GÜDÜMLÜ DEMOKRASİ
VE
BİLGİNİN MANİPÜLESİ
“Bu çağda; ya dünyada sözünüzü geçirecek bir etkinliğe-güce ulaşacaksınız veya bir kasabada bile Milli siyaset ve stratejinizi uygulayamazsınız!” ifadeleri, tarihi ve gerçekçi bir tespittir. Doğru ve doyurucu bilgi üretmek, maddi ve manevi ihtiyaçları giderici, insanlara huzur ve yarar verici prensip ve formüller ortaya getirmek ilim-bilim adamlarının işidir. Bunlara uygun ve uygar sistem ve yönetimler gerçekleştirmek ise siyasetçilerin görevidir. Ancak ülkedeki, bölgedeki ve dünya genelindeki sosyal ve siyasal girişimleri, ekonomik ve kültürel gelişmeleri kendi çıkarları ve amaçları doğrultusunda şekillendirmek isteyen güçler, toplumları etkilemek ve yönlendirmek üzere dezenformasyon yoluyla bu bilgileri değiştirmekte ve dejenere etmektedir. Yani dezenformasyon; yanlış ve yanıltıcı bilgileri aşılamak ve yaygınlaştırmak için, doğru bilgileri bunlara kılıf yapma sanatı gibidir. Doğru bilgileri yanlış amaçlar için kullanmak üzere, gerçekleri kısmen gizleme veya yalan ilaveler ekleme yöntemiyle sulandırma ve saptırma manipülesidir. “Hakkı bâtıl ile karıştırıp (gerçeği) örtmeyin ve (güç odaklarından korkarak veya menfaat umarak) Hakkı gizlemeyin.” (Bakara: 42) ayeti, insanları aldatmak ve onların sırtından maddi ve manevi sömürü saltanatı kurmak üzere, Hak ile bâtılı, doğrularla yanlışları harmanlayıp sunmanın haramlığına ve yaygınlığına dikkat çekmektedir.
“Gerçekten, apaçık belgelerden (ibaret emirler olarak) indirdiklerimizi (Kur’ani hüküm ve hakikatleri) ve insanlar için kitapta açıkladığımız hidayeti (şeriat ve istikamet prensiplerini) gizlemekte olanlar (güç odaklarının vereceği zarardan korkarak veya onlardan makam ve menfaat umarak, Kur’ani gerçekleri kısmen veya tamamen örtmeye çalışanlar); işte onlara, hem Allah lanet edecektir, hem de (bütün) lanet ediciler” (Bakara: 159) ayeti ise, insanların ihtiyacı olan Kur’ani gerçekleri ve doğru bilgileri gizlemek, değiştirmek suretiyle onları yanlış yönlendirenlerin Allah’ın ve tüm mahlûkatın lanetine uğrayacaklarını bildirmektedir.
“Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar (güç odaklarının ve iktidarların keyfine göre fetva uyduranlar); onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azap vardır.” (Bakara: 174) ayeti bu tıynetsiz tiplerin acı ve alçaltıcı akıbetini haber vermektedir.
“Allah’ın ahdini (ve Hakk davasına bağlı kalacakları hususundaki sadakat) yeminlerini (makam ve menfaat hırsıyla) az bir paha, yani dünyalık değersiz şeyler karşılığı satanlar (var ya) işte onlar için ahirette hiçbir pay (paye ve şeref) olmayacaktır, kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, yüzlerine bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar (dinlerini ve davalarını dünyalık karşılığı satanlar) için çok acı ve alçaltıcı bir azap vardır. Onlardan (Yahudi ve Hristiyanlardan ve Müslüman görünen münafıklardan) öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu (bu okur göründüklerini) kitaptan sanasınız diye. (Onlar sadece istismar ve suiistimal niyetindedir) Oysa o kitaptan değildir. ‘Bu Allah katındandır’ derler. Oysa o, Allah katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah’a karşı (böyle) yalan söylerler.” (Âl-i İmrân: 77-78) ayetleri ise dezenformasyon girişimlerinin tarih boyunca süregeldiğini; din bilginlerinin ve devlet yöneticilerinin halkın manevi duygularını ve milli duyarlılıklarını nasıl istismar ve suiistimal ettiklerini göstermektedir. Özetle dezenformasyon; kasten yanlış haber yayarak gerilim yaratma yöntemi ve tahrikçilik karşılığı dilimize Fransızcadan giren Latince kökenli bir söz olup, yanıltma haber ve bilgi çarpıtma anlamlarını içermektedir.
Çağımızda, gerçeği çarpıtılarak ve olduğundan çok farklı tanıtılmak üzere hakkında en çok dezenformasyon yapılan, kasıtlı ve hesaplı bir karalama kampanyasına tâbi tutulan şahsiyetlerin başında rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan gelmektedir. Daha önce Sultan Abdülhamid’in ve Mustafa Kemal’in de aynı akıbete uğradığı görülmektedir.
Dezenformasyon, yanlış veya tutarsız bilgilerin kasıtlı olarak yayılması demektir. “Kara propaganda”yla aynı anlama gelir. Sahte belgelerin, el yazmaları ve fotoğrafların dağıtılması veya zararlı söylentilerin ve uydurma istihbaratın yayılması gibi eylemleri içerebilir. İstihbaratta dezenformasyon ise, düşman güçlerini yanıltıp yanlış yere yönlendirmek maksadıyla, yanlış bilginin kasıtlı olarak yayılması girişimleridir. Politikada ise dezenformasyon, adayların zayıf noktalarına yönelik olarak çeşitli olumsuz imaları içeren yanlış beyanlar yaymak suretiyle, rakibin oy desteğini azaltıcı kasıtlı eylemlerdir. Her iki durumda da gerçek bilgiyi faydasız kılmaya yönelik bozucu eylemler devreye girmektedir. Dezenformasyon yöntemlerine, bir rakibin altını oymak maksadıyla iş dünyasında ve siyasette de rastlanılabilir. İnsanları yalan bilgiye ikna etmek için kandırma ve küstahça yanlış beyanlarda bulunma eylemleri de dezenformasyon sınıfına girmektedir. Dezenformasyon, kitlelerin duygusal desteğini hedefleyen geleneksel propaganda ve “Büyük Yalan” tekniklerinden farklı olarak çelişkili bilgilerle rakipleri gözden düşürmek veya yanlış sonuçları desteklemek üzere hedef kitleyi rasyonel seviyede manipüle edecek şekilde biçimlenir.
Bir başka yöntem de gerçekleri gizlemek veya sansürlemektir. Fakat bilgi kanalları üzerinde tam bir kontrolün olmadığı durumlarda bu kanalları dezenformasyon maksatlı bilgilerle doldurarak gerçek-doğru bilgiyi boğmak ve kolayca çürütülebilecek birçok yanlış iddialarla rakibin itibarını sarsmak da birer dezenformasyon yöntemi olarak kullanılabilir. Genel bir dezenformasyon tekniği de bazı gerçekleri ve gözlemleri yanlış sonuçlar ve yalanlarla karıştırmak (daha argo bir tabirle “sulandırmak”) veya gerçeğin sadece bir kısmını bütün olarak sunmaya yeltenmektir. Soğuk Savaş döneminde dezenformasyon, askeri ve siyasi bir taktik olarak kabul görmektedir.
İlginç Bir Dezenformasyon Örneği: Erdoğan-Obama Görüşmesinin Farklı Yansıtılması!
2013 Ramazan Bayramı öncesi, Arife Günü’nün (çarşamba) gecesi Başbakan Recep T. Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında yapılan telefon konuşmasının ABD ve Türkiye resmi sitelerinde çok farklı yansıtılması ilginç bir dezenformasyon örneği idi. Obama ve Erdoğan, Mısır’da 3 Temmuz tarihinde gerçekleşen darbeden sonra ilk kez görüşmüşlerdi. Erdoğan’ın talebi üzerine gerçekleşen 7 Ağustos görüşmesiyle ilgili olarak Başbakanlık ve Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamalar büyüteç altına yatırıldığında, bazı farklılıklar dikkat çekiciydi.
Örneğin, Beyaz Saray’ın web sitesine koyduğu basın açıklamasında “Başkan, Başbakan ve Türk halkına Ramazan Bayramı’nın başlangıcı vesilesiyle en iyi dileklerini iletmiştir.” denilmekteydi. Buna karşılık, Başbakanlığın web sitesindeki açıklamada “Türk halkına” ifadesinin yer almadığı görülmekteydi. Obama’nın bayram kutlaması Başbakanlığın açıklamasına şöyle girmişti: “ABD Başkanı Obama, görüşme esnasında, Sayın Başbakanımızın Ramazan Bayramı’nı da kutlamış bulunmaktadır.” Ve yine Başbakanlığın açıklamasında şöyle bir ifadeye yer verilmişti: “Başbakan Erdoğan ve ABD Başkanı Obama, Suriye’de aşırı uçların faaliyetlerine ilişkin kaygılarını dile getirdikleri görüşme sırasında…” Beyaz Saray’ın açıklamasında ise bu konu şöyleydi: “Başkan ve Başbakan, Suriye’deki yabancı aşırı uçların tehlikesini görüşmüşlerdir.”
Beyaz Saray, açıklamasında “foreign extremists” (yabancı aşırı uçlar/çevreler) faktörüne kuvvetli dikkat çekilmişti. Başbakanlık açıklamasında ise “yabancı” unsuruna yer verilmemişti. Buna karşılık, “tüm kesimleri bünyesinde barındıran ve birlikte hareket eden Suriye muhalefetini desteklemenin önem taşıdığı” görüşü her iki açıklamada da hemen hemen aynı ifadelerle belirtilmişti. AKP Ankara’sının özellikle El Nusra’yı muhatap aldığı görüntüsünü vermemek, bu grubu üzerine çekmemek için böyle hareket ettiği sezilmekteydi.
Obama ile Erdoğan, telefon görüşmesinde Mısır’daki gelişmeleri de görüşmüşlerdi. Başbakanlık açıklamasında görüşmenin sonucu açıklanırken “Mısır’daki şiddetten kaygı duyulduğu” ifade edilmişti. Amerikan tarafının açıklamasında ise “Mısır’daki durumdan duyulan kaygılara” dikkat çekilmişti. Bu arada Erdoğan’ın, Mısır söz konusu olduğunda içinde “darbe” tanımlaması geçmeyen bir açıklama yapmış olması ilginç bir nokta olarak vurgulanabildi. Her iki açıklamanın ortak paydalarından bir diğeri, Erdoğan ile Obama’nın yakın bir iş birliğini sürdürecekleri yönünde vurguladıkları ortak iradeydi.
Ancak burada da dikkat çekici bir durum sezilmekteydi. Beyaz Saray açıklamasında, “ortak çıkarları geliştirmek için iki liderin ekiplerinin yakın bir koordinasyon yürütmeye devam edecekleri” belirtilmişti. Başbakanlık açıklamasında ise “Türkiye ile ABD’nin ortak maslahatlarını kollamak için, iki ülke arasında daha sıkı bir müşterek çalışma ve daha kapsamlı bir iş birliği yapılması hususlarında da mutabakat sağlandığı” kaydedilmişti.[1]
Evet, Obama ile Erdoğan’ın telefon görüşmeleri kendi resmi sitelerinde ABD ve Türk kamuoyuna çok farklı yansıtılıvermiş, ikisi de malum lobilerin sadık müttefikleri olmasına rağmen kendi halklarını avutma yoluna gidilmişti.
Dezenformasyon tekniklerinin doğası gereği, varlığını ve yokluğunu ispatlamak kolay değildir. Hatta dezenformasyonun tanımını araştırmaya kalktığınızda bile dezenformasyona maruz kalabilirsiniz. Halkla ilişkiler, reklam, basın, internet (örneğin forumlar) ve diğer alanlar dezenformasyonun yayılabileceği merkezlerdir. Özellikle halkla ilişkiler alanı, yapılacak eylemin amacına göre basit bir tanıtım olabileceği gibi bariz bir dezenformasyon da olabilir.
Dezenformasyon, yanlış veya doğruluğu kolay kanıtlanamayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgilerdir. Rakiplerini rencide etmeyi, aşağılayıp küçük düşürmeyi amaçlayan “karşı propaganda” ile benzerlik içindedir. Sahte belge, el yazısı, fotomontaj ve montaj filmler ile fabrikasyon istihbarat ve dedikoduların duyurulması gibi yöntemleri bilinir. Sosyal alanda, bireyleri ve toplumları yönlendirmek amacıyla, yanlış bilgi ve haber vermek için kullanılan en önemli araçlarından biridir. Espiyonaj veya askeri istihbarat alanında dezenformasyon, düşman kuvvetleri yanlış kararlar aldırmaya yönelik olarak çıkartılabilir. Hasım tarafta psikolojik çöküntü oluşturulması ve motivasyonun kırılması için de geçerlidir. Yanlış bilgi üretme ve yayma yoluyla yapılabileceği gibi mevcut bir bilgiyi kötü maksatla kullanma ve çarpıtarak verme yöntemi de uygulanabilir.
“Geleneksel propaganda veya “Büyük Yalan” teknikleri toplumsal seviyede hissiyatı motive veya demotive etme amacı taşırken; dezenformasyon, makul seviyede kitleleri kuşkuda bırakan çarpıtma bilgiler veya bu bilgilerin yanlış ve kasıtlı sonuçlara bağlanması yoluyla manipüle etme amacına hizmet etmektedir. Eğer hedef kitle bu tip kontrolden etkilenebilecekse uygulanan diğer bir teknik, gerçeklerin gizlenmesi veya sansürlemedir. Bu bilgi alma kanalları tamamen kapatılmadan bırakılabilirse, bu kısıtlı bilgilerin dezenformasyon ile doldurulabilmesi ve hasmın kolayca ispatlanamaz birçok iddialar ile birlikte kuşkulu bir halde bırakılabilmesi mümkün hale gelir. Yukarıdaki Kur’an ayetlerinde de belirtildiği gibi, bazı gerçek bilgileri ve gözlemleri bazı yanlış yorumlar ve yalanlarla karıştırmak veya bazı gerçek bilgilerin sadece bir kısmını vererek yanlış yorumlarla bilgiyi dağıtmak yaygın dezenformasyon taktiklerdendir. Çağımızda emperyalist güçlerin en sinsi ve tehlikeli politik ve psikolojik silahı, dezenformasyon yani bilgiyi gizlemesi ve değiştirmesidir” diyen Aykut Arıkan’ın tespitleri ve bundan sonraki tahlilleri oldukça önemlidir.
Tarihsel Süreç İçinde Dezenformasyon Çabaları
Evet, politik, askeri, ekonomik vb. konulardaki pek çok spekülasyonun kökeninde yatan dezenformasyon kavramı, kısaca “yanlış bilginin kötü niyetli dağıtımı” olarak tanımlanabilir. Bazıları dezenformasyonu “Devletlerin savaş zamanı askeri amaçlarla, totaliter hükümetlerinse barış zamanı politik hesaplarla ürettikleri yanlış bilgiler” olarak ifade etmektedir. Bu çerçevede kavramın kapsamına, “sahte belge ve iddialar, uydurma el yazmaları, montaj fotoğraf ve videolar, zararlı ve kasıtlı dedikodular, suni korkular ve yapay istihbarat” konuları da girmektedir. Dezenformasyonun amacı, çatışmalara yol açacak derecede itibar bozucu bilgiler yayarak, ya da yanlış çıkarsamalara destek çıkarak, hedef aldığı kitleyi zihinsel yönden etkilemektir.
Dezenformasyon kavramının tarihsel kökenleri, çok eski çağlara dayanmakla birlikte, planlı bir taktik olarak Sovyetler Birliği’nin kuruluş günlerine kadar uzanıverir. Kavram 1918’de, o dönemde GPU olarak adlandırılan Sovyet Gizli Servisi KGB tarafından ‘dezinformatsiya’ biçiminde kullanılmaya başlanmış ve Batı dillerine geçmiştir. Bunu izleyen süreçte, GPU İkinci Başkanı I.S. Inshlikht, ilk dezenformasyon merkezinin kuruluşuna öncülük ederek, kavramın özel bir silah olarak kullanımını gündeme getirecektir. Dolayısıyla, dezenformasyon kavramının, “Soğuk Savaş’ın” bir ürünü olduğu söylenebilir. Tarihsel süreç içinde, bilinen en klasik dezenformasyon örneklerinden biri, II. Dünya Savaşı sırasında, İngiliz İstihbaratı’nın, Alman Silahlı Kuvvetleri’ni, Normandiya Çıkarması sırasında var olandan çok daha büyük bir kuvvetin çıkarma yapacağına inandırması gösterilir.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..