SUNUŞ
İNSANLIK
TARİHİ VE BUGÜNKÜ DÜNYANIN ANATOMİSİ
B- HAK VE BATIL MÜCADELESİ
I.
HAK
Hak Ne Demektir? Batıl Ne Demektir?
Bu Kainat Niçin Yaratıldı?
İnsan Niçin Yaratıldı?
İnsan Bu Dünyada Neden İmtihan Ediliyor?
İnsan Dünyada Nasıl İmtihan Oluyor?
İnsanların iyiliği ve Saadeti Nasıl Gerçekleşir?
"İslam" Nedir? "Kur'an" Nedir?
Müslüman Olmak Demek Ne Demektir?
II.BATIL
Nefsine Esir Olup Şeytan'a Tabi Olarak
Bütün İnsanlığı Hükümleri Altına Alıp Onları
Sömürmek ve Köle Olarak Kullanmak için Çalışanlar
Kimdir Bunlar ve Nasıl Çalışıyorlar?
Tevrat Nasıl Tahrif Edildi?
Değiştirilmiş Tevrat'taki Çelişkiler
Değiştirilmiş Tevrat'ta Siyonizm ve Üstün Irk İnancı
Değiştirilmiş Tevrat'ta Allah İnancı
Değiştirilmiş Tevrat'ta Gayri Ahlâki Görüşler
Tevrat'taki Tahrifler Nasıl Yapılmıştır?
Hahamlar
Kabbala
Talmud
Siyonistlerin İdealleri
Kutsal (Vadedilmiş) Topraklar ve Dünya Krallığı
Kin ve Nefret
Vahşet
Yakma
Kan İçme
Mikrop Harbi
Sonuç
3000 Yıllık Gelişme
III.
GDD (GİZLİ DÜNYA DEVLETİ)
GDD Dünyayı Nasıl Kontrol Ediyor
Dolar Üzerindeki Pramitin Her Bir Basamağı Ne ifade Ediyor?
Üçgen içindeki Göz
RT
Sanhedrin
B'nai Birith
Bilderberg Grup
Önemli Alt Kuruluşlar
AB: Avrupa Birliği
NATO
CFR (Dış ilişkiler Konseyi)
CFR II. Dünya Savaşında Perde Arkasındaydı
Siyonizmin Kontrolündeki Gizli Servis: CIA
Business Round Table L
AIPAC (Amerikan-İsrail Halkla ilişkiler Komitesi)
Trilateral
Trilateral Amerikan Başkanlarını Masonik idealler Doğrultusunda Seçmiştir
Amerikan Dış Politikasını da Trilateral Yönlendirir
Sonuç
ABD Cumhurbaşkanlarını GDD Seçmektedir
GDD DÜNYAYI NASIL YÖNETİYOR?
Dolar Milyarderlerinin Efsanevî Zenginlikleri
Rockefeller Efsanevi Servet Sahibidir ve Bütün Dünya
Ekonomisini Kontrol Etmektedir
Gizli Dünya Devleti
Ülkelerin Merkez Bankaları ile Dünyayı Kontrol Ediyor ve Sömürüyor
GDD'nin ABD Merkez Bankasını Kurmak için Yaptığı Mücadele
Yeşil Kağıt=Dolar
Ekonomik Krizler ve Borsa Dalgalanması
Uluslararası Bankalar
Uluslararası Sanayi Kuruluşları, Petrol Şirketleri,
Ticaret Şirketleri
Harp Sanayi
Diğer Uluslararası Mekanizmalar
Merkez Bankaları Vasıtasıyla Devlet Hazinesine Alınan
Borçların Faizleri
Dolar=Yeşil Kağıt, Tahviller=San Kağıt,
Rezevler=Beyaz Kağıt
Ekonomik Krizler ve Borsa Dalgalanmaları
Uluslararası Bankalar
Uluslararası Dev Sanayi Kuruluşları, Petrol ve
Ticaret Şirketleri
Harp Sanayi
Diğer Uluslararası Mekanizmalar
GİZLİ DÜNYA DEVLETİNİN GENEL ŞEMASI
ŞER
MAKSADI İÇİN DÜZEN KURANLAR
İNSANLIK
TARİHİ VE BUGÜNKÜ DÜNYA HAK VE BATIL MÜCADELESİ
BUGÜNKÜ
DÜNYANIN ANATOMİSİ
2.Cihan
harbinden sonra BM, Dünya Bankası, IMF kuruldu. Kuvvet zoruyla Filistin'e bir
"İsrail" yerleştirildi. Sözde insanlık huzur, barış ve saadete
kavuşacaktı.
Halbuki ne oldu?
1989'da komünizmin iflası ve Sovyetlerin dağılmasına kadar soğuk harp devam
etti.
Dünya'da Ekonomik bakımdan; fakir ülkeler daha fakir, zengin ülkeler daha
zengin oldu. Gerek ülkeler arasında, gerekse ülkelerin içinde gelir dağılımları
gittikçe bozuldu. Açların, işsizlerin sayısı gittikçe arttı. Milyonlarca insan
enflasyon ve pahalılıktan dolayı her geçen gün artan geçim sıkıntısı ile
ızdırap çekti.
Siyasi bakımdan Filistin, Keşmir, Kore, Vietnam başta olmak üzere sürekli
harpler ve silahlı çatışmalar devam etti.
İnsanlığın üzerine bir kabus gibi çöken bu devir esnasında Batılılar hep:
"Biz insanlığa saadet getireceğiz ama ne yazık ki bir komünizm var,
Sovyetler var, soğuk harp var, bundan dolayı hizmetimizi yapamıyoruz"
dediler, dediler, durdular. Nihayet 1989'da komünizm iflas etti ve Sovyetler
dağıldı. O günden bu güne kadar altı yıl geçti.
Bu son dönemde bir yandan ekonomik alanda geri kalmış ülkelerin dış borçları ve
bunun için ödedikleri faizler korkunç seviyelere ulaştı. Diğer yandan başta
Müslüman körfez ülkeleri olmak üzere harpler dolayısıyla bir çok ülkenin
ekonomileri büsbütün bozuldu.
Siyasi alanda ise, yeryüzüne barış geleceğine tam tersine sıcak çatışmalar
gittikçe arttı ve yeryüzünün her yanına yayıldı.
İran-Irak savaşı çıkartıldı, Körfez savaşı körüklendi, Somali'de yerli halkı
ezmek için Somali işgal edildi. Bosna, Çeçenistan ve Azerbaycan'da tarihin
görmediği katliamlar yapıldı ve birçok Müslüman ülkeye haksız ambargolar
konuldu. Adım adım bütün Dünya sömürüldü ve köle haline getirildi, îtaat etmeye
mecbur hâle getirildi. Böylece "Yeni Dünya Düzeni" adı altındaki tek
kutuplu bir tahakküm ve sömürü düzeni gerçekleştirilmeye çalışıldı.
işte olaylar bütün açıklığıyla gözler önünde cereyan ediyor. Ve insanlığa bir
türlü barış, huzur, saadet gelmiyor.!!!
NİÇİN
?
Bunun gerçek sebebini anlayabilmek için, yeryüzünde olayların tesadüfen cereyan
etmediğini idrak etmek gerekir. Yeryüzünde yaşayan bütün insanlık üzerinde
kendi hakimiyetini kurmak, bütün insanları köle yapmak ve kendine tâbi kılmak
ve sömürmek isteyen bir gücün varlığını görmek gerekir. Bu gücün gayelerini,
metotlarını, nasıl çalıştığını, bütün Dünyayı nasıl avucunun içine almak
istediğini ve bunun için asırlardan beri gelişerek bugün artık nasıl organize
bir güç haline geldiğini bilmek gerekir. Bu gücün asırlardan beri olayları
kendi gayeleri doğrultusunda plânlayan ve bu plânlan uygulayan bir güç olduğunu
idrak etmek gerekir.
Bunları görebilmek için de "Bugünkü Dünya'nın Anatomisi"ni tanımak
gerekir. Bundan kasıt şudur:
Malum olduğu üzere, insanların hastalıklarını teşhis ve tedavi edebilmek için
doktor olmak gerekir. Doktor olabilmek için de öğrenilmesi gereken ilimlerin
başında ANATOMİ yani insanın vücut yapısı ilmi gelmektedir.
İnsan vücudu dışardan bakıldığı zaman bir deri ile kaplanmıştır. Ancak, bu
deriyi kaldırıp altına baktığımız zaman, kemik, adale, damar, sinir sistemi
başta olmak üzere vücudun içinde bir çok organların çeşitli sistemlerin,
çeşitli fonksiyonların cereyan ettiğini görürüz. Alttaki bu yapıyı bilmeden ne
teşhis, ne de tedavi olur.
Tıpkı bunun gibi, bugünkü dünya olaylarının doğru bir teşhisini ve buna
dayanarak da doğru bir tedavisini yapabilmek için, aynı şekilde "Bugünkü
Dünya'nın Anatomisi" ni bilmekte çok büyük hatta kaçınılmaz bir zorunluluk
vardır.
Bugün yeryüzünde herhangi bir kimsenin bir yerden bir yere gidebilmek için
alacağı uçak bileti IATA'nın kontrolündedir. Ve bilet ücretinin takriben %
9'unu IATA'ya vermesi gerekmektedir. Yoksa bir yerden bir yere gidilemez.
Uçağın herhangi bir havaalanına inmesi dahi mümkün olamaz. IATA ise her ne
kadar zahiren uluslararası bir kuruluş gibi görünse de, genellikle bütün
uluslararası kuruluşlarda olduğu gibi, dünyayı kontrol eden GDD (Gizli Dünya
Devleti)'nin kontrolündedir ve bu (IATA payı) sonunda GDD' ye gider.
Ve yine bugün bir kimse dünyanın bir yerinden diğer bir yerine bir para
göndermek isterse bu paranın oraya gidebilmesi için önce ABD'de Amerikan Expres
Bank veya Chase Manhatten Bank veya herhangi bir benzer banka üzerinden gitmesi
mecburiyeti vardır. Bu bankalar ise GDD'nin bankalarıdır. Her gönderilen
paranın % l - 5'i arasında komisyon alınır. Bu komisyon da sonuda GDD'ye gider.
Böylece GDD'ye böyle bir pay ödenmeden bugün dünyanın bir yerinden diğer bir
yerine para göndermek bile mümkün değildir.
Bir geminin denizlerde sefere çıkabilmesi için, önce seyrüsefere salih olduğunu
belgeleyebilmesi lazımdır. Bunun içinde LYOD'dan belge almak mecburiyetindedir.
Halbuki LYOD'da GDD'nin kontrolü altındaki bir kuruluştur.
Devletler borç para almak istedikleri zaman Dünya Bankası ve IMF'ye başvurmak
mecburiyetinde kalmaktadırlar. Bunlar ise GDD'nin elindeki büyük paraların
devlet garantisi altında faizle geliştirilmesi için GDD tarafından kurulmuş,
dünya ekonomisini kontrol eden kuruluşlardır.
Dünyadaki bütün büyük krediler ve müesseseler ve ülkelerin kredi alabilme
kabiliyetlerini test eden not veren kuruluşlar da GDD'nin kontrolü altındadır.
Bu olayları böyle bir bir hatta saatlerce saymak mümkündür. Spordan tiyatroya,
sanattan üniversitelere, sanayiden ticarete,hukuktan istihbarat teşkilatlarına
kadar pek çok şey, GDD'nin kontrolü altındadır.
İşte dünya olaylarını kavrayabilmek için önce "Bugünkü Dünya
Anatomisi" ni bilmek, bunun için her şeyin önünde gelmektedir.
Bununla birlikte ayrıca dünya bugünkü hale başlangıçtan beri asırlar boyunca
hangi değişikliklerle nasıl geldi, neden geldi, bütün bunların çok açık bir
şekilde bilinmesinde zaruret vardır.
Bunun için meseleye temelinden bir bakış yapmak her şeyden daha mühimdir.
HAK
NE DEMEKTİR? BATIL NE DEMEKTİR?
Bir insanın yağmur yağarken yağmur şemsiyesini alıp da dışarı çıkması doğru bir
harekettir. Ama yağmur yağmadığı halde yağmur şemsiyesini açarak dışarı çıkması
ise yanlış bir harekettir. Dolayısıyla, Türkçe’mizde kullanılan Doğru ve Yanlış
kelimeleri şarta bağlı olarak isabetli olan şey veya olmayan şey manasındadır.
Halbuki iki kere iki dört eder. Yağmur yağsa da dört eder, güneş açsa da dört
eder, bir hafta önce de dört eder, bin yıl önce de dört eder. İşte şarta bağlı
olmaksızın mutlak olarak her şart altında doğru olan şeye HAK denir. Bunun
tersine olarak bir insan iki kere iki üç dese yağmur yağsa da yanlıştır, güneş
açsa da yanlıştır, bir hafta önce de yanlıştır, bin sene önce de yanlıştır. Her
şart altında yanlış olan şeye ise BATIL denir. Şimdi bu temel esaslar altında
her şart altında doğru olan gerçeklere büyük bir dikkatle bakalım:
BU KAİNAT NİÇİN YARATILDI?
Başımızı gök yüzüne çevirip baktığımız zaman ne görüyoruz? Sonsuz bir kainat,
sonsuz bir güzellik, sonsuz bir nizam, o kadar büyük bir kainat ki, içersinde
bir yıldızın ışığı diğer bir yıldıza 100 milyon senede bile gidemiyor. Işığın
bir saniyede 300 bin km. yol kat ettiğini düşünecek olursak bu ne büyük
azamettir Ya Rabbi! Cenab-ı Hak insanlara bir esere bakarak bu eserin sahibi
hakkında fikir edinme kabiliyeti vermiştir. Bir resime baktığımız zaman bu
resimi yapan kimsenin çocuk mu?, Olgun bir insan mı?, Sinirli mi?, Huzurlu mu?
Olduğunu anlamak mümkündür. İşte bunun gibi bu kainata baktığımız zaman en ufak
bir yerinde bir aksaklık bulunmayan, bir uyumsuzluk olmayan, şurada da
müteahhidin parası yetişmemiş burayı da idare edivermiş sen de oraya bakmayıver
kardeşim, denmesine ihtiyaç duyulacak en ufak bir kusur bulunmayan bu kainatın
yaratıcısı da elbette her türlü kusurdan münezzeh sonsuz Kemal sahibi olan
Rabbimiz'dir.
Dolayısıyla etrafımıza bakındığımız zaman yaratıcımız olan Rabbimizin Kemal
sıfatıyla muttasıf olduğunu idrak etmememiz mümkün değildir. Rabbimiz her türlü
eksikten, noksandan münezzehtir. Sonsun Kemal sahibidir.
Bir hadisi kutside Cenab-ı Hak bildirmiştir ki:
"Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi murad ettim. Beni bilsinler diye
mahlûkatı yarattım." (Keşfu'l-Hafa, C.2-5-132, H.No: 2016)
Bir yerde çok kıymetli bir hazine olsa, ama onu kimse bilmese; diğer yerde ise
bir hazine olsa kendisini bilecek bir kainatı yaratsa ve bilinse elbette ikinci
hâl birinciye nazaran daha büyük bir "KEMÂL" ifade eder.
Rabbimiz ise sonsuz kemâl sahibidir. Hadis-i Kutside de bildirildiği gibi; işte
bu yüzden bu kainat yaratılmıştır. Eğer bu kainat yaratılmasaydı Rabbimizin
Kemal sıfatında noksanlık olurdu.
Yaratılan bu kainatta cemadat var; canlı nebatlar, hayvanlar ve insanlar var.
İnsan yaratılanın en mükemmeli, en şereflisidir (Eşref-i Mahlûkat) tır.
İNSAN NİÇİN YARATILDI?
İnsanın bütün diğer yaratılanlardan, nebatlardan ve hayvanlardan üstün
olmasının temelinde Cenab-ı Hakkın ona verdiği dört önemli meziyet
bulunmaktadır.
Bunlar, insana verilen;
1. Doğru ile Yanlışı (Bu meziyetten İlimler doğmuştur)
2. Güzel ile Çirkini-İyi ile Kötüyü (Bu meziyetten Dinler doğmuştur.)
3. Faydalı ile Zararlıyı (Bu meziyetten Ekonomi doğmuştur.)
4. Adalet ile Zulmü (Bu meziyetten Siyaset ve Hukuk Doğmuştur.)
ayırabilme meziyetleridir
Diğer mahlukatta bu kıymetli meziyetler yoktur.
Bunun için bir insan bu meziyetleri ne derece süratle ve isabetle
kullanabilirse o insana o derecede akıllı diyoruz.
Bir insan bu 4 temel meziyete ve akıla sahip olunca o insanda iman olur. İnsanı
yücelten işte bunlardır: Akıl, iman ve 4 temel meziyet.
Eğer İnsan gibi mükemmel bir mahluk yaratılmasaydı bu Rabbimizin sonsuz Kemal
sıfatına uygun düşmezdi. Çünkü bir çok güzellikler yaratılmış ama bunu gören,
sezen yok. Bu bir eksiklik olurdu. Ondan dolayı, insanın yaratılması Yüce
Rabbimizin sonsuz Kemal sıfatının bir gereğidir.
İNSAN
BU DÜNYADA NEDEN İMTİHAN EDİLİYOR?
