Anasayfa MakalelerŞUBAT 2024 ERDOĞAN’IN SİVİL ANAYASA ÇABALARI VE STRATEJİK ACABALARI!

ERDOĞAN’IN SİVİL ANAYASA ÇABALARI VE STRATEJİK ACABALARI!

Yazar: yonetici
0 Yorum 347 Görüntüleyen

ERDOĞAN’IN SİVİL ANAYASA ÇABALARI

VE

STRATEJİK ACABALARI!

        

Sn. Erdoğan’ın ve tabi yandaş ve yalaka takımının; “Sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapacağız… Vesayetçi ve darbe eseri eski anayasadan kurtulacağız!..” palavraları altında, bütün Milli ve manevi dinamiklerimizin yozlaştırılmasına, ahlâki ve ailevi değerlerimizden uzaklaştırılmamıza kolaylık sağlayıcı, Haçlı AB dayatması talimatlar doğrultusunda tahribatçı bir metin hazırlanacağı konusunda çok ciddi kuşkularımız vardır. “Küreselleşme” ve “Dünya ile bütünleşme” kılıfı altında; Siyonist sisteme eklemleyip, milletimizi demokratik köleler haline getirme çabaları sırıtıp durmaktadır.

Anayasalar; bir ülkedeki toplumla devlet arasında ortak konsensüsle oluşan ve her kesimi bağlayıcılık özelliği taşıyan hukuki metinlerdir. Anayasaların; adil, milli, gerçekçi ve yeterli olması beklenir. Elbette bir ülkede hukukun ve huzurun hâkim olması için, sadece anayasaların doğru ve doyurucu olması yetmeyecektir, ilgili kanunların ve bunları uygulayanların da vicdani dürüstlüğe ulaşması gerekir. Yani sadece metrenin ve terazinin düzgün olması yetmez, onu kullanan elin de sahtekârlık yapmaması lazım gelir.

Hazırlanan yeni anayasa şu özellikleri taşımayacaksa, ondan hayırlı sonuçlar beklemek yersizdir:

1- Bu anayasa; temel insan haklarına, evrensel hukuk kurallarına ve çağdaş yaşam standartlarına uygun hazırlanmalıdır.

2- Ancak “Küreselleşme, dünya ile bütünleşme, demokratik ve laik çıtaları yükseltme” gibi jelatinli kılıfların arkasına sığınarak ülkemizi Emperyalist ve Siyonist Gizli Dünya Devleti’nin güdümüne sokacak, Milli hâkimiyet ve hürriyet düşüncesinden koparacak “tuzak kavramlardan” mutlaka sakınılmalıdır.

3- Yeni anayasa; her türlü peşin ön yargılardan ve ideolojik saplantılardan uzak, ilmi ve insani değerlere uygun yazılmalıdır.

4- Toplumun; farklı din ve düşünceden her kesimin özgürlük ve beklentilerini karşılamak, herkesin özgüvenini ve onurlu yaşam garantisini sağlayacak olmakla birlikte, milletimizin kahir ekseriyetini oluşturan insanlarımızın inancına, ihtiyacına ve ortak amacına uygun bir anayasa olması esastır; aksi halde Milli bünyeye uyum sağlayamadığından, eğreti bir elbise gibi kalacaktır.

5- Anayasa mutlaka “Milli” olmalıdır. Yani toplumun ananevi ve ailevi mirasına, dini ve ahlâki yapısına, tarihi ve tabii dokusuna ve Lider Ülke olma arzusuna olumlu yanıt verecek, yani doğal ve sosyal kanunlara münasip düşecek bir içerikte tasarlanmalıdır.

6- Ülkemiz ve Milletimiz üzerindeki sinsi emelleri öteden beri bilinen Haçlı zihniyetiyle şekillenen; “AB’ye uyum sürecine” ve Siyonist sömürü sermayesinin dünyayı ele geçirme projesi olan; “küreselleşme serüvenine” kolaylık sağlamak ve meşruiyet kazandırmak niyetiyle yapılacak bir anayasa, peşinen bir “ana-tasa” yani huzursuzluk kaynağı olacaktır.

7- Hazırlanacak yeni anayasa, hassas dengeleri ve Cumhuriyet değerlerini gözetip kollayacak bir duyarlılık ve tutarlılık taşımalıdır.

8- Anayasa metninde çok farklı ve aykırı biçimlerde yorumlanmaya müsait, güç ve iktidar çevrelerince kendilerine göre yozlaştırılmaya münasip bulunan kapalı ve karmaşık ifadelerden uzak durulmalı; açık ve anlaşılır bir dil kullanılmalıdır.

9- Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası tapusu konumundaki Lozan Anlaşması’nın kazanımlarını geri alacak, ertelenmiş Sevr’in dayatmalarını hortlatacak ve Lozan’ın gizli maddelerine resmiyet kazandıracak terim ve tavizlere yanaşmamalıdır.

Değişim Anayasası ve Genel Esasları

Adil ve çağdaş bir anayasanın en önemli özelliği: Temel hak ve hürriyetleri değil, özel görevleri ve genel sorumlulukları saymasıdır. Çünkü hak ve hürriyetler sınırsızdır ve doğaldır, yani doğuştan kazanılmıştır. Bu nedenle ayrıca ve kanunla sayılmaları anlamsızdır. Yasalar sadece vatandaşların görev taksimatını, yükümlülük ve sorumluluk şartlarını ortaya koymalı, çok açık ve net ifadeler kullanılmalıdır.

Milli Görüş ve Milli Çözüm istikametinde daha önce hazırlanan “Yeni Anayasa Tasarılarının Temel Esaslarıyla” ilgili öneri ve örnekleri; •Ciddi ve cesaretli, •İlmi ve asri, •İnsani ve İslami olmakla beraber; yanlış anlaşılmalara, haksız hücumlara ve kasıtlı çarpıtılmalara müsait ifadeler içermekte, hatta bazen yersiz ve gereksiz teklifler getirmektedir. Bunları tek tek ele alıp tenkit ve tahlil etmek çok zaman alacağından ve uzun yer kaplayacağından, biz sadece önemli gördüğümüz bazı düzeltme ve eklemelerle ve özet halinde bir düzenlemeyi okurlarımıza, ilgili kurum ve şahıslara aktarmakla yetineceğiz.

A- Türk Ulusu Tanımlanmalıdır.

Ulussuz devlet olmaz. Türkiye devleti Türk ulusunundur. Bu da tartışılamaz. Yapacağımız tek şey Türk ulusunun kimlerden oluştuğunu belirtmektir. Mustafa Kemal bunu dört ilkeye bağlamıştır:

a- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak.

b- Resmiyette ve genelde Türkçe konuşmak ve yazmak.

c- Ülkeyi düşman taarruz ve tasallutundan koruyucu ve devletimizi kurucu en önemli unsur olan halkımızın iman ve maneviyat esaslarına; farklı köken ve kültürleri aynı potada kaynaştırıp millet vasfını oluşturmakta en büyük rolü oynayan Müslümanlığa sahip çıkmak ve tabii bütün inançlara saygı duymak ve özgürlük sağlamak.

d- Türkiye Cumhuriyeti’ne mensubiyet olarak “Ben Türküm” diyerek; ülkesine, devletine ve milletine bağlı kalmak…

Biz bunların biraz değiştirilmesini ve şunların eklenmesini uygun buluyoruz:

a- Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, başka ülkenin vatandaşı olmamak.

b- Resmi dil olarak Türkçeyi bilmek ve konuşmak, genel eğitimi Türkçe yapmak, merkezi ve yerel bütün kurumlarda resmi yazışma, konuşma, soruşturma ve yargılamada Türkçeyi kullanmak kaydıyla; ama başka dilleri de bilip konuşma, yerel ve özel ortamlarda kullanma hakkına sahip bulunmak.

c- Normal vatandaşlara da azınlık haklarından yararlanma imkânı tanımak. (Azınlıklar özel statülü vatandaştır.)

d- Genel aidiyet ve mensubiyet olarak, “Türküm” demekten onur duymak. Ama bu durum özelde, örneğin “Ben Kürdüm” demeye engel sayılmamak. Çünkü ırkın değil, ulusun alt kimlikleri olabilir; olacaktır da.

B- Laiklik tanımlanmalı ve herkesin anlayacağı bir Türkçe ile yazılmalıdır.

Anayasamızın 24. maddesi laikliğin temel esaslarını ortaya koymaktadır. Ama “muğlâk-kapalı”dır ve istismara müsait durumdadır. Oysa Anayasa hükümlerinin, okuyan herkesin aynı şeyleri anlayacağı biçimde açık, net ve kesin bir dille ve Türkçe yazılması esastır. Bu nedenle “Laiklik”in 24. maddedeki temel esaslara uygun olarak yeniden ve Türkçe yazılması, farklı kesim ve görüşlerden uzmanların ortak bir konsensüsle ortaya koyacağı bir tanımın hazırlanması, artık zorunlu bir ihtiyaçtır.

a- Çünkü 24. Maddede; kamunun değil, devletin,

b- Düzenin değil, temel düzenin,

c- Dini fikriyatı değil, dini hissiyatı,

d- “İstismar edemez ve kötüye kullanamaz” denilmiştir. Burada; “veya” yerine “ve” kullanılarak, “istismarın, açıkça kötüye kullanmak” olduğu belirtilmiştir. Oysa bugün laiklik tamamen farklı yorumlanmaktadır. Ve her türlü istismar ve suiistimale açık bulunmaktadır. Hem din istismarcıları hem devrim simsarları, bu kapalı laiklik maddesini, kendilerine uydurmaya ve baskı unsuru olarak uygulamaya çalışmaktadır.

C- Hâkimlik sistemi yanında, “Hakemlik sistemi” de oluşturulmalıdır.

Yeterli hukuk tahsili yapmış, kendi sahasında uzmanlaşmış kimselere, devlet tarafından, bugünkü avukatlık ve hâkimlik karşılığı HAKEM’lik yetkisi verilecek ve maaşları bütçeden ödenecektir. Hakemlerden birini bir taraf, ötekini diğer taraf seçmelidir. Başhakemi ise hakemler kendileri seçmelidir. Geçiş sürecinde başhakemliği bugünkü atanmış hâkimlerden birisi üstlenmelidir. Hakemlerin kararları temyiz edilebilmelidir. Hakemler aleyhine dava açılabilmelidir. “Yüce Divan” milletvekillerinden oluşmuş hakemlerden meydana gelmelidir. O zaman tüm dokunulmazlıklar kaldırılabilir. Kasıtlı, yanlı ve hukuka aykırı karar veren hakemlerin yetkilerine son verilmeli, her türlü devlet görevlerinden ve şahitlikten menedilmelidir.

Ç- Şu maddeler Anayasa’da yer almalıdır:

1- Faizin her türlüsü kaldırılmıştır. Devlet faizsiz kredi kurumları oluşturacaktır. Geçiş sürecinde, faizli bankacılığa ruhsat verilecek, ancak banka ve faiz batıklarına resmi teminat sağlanmayacaktır ve faiz giderleri masrafa yazılmayacaktır.

2- Vergi sadece servet ve üretimden alınacak, isteyenden üretilen mal cinsinden de vergi toplanacak, ücretten vergi alınmayacaktır.

3- Her türlü sarhoş edici içki ve uyuşturucu, bunların alım satımı ve reklamı yasaklanmıştır.

4- Ahlâki ve ailevi hayatın yozlaşmasına ve her çeşit fuhşun yaygınlaşmasına sebep olacak hiçbir yola ve yayına fırsat tanınmayacaktır. AB istiyor diye Milli ve manevi değerlerimizin dejenere ve tahribine fırsat tanınmamalıdır.

5- Her türlü kumarın; loto, toto, piyango, kazı kazan, at yarışı gibi şans oyunlarının ve hele devlet eliyle ve garantisiyle oynanması son bulacaktır.

6- Ceza hukukunda caydırıcılık esas olacak, bu nedenle kısas (misliyle karşılık ve idam) uygulanacak, tutuklamalar dışında hapis yerine genellikle maddi külfet ve müeyyide ve ağır kamu hizmetlerinde mecburi görevlendirilme yapılacaktır.

D- “Ekseriyet sistemi yerine, ortak vekillik sistemi” getirilip uygulanmalıdır.

TBM Meclisi’nde farklı kesimler adına temsilciler oluşmalıdır. Temsilciler ilgili konuları ve sorunları tartışmalıdır. Anlaşamadıkları hususlarda ortak vekil atayıp, bu ortak vekil istişareden sonra karar almalıdır. Bu karar herkesi bağlamalıdır. Çünkü ortak vekillerin kararıdır. Ortak vekiller sıralama usulü ile atanmalıdır.

E- Merkez Bankası’nın parayı nasıl çıkaracağı kanunla saptanmalıdır.

TCMB hem dış bağlantılardan hem de siyasi baskılardan arındırılmalıdır. Karşılıksız para asla çıkmamalıdır. Para, sadece arz edilen emeğe avans olarak aktarılmalı ve krediler stok edilen mala tanınmalıdır. Yapılara, binalara kredilendirilme imkânı sağlanmalıdır. Altınla değiştirilebilen bir para çıkarılmalıdır. Devlet taşınmazlar alıp satarak, para arzını dengeleyebilir olmalıdır. Devlet faiz vermemeli ve almamalıdır, özel bankaların faizli hesaplarına garanti sağlanmamalıdır.

F- Tek karar merciinin bürokrasi olduğu yerlerde, barolara, odalara ve sendikalara; sermaye odaklarına değil, vatandaşa hizmet vereni seçtirme ve hizmetliye ona göre maaş verme sistemi uygun bulunmaktadır.

Odalar Birliği, Tabipler Odası, Avukatlar Barosu’nun yöneticileri şeffaf ve demokratik seçimlerle belirlenmeli ve çoklu sistem getirilmelidir. Antidemokratik kuruluşlar artık tarih olmalıdır.

G- Seçim barajı %5’e indirilmeli ve partilere oylarını birbirine kullandırabilme fırsatı tanınmalıdır.

Denge, nispi sistemde aranmalıdır. Partilere, aldıkları oylar nispetinde Bakanlık verilmeli ve hiçbir vatandaşın oyu boşa çıkarılmamalıdır.

H- Türkiye, dengeli olarak 100’e yakın İL’e bölünmeli ve yeniden yapılandırılmalıdır.

Bir ilin nüfusu bir milyondan fazla olmamalıdır. Bölge merkezlerine Valiler, merkezden atanmalıdır. Diğer illerin Valilerini halk seçmeli ve çift başlılık ortadan kaldırılmalıdır. Meclisleri de bağımsız çalışmalıdır. Cumhuriyet kanunları bütün ülkede geçerli olmalıdır. Ancak, tarihi ve turistik sebepler ve yöresel gerekliliklerle ve tabii anayasal sistemin temel esaslarına aykırı düşmemek, milli birlik ve dirliğe zarar vermemek şartıyla, İl Meclislerine Özel Kurallar getirme hakkı tanınmalıdır.

İ- Her türlü eğitim ve öğretim serbest olmalı, ancak bütün imtihanlar devletçe yapılıp resmi ve geçerli diplomayı devlet vermiş olmalıdır.

Halkın ne öğreneceğine değil, istediği şeyleri bilip bilmediğine bakılmalıdır. Devlet halka; “sen bunu öğren” diyebilir, ama hiç kimseye “şunu öğrenmeyeceksin” diyemez.

J- Farklı din ve mezheplere bağlı bütün meşrep ve cemaatlere resmiyet kazandırılıp, mesuliyet yüklenmeli, partiler ve mesleki kuruluşlar gibi onları da yönetime katmalıdır.

Evet, bir yönetim ya “demokrasi” ya da “dikta rejimi” olacaktır. İkisinin arası sadece karmaşadır. Devleti ayakta tutmak, toplumda adalet, huzur ve refahı sağlamak istiyorsak; kuvvetler ayrımına dayalı, Meclis etkinliğine ve denetimine saygılı bir Başkanlık Sistemi uyarlanmalı ve demokrasiyi tam olarak uygulamalıdır.

K- Mason Locaları ve yan kuruluşları ve bazı tarikat ve cemaat yapılanmaları gibi, dış bağlantılı ve hıyanet maksatlı tüm dernek ve oluşumlar kapatılmalı; bunların, sivil ve asker bürokratları ve siyasi kadroları etki altına alarak devleti ve milleti yönetmesine fırsat tanınmamalıdır. Böylesi karanlık odaklarla ilişkilerini sürdürenlerin ehliyetleri geri alınmalı, resmi veya devlet hizmetlerinden atılmalıdır.

 

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi