Yazar: yonetici
0 Yorum 41 Görüntüleyen

MÜSLÜMAN HALKINA DOMUZ VE KANSERLİ KARPUZ YEDİREN;

DİNDAR ERDOĞAN İKTİDARI!

Haftalardır Türkiye, vatandaşlarımıza domuz eti yediren köfte zincirini ve gıda şirketlerini konuşmaktaydı. Hatta bu raporların ortaya çıkmasıyla tepkilerin odağına yerleşen Köfteci Yusuf, sonunda sessizliğini bozup hükümeti suçlamıştı. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından paylaşılan sakıncalı listede yer alan ve ürünlerinde domuz eti olduğu saptanan ünlü köfte zinciri, iddiaları yalanlayarak topu Bakanlığa atmıştı. Denetimlerin devam ettiğini ve durumu aydınlatmaya çalıştıklarını belirten marka, numune alma işlemlerinde birçok teknik hata yapıldığını öne sürse de yaptığı hilekârlık rezaleti sırıtmaktaydı. Bu arada, yabancı menşeli meşhur hamburger şirketleriyle ilgili hiçbir bilgi verilmemesi ise dikkatlerden kaçmamıştı. Bu durum; “Gücünüz sadece yerli girişimcilere mi yetiyor?” sorularını da gündeme taşımıştı.

Oysa asıl suçlu ve sorumlu olan; 10 Şubat 2000 tarihli “Et Ürünleri Tebliği” kapsamında, domuz etinin Türkiye’de üretimini, satış ve ticaretini ve dışarıdan ithal edilmesini serbest bırakan MHP ortaklı Ecevit Hükümetinin bu kararını aynen uygulayan güya dindar kahraman Erdoğan iktidarıydı. Evet, Türkiye’de Domuz etini kasaplık et kapsamına sokan bunlardı. 12 Haziran 2006 tarihli Resmi Gazete’de Tanımlar Madde 4. “ç” fıkrasında “Diğer kasaplık hayvanlar: Domuz, yaban domuzu, at ve tavşandır” yazılıydı.

Resmen ve fiilen halkımıza zehir yedirilen; plastik pirinçten, foseptikten (lağım cinsi maddelerden üretilmiş) piliçlere… Hastalıklı eşek ve domuz etinden kıyma ve kebap cinslerine… Kanserojen maddelerden veya çürümüş süt ürünlerinden yapılmış peynir çeşitlerine kadar, toplum sağlığımızı ve gelecek kuşaklarımızı tehlikeye atan çeşitli sahtekârlıklara fırsat tanıyan ve zemin hazırlayan ise, bu sorumsuz ve şuursuz iktidarlardır…

“(Çünkü bu tipler, Hakk davadan döneklik ederek) Sırtını çevirip gittiği ve işbaşına (iktidara) geçtiği zaman; (ülkesinde ve) yeryüzünde (barış kılıflı) bozgunculuğa girişmeye, ekini ve nesli (bozup) helak etmeye çaba gösterir. (Genleri bozulmuş İsrail tohumları ile bitki ve hayvan türlerini ve bebeklerin-gençlerin geleceğini tahribe yönelir.) Allah ise, (fitne ve fesadı) bozgunculuğu sevmemektedir. [Not: Başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de; 8 Kasım 2006’da çıkarılan 5553 sayılı Hibrit Tohum Kanunu’yla, yerli tohumlarımıza yasak getirilmiş ve uzmanlara göre bu uygulamadan sonra hastalık ve ölüm oranlarında tam üç kat artış gözlenmiştir.]” (Bakara: 205) ayeti de bu hain yönetimleri ve zihniyetlerini açığa vurmaktadır.

Gıda Güvenliği İçin Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Açıkladığı Ürünler Şunlardı:

Tarım ve Orman Bakanlığı, 2024 tağşiş (gıda ürünlerine zararlı maddeler karıştırma) listesinde güvensiz bulunan ürünleri ve markaları açıklamıştı. Bu liste, güya sağlıklı gıda tüketimini teşvik etmek amacıyla hazırlanmıştı. Bu kapsamda Tarım ve Orman Bakanlığı, 2024 yılı için güncel tağşiş (taklit ve tağşiş) listesini yayımlamıştı. Bu liste, sağlığı tehdit eden ve güvenilir olmayan birçok gıda ürününü içermekte olup, toplamda 463 ürün güvensiz olarak sınıflandırılmıştı.

İşte Güvensiz Ürünler ve Markalardan Bazıları:

1- Pişmiş Sosis – Yıldız Gıda

• İçerisinde tek tırnaklı hayvan eti bulunduğu tespit edilmiştir.

2- Koyun Sütü Peynirleri – Özgün Süt Ürünleri

• Katkı maddesi kullanıldığı belirtilmiştir.

3- Bal (500 gr) – Yöresel Bal Sanayi

• Üründe sahte bal tespit edilmiştir.

4- Soğuk Sıkım Sızma Zeytinyağı (1 litre) – Zeytin Dağı

• Zeytinyağına diğer yağların karıştırıldığı belirlenmiştir.

5- Bitter Çikolata (200 gr) – Çikolata Dükkânı

• Vücuda zararlı ilaç etken maddesi içeriği tespit edilmiştir.

6- Siyah Çay (500 gr) – Çay Bahçesi

• Yasaklı boya maddesi ve gıda zehiri bulunduğu tespit edilmiştir.

Gıda terörü ve AKP’nin Aymazlığı!

Türkiye’de gıda terörü neslimizi tehdit eden boyutlara ulaşmıştı. GDO’lu ürünler ağız tadımızı da genetik yapımızı da bozuyorlardı. Sahte içkiden hatta gazlı içeceklerden ölümler artmıştı. Hükümetin “alkollü içki” istismarı, toplumu ve bir kısım medyayı bu tahribatları görmezden gelmeye itiyordu. Balda sahtecilik, hem sağlığımızı hem de dünyada ikinci sırada olduğumuz bal üretimini tehdit eder boyutlardaydı. Erdoğan hükümetleri, güvenli olup olmadığına bakmadan, gıda ve ilaç sektöründeki ticareti global firmalara açarak, ülkemizi uluslararası bir deney laboratuvarına çevirmiş durumdaydı. Bu aç gözlü lobiler şimdilerde yapay et konusunu gündeme almışlardı.

Sahte bal yapımı hızlanmıştı!

Sahte bal konusu Meclis’e taşınmıştı. Piyasaya sahtecilik egemen olunca, hakiki bal üreticilerinin ve işletmelerinin zora girdiği ve çoğunun bal üretimini bıraktığı anlaşılmıştı. Bu konuda geniş çaplı bir araştırma yapılmıştı. 

Balda sahteciliği iki gruba ayırmak lazımdı. Tağşiş ve taklit. Tağşiş; katkılı, karışım baldı. Taklit ise yapay, bal benzeri ürünleri anlatmaktaydı. Türkiye’nin birçok ilinden, market raflarındaki her firmanın birçok ürününden 124 adet numune, akredite bir laboratuvarda incelemeye alınmıştı. Bunların sadece 13 adedi sağlıklı çıkmıştı. 111 adet ise sorunlu ve zararlı baldı. Sağlıksız olanlar hem tağşiş hem taklit olarak, marka-kalem bazında %89,5’i, tüketilen balın miktar olarak ise yaklaşık %70’ine denk geliyordu. Çünkü her markanın farklı miktar tüketicisi vardı.

Balda sahteciler boş durmuyor, sürekli yeni teknikler ile analizden kaçabilen yeni yöntemler buluyorlardı. Kamu güvenliği de kendi teknik kapasitesini buna göre geliştirmek, bir adım önde olmak zorundadır. Fakat maalesef Türkiye’de kamu analiz merkezleri sahtecilerin teknik olarak gerisinde kalmaktadır.

 

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

 

 

Yorum Yap

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi