28 ŞUBAT BOP’UN İLK KADEMESİDİR
‘‘1990’lı yıllarda Refah olgusunun yükselişinden çekinen batı medeniyeti,
operasyona Refah Partisi üzerinden başladı. Çünkü Milli Görüş’ü etkisiz
kılmadan, 30 yıldan beri hazırlanan BOP’un gerçekleşmesi mümkün değildi.
Saadet Partisi İstanbul İl Hanım Kolları Gençlik Komisyonu’nun
düzenlediği ‘‘28 Şubat Çerçevesinde Türkiye’de Global Güçlerden Bağımsız Siyaset
Yapma Fikri” konulu panele, Saadet Partisi GİK üyesi ve İstanbul eski
Milletvekili Bahri Zengin, İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Jeopolitik
Dergisi Editörü Doç. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu ve Gazeteci-Yazar Nasuhi Güngör
katılmıştı.
Bahri Zengin, Ortadoğu’da ve dünyada süper güçlerin kukla yönetimler
kullandığını ve eskiden telefonla yönettikleri ülkeleri şimdi silahla bile
kontrol edemediklerini söyledi. Bugün Ortadoğu’da İslam’ın aktör olduğunu
söyleyerek bunun karşısında batının köhne düzeninin tutunamayacağını
belirtmişti.
Refah-yol yıkıldı, BOP süreci başladı
Şerif Mardin’in bir konferansındaki sözlerini hatırlatarak, ‘‘Türkiye’de
iki temel akım vardır. Batıcı akım ve İslamcı akım. Bu iki akım 250 yıldır
birbirleriyle boğuşa boğuşa geldiler. 1930’lu yıllarda İslamcı hareket yok
edildi zannedildi. Ama 70’li yıllarda bunun yok edilemediği anlaşıldı. Bunu önlemek
için 1980 darbesi yapıldı. Ve bütün engellemelere rağmen bir Refah Partisi
olgusu yaşanmıştır. Batının da korkusu bu. Huntington’un ‘‘Medeniyetler
Çatışması’, Fukuyama’nın ‘‘Tarihin Sonu’ tezlerinin hepsinde bu yatıyor. Artık
diğer medeniyetler karşısında kendi toplumlarına moral vermeye çalışıyorlar.
‘‘Bizim medeniyetimiz tarihin sonu, bizden başka bir medeniyet olmayacak” diye
kendi toplumlarını şartlandırma gayretindeler. Kendilerini başka medeniyetlere
ve değerlere kapalı tutmak istiyorlar. Açıkça meydan okuyamıyor. Çünkü bu
insanlar, doğu medeniyetleri, aslına dönerse batı medeniyetinin hiçbir anlamı
kalmayacak. Bunu bildikleri için takviye yapmaya çalışıyorlar. Bu, batı
medeniyetinin çöküşünün göstergesidir. Bu maksatla BOP gibi projeler
hazırladılar. Yıllardan beri zaten hazırlıyorlar. 1990’lı yıllarda Refah
olgusunun yükselişinden çekinen batı medeniyeti, operasyona Refah Partisi
üzerinden başladı. Çünkü bu partiden başlamadan, bu operasyonu yapmadan 30
yıldan beri hazırlanan BOP’un gerçekleşmesi mümkün değildi.
28 Şubat süreci TSK’yı hedef aldı
Medyanın ve uluslararası sermeyenin istediği gibi, 28 Şubat’ı sadece
TSK’nın organize ettiği bir şey olarak tanımlamanın ciddi bir tuzak olduğunu
söyleyen Nasuhi Güngör, ‘‘Aradan 9 yıl geçtikten sonra bu sürecin bizzat Türk
Silahlı Kuvvetleri’ni hedef aldığını görüyoruz. Küre operasyonuna bakın, birkaç
gün önce TSK’da yaşanan bazı ahlaki olaylarla ilgili haberlere bakın. 28
Şubat’ta Türkiye’deki insanların bağımsız iradeleriyle seçtikleri hükümete
yönelen saldırıların, bugün çok dikkat çekici bir şekilde özellikle TSK’yı
hedef aldığını görüyoruz” demişti.
Sebebi D-8 Projesi ve Havuz Sistemi
28 Şubat sürecinde Millî Görüş Hareketi üzerinden dünyada yükselen İslami
hareketlenmenin engellenmek istendiğini belirten Güngör, bunun dünyada İslam’ın
yükselişinden duyulan kaygıdan ileri geldiğini, 28 Şubat’ta TSK’nın sürecin
motoru olmadığını akıldan çıkarmadan düşünmek gerektiğini ve asıl rahatsızlığın
uluslararası sistemin iflas etmesi olduğunu hatırlatarak Refah Yol Hükümeti’nin
ve Erbakan’ın öncülük ettiği D-8 projesini dile getirdi. ‘‘D-8 projesi hayata
geçirilebilseydi ne Afganistan ne de Irak’a saldırmaya cesaret edemeyeceklerdi.
Refahyol’un ekonomide uyguladığı havuz sistemi devam etseydi, Türkiye bugün
uğradığı ekonomik işgale kesinlikle düşmeyecekti. Millî Görüş hareketini hedef
almalarının aslı sebepleri bunlar” diyen Güngör, son 9 yılda görüldüğü gibi 28
Şubat’ın Türk insanını mağdur ettiğini söylemişti.
Anlamakta zorlanmamalıyız
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Jeopolitik Dergisi Editörü Doç.
Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu ise, global güçler ve onlara rağmen bağımsız siyaset
yapmaya vurgu yaparak başladığı konuşmasında ‘‘Bazen karanlık gibi gelen,
aktörlerinin kimler olduğu, gerideki gücün ne olduğunu anlamakta zorlandığımız
olaylar için şöyle bir kestirme yolu önemli buluyorum. O olaylardan kim ya da
kimler yararlanmıştır? Bu olaylar kimin işine yaramıştır? Böyle bakıldığı zaman
birçok olayın netleştiğini görmek mümkündür. Bugün gelinen noktada Türkiye
bağımlılıktan kurulamıyorsa, iç ve dış sömürücülerin ahtapot kollarının sardığı
bir ülke görüntüsünden kurtulamıyorsa bunu kimin, hangi güçlerin, hangi
karanlık olayları gerçekleştirdiğini anlamakta zorlanmamamız gerektiğine
dikkat çekmişti.
Türkiye İran’la savaştırılmak isteniyor
Irak’ta Sünni-Şii çatışması çıkarıldığını ve bunun büyük bir provokasyon
olduğunun altını çizen Yaşar Hacısalihoğlu, Türkiye ile İran’ın mezhep savaşı
ekseninde vuruşturulmak istendiğini söyleyerek, ‘‘Bugün Türkiye ve İran’ın
birbirine karşı tehdit unsuru olduğu öne çıkarılarak Irak’ta oynanan oyun şimdi
de İran üzerinden oynanarak yine Türkiye mızrak ucu yapılmak isteniyor” demişti.
Erbakan Hoca 28 Şubat Kararlarını asla
imzalamamıştır. Sadece MGK’nın Tavsiye Kararlarını bir üst yazıyla ilgili
makamlara yollamıştır.
1- Milli Güvenlik Kurulu, 29 Şubat 1997 günü Sayın Cumhurbaşkanı
Başkanlığında: Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Kuvvet Komutanları, Jandarma
Genel Komutanı ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri’nin iştirakleri ile
aylık olağan toplantısını yapmıştır.
2- Kurul’un bu toplantısında, esasları ve nitelikleri Anayasa’da belirlenmiş
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik, sosyal hukuk devletimiz ve
cumhuriyet rejimimizi yıkmak, onun yerine bir siyasal dini düzen kurmak
amacıyla yürütülen yıkıcı faaliyetler ve yapılan beyanlar ile bunların
oluşturduğu tehdit ve tehler gözden geçirilerek değerlendirilmiştir.
3- Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda;
a- Ülkemizde şeriat hukukuna dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kurmayı hedefleyen
grupların Anayasa’nın tanımladığı demokratik, lâik ve sosyal hukuk devletimize
karşı çok yönlü bir tehdit oluşturduğu,
b- Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı aşırı dinci grupların lâik ve anti lâik
ayrımı ile demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye
yeltendikleri,
c- Türkiye’de laikliğin sadece rejimin değil, aynı zamanda demokrasinin ve
toplum huzurunun da teminatı ve bir yaşam tarzı olduğu,
d- Devletin yapısal özünü oluşturan sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri
anlayışından vazgeçilemeyeceği, yasalar göz ardı edilerek yapılan çağ dışı
uygulamaların takipsiz kalmasının hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayacağı
hususlarında görüş birliğine varılmıştır.
4- Bu görüş ve değerlendirmeler sonucunda;
a- Türkiye`de Şeriat hukukuna dayalı bir İslâm Cumhuriyeti kurmayı amaçlayan
aşırı dinci grupların, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti olan
Cumhuriyetimize karşı oluşturdukları çok yönlü tehdidin önlenmesi amacıyla;
gerekli tedbirlerin kısa, orta ve uzun vade içerisinde alınmasının Bakanlar
Kurulu’na bildirilmesine,
b- 2945 Sayın MGK ve MGK Genel Sekreterliği Kanununun 9’ncu maddesine uygun
olarak, MGK Genel Sekreterliği tarafından; Ek’te belirtilen tedbirlere ilişkin
Bakanlar Kurulu Kararları ile Bakanlar Kurulu Kararı haline getirilmeyen
uygulamaların, sonuçları hakkında belli süreler içerisinde Başbakan, Cumhurbaşkanı
vs MGK’na bilgi verilmesi kararlaştırılmıştır.
Prof Dr. Necmettin ERBAKAN | İsmail Hakkı KARADAYI | ||
Başbakan | Orgeneral Genel Kurmay Başkanı |
||
Prof. Dr. Tansu ÇİLLER |
Turhan TAYAN | Dr. Meral AKŞENER |
|
Dış İşleri Bakanı Ve Başbakan Yardımcısı |
Milli Savunma Bakanı |
İç İşleri Bakanı |
|
Hikmet KÖKSAL |
Güven ERKAYA | Ahmet ÇÖREKÇİ |
Teoman KOMAN |
Orgeneral Kara Kuvvetleri Komutanı |
Oramiral Deniz Kuvvetleri Komutanı | Orgeneral Hava Kuvvetleri Komutanı |
Orgeneral Jandarma Genel Komutanı |
Ancak dönemin MGK Genel Sekreteri Hava Org. İlhan Kılıç kendi imzasıyla,
o malum ve meşhur 18 maddeyi içeren raporu bir üst yazı ile Başbakanlığa arz
etmiş ve bu melun ve marazlı çevrelerce ‘‘Erbakan 28 Şubat kararlarını imzaladı”
şeklinde verilmiş ve Hoca’yı tabanında, teşkilatında ve toplum nazarında suçlu
ve sorumlu göstermeye gayret edilmiştir. İşte İlhan Kılıç’ın tek imzalı
yazısının metni:
T.C.
MİLLÎ
GUVENLÎK KURULU
GENEL
SEKRETERLİĞİ
ANKARA
KH.SEK.:0511-4-97/
6
MART 1997
KONU:
MGK’nın 28 ŞUBAT 1997 Tarih ve 40S Sayılı Kararı.
BAŞBAKANLIĞA
İLGİ: 9 Kasım 1983 Tarih ve 2945 Sayılı Milli Güvenlik Kurulu ve MGK
Genel sekreterliği Kanunu.
- Milli Güvenlik Kurulu`nun 28 Şubat – 1997 tarihli, Rejim Aleyhtarı
İrticai Faaliyetlere Karşı Alınacak Tedbirlere ilişkin 406 Sayılı karara EK-A
olarak sunulmuştur. - İlgi Kanunun 8ncı Maddesine göre gereğinin yapılmasını tensip ve
emirlerine arz ederim.
EKLER
EK-A (106 Sayılı MGK Kararı.) ( 2 Takım.)
DAĞITIM :
GEREĞİ :
Başbakanlığa
İlhan KILIÇ
Hava Orgeneral
Genel Sekreter
BİLGİ
Genelkurmay Başkanlığına
Cumhurbaşkanlığı Genel sekreterliğine
MİLLİ GÜVENLİK KURULU’NUN 20 ŞUBAT 1997 TARİH
VE 406 SAYILI KARARINA
EK-A (REJİM ALEYHTARI: İRTİCAİ FAALİYETLERE
KARŞI ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER)
1- Anayasamızda
Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4. maddesi
ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir titizlikle korumalı bunun
korunması için mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı. Mevcut
yasalar korunmalı uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler
yapılmalıdır.
2- Tarikatlarla
bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar devletin yetkili organlarınca denetim
altına alınarak Tevhidi Tedrisat Kanunu gereği Milli Eğitim Bakanlığına devri
sağlanmalıdır.
3- Genç
nesillerin körpe dimağlarının öncelikle Cumhuriyet, Atatürk, Vatan ve Millet
sevgisi Türk Milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı
doğrultusunda bilinçlendirilmesi vs çeşitli mihrakların etkisinden korunması
bakımından:
- 8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı,
- Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam
edebileceği kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde
faaliyet göstermeleri için gerekli idari vs yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
4- Cumhuriyet
rejimine, Atatürk ilke ve inkılâplarına sadık aydın din adamları yetiştirmekle
yükümlü. Milli Eğitim Kuruluşlarımız, Tevhidi Tedrisat kanununun özüne uygun
ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.
5- Yurdun
çeşitli yörelerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla
gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı bu tesislere ihtiyaç
varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığınca incelenerek mahallî yönetimler ve
ilgili makamlar arasında koordineli edilerek gerçekleştirilmelidir.
6- Mevcudiyetleri
677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm
unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal
hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir.
7- İrtica
faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askeri Şura kararları ile Türk “Silahlı
Kuvvetleri (TSK)`nden ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek
TSK’ni dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı
kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.
8- İrticai
faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasa dışı örgütlerle irtibatları
nedeniyle TSK`nden ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkân verilmelidir.
9- Türk Silahlı
Kuvvetleri aşırı dinci kesimden sızmalarını önlemek için mevcut mevzuat
çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları özellikle
üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı
kuruluşlarında da uygulanmalıdır.
10- Ülkemiz: çağ
dışı bir rejimden ve din istismarının sebep olabileceği muhtemel bir çatışmadan
korumak için. İran İslam Cumhuriyeti’nin ülkemizdeki rejim aleyhtarı faaliyet
tutum ve davranışlarına mani olunmalı, bu maksatla İran`a karşı komşuluk
münasebetlerimizi ve ekonomik ilişkilerimizi bozmayacak fakat yıkıcı ve zararlı
faaliyetlerini öneyecek bir tedbirler paketi hazırlanmalı ve yürürlüğe
konulmalıdır.
11- Aşırı dinci
kesimin TÜRKİYE’DE mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda
kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara
ayrılmasına yol açacak çok tehli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka
önlenmelidir.
12- T.C. Ana
yasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasasına ve bilhassa Belediyeler
yasasına aykırı olarak sergilenen olayların sorumlulukları hakkında gerekli
yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların ve
bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede önlemler alınmalıdır.
13- Kıyafetle
ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye’yi çağdışı bir görünüme
yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi
kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında
titizlikle uygulanmalıdır.
14- Çeşitli
nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri polis
ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli bu konuda kısıtlamalar
getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir.
15- Kurban
derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtarı
örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı kanunla, verilmiş
yetki dışında, kurban derisi toplattırılmamalıdır.
16- Özel üniforma
giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler
ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasa dışı uygulamaların ulaşabileceği
vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile örgütlenmemiş bütün özel korumalar
kaldırılmalıdır.
17- Ülke
sorunlarının çözümünü “Millet Kavramı Yerine Ümmet Kavramı” bazında
ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne aynı bazda
yaklaşarak onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan
önlenmelidir.
18- Büyük
Kurtarıcı Atatürk`e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk ” aleyhine
işlenen suçlar hakkındaki 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat
verilmemelidir.
28 Şubat 1997 tarih ve 406 Sayılı MGK Kararının Eki’dir
(2 Sayfa ve 18 Maddeyi ihtiva etmektedir)
İlhan
KILIÇ
Hava
Orgeneral
Genel
Sekreter