Star yazarı Yakup Köse, 28 Şubat Darbesi sonrası bazı kesimlerce merhum Erbakan’a yapılan suçlamaları değerlendiren bir yazı kaleme almıştı. Yakup Köse yazısında, “bu tavrın tamamen darbecileri aklamaya yönelik bir tavır olduğunu” vurgulamıştı.
Yakup Köse doğrularla yanlışları karıştırmıştı:
“28 Şubat Darbesini konuşurken, başta merhum Necmettin Erbakan olmak üzere birçok kişinin yaptığı bir hata vardı ve maalesef bu hata hâlâ devam ediyor. Hata şu: ‘Filancılar şunu yapmasaydı darbe olmazdı’, ‘Falancılar yüzünden darbe oldu’ demek. Bu tavır, tamamen darbecileri aklayacak bir tavır. Ve en mühimi de darbecilere bu ifadelerle şunu demiş oluyorsunuz: ‘Aslında biz sizin istediğiniz gibi cici Müslümanlardık, ama bazılarımız yaramazlık yapıp sizi kızdırdı!’
Birileri de, ‘Erbakan iktidara gelmeseydi darbe olmazdı’ diyor. Görüldüğü üzere, suçlamanın sonu yok. Bu iş, ‘Türkiye’de Müslümanlar nefes almasaydı 28 Şubat olmazdı’ saçmalığına kadar gider. Saçmalık dedim ama darbeyi yapanların istediği de tam buydu: ‘Türkiye’de Müslümanlar nefes almasın!’” şeklindeki sıradan tespitlerinde çok ciddi tahlil kısırlıkları sırıtmaktaydı. Önce, Erbakan’a sataşmakla “Büyük adam” sayılacağını sanmak, maalesef yaygın bir ahmaklıktı…
“Darbenin altında yatan düşünceyi konuşmaktan uzaklaşıp parça hâdiseler üzerinden darbeyi konuşmak darbecileri cesaretlendirir. 28 Şubat Darbesiyle alâkalı öz eleştiri yapılacak tek nokta, darbecilere karşı merhum Erbakan ve ekibinin niye direniş göstermediğidir. Müslüman Anadolu halkı vatanın her yerinde meydanlardayken Erbakan; insanları evlerine sokup kendisi de koltuğu bırakıp Altınoluk’taki yazlığına gitmişti. Oysaki 28 Şubat’ın elebaşlarından Oramiral Güven Erkaya, ‘meşhur 28 Şubat kararlarının alındığı Milli Güvenlik Kurulu’nun gecesi polislerin kendilerini tutuklamalarını beklediklerini, ama gelen giden olmayınca Erbakan’ın kendilerine teslim olduğunu anladıklarını’ hatıratında nakletmişti. Ve sonrasında ellerinden geleni artlarına koymamışlardı. Canlı şahitlerinden biri de benim!” diyen Sn. yazara şu gerçekleri hatırlatmak lazımdı:
Erbakan Hoca, 28 Şubat tezgâhını ABD merkezli Siyonist odakların planladığını anlamıştı. Erbakan’ın Refah-Yol İktidarı döneminde uyguladığı ekonomi harikası HAVUZ SİSTEMİ’nden rahatsız olan faiz ve rantiye baronları… Bazı NATO kafalı komutanlar… Kiralık ve kışkırtıcı Medya patronları… Ve işbirlikçi Masonik siyaset erbabı… Evet bunların tamamı yerli figüranlardı. Erbakan Hoca, ucuz kahramanlık damarıyla direnseydi, Türkiye’de Asker-Millet çatışmasını kızıştırmak ve ülkenin ufuklarını karartmak için böyle bir bahaneyi dört gözle bekleyen dış güçlere fırsat sunmuş olacaktı. Ama O; ülkesini, milletini ve devletinin geleceğini düşünerek, şahsi ve siyasi çıkar heveslerini dizginlemiş, büyük liderlere yakışan bir tavırla, 28 Şubat sürecini bir iç SAVAŞA dönüştürme planlarını boşa çıkarmıştı.
Ancak bu örnek dirayeti ve yüksek metaneti, gevşek akıllıların ve kiralık yalakaların anlaması imkânsızdı. Bu tıynetsiz tipler, sadece, dindar kahraman görünümüyle ve dünya lideri rolüyle sürekli İsrail’e atıp tutan, ama bir yandan da binlerce gemi dolusu malzemeyi İsrail’e taşıtan… İsrail’i korumak üzere Doğu Akdeniz’e konuçlanan ABD savaş gemileriyle ortak tatbikat (pardon, geçiş eğitim manevrası…) yapan… Kısaca aslında İsrail’e destek çıkıp ama Filistinlilerle yas tutup ağlayan münafıkları alkışlamaya uyarlı kiralık kafalardı… Bunların alkışladığı kahramanlar, şu kuduz İsrail’le “Normalleşme Anlaşmalarını” bile askıya alamamışlardı.
Yoksa bu sataşmalar, Erbakan’a hırlamanın; Siyonist kodamanların ve işbirlikçi kiralıkların güvenini kazanmanın hâlâ en geçerli yolu olduğunu anlayanların hezeyanları mıydı?
“28 Şubat Darbesinde merhum Necmettin Erbakan’a yönelik birçok eleştiri okudum-duydum ama geçen gün elime geçen bir kitaptaki gibi suçlamayı ilk kez okudum. Kitabın yazarı Suat Kılıç’tı. Biliyorsunuz Kılıç, AKP’de Gençlik ve Spor Bakanlığı yapmıştı. FETÖ’nün 17/25 Aralık yargı darbesi sürecinde görevden alınmıştı. Şimdi ise, kurucusu merhum Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın olduğu Yeniden Refah Partisi’nde Genel Başkan Yardımcısıydı.
Suat Kılıç, 2002 yılında yayımladığı “Son Ispartalı” kitabında merhum “Erbakan’ı hem din istismarcısı hem de 28 Şubat Darbesinin mimarı” olarak suçlamıştı. Kılıç, Risâle-i Nur talebesi bir grubun, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e gidip Bakanlık istemeleri üzerine “(Kabinenin başında Nurcu olarak) Ben varım ya!” demesine gönderme yapıp mezkûr kitabında şunları yazmıştı: “Din istismarının rantını gören başkaları da türedi kısa zamanda. 28 Şubatlar yaşandı Türkiye’de. Buna bağlı olarak ne laikliğin yerine oturtulması mümkün olabildi. Ne de devlet, bu gibi istismar ve istismarcılar nedeniyle dindar yurttaşlarına kuşku duymayacak kadar güven duyabildi. Rahatlıkla denilebilir ki, Türkiye’yi baştan aşağı kuşatan din-devlet, laik-İslamcı kutuplaşmalarının ardında ve Türkiye’yi 28 Şubat’a taşıyan yozlaşmanın altında 1965-1980 aralığında yapılan din istismarı vardır. Dolayısıyla, 28 Şubat’ın mimarı Erbakan ise mühendisi de Demirel’dir.”
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..