Rabbimizin Kemal sıfatıyla birlikte bir de Âdil sıfatı var. İşte bundan dolayı;
yani mahlukatın bir çeşidi olan insanoğluna diğer mahluklardan farklı olarak bu
kıymetli meziyetler emanet edilip verilince Adalet gereği insanoğlunun imtihan
edilmesi gerekmiştir.
Nitekim bir insanın çok kıymetli ve paha biçilmez bir pırlantası olsa bunu uzak
bir yerdeki bir kimseye göndermesi gerekse "Ahmet! kilerde bir taş var al
bunu falanca yerde filanca kimseye götür ver" diyemez. Taş paha biçilmez
değerde olduğu için, uzun uzun düşünür, araştırır, en uygun bir kimseyi bulur.
Ona uzun uzun tenbihatta bulunur "Bu taş çok kıymetlidir, paha biçilmez
kıymettedir. Bunu gözünden ayırmayacaksın, yatarken karşına koyacaksın,
üstündeki ipek örtüyü açmayacaksın...vs." eğer Ahmet bu tenbihatlara
dikkat eder, emaneti gönderilmesi icab eden yere sağlam olarak ulaştırırsa ona
aferin denir ve bir mükâfat verilir. Yok eğer bütün bu tenbihata rağmen taşı
kaybeder veya çaldırırsa o zaman da Ahmet'e çok büyük bir ceza verilmesi zaruri
olur. Çünkü Adalet böyle gerektirir.
İşte onun için bu kıymetli meziyetlerin kendisine verilmesi dolayısıyla
insanoğlu, "Rabbimiz Adil olduğundan" imtihan edilmek
mecburiyetindedir.
Biz dünya hayatına, bu imtihan için geliyoruz. İmtihan oluyor ve gidiyoruz.
Cenab-ı Hak bu imtihanda hepimize yüz aklığı ve muvaffakiyet versin İnşaallah.
Amin.
İNSAN
DÜNYADA NASIL İMTİHAN OLUYOR?
Cenab-ı Hak insanoğlunun bu dünyada, ona verdiği kıymetli meziyetlerden dolayı
nasıl imtihan ediyor. "Kim 2 m.den daha yüksek atlarsa onu cennetime
koyarım" veya "Kim 100 m.yi 15 sn.den daha çabuk koşarsa onu cennete
koyarım." diye mi imtihan ediyor? Haşa! Böyle bir imtihan çocukça bir
imtihan olurdu. Eğer imtihan böyle yapılsaydı, hatta hayvanların pek çoğu
insanlardan daha başarılı olur cennete girmeye hak kazanırlardı.
Peki bu imtihan nasıl oluyor? Bu imtihan; Bir insan, iyi midir?, kötü müdür?
esasına göre yapılmaktadır. Yani bu imtihan en ulvi, en kıymetli, en yüksek bir
gaye bakımından yapılmaktadır.
İyi İnsan Olmak Nasıl Mümkündür?
Bir Hadis-i Şerifte "Hayrun nas men yenfeûn nas" buyurulmaktadır.
Yani "insanların hayırlısı, insanlara faydası dokunandır."
(el-Camiu's-Sağır Şerhi Feyzül-Kadir, Hadis No: 4044)
İyilik kendi kendine olmaz. Başkasına faydası dokunmakla olur. En büyük fayda,
en büyük iyilik herkesin, bütün insanların iyiliğini isteme ve bu yolda elinden
gelen gayretle çalışmaktır. Yani bütün insanların Dünyada da, Ahirette de mesut
olmalarını istemek ve bu yolda bütün gücüyle çalışmaktır.
Bundan dolayı, İslam Dininin özü: "Hâlıki Tâzim, Bütün Mahlukata, Allah'ın
kulları olduğu için, şefkattir". "Yaratılanı severiz, Yaratandan
ötürü!"
İslam dininin temeli "iyilik" tir. Sadece insanlara değil, bütün
mahlukata şefkat, bu arada çevreye, bütün nebatlara, hayvanlara şefkat İslam
dininin temelini oluşturur. Bunun için Kur'an-ı Azimüş-Şan
"Bismillahirrahmanirrahim" ile başlıyor. Yani Cenab-ı Hakkın Rahman
ve Rahim ismi şerifleriyle başlıyor. Rahman demek: herkese, bütün mahlukata
şefkati olan, rahmeti olan, esirgeyen, bağışlayan demektir. Cenab-ı Hakkın
sonsuz ismi şerifi vardır. Kur'an-ı Azimüş-Şanda bunlardan 99'tanesi
zikredilmiştir. Bunlara "Esma'ül Hüsnâ" denir. Bu mübarek isimlerin
içerisinden başka sıfatların zikredilmeyip de Kur'an-ı Azimüş-Şan'a başlarken Rahman
ve Rahim isimleriyle, sıfatlarıyla başlaması, İslam Dininin temelinin iyilik
olduğunu, şefkat olduğunu, merhamet ve rahmet olduğunu göstermektedir.
Esasen İslam Kelimesinin manası ise "silm" kökünden gelmektedir. Yani
(iyilik, barış, kardeşlik, selamet, huzur) demektir.
Ve yine (Hz.Muhammed S.A.V.) "Rahmeten Lilâlemin" olarak
gönderilmiştir. Yani sadece insanlar, nebatlar ve hayvanlar için değil bütün
âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bütün bu temel esaslar İslam dinin
temelinin iyilik olduğunu ve yeryüzündeki bütün insanların saadeti için
gönderilmiş olduğunu açıkça göstermektedir.
İNSANLARIN
İYİLİĞİ VE SAADETİ NASIL GERÇEKLEŞİR?
Peki
"insanların iyiliği ve saadeti nasıl gerçekleşir?" ki o yolda bütün
gücümüzle çalışalım.
İnsanlığın saadete erebilmesi için yeryüzünde;
Yanlışın değil Doğrunun,
Çirkinin değil Güzelin,
Kötülüğün değil İyiliğin,
Zararlının değil Faydalının,
Zulmün değil Adaletin,
hakim olması gerekir.
Cenab-ı Hakk insanlara bunları ayırt edebilme kabiliyeti verdiğine göre
insanlar, iyi insan olabilmek için yeryüzünde yanlışın değil, doğrunun,
kötülüğün değil iyiliğin, zararlının değil, faydalının, çirkinin değil güzelin,
zulmün değil adaletin hakim olması için bütün güçleriyle çalışmakla
sorumludurlar.
Peki Hak olan, doğru olan, iyi ve güzel olan, faydalı olan, adil olan nedir?
Cenab-ı Hakkın insanlara verdiği yukarıda zikredilen 4 meziyet ile insanlar her
ne kadar doğruyu, iyiliği, güzeli, faydalıyı ve adil olanı ayırt edebilirlerse
de bunların ideal şekillerini bütün insanlığa saadet getirecek olan Hak ve
adalet ölçülerini, akıllarıyla ortaya koyamazlar. Onun için Cenab-ı Hak
insanları Adil sıfatından dolayı imtihan ederken kendisinin Rahman ve Rahim
sıfatlarından dolayı da insanlara bu imtihanda muvaffak olabilmeleri için
saadet yolunu da ayrıca göstermiştir, işte Peygamberler vasıtasıyla da din yani
İslam bunun için gönderilmiştir.
"İSLAM"
NEDİR, "KUR’AN" NEDİR
İlk insan Adem (A. S) dan beri gelen bütün peygamberlerin hepsi aynı gerçeği
yani (Îslam’ı) tebliğ etmişlerdir. Allah indinde din tektir, o d İslam’dır.
İnsanlık tarihinin gelişmesine uygun olarak gönderilen peygamberlerin tebliğ
ettikleri dinde inancın temel esasları aynıdır. (Amentü) ile b esasları ortaya
koyuyoruz: (1.Allah'a, 2.Meleklere, 3.Kitaplara, 4.Peygamberlere, 5.Ahiret
Gününe (öldükten sonra dirileceğimize), 6.Hayır ve Şerrin Allah'tan Olduğuna)
inanıyoruz. Zamandan zaman değişen sadece o devrin gereklerine uygun olarak
bildirilen ibadetleri şekilleridir. Yoksa inancın temel esasları Adem (A.S) dan
beri bütün peygamberler tarafından aynen bildirilmiştir.
Son Peygamber Hz.Muhammed (S.A.V) dir. Ve onun getirmiş olduğu Kur'an-ı
Azimüş-Şan bütün insanlığa saadetin yolunu göstermek içi gönderilmiştir.
Kıyamete kadar saadetin tek yolu Cenab-ı Hakkın Cebrail (A. S) vasıtasıyla
Hz.Muhammed (S.A.V)'e gönderdiği ve onun vasıtasıyla insanlara tebliğ ettiği
"Kur'an"dadır. O Kur'an-ı iyice anlayabilmemiz içi Cenab-ı Hak
kitabından başka, aynca kendi sevgilisini yani Peygamber efendimiz (S.A.V)'i de
"bize en güzel örnek olarak göndermiştir". Zaten yol gösterme de en
mükemmel şekil kitap ve örnek ile yani (sünnet) ile olabilirdi. Böyle de
yapılmıştır.
Kitap ve Sünnetle bize bildirilen İslam bir haritaya benzer. Cenab-ı Hakkın
insanlara verdiği akıl nimeti ise bir pusulaya benzer; Saadet içi hem İslam hem
de Akıl lazımdır. Ama yalnız akıl ile saadete ulaşılama Nitekim bir insan
gecenin zifiri karanlığında bir orman içinde yalnız başın kalsa ve kurtulmak
istese etrafı da ormanlık olsa bu ormanların içinde v arkasında ne var,
karanlıktan dolayı bilemiyor. Nereye giderse kurtulabilecek? Bunu nasıl tayin
edebilecektir? İnsanın aklı var onunla göğe bakacak (Büyük Ayı), (Küçük Ayı)yı
görecek. Bunlar vasıtasıyla diyelim ki Kuzey ne taraftadır bunu tesbit
edebilecek. Ancak yönleri tesbit ettikten som hangi yöne giderse kurtulacak,
bunu aklıyla bulması mümkün değildi Acaba kuzeye gitse o ağaçların içinde veya
arkasında bataklıklar, timsahla uçurumlar var ise kuzeye gitmesi ne işe yarar.
Ne taraf emindir, ne taraf kurtuluş vardır, ne tarafta tehlikeler vardır bunu
bilecek olursa ancak zaman kendisini kurtarabilir. Bunu ise aklıyla bilemez.
Bunun bilinebilmesi için; etrafında ne var, bu ormanların içinde ve arkasında
kendisi içi iyilik mi var, yoksa kötülük mü var. İşte bunu gösteren bir
haritaya ihtiyaç vardır. O harita İslam’dır. İslâm; Rahman ve Rahim olan
Cenab-ı Hakkı bu sıfatlarından dolayı, insanların dünya ve ahiret saadetine
ulaşabilmesi için onlara gönderdiği saadet yoludur.
İnsanlar bu saadet yolunu kendilerine esas alırlarsa bu saadet yoluyla
gösterilmiş olan Hak ve Adalet ölçülerine dayanan bir düzen kurarlarsa ve
Peygamber (S.A.V)'i kendilerine en güzel örnek edinirlerse bu taktirde dünyada
da saadet bulurlar, ahirette de saadet bulurlar. Yok eğer İslâm’dan,
Kur'an'dan, Sünnetten sapacak olurlarsa bu taktirde dünyaları da, ahiretleri de
ızdırap ile dolu olur.(Allah Korusun)
MÜSLÜMAN
OLMAK NE DEMEKTİR?
"Müslüman" demek; lugattaki kelime manası itibariyle (Allah'ın
emirlerine teslim olmuş) kimse demektir.
Müslüman olabilmek için bir insanın: Kelime-i Tevhid'i yani (La ilahe illallah
Muhammedün Resulullah) sözünü bilerek kalbiyle tasdik ederek diliyle söylemiş
olması gerekir. Kelime-i Tevhid'in içindeki (La ilahe illallah Muhammedün
Resulullah) sözünün manası ise Allah'tan başka ilâh yoktur, Hz.Muhammed (S.A.V)
Allah'ın elçisidir demektir. Ancak bu sözün manasının iyice anlaşılabilmesi
için Arapça bir kelime olan İLAH kelimesinin manasının iyice bilinmesi
zaruridir.
Arapça lisanı, veciz bir lisandır. Diğer pek çok lisanlardan üstünlük arz eden
meziyetleri yanında Arapça lisanının veciz bir lisan olmasının manası kısa bir
kelimeyle bir çok manaları ifade edebilme kabiliyeti içmektir, işte İLAH
kelimesi de böyle bir kelimedir. Bu kelimenin lügat manası incelendiği zaman
görülür ki; Bu kelimede, 4 ana mana aynı amanda ifade edilmektedir. İLAH
kelimesinin ifade ettiği dört ana mana şunlardır:
1.
Kendisine kulluk yapılacak şey
2. Kendinden yardım istenilen şey.
3. Rızası gözetilecek şey
4. Hak ve Adaleti tanzim edici, kanun koyucu
Bu
sebepten dolayı bir insan Kelime-i Tevhid'i söylediği zaman: Ya Rabbi; Ben
inanıyorum ki Allah'tan başka kulluk yapılacak, kendinden ardım istenecek,
rızası gözetilecek yoktur; Hak ve Adaleti Sen tayin edersin, ben senin
bildirdiğin Hak ve Adalet ölçülerinin yeryüzünde hakim iması için bütün gücümle
çalışacağım demiş olur. Peki nerede bu Hak ve adalet ölçüleri? Cevap:
Muhammedün Rasulullah yani, Hz.Muhammed (S.A.V) Cenab-ı Hakkın elçisidir, onun
elçisi olarak Cenab-ı Haktan getirdiği Cenab-ı Haktan kendisine Cebrail (A.S)
vasıtasıyla indirilip bize tebliğ ettiği bu Kur'an-ı Azimüş-Şan Allah'ın
kitabıdır ve bu kitapta Allah'tır bize bildirdiği Hak ve Adalet ölçüleri
insanlığın saadetinin teme; esaslarıdır. Ve ben işte bu Hak ve Adalet
ölçülerinin yeryüzünde hakim olması için bütün gücümle çalışacağım, bütün
insanlığın dünyada ve ahirette saadete ermesi için bütün gücümle çalışacağım
demiş olur.
işte Kelime-i Tevhidi söylemenin ve Müslüman olmanın manası budur.
Müslümanlara (Müslüman) kelimesiyle isimlendirmek bizzat Cenab-ı Hakkın
Kur'an-ı Kerimde zikrettiği bir husustur. Nitekim Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerimde
Müslümanlara siz Müslümanlarsınız öbürlerinden ayrısınız diyerek diğerlerinden
bizleri ayırıyor. Peki diğerleri kimlerdir: NEFSİNE ESİR OLANLARDIR !
İşte yeryüzünde Hak ile Batılın mücadelesi; Hakka hizmet eden Müslümanlarla,
gerçek Hakkı kabul etmeyip, nefsine esir olarak Batıla hizmet edenlerin
mücadelesidir.
Cenab-ı Hak Kur'an-ı Azimüş-Şan'da "Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle
hükmetmezse işte onlar kafirlerin tâ kendileridir." (Maide Sûresi, âyet
44)
"Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse onlar zâlimlerin tâ
kendileridir." (Maide Sûresi, âyet 45)
"Kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse onlar fâsıkların tâ
kendileridir." (Maide Sûresi, âyet 47) buyuruyor.
Elbette Cenab-ı Allah'ın Kur'an-ı Azimüş-Şan'da bildirdiği Hak ve Adalet
ölçüleri insanlığın saadetini belirtmektedir. Bir insan bu saadet yolundan
ayrılırsa yapmış olduğu iş zulüm olur.
İşte Adem (A.S) dan beri yeryüzünde, insanoğlunun imtihan olduğu bu dünyada,
Hak ve Batıl böylece mücadele ediyor.
Ne yazık ki kendisine İrade-i Cüz'iyye verilen insanoğlunun hepsi Müslüman olup
Allah'ın emirlerine tâbi olup, yeryüzünde Hak ve Adaletin tesisi için Hak ve
Hayır yolunda çalışmıyor. Bazı insanlar bunu yaparken bazıları da maalesef
nefsine esir oluyor şeytanın tesiriyle zulüm ve şer için çalışıyor.
NEFSİNE
ESİR OLUP ŞEYTANA UYARAK BÜTÜN İNSANLIĞI HÜKÜMLERİ ALTINA ALIP ONLARI SÖMÜRMEK
VE KÖLE OLARAK KULLANMAK İÇİN ÇALIŞANLAR
KİMDİR
BUNLAR VE NASIL ÇALIŞIYORLAR?
İslamî
genel bir kaidede şöyle denilmektedir: "El küfrü milletün vâhidetün"
yani "küfür tek bir millettir". Yani yeryüzünde nefsine esir olup Hak
ve Adalet için değil, kendi sömürü ve tahakkümleri için :alışanlar dağınık
değildirler. Organize bir güçtürler. Birbirleriyle irtibatlı )ir bütündürler.
Bir millet gibidirler. Böylece Hak yolunda çalışmak isteyenlerin dikkati
çekiliyor. Bu gücü tanımaları, bilmeleri isteniyor.
İşte bu yayın, iki cilt halinde bu maksatla yapılıyor. Bunun için bu »irinci
ciltte (Bunların kimler oldukları), araştırmalara dayanılarak imi bir şekilde
delil ve dökümanlarıyla ortaya konulmaktadır. İkinci ciltte ise bu gizli
organize gücün (nasıl çalıştıkları) aynı şekilde araştırmalara dayanılarak ilmi
bir şekilde delil ve dökümanlarıyla ortaya onulacaktır.
KİMDİR
BUNLAR?
Cenab-ı
Hak Adem (A.S) dan beri Hak Peygamberlerini gönderdi, öylece (Rahman ve Rahim)
olduğu için şefkat ve merhametle bütün kullarına dünya ve ahiret saadetinin
yolunu gösterdi. Bütün peygamberle-n hepsi hakkı temsil etmişlerdir. Hepsi
İslâm peygamberleridirler. Adem A.S), Nuh (A.S), İbrahim (A.S), Musa (A.S), İsa
(A.S) ve son Peygamber Hz.Muhammed (S.A.V).
Adem (A.S)'a 10 sahife,
Şit (A.S)'a 50 sahife, İdris
(A.S)'a 30 sahife ve İbrahim (A.S)'a 10 sahife gönderildi. (Suhuf-u
İbrahim)
Hz.Musa
(A.S)'a TEVRAT
Hz.Davut (A.S)'a ZEBUR
Hz.İsa (A.S)'a İNCİL
Son Peygamber Hz.Muhammed (S.A.V)'e de KUR'AN-I KERİM
gönderildi.
Kur'an-ı Azimüş-Şan, kıyamete kadar bütün insanlığa Dünya ve Ahiret, saadet
yolunu göstermek üzere gönderilmiştir.
Tarihen bilinen gerçek odur ki; çeşitli şekillerde Kur'an-ı Azimüş-Şan'dan önce
gönderilen İlâhi kitaplar muhtelif kimseler tarafından muhtelif zamanlarda
tahrif edildiler. Yalnız Kur'an-ı Azimüş-Şan bir noktası dahi değişmeden
muhafaza olunmuştur ve Cenab-ı Hak Kur'an-ı Azimüş-Şanı Kıyamete kadar muhafaza
edeceğini de bildirmiştir.
Bugün Hz.Musa (A.S)'a gönderilen Hak Kitap Tevrat'ın, Hz.Davut (A.S)'a
gönderilen Hak Kitap Zebur'un, Hz.İsa (AS)'a gönderilen Hak Kitap İncil'in
aslını bulmak mümkün değildir, bunlar değiştirilmişlerdir.
TEVRAT
NASIL TAHRİF EDİLDİ?
Tevrat, bütün dünya Yahudilerinin emirlerine sıkı sıkıya bağlı oldukları din
kitabıdır. Tevrat, asırlardır Yahudilerin hayatlarım, dünyaya bakış açılarını,
diğer insanlara karşı düşünce ve tavırlarını düzenlemiştir. Yahudiler Tevrat'ın
tamamen vahye dayalı ve ilahi bir kitap olduğunu iddia ederler. Önemli olan
nokta da burasıdır.
Elimizdeki Tevrat, gerçekten Allah tarafından indirilmiş orjinal metinlerle
aynı mıdır? Yoksa Tevrat, orjinalliği bozulmuş, dolayısıyla ilahi niteliği
kaybolmuş bir kitap mıdır? Bu sorunun cevabı bizzat Tevrat'ın kendisi
araştırılarak rahatlıkla bulunabilir.
Tevrat, Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmını oluşturur (İkinci kısım İncildir). 39
Kitaptan meydana gelmiştir. Ve bu 39 kitabın yalnızca ilk 5 tanesi Hz.Musa'ya
verilen bölümlerdir. Beşinci bölüm olan Tesniye'de Hz.Musa'nın ölümünün
anlatılması bundan sonraki bölümlerin başkaları tarafından yazıldığını ortaya
koymaktadır.
"Rabbin sözüne göre Rabbin kulu Musa orada, Moab uyarında öldü. Ve Moab
diyarına Beyt-Peor karşısındaki derede onu gömdü." (Tesniye Bölümü,
34/5-8)
Tevrat'ı takip ettiğimizde kalan bölümlerin Musa'nın ölümünden sonra
Yahudilerin başına geçen kişilerin hayatlarını ve verdikleri emirleri
kapsadığını görürüz. Bundan dolayı, Tevrat, yüzlerce yıl boyunca değişik işiler
tarafından yazılmış ve ilahi niteliğini yitirmiş bir kitaptır.
Tevrat'ın değiştirildiği, içerdiği çelişkili ifadelerden rahatlıkla anlaşılmaktadır.
Bu çelişkilerin Musa'nın beş kitabında dahi var olması, bu bölümlerin de
hahamların tahrifatına uğradığını göstermektedir.
900 sayfalık Tevrat yukarıdan aşağı incelendiği zaman aşağıdaki 4 sebepten
dolayı kutsal Tevrat'ın baştan aşağı değiştirilmiş olduğunu görmek mümkündür:
1.
ÇELİŞKİLER
2. SİYONİZM VE ÜSTÜN IRK İNANCI
3. ALLAH İNANCI
4. ALLAH'IN PEYGAMBERLERİNE İZAFE EDİLMESİ MÜMKÜN OLMAYAN, HAŞA CİNSEL SAPIKLIK
VE GAYRİ AHLAKİ DURUMLARIN İZAFE EDİLMESİ.
Türkiye'deki
Mason Üstad-ı Azamlarından Hayrullah Örs, Tevrat'ın
zaman içinde tahrif edildiğini şu şekilde anlatmaktadır : "Eski
Ahid, özellikle Tevrat (Musa'nın 5 kitabı, Tekvin, Çıkış,
Levililer, Sayılar ve Tesniye), Yahudiler ve Hristiyanlarca,
yakın zamana kadar Tanrı'nın Musa'ya doğrudan doğruya yazdırdığı kitap olarak
kabul edilmekte idi. Ama iki yüzyıldan beri yapılan incelemeler, bunların çok
yeni diyebileceğimiz zamanlarda yazıldığını ve çeşitli maksatlarla
tarih boyunca değişikliklere uğratıldığını ispatlamıştır." (Musa ve
Yahudilik, Hayrullah Örs, sf.34-35)
DEĞİŞTİRİLMİŞ
TEVRAT’TAKİ ÇELİŞKİLER
Aşağıdaki
çelişkili ayetler, Tevrat'ın orijinal metinlerinden farklı olduğunun en açık
delilleridir.
"...Ve İbrahim dedi; "Ya Rab Yehova bana ne vereceksin?"
(Tekvin Bölümü, 15/2-3)
"Ve Tanrı Musa'ya söyleyip dedi: Ben Rabbim ve İbrahim'e, İshak'a ve
Yakub'a kadir olan Tanrı olarak göründüm. Fakat onlara Yehova ismimle malum
olmadım." (Çıkış Bölümü, 6/2-3)
"Ve Saul'un kızı Mikal'ın ölümü gününe kadar çocuğu olmadı."
(II.Samuel Bölümü, 6/23)
"Saul'un kızı Mikail'in Meholalı
Barzillay oğlu Adriel'e doğurmuş olduğu beş oğlunu kral
aldı." (Samuel Bölümü, 21/8)
"Ve Suriyeliler israil'in önünden kaçtılar. Ve Davud, Suriyelilerden yedi
yüz araba cenkçiler ile kırk bin atlı telef etti ve ordu başbuğu Şofak'ı vurdu
ve orada öldü." (II.Samuel Bölümü, 10/18)
"Ve Suriyeliler İsrail'in önünden kaçtılar ve Davud, Suriyelilerden yedi
bin araba cenkçiler ile kırk bin yaya asker öldürdü. Ordu başbuğu Şofak'ı da
Öldürdü." (I. Tarihler Bölümü, 19/18)
"Ve bir karış kalınlıkta idi ve onun kenarı bir kese kenarı gibi, zambak
çiçeği gibi, işlenmişti, iki bin banyo ihtiva ederdi." (I. Krallar Bölümü.
7/5)
"Ve kalınlığı bir avuç idi. Ve kenan bir kese kenarı gibi, zambak çiçeği
gibi işlenmişti ve içine üç bin banyo alırdı." (II. Tarihler Bölümü, 4/2)
"Arah oğulları yedi yüz yetmiş beş." (Ezra Bölümü, 2/5)
"Arah Oğullan, altı yüz elli İki." (Nehemya Bölümü, 7/10)
"Ahazya kral olduğu zaman
kırk iki yaşında idi ve
Yeruşalem'de bir yıl krallık etti." (II. Tarihler Bölümü, 22/2)
"Ahazya kral olduğu zaman
yirmi iki yaşında idi ve Yeruşalem'de
bir yıl krallık eti." (II. Krallar Bölümü, 8/26)
"Ve Yakub o yerin adını Peniel koydu, çünkü: "Allah'ı yüz yüze gördüm
ve canım sağ kaldı, dedi." (Tekvin Bölümü, 32/30)
"Ve dedi yüzümü göremezsin, çünkü insan beni
görüp de yaşayamaz." (Çıkış Bölümü, 33/20)
DEĞİŞTİRİLMİŞ
TEVRAT'TA, SİYONİZM VE ÜSTÜN IRK İNANCI
"Siz
Allanın, Rabbin oğullarısınız. Çünkü sen, Allanın, Rabbe mukaddes bir kavmisin
ve Rab üzerinde olan bütün kavimlerden üstün olarak, kendine has bir kavim
olmak üzere, seni seçti. "(Tevrat, Tesniye Bölümü, 14/2)
"Ve Allanın Rabb'in sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin,
gözün onlara acımayacak." (Tevrat, Tesniye Bölümü, 7/16)
Hahamlar, kendi görüşleri doğrultusunda tahrif ettikleri Tevrat'a, Yahudilerin
sahip oldukları üstün ırk inancını da eklemişlerdir.
Yahudiler, Tevrat'tan çok daha önceleri, kendilerinin bütün ırklardan üstün
olduklarına ve dünyanın gerçek sahibi olduklarına inanmaktaydılar. Yahudi
geleneklerinin ve ideolojisinin temel kitabı olan Kabbala, Tevrat inmeden çok
daha önceleri bu sapkın inançlar üzerine kurularak yazılmıştır. Daha sonra,
bütün insanları eşit kılan Tevrat'ı da, Yahudi hahamları değiştirmişler ve bu
Kutsal Kitap'a üstün ırk inançlarını eklemişlerdir.
Bu saplan inançlara göre; Yahudiler Allah'ın seçtiği ve üstün kıldığı bir
kavimdir ve yeryüzü onlara aittir. Fakat "goyimler" (Yahudi olmayan,
insan görünümündeki hayvan demektir) dünyayı haksız olarak ele geçirmişlerdir.
işte Yahudilerin bu inançlara olan bağlılıkları, tarih boyunca diğer milletlere
kin ve düşmanlık beslemelerine yol açmıştır. Bu sapkın görüşe göre, Rab Yehova
yalnız İsrailoğullannı sevmektedirler.
"...Ve onlardan nefret ettim. Fakat size dedim: Siz onların topraklarını
miras olarak alacaksınız ve ben size onu mülk olarak vereceğim. Ben, sizi
milletlerden ayırt eden Allahınız Rabbim." (Levililer Bölümü, 20/25)
Ve bu inançlara göre Rab Yehova, Yahudileri dünya hakimi kılacaktır.
"Ben dedim: Siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız. Kalk ey
Allah! Yeryüzüne hükmet, zira milletlerin hepsine Sen Varis Olacaksın."
(Tevrat, Memurlar Bölümü, 82/6-8)
Siyonizm ise, bu inançlar uğruna, Yahudilerin insanlara karşı duyduğu nefret ve
üstünlük hırsının adıdır. Tevrat, Yahudilerin bu dünya hakimiyetine nasıl
ulaşacaklarını da anlatmıştır:
"Eğer kendi yüreğinde, "Bu milletler benden