Yazar: yonetici
0 Yorum 44 Görüntüleyen

“SABATAY”CILIK VE DÖNME İSLAMCILARIN TAHRİBATLARI

Büyük bir fitne başı olan Sabatay Sevi (İbranice: “Şavtay Tsvi”); 1 Ağustos 1626’da, İzmir’de doğan, 1676’da Karadağ-Ülgün’de ölen Yahudi din adamı ve tarikat hahamıdır. Yahudiler arasında binlerce yıldır süregelen ve tam bir münafıklık sergileyen bu “DÖNME”lik olayı, Sabatay Sevi sayesinde sistemleştirilip yeniden yapılandırılmış ve çok daha tehlikeli ve tahripçi bir fesatlığa dönüşmüş durumdadır.

Sabatay Sevi’nin 17. yüzyılda Osmanlı topraklarında, İzmir Agora’da doğduğu saptanmıştır. 22 yaşında Mesihlik iddiasına kalkışmıştır. Dünyayı kötülüklerden arındıracağına, tüm Yahudileri mukaddes İsrail’e götürerek orada yeniden kutsal tapınağı yapacağına inanmıştır. Yahudiliği ikiye ayırmış, her kıtada binlerce mürit toplamıştır. Osmanlı yönetimlerince tutuklanıp mahkemeye çıkarılınca, idamdan kurtulmak için kerhen Müslüman olduğunu açıklamıştır. İnananların çoğu peşini bırakmış ama diğer bir grup onu takip ederek Müslüman olmuşlardır. Bunlar dış görünüşte Müslüman veya Hristiyan (Ermeni, Protestan) olan, gerçekte ise Kabala Musevi inancına bağlı kalan ve günümüze kadar ulaşan münafık bir cemaat konumundadır. Halk arasında Sabataycılık adı ile tanınmaktadır. İnananları onu “Amirah” (Osmanlı’da yüksek devlet görevlisi Hristiyan ve Pakradun Ermeni) olarak vasıflandırmışlardı.

Yahudiler, günün birinde bir Mesih’in gelerek kendilerini uzun yıllardır süren sosyopolitik tabanlı acılardan kurtaracağını düşünüyorlardı. Zor koşullar altında Yahudiler arasında mistisizme inananların sayısı da giderek artmıştı. Yahudi mistisizminin en önemli kaynaklarından biri ‘Kabala’ kitabıydı. “Görünenin arkasında mutlaka bir başka şeyin saklandığı” fikrinden hareket eden Kabalistler, kutsal metinlerde çeşitli sayılar ve matematiksel işlemlerle gizli gerçeği ortaya çıkarmaya çalışıyorlardı.

Ortaya çıkarılmaya çalışılan gizli gerçekler arasında “Kurtarıcı Mesih’in kim olacağı ve hangi tarihte çıkacağı?” da vardı. Bu görüşler içinde en çok rağbet görenlerinden birisi de milenyumda (1000’li yıllarda) bir Mesih’in mutlaka geleceği yolundaydı. Yine Kabala’da 666 sayısının şeytanın yılı ya da sayısı olduğu şeklinde bir inanış bulunmaktaydı. (Bak: Vahiy 13:18, Altı yüz altmış altı korkusu) Bu iki sonuçtan hareketle, 1666 yılının ‘hayati önemine’ ilişkin yaygın bir inanış vardı.

Sabatay Sevi’nin Yetişme Ortamı

Sevi’nin ailesinin kökeni tartışma konusu olmakla beraber İspanyol kökenli oldukları sanılmaktadır. Babası Mordehay, kümes hayvanları satıcılığı yapmaktaydı. Annesi Kılara’yı (Clara) erken yaşta kaybeden Sevi’nin iki de kardeşi vardı: Ağabeyi Eliyah (İlyas) ve kardeşi Yosef (Yusuf). O yıllarda İzmir Limanı ticarette öne çıkmıştı. Artan ticaretle birlikte İzmir, Avrupalı tüccarlarla dolup taşmaktaydı. Sabatay’ın babası, ticaret hayatında ilerleyen Mordehay Sevi, bir İngiliz şirketinde çalışmaya başlamıştı.

Sabatay Sevi’nin Dini Eğitim Üstadları!

Hahambaşı Yosef Eskapa (Rav Eskapa) ve Rav de Alba Torah, Talmud konusunda Sabatay Sevi’yi eğiten hahamlardı. Gösterdiği başarı nedeniyle genç yaşında kendisine de Haham unvanı takıldı. Ancak genç Sabatay’ın mistik konulara girme arzusu olduğu bir süre sonra anlaşıldı. Sevi, 15 yaşına kadar Tevrat, hadis, fıkıh konularına vakıf olmayı başardıktan sonra Kabala eğitimine başladı. Sevi, 18 yaşına geldiğinde kendi yorumlarını başkalarına da okuyup öğreten biri halini almıştı. Hatta etrafında bir öğrenci grubu da toplamıştı. Melankolik ruhsal yapıya sahip olması, bir süre sonra mistik hayatın zorlukları ile birleşince anlaşılmaz eylemlerde bulunmasına yol açmıştı. Oruç günlerinin dışında da sık sık oruçlar tutuyor, sık sık bedenini yıkıyor ve uzun müddetler boyunca yalnız başına tefekküre dalıyordu. Kendini bütünüyle Yahudi mistisizmine, Kabala’ya kaptırmıştı. Bilincini yitirdiği, coşkulu dönemler yaşıyordu.

Sabatay Sevi:“1666’da kıyametin kopacağını, bundan hemen önce kurtarıcı Mesih’in çıkacağını, bunun da 1648’de olacağını” söylüyordu. Etrafındakileri yavaş yavaş hazırlayan Sevi, 22 yaşına geldiğinde Kabalacı yorumlara dayanarak, “kendisinin, Musa’nın geleceğini vadettiği Mesih olduğunu” açıkladı. Yaşlı hahamlar bir hayli sinirlenerek bu duruma tepki koymuşlardı. Hatta hocası Başhaham Eskapa; iki hahamı, Sevi ile görüşerek iddiasını geri almaya ikna etmeleri için görevlendirdi ama başaramamışlardı. Sevi, Mesihliğini kanıtlayan delillerden söz ediyordu ve İzmir’deki Yahudi cemaat arasında ise çok sayıda taraftar bulmuştu. Tarihçilere göre tam da bu tarihlerde Sevi’nin vücudundan hoş bir koku yayılmaktaydı. Hatta bunun bir hile olabileceğinden kuşkulanılarak Sevi’ye bir doktor muayenesi yaptırılmıştı. Mesihliğin alâmeti sayılan bu durum, sonraları müritleri tarafından bayram olarak kutlanmıştı. Sevi 23 yaşına geldiğinde bu kez de Tanrı’nın, Yahudilerce söylenmesi yasaklanan adı ‘Yehova’yı ağzına almıştı. Gelişmelerden huzursuz olan Hahambaşılık, Sabatay Sevi’nin dinlerini bozduğu gerekçesiyle öldürülmesi kararı aldılar, ama bu kararı uygulayamadılar. Bunun üzerine hahambaşı Eskapa, Sabatay Sevi’yi Osmanlı Sarayına iletmek üzere İstanbul’daki hahamlara şikâyet mektupları yazmıştı. Başka rivayete göre Hahambaşılık onu İzmir’i terk etmeye zorlamıştı.

Sevi önce eski bir Kabala merkezi olan Selanik’e, sonra İstanbul’a taşındı. Başkent’te, saygıdeğer ve ünlü bir vaiz olan Abraham ha-Yakini ile karşılaştı. Yakini’nin elinde Sevi’nin Mesih olduğunu doğrulayan Kabalacı bir kehanet belgesi vardı. Kısa süre sonra İstanbul’dan da ayrılan Sevi, önce Kudüs’e ve sonra Mısır’a uğramıştı. Kahire’de Osmanlı Valisinin Hazinedarı olan güçlü ve varlıklı Hristiyan Rafael Halebi‘yi kendi davasına inandırmıştı.

Sabatay Sevi’nin Kudüs Macerası

İstanbul ve Selanik’e yaptığı yolculuklarda beklediği ilgiyi bulamayan Sabatay Sevi, bu kez rotasını Filistin’e çevirdi. 1662 yılında birkaç yakınıyla birlikte bir gemiye binen Sevi, Trablus ve Beyrut’a kadar ulaştı. Ancak burada yön değiştirerek Mısır’a gitme kararı aldı. İskenderiye’de gemiden inen Sevi doğruca Kahire’ye gitti. Sevi’yi, burada tüm hayatını değiştirecek gelişmeler bekliyordu.

Burada ayrıca Hristiyan Rafael Yusuf Çelebi adında zengin bir sarrafla tanıştı. Nayir adındaki Leh bir hahamın yetim kızı olan Sara ile evlendikten sonra Filistin-Gazze’ye taşındı.

1663 yılının sonbahar aylarında tekrar Kahire’ye doğru yola çıkan Sabatay Sevi, yolculuk sırasında kısa süre sonra kendisinin Mesih olduğunu onaylayacak olan Gazzeli İbrahim Natan Aşkenazi ile tanıştı. Natan çok başarılı ve zeki bir Hristiyandı. Din konusunda Sabatay Sevi’den bile daha ileri durumdaydı.

Natan, 19 yaşlarındayken okula gelen Samuel Lissabona adlı zengin bir Yahudi’nin çok güzel ama bir gözü görmeyen kızıyla evlilik yaptı. Bu kızla evlenmeyi kabul eden Natan hemen ardından da Kabala öğretisiyle daha yakından ilgilenmeye başladı. Bu konuda epeyce ilerleyen Natan, çevresindekilere gördüğü bir kuruntuyu aktarmıştı. Natan bu ruhani görüntülerde kendisine “büyük bir ışığı bekle” dendiğini anlatmıştı. Böylece Gazzeli Natan, “Mesih’in muştucusu”, İlyas rolünü üstlenmiş olmaktaydı. Natan, coşku içinde, İsrail devletinin yeniden kuruluşunun çok yakında gerçekleşeceğini ve Sevi’nin utkusuyla dünyanın yeniden kurtulacağını herkese açıklamıştı.

Sevi Kudüs’e tekrar döndüğünde, kendisinin Mesih olduğunu gizlemeye gerek duymadı. Kudüs’teki hahamlar karşı çıktılarsa da, Sabatay’ın taraftarları gün geçtikçe arttı. Mısır, İstanbul, İzmir ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerine Mesihliğini ilan ve propagandasını yapmaları için sadık adamlarını yolladı. Sabatay Sevi, Yahudilerin dini ayin ve törenlerinde bazı değişiklikler yaptığı gibi, havralarda okunan duaların çoğunda değişiklik yaptı. Kudüs hahamları tarafından tehdit edilen Sevi, Halep’e sığındı.

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

Yorum Yap

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi