BAZI NURSUZLARIN FESATLIK FELSEFESİ
“7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı ve atılan yüzlerce füzelerle, kadın, çocuk ve de sivil ayrımı yapmaksızın 1500’e yakın İsraillinin ölümüne ve üç yüze yakın insanın, yine şu ‘misilleme’ amaçlı, sivil asker fark etmeksizin rehin alınmasına yol açan şu ‘Aksa Tufanı’ adını verdikleri operasyon yukarıdaki şu ‘şaşmaz ölçüleri’ yeniden yeniye bana bir hatırlattı” diyerek HAMAS’ı suçlu ve saldırgan taraf gibi gösterme çabasıyla, aslında öz vatanlarını ve özgürlük haklarını savunan Hamas’ı, terörist sayan soysuzların safına kaymıştı. Oysa kuduz ve Siyonist İsrail, gasp ettiği topraklarda kurulduğu günden bugüne sınırlarını yüz kat artırmış, mazlum Filistin halkını açık hapishane şartlarına mahkûm bırakmıştı.
“Bu durumu gören, ‘hakperest ve insaflı her bir insan’ ve de ‘Müslüman’, benim şu kanaatime iştirak edecektir diye tahmin ederim: Savaş yoluyla ‘cihad’ dönemi artık bitmiştir; çünkü mazarratı menfaatine, yani zararı faydasına galip gelmiş, sonucu itibarıyla büyük bir ‘zulme’ dönüşmüştür” diyen bu nursuz yazar, iyice haddini aşmış ve Kur’an’ın CİHAD (MİLLİ SAVUNMA) emrine bir nevi savaş açmıştır.
Şu ayet-i kerimeler, kıyamete kadar her türlü cihadın devam edeceğini net olarak beyan buyurmaktadır:
“(Ülkenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya, (temel insan haklarına aykırı tüm fesat odakları kurutuluncaya ve böylece) Dinin (adalet düzeninin) hepsi Allah’ın (rızasına ve temel insan haklarına uygun) oluncaya kadar (zalim ve kâfirlerle) çarpışın (ve mücadeleyi bırakmayın). Şayet (zulüm ve fitneden) vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını Görendir (siz de onları kendi hallerine bırakın).” (Enfâl Suresi: 39)
“Sizinle (Dininiz, devletiniz, ülkeniz ve hürriyetiniz konusunda ve çeşitli yollarla) savaşanlara karşı, (siz de) Allah yolunda (ve geçerli olan silah ve metotlarla) çarpışın; (ancak) aşırılığa kaymayın! Kesinlikle Allah aşırı gidenleri sevmez. (Bu nedenle haddi aşmayın ve haksızlığa sapmayın.)” (Bakara Suresi: 190)
“(Bununla beraber, ülkenizde, bölgenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya (herkese temel insan haklarını sağlayan bir düzen kuruluncaya; adalet ve hürriyet ortamını bozmaya kalkışan fesat odakları etkisiz bırakılıncaya) kadar onlarla (zulüm odaklarıyla) çarpışıp (Hakkı hâkim kılmaya çalışın!) [“Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (bugün ise üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın.” (Enfâl: 60)] Eğer (kâfir ve hain odaklar saldırı ve fesatlıktan) vazgeçerlerse, artık zalimlerden başkasına karşı düşmanlık yoktur (saldırganlık ve zulümkârlık caiz değildir).” (Bakara Suresi: 193)
“Onlara (gizli, açık düşmanlara) karşı gücünüzün yettiği kadar (bütün imkânları kullanarak siyasi, askeri ve iktisadi her türlü) kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar, (bugün ise üretilip devamlı bakımı yapılan uçaklar, füzeler ve tanklar) hazırlayın. Ki bunlarla Allah’ın ve sizin düşmanlarınızı ve Allah’ın bildiği (ama) sizin bilmediğiniz diğer (gizli şer ve nifak odaklarını) korkutasınız (ve caydırıcılık gücüne sahip olasınız. Bu konuda cimrilik ve tedbirsizlik yapmayasınız). Allah yolunda (cihad uğrunda ve milli savunma amacıyla) her ne harcarsanız, (nasıl bir katkı sunarsanız, o ahirette) size tam olarak ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız. (Allah adalet sahibidir.)” (Enfâl Suresi: 60)
“Aslında (o münafıklar) eğer (cihad için yola) çıkmak isteselerdi (herhalde) bu maksatla bir hazırlık görür (ve gayret gösterirlerdi). Ancak Allah, onların harekete geçip (aranıza katılmalarını) kerih bulup (münasip görmemiştir) de (bu yüzden) ayaklarını dolayıp oyalayıvermiş ve (onlara); ‘siz de (evlerinde) oturanlarla birlikte oturun (da Allah’ın rahmetinden mahrum olun!..)’ denilmiştir.” (Tevbe Suresi: 46)
“(Halbuki, gerçekten) İman edenler; Allah yolunda (Hakk ve adalet hâkim ve Müslümanlar galip olsun diye) çarpışıp çırpınırlar. İnkâr edenler (ve münafık kimseler) ise, tağut yolunda (şerli ve şeytani odakların zulüm ve sömürü düzenleri sürsün diye) çırpınıp çarpışırlar. O halde siz (mü’minler iseniz); şeytanın dostları olan (inkârcılar ve münafık)larla çarpışın. Ve kesinlikle (bilin ki) şeytanın hile ve tuzağı pek zayıf (ve temelsizdir.)” (Nisa Suresi: 76)
Bediüzzaman ve Cihad Anlayışı:
1977 senesinde, Rahmetullah Seyyid Ma’şuk Arvasi Hz.leriyle, Van’ın Gürpınar kazasının uzak bir köyüne yaptığımız ziyaret sırasında, Üstat Said Nursi Hz.lerine şaşırtıcı derecede benzeyen yaşlı bir amca şu hatırasını aktarmıştı: “Bediüzzaman Hz.leri köyümüze uğradı. Bizleri Rus işgaline karşı silahlı çarpışmaya çağırdı ve ‘İslam’ın şartı altıdır; altıncısı ise cihaddır!’ buyurup köyümüzden ayrıldı.”
Hatta Bediüzzaman Şanlı Kurtuluş Mücadelemizi ve Kuvay-ı Milliye Hareketini “İSYAN VE TUĞYAN” sayan fetvalara:
“İşgal altındaki bir memlekette, İngilizlerin emri ve tazyiki altındaki bir idarenin fetvası geçersizdir. Düşman işgaline karşı harekete geçenler asi değil mücahittirler!”[1]anlamında karşı çıkmıştır.
Şimdi bu Kur’an’sız nursuzlar, Şeriatsız nursuzlar, Cihadsız nursuzlar ve Bediüzzaman’sız nursuzlar “Artık savaş yoluyla cihad döneminin bittiğini” söyleyecek kadar sapıtmışlardı. Ne yani, yarın ABD ve AB (Haçlı Batı) veya Rusya, Türkiye’mize saldırıp işgale kalkışsalar… Bizi tüm insan haklarımızdan ve kutsallarımızdan mahrum bıraksalar, namusumuza ve onurumuza el uzatsalar öyle oturup dua ve kitap okumakla mı uğraşacaktık!? Bu ne iz’ansız, irfansız ve vicdansız bir yaklaşımdır. Bu marazlı mantığa göre; Kara, Hava ve Deniz Kuvvetlerimizdeki bütün ordularımızı da dağıtmamız, bu kadar büyük masraftan kurtulmamız lazımdı!?
Bu bâtıl kafalılar ve aklı bozuklar, acaba gerçekten gafil ve cahil adamlar mıydı, yoksa Nurculara sızmış gâvur ajanları mıydı?
Çünkü Hz. Peygamber Efendimiz “Küçük cihaddan (askeri ve silahlı çarpışma sonucu kazanılan huzur ve hürriyet ortamından), Büyük cihada (nefsani arzulardan, makam ve çıkar sevdasından uzak durmaya) döndüklerini” buyurmuşlardı. Öyle ise; Küçük cihadı (askeri ve siyasi bağımsızlığı) kazanmadan, Büyük cihadla (nefsi olgunlaşma aşamalarıyla) uğraşılamazdı. Çünkü ibadet ve hizmetlerin yapılış ve öncelik sırasını koymak, Hz. Peygambere (SAV) ait bir haktı.
HAMAS destanlar yazmış, süper şeytanları şaşkınlığa uğratmıştı!
Hamas’ın mü’min ve mücahit kahramanları, “asla karşı gelinmez, baş edilmez ve yenilmez” sanılan ve başta ABD, İngiltere ve AB ülkeleri, tüm zalim ve kâfir güçleri arkasına alan kuduz İsrail’i şaşkınlığa uğratmış, onları Hamas’la anlaşma yapmaya mecbur bırakmış ve iki ay geçmesine rağmen tükenip tıkanmışlardı… Ve az daha bekleyin, sizin gibiler de, süper İblisleriniz de daha ne yenilgiler yaşayacaktı.
İbretle bakıp ders alınız ve Amerika’ya değil Allah’a sığınınız!
Hamas’ın planlı, programlı ve stratejik akıllı saldırıları sonucu yaşanan süreç sayesinde İsrail işgaline ve soykırımına ilişkin farkındalık küresel çapta artmıştır. İsrailli rehinelerin araca binerken HAMAS mücahitlerine içten gülümseyerek el sallamaları, veda etmeleri dahi HAMAS zaferinin en anlamlı fotoğraf karelerinden biri olmaktadır. İsrail gaddarlığı karşısında Müslüman merhameti ve metaneti öne çıkmıştır. Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde başarıyla ve yayılarak devam eden boykotlar küresel Siyonist markaları titretmeye başlamıştır. Bu boykotlar, ortak hareket edildiğinde devlerin yıkılabileceğini, diz çökebileceğini yeni nesillere de göstermiş bulunmaktadır. Tüm dünya ile birlikte İslâm dünyası, özellikle de gençler, az ve zayıf bir topluluğun çok güçlü sanılan süper şeytanları nasıl yenebileceğini, imkânsızın nasıl mümkün hale geldiğini anlamıştır. HAMAS direnişi tüm dünyada zulme başkaldırının rol modeli sayılmıştır. Müslümanlar HAMAS’ın direnişi sayesinde kendilerini, kimliklerini yeniden keşfetmiş durumdadır. Şuurlu Müslüman olmanın onları nasıl hedef yaptığının farkına varılmıştır. Müslüman kimliğine başkalarının nasıl baktığını anlamış ve kanıtlamışlardır. Dost sandıklarının bir anda nasıl azılı, acımasız, vahşi bir düşmana dönüştüğünü anlamışlardır. HAMAS, Müslüman devletlerin de maskesini düşürmüş, onların nasıl korkak, pısırık, şahsi çıkarlar peşinde koşan samimiyetsiz kuklalar olduklarını ve münafık tavırlarla günü kurtarmaya çalıştıklarını açığa vurmuşlardır.
HAMAS, nice ülkenin içine sızmış Siyonistleri ve Siyonist işbirlikçilerini su yüzüne çıkarmıştır. HAMAS, nice ilim insanı, düşünür, yazar, sinemacı, müzisyen, felsefeci ve şair meşhurun da maskesini düşürmüş; onların fırsatçılığını, çıkarcılığını, korkaklığını, içlerinde gerçek İslam’a karşı taşıdıkları öfke ve nefret duygularını deşifre etmeyi başarmıştır. HAMAS, Siyonizm’in cezalandıracağı korkusuyla susanları, sinip saklananları ortaya koymuş; sahte vicdanlarını pazara çıkarmıştır. HAMAS, dünya genelinde bazı sanatçı, bilim insanı ve düşünürün de gerçekten ne kadar samimi, ne kadar yürekli, vicdanlı ve duyarlı olduklarını ispatlamıştır. HAMAS öyle bir direniş sergilemiştir ki, dünyanın bundan sonra aynı kalabilmesi artık imkânsızdır.”
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..