire iman etmiş olasın. İbadet, hizmet ve hareketlerine nefsini katma; yani riyakârlık yapma ve üstünlük taslama ki, nefeslerin kıymet kazansın!..

● Herkesin kıymeti, gayreti kadardır; gayreti ise gayesi ve hedefi oranındadır. Hedefleri ve hayalleri kutsal ve kuşatıcı olanlar, büyük adamlardır. Gayesi ve gailesi (derdi) küçük olanlar da, ayarı düşük insanlardır.

● İslam’sız insan, Kur’an’sız irfan ve imansız vicdan olgunlaşamaz… En büyük akılsızlık; başkalarına haksızlık ve ahlâksızlık yapmaktır.

● Düşman gibi dine sataşanlar, şeytan gibi din istismarı yapanlar ve dünyalık hesapları için kutsalını ve davalarını satanlar; hepsi aynı ayardadır.

● Herkes senin aynandır. Akıllılık; kendinin güzel yönlerini de, çirkin hallerini de, başkalarında görüp anlamandır; yani yanlışlarının ve yamukluklarının farkına varmandır. Artık çirkinliğini gördüğün aynaları kıracağına, kendini düzeltip temizlemen daha akıllıcadır.

● Sadece kendisini ve ailesini düşünenler ve “başkasından bana ne” diyenler, şeytanın taifesidir. Çünkü şeytan da bu benlik ve bencillik yüzünden lanete uğramıştır.

● Biz Hak davanın ve onun şahs-ı manevisi olan ZAT’ın kapısındaki KITMİR’leriyiz. Hâşâ; bu kutsal hareketin kurmayı değil, komutanı değil, birim başkanı değil; sadece hizmetçileriyiz. Hem öyle resmi ve besili değil, hasbi bir köpeğiyiz. Tehlikeli bir süreçte, O’na suikastçılar ve saldıranlar olabilir düşünce ve endişesiyle Hz. Peygamber Aleyhisselam Efendimizin evi etrafında ve hiç kimseden talimat almadan ve başkasına çaktırmadan gizlice nöbet tutan ve Resulüllah’ın çok özel duasına mazhar olan Sahabe-i Kiram’dan Ebi Vakkas oğlu Sa’d gibi sevdamızın ve sultanımızın gönüllü neferleriyiz. Tevhid dininden dönmemek, zalim ve kâfir diktatöre boyun eğmemek için şehirden kaçıp bir mağaraya sığınan gençler olan (Bak: Kehf Suresi: 9-22. Ayetleri) Ashab-ı Kehf’in sadık köpeği Kıtmir bile (Kehf Suresi: 18) makbul sayılıp Kur’an-ı Kerim’de zikredilmek ve cennete girmek şerefine eriştiği halde; tarihin en büyük ve en muhteşem inkılâbı olan Yeni İslam (Barış ve Bereket) Medeniyetinin ve Mehdiyet Devriminin Kutlu Liderinin gönüllü Kıtmirlerinin, Rahmet-i İlahi’den mahrum bırakılacağını sananlara hayret etmekteyiz.

● Bakmak ve görmek farklı şeylerdir; ama hakikati sezmek ise daha özel bir meziyet ve hidayettir. Örneğin:

Duvarda asılı bulunan ve belirli aralıklarla çalıp bizi uyaran saati duymamak ve hatta görmemek; gaflettir. O saatin, sadece rakamlarını, akrep ve yelkovanını görmek ve kendi kendine hareket ettiğini zannetmek; cehalettir. O saatin perde arkasındaki onlarca dişliyi, çarkı ve mekanik yapıyı akla getirmek ve hayalen görmek de; basiret ve ferasettir. Ama asıl, o saati kurgulayan ve kuran zatı düşünmek ve bilmek ise, marifettir. Hadis-i Kutsi’de buyrulan;

“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim ve bu maksatla âlemleri halk ettim” hikmetinin bir anlamı da; “Ey insanlar, siz Benim ilmimde saklı bir hazine idiniz. Sizi size bildirmek ve Habibim Muhammed’i (SAV) Zatıma bir ayna yapıp, Onda Kendimi görmek ve sizlere göstermek için mahlûkatı var ettim” demektir.

● Kızdığımız, kıskandığımız ve kin bağladığımız kimseleri, horlamak ve hırpalamak niyetiyle; onların hata ve haksızlıklarını ayet ve hadislerle ortaya koymak ve hatalarını yüzlerine vurmak: Allah için tebliğ ve tavsiye değildir. Sadece kendi öfkemizi ve nefsi hakaretimizi, o kişilere yansıtmak için, Kur’an’ı ve Resulüllah’ı istismar etmektir.

● İslam; kristal bir şişe içindeki safi ve şafi ilaç gibidir. Akıllı ve insaflı doktor, o şişeden çıkardığı ilacı; hastasına ölçüyle, tatlandırılmış şekilde ve tedricen verir. Ahmak kimse ise, hastasına o ilaç şişesini olduğu gibi ve hepsini zorla yutturmak için boşuna gayret gösterir… Ve tabii hastaların çoğu bu şişeyi yutamaz; yutanların da boğazına takılıverir.

● Tavşan besleyenin küheylan yetiştirdiğine, arpa ekenin de hurma devşirdiğine hiç rastlanmamıştır. Paslı demirden tas, ağaç kömüründen elmas yapıldığını gören de çıkmamıştır.

● Senin yuların, nefsanî gururunun veya Siyonist gâvurunun elinde olduktan sonra; ha merkep olmuşsun ha deve… Ha fare olmuşsun ha fil… Ne fark eder be gafil!

● Küçük heveslerle, büyük hedeflere varılamayacaktır. Amacı küçük olanların, aracının büyük olması da işe yaramayacaktır. Tuvalete beygirle, meyhaneye lüks ciple gideni kimse alkışlamayacaktır. Davası Hakkın ve hayrın hâkimiyeti olanların, bütün sevdası ve maksadı; Allah’ın rızası ve insanlığın rahatı ve refahıdır. Nefs-ü hevâsını ilahlaştıran ve dünyaya tapınanların, aşk şiirleri safsatadır.

● Kâbe’si Amerika, Medine’si Avrupa olanların, Hacca gitmesi ile Haç’a secde etmesi farksızdır.

● Dostunu harcayan, postunu harcamıştır. Dostunu ucuza satan, kendisini şeytana kiralamıştır…

● Hak ve hakikat gözetmeyenlere hürmet gösterilmez. Şeriat (hukuk ve adalet) gütmeyenlere ise şefaat edilmez. Tapındığın putların heykeli, ha ağaçtan, ha altından yapılsın, fark etmez…

● Servet ve rütbe (etiket) için, şeref ve haysiyetini rüşvet verenler, ekmek parası için fahişelik edenlerden daha alçaktır. Makam ve menfaat için Hak davasından cayıp dönenler ve bu döneklere mazeret ve keramet düzenler, İslam’a açıkça düşmanlık güdenlerden daha zararlı ve aşağıdır.

● Zalimleri büyük gören ve destek veren kimselerin izzet-i nefsi ve insanlık haysiyeti kalmamıştır. Kahpeye “kahramanlık zırhı” giydirmek ve döneklere “akıllılık” sıfatı geçirmek ne işe yarayacaktır?

● Araştırıp düşünmeden, okuyup öğrenmeden; sadece gelenek ve görenek inancı, şeytanın oyuncağıdır. Taklidi Müslümanlık, itikadi sapıklığın açık kapısıdır.

● Dili uzun olanın, ömrü kısa olur. Dili yaralayıcı olanın, başı belalı olur. Dili tatlı olanın, kabahati tez unutulur. Dili acı olanın; kalbi sancılı, akıbeti feci olur. Dili bozulanın, dini de bozulur. Ancak haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytan olur ve imani haysiyet ve hassasiyeti kaybolur.

● Yalan ve palavrayla hava atılır, ama hedefe varılmayacaktır. Yalanla; belki o anı kurtarırsın, ama bütün geleceğini karartırsın. Yılana sığınmak, yalana sığınmaktan daha kârlıdır.

● Başkalarına hakaret edenin, onlardan hürmet beklemesi; insanlara nefret besleyenin, karşılığında muhabbet ve merhamet istemesi; hem boşunadır, hem de haksızlıktır.

● Tembellik, teneşir ehli cenazelerin halidir. Herkes bilmeli ki; yürüyen karınca, yan gelip yatan karacadan daha önce hedefine erişir.

● Herkesin ayarı, tarafıyla belli olur. Şeytani güçlerin safında olanların, Rahmani sıfatlı görüntülerine aldanmak saflıktır. Çünkü zalimleri destekleyen, dolayısıyla mazlumları ezen konumundadır.

● AB’den, ABD’den ve işbirlikçi partilerden hayır beklemek; akrepten hayır beklemekten daha akılsızcadır. Bin kere denenmişi, bir kere daha denemeye kalkışmak, vurdumduymazlıktan da öte, ahmaklıktır. İşbirlikçiliği, “işbilir”lik sanmak ise en yaygın, ama maalesef saygın bir saflıktır.

● Şahsi heves ve hesapları için; Saadet Partili olmakla, diğer sağcı veya solcu partilerden birine katılmak arasında fark yoktur. Allah ne aradığına bakar, nerede aradığına değil. Tabi bu arada makul ve makbul amaçlar için, gayrimeşru araçların kullanılmayacağını da bilmek gerekir.

● Döşek gibi semirmek isteyenler, eşek gibi minnet çekerler. İman ve ümit pili bitenler, zulme direnemez, tez çökerler.

● Faziletli adam, “herkes su içsin ve doysun” diye; kötü tıynetli adam ise, “insanlar düşüp boğulsun” diye kuyu kazar… Ve elbette herkes niyetinin karşılığını bulur.

● Samimiyet ve merhametle yapılan öğüt ve uyarı; şifalı merhem yerindedir. Kötü niyet ve hakaretle yapılan nasihat ise, kuyruk altına batırılan diken gibidir. Biri yatıştırır, diğeri hırçınlaştırır.

● Huysuz kişiyi kışkırtmak, kuduz köpeğe karışmaktan beterdir. Unutmayın, huzursuzluk uğursuzluk getirir.

● Kendi iktidarını, milletin ıstırabı üzerine kuranlar; sonunda öfke infilakıyla derbeder olurlar.

● Büyük liderlerin, stratejik tedbir ve hedefleri, sadece kendisinde saklı bir sırdır. Çünkü Hz. Peygamber (SAV) Mekke’yi fetih niyetini ve projesini, herkesten saklamıştır.

● Elinden geldiğince herkese iyilik et. Böylece iyi kimseleri minnet, kötü kimseleri mahcubiyet altına sokarsın.

● Sonunda ölüm olduktan sonra, ha susuzluktan telef olmuşsun, ha suda boğulmuşsun! Akıllılık, ölüme ve sonrasına hazırlıklı olmaktır.

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

 

Yorum Yap

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi