SURİYE’Yİ PARÇALAMA FERMANLARI
VE
HIYANETİN FİGÜRANLARI
Heyeti Tahrirüş Şam (HTŞ) MOSSAD’la irtibatlıdır. İsrail yeni Siyonist Dış Bakanı “Kürtleri doğal müttefik” ilan edip destek çıktıklarını ve Kuzey Suriye Kürdistanı’na sahip çıkacaklarını açıklamıştır. Asıl hedef, Irak’tan sonra şimdi Suriye’yi parçalamak ve Büyük İsrail’e alan açmaktır. Sözde Şeriatçı ve El-Kaide çeşidi HTŞ (Heyeti Tahrirüş Şam) da PKK-PYD gibi dolaylı İsrail hizmetkârıdır. Bu nedenle “İsrail vuruyor, HTŞ ilerliyor” tespiti anlamlıdır.
Bize göre HTŞ’nin Halep’e saldırı planının özünde; “İsrail’in en önemli hedeflerinden olan Suriye’yi dize getirmek ve hatta direnirse de parçalama planları yatmaktadır. M5 karayolu Şam ile Halep’i birbirine bağlamakta ve güneydeki Dera kentine kadar uzanmaktadır. İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), eylemlerin muhalif ve cihatçı Al-Fatah el-Mubin grubu tarafından başlatıldığını açıklamıştı. Bu grubun arasında El-Kaide bağlantılı HTŞ, Türkiye’nin de desteklediği Ulusal Özgürleştirme Cephesi ve Ceyş’ül İzze de vardı. Uygurlar, Özbekler gibi İdlib’deki yabancı cihatçılar da saldırılara katılmışlardı. Suriye ordusu da toprak kazanmak ve çatışmayı bastırmak için çaresizce Rusya başta olmak üzere “dost güçlerle” iş birliği yaptığını hatırlatmıştı.
Hem Esad, hem Rusya, hem de İran; El-Kaideci Nusra’nın devamı olan HTŞ’yi terör örgütü saymaktadır. Bu ülkeler şimdilik ‘İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde Türkiye’deki Erdoğan iktidarı ile belli bir uzlaşma içinde olsalar da, Türkiye’nin buradaki askeri varlığını geri çekmesinden, İdlib’in HTŞ’den temizlenmesinden ve Suriye’de ‘normalleşme’nin gerçekleşmesinden yanadır.
HTŞ, Birleşmiş Milletler’in (BM) terör örgütleri listesinde yer aldığı için Erdoğan iktidarı da resmiyette HTŞ’yi terör örgütü olarak tanımlamıştır. Ancak gayriresmi olarak MİT üzerinden bu örgütle irtibatlıdır ve dahası İdlib’deki gözlem/kontrol noktalarında konuşlu Türk askerleri HTŞ’ye kalkan yapılmıştır. Erdoğan “Rusların söylediği şey: Teröristlere karşı mücadele ediyoruz… Kim terörist? Kendi toprağını savunanlar mı terörist? Bunlar direnişçi” sözleriyle HTŞ’ye sahip çıkmıştır.
2022’de de HTŞ, yanına bazı ÖSO/SMO gruplarını alarak Afrin’in önemli bir bölümünü ele geçirmiş ve ardından MİT’in devreye girmesiyle geri çekilmek zorunda kalmıştı. İsrail, 2013’te Lübnan sınırında stratejik önemdeki Kuneytra kasabasının ele geçirilmesi konusunda Suriye rejimini destekleyen Hizbullah ile El Nusra arasında çatışmalar yaşanırken hava bombardımanı ile El Nusra’ya açıktan destek çıkmıştı. İsrail; Suriye yönetimi, İran yanlısı milisler ve Hizbullah’a karşı dün Nusra ve bugün de HTŞ’yi doğal müttefik olarak kullanmaktadır. Yani maalesef bu konuda da, İsrail’le Erdoğan Hükümeti aynı taraftadır.
Ukrayna Savaşı yüzünden sarsılan Rusya’nın… Ve yine İsrail saldırıları ve tehditleriyle içine kapanan İran’ın yardımları azalınca; Suriye Esad rejimi desteksiz ve sahipsiz kalmış ve muhaliflere fırsat doğmuş durumdadır. Amerika’nın ise, bölgeyi PKK-PYD gibi 4 emanetçi gruplara bırakıp ülkeden çekilme kararı alması da Esad’ı zor durumda bırakmıştı. Zaten Trump da, karşılıksız dolar saltanatının sallandığı, yani Siyonist Sömürü çarkının tıkanmaya başladığı bir ABD’nin başına geçmiş bulunmaktaydı. Ve Milli Savunma Bakanlığına, sıradan eski bir askeri, şimdilik bir televizyon spikeri olan adamı getirme çabası bile bazı Generalleri hizaya sokma hazırlıkları olarak okunmaktaydı.
Cumhur İttifakı Büyük Kürdistan’ın Hizmetkârı mıydı?
Abdurrahim Semavi’nin: “Türkiye; Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Kürtleriyle İttifak Kuracak ve Onları Tanıyacak.” İddiaları!
Temel Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Abdurrahim Semavi, Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne yönelik son dönemde atılan adımları ve yürütülen tartışmaları yorumlamıştı. 2013-2015 yıllarındaki çözüm süreci döneminde de Akil İnsanlar Heyetinde yer alan Semavi, gelinen mevcut durumda PKK lideri Abdullah Öcalan ile Kandil arasında anlaşmazlık olduğunu vurgulamıştı. Kuzey Irak’taki (Barzani Kürdistanı’nda) Rûdaw’da Hevidar Zana’nın sunduğu, “Kuzey” bültenine konuk olan Semavi, “Kandil ile İmralı arasında anlaşmazlık var. Sadece Öcalan ile Kandil arasında değil, Öcalan ile Rojava ve Öcalan ile Avrupa arasında da anlaşmazlık var. Bahsettiğim proje çerçevesinde sadece PKK meselesi çözülmüş olmayacak, PKK dışındaki Kürtler de muhatap alınacak” şeklinde açıklamalar yapmıştı.
“Türkiye’nin tüm Kürtlerle ittifak yapacağını” da hatırlatan Semavi, “Türk hükümetinin 15-16 aydır (AKP ve MHP iktidarıyla hazırladığı) bu proje sadece Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne yönelik değil. Projeye göre Ortadoğu Kürtleriyle büyük bir ittifak kurulacak; Doğu, Batı ve Güney, Kuzey Kürtleriyle ittifak kurulacaktır. Yapılanlar bu projenin hazırlığıdır. Bunu ifade etmek istiyorum” şeklinde çarpıcı ifadeler kullanmıştı. (Cumhur İttifakı’nca) Bir proje hazırlandığı fikrini aktaran Semavi, “Proje 5 yıl içinde tamamlanacak. Proje adım adım uygulanacak. Türkiye halkı ve Kürtler projeye hazır olana kadar proje dikkatle inşa edilip tamamlanacak. Kürtlerin barış istediği doğrudur. İnsanların aklında birçok soru var. Türklerin de birçok sorusu var. Bu sorunlar çözülmeden Kandil’i Ankara’ya getiremezsiniz, kimseyi başka bir yere taşıyamazsınız. Çok uzun zaman alır. Bahsettiğim proje kapsamında 5 yıllık bir program yapılmıştır. 5 yıl içerisinde sadece Kandil’de olanlar değil, diasporada yaşayanlar da geri dönmeye başlayacak ve onlara da geri dönüş yolu açılacaktır” şeklinde konuşmuşlardı.
Barzanistan-Erbil merkezli; Kürtçe, Türkçe, İngilizce ve Arapça yayın yapan Rûdaw Medya’ya konuşan Abdurrahim Semavi, ardından özetle şunları aktarmıştı:
Rûdaw: Süreç 2023 yılının Mayıs ayında başladı. Kim başlattı ve nasıl başladı?
“Bu projenin bütün hazırlıkları yapıldı, ayrıntıları tartışıldı. Proje ve süreç yazıldı. Yani Sayın Bahçeli bu sözleri tek başına gündeme taşımadı. Bu sürecin hazırlıkları 7 Ekim 2023 öncesinde yapıldı. Ben iki ay önce Avrupa’daki bazı televizyon röportajlarında bu projeyi ve süreci anlatmıştım. Sayın Bahçeli’nin de Sayın Erdoğan’ın da bu süreci gündeme getireceğini 2 ay önce açıklamıştım… Bu projede Kürtlerin istediği her şey vardır. Kürtler ‘kardeş ve eşit bir millet’ olarak anayasaya yazılacaktır. Adım adım okullarda Kürtçe eğitim başlayacaktır. Türk hükümeti adım atarken pazarlığa girişmeyecek, kendisi (tavizler için) adımlar atacaktır.
Bu amaçla 300 kişilik bir heyet oluşturulacaktır. Bunu büyük bir keyifle söylüyorum. Diaspora Kürtleri, Kuzeyi, Güneyi, Rojava’sı, Doğusu hepsi bu mecliste tartışıp kararlar alınacaktır. Büyük bir memnuniyetle bunu dile getiriyorum. Açıkçası bu husus bizi çok mutlu ediyor. Ankara’da yaşanan saldırılar da bu sürece engel olamayacaktır. Her iki tarafta da hem Kürtler içinde hem de devlet içinde bu çözümü istemeyenler vardır. Elbette çözümü istemeyen insanlar her zaman olacaktır.
Bu projede, Kürtlerin Ortadoğu’daki coğrafyası anayasaya adil bir şekilde dahil edilecek ve tanınacaktır. Dünyanın dengesini değiştirecek bir proje kurgulanmıştır. Türkiye hükümeti ve Türkiye devleti bunu göze almıştır. Ne olursa olsun geri dönüş yapmayacaktır. Rojava’nın statüsü Türkiye ile birlikte belirlenmiş olacaktır. Öcalan onlara bu yolu açacaktır. Rojava’nın statüsü yok edilmeyecek. Türkiye ile birlikte statüsü belirlenecek; anayasal ve hukuki müzakereler buna göre yürütülüp yönetilecek ve sonuçlanacaktır. Bu 5 yıl içinde Ortadoğu’da Suriye diye bir devlet kalmayacak, tarihte de var olmayacak, Şam ve Lazkiye’de Suriye diye küçük bir devletçik bırakılacaktır!”
Şimdi soruyoruz: Kuzey Irak Kürdistanı (Barzanistan’dan) sonra, şimdi Kuzey Suriye Rojava Kürdistanı’nı kurdurup Türkiye’yi, önce kuşatma altına alarak, sonra güneydoğumuzu da kışkırtıp katarak Büyük İsrail’e hazırlık yapan bu Siyonist projeye Cumhur İttifakı imkân ve fırsat tanıyacak mıydı?
Ve yine merak ediyoruz: 3 Aralık 2024 MHP Grup Toplantısında Sn. Devlet Bahçeli’nin:
“… Ne var ki Suriye Arap Cumhuriyeti, Şam ile Lazkiye arasında sıkışan, topraklarının 3’te 2’si kontrol dışına çıkan, egemenliği ölümcül yaralar alan, solunum cihazına bağlı halde bulunan tartışmalı devlet konumundadır. Merkezi otoritenin kaybı halinde nelerin yaşanacağını, paylaşım sofrasına oturmak için nasıl da kuyrukların oluşacağını, Suriye üzerinde görmek, trajik bir gerçek olarak karşımızdadır!..
… Parçalara ayrılmış Suriye fotoğrafında, her yönüyle Türk olan HALEP’i yüzüstü bırakmamız mümkün değildir!..” ifadeleri ile Rudaw’cı Abdurrahim Semavi’nin söyledikleri neredeyse aynıdır; yani yakında Suriye parçalanacak ve paylaşılacaktır!.. Acaba her ikisine de bu sonucu, aynı odaklar mı aşılamıştı? Çünkü Büyük İsrail’e alan açılsın diye, Suriye’nin parçalanmasını hazırlayan ve hızlandıran İsrail ve Amerika’ydı. Sn. Bahçeli’nin sözlerinin başına: “Suriye Arap Cumhuriyeti’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne riayet esastır. Başka türlüsünü düşünmek, hatta kafamızdan bile geçirmek abestir!..” kılıfını sardıktan sonra, “Suriye’nin solunum cihazında can çekişmeye başladığını ve yakında yıkılıp paylaşılacağını” ve “Halep’in iliklerine kadar Türk şehri olduğunu” hatırlatması nasıl bağdaştırılacaktı? Ve partisine (ve bazı merkezlere) hangi mesajları taşımaktaydı? Bu çelişkili ifadeler “Türk Devlet Aklının icabı” mıydı, yoksa Cumhur İttifakı’na akıl veren karanlık odakların arzuları mıydı?
HTŞ’nin Amacı ve Perde Arkası!
Suriye iç savaşı 2011 yılı mart ayında başlamıştı. Muhtelif aşamalardan geçen iç savaşın kırılma noktası, geniş bir bölümü silahlı muhalefetin kontrolüne geçmiş olan Halep’te yaşandı. Esad ordusu, Rusya ve İran’ın destekleriyle Halep’i kuşatma altına aldı. Halep’teki direniş, 2016 aralık ayında muhalefetin yenilgiyi kabullenmesiyle sonuçlandı. Silahlı muhalefetin Halep’ten çekilmesi 22 Aralık 2016 tarihinde tamamlanmıştı. Bu gelişme genellikle iç savaşın Esad rejiminin lehinde son bulması şeklinde yorumlanmıştı. Suriye krizine siyasi bir çözüm bulunamasa da rejimin yıkılmadığı, Esad’ın kalıcı olduğu uluslararası camiada genel kabul görmeye başlamıştı. Son hadiselerle birlikte Suriye’nin bütün coğrafyasına yayılacak geniş ölçekli bir iç savaşın yeniden başladığını söyleyebilmek şimdilik zor olsa da ülkenin kuzeybatısında Halep’ten İdlib’e kadar uzanan bir coğrafyayı kapsayan yeni bir cephe açıldığını artık görmek lazımdır. Asıl gizli aktör İsrail ve Amerika’dır.
HTŞ lideri Ebu Muhammed el Culani, Suriye iç savaşına 2012 yılında DEAŞ’ın Suriye’deki temsilcisi olarak bizzat kurucusu olduğu El Nusra örgütü ile katılmış, ardından 2013 yılında DEAŞ’tan koparak, örgütüyle o dönemde Eymen el Zevahiri’nin liderliğindeki El-Kaide’ye biat edeceğini açıklamıştır. El Nusra, El-Kaide’nin devamı olduğu gerekçesiyle BM Güvenlik Konseyi DEAŞ, El-Kaide ve türevlerini terör örgütleri listesine almıştır. Culani, 2016 yılında Cephe El Fetih Şam adlı yeni bir örgüt oluşturmuş, daha sonra 2017 yılında da bazı silahlı muhalif grupları da bünyesine alarak Heyeti Tahrirüş Şam’ı (HTŞ) kurmuşlardır.
Ayrıca BMGK’nın 2015 yılında kabul ettiği 2254 sayılı kararı, Suriye’deki terör örgütlerinin faaliyetlerinin “önlenmesi ve bastırılmasını” önemli hedeflerden biri olarak tanımlamaktadır. Bu örgütlerden biri de HTŞ olmaktadır. Türkiye de BMGK terör örgütleri listesini güncellediğinde 2018 yılında HTŞ’yi de terör örgütü olarak kabul ederek yaptırım listesine almıştır. Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’ın imzasını taşıyan bu konudaki Cumhurbaşkanı kararı 31 Ağustos 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş durumdadır.
HTŞ lideri El Culani, ABD basınına yaptığı açıklamalarla Washington’a sıcak mesajlar yollayarak, El-Kaide ile bir bağlantısının kalmadığı, dolayısıyla BM’nin terör örgütü listesinden çıkarılması talebini aktarmıştır.
HTŞ; ABD ve İsrail Güdümüne mi Alınmıştı?
Donald Trump’ın ilk Başkanlık döneminde kendisinin Suriye Özel Temsilcisi olarak görev yapan Büyükelçi James Jeffrey’nin, 30 Ocak 2020 tarihinde yaptığı bir açıklamada HTŞ konusunda kullandığı esnek ifadeler dikkatlerden kaçmamıştır. Jeffrey, bu açıklamasında HTŞ’nin bir “El-Kaide türevi” olmakla birlikte ağırlıklı olarak Esad rejimine karşı savaştığına dikkat çekerek, “Kendilerinin terörist değil, yurtsever muhalif savaşçılar olduklarını ileri sürüyorlar. Bu iddialarını henüz kabul etmiş değiliz… Ama bir süredir uluslararası bir tehdit yarattıklarını da görmedik” buyurmuşlardı!?..
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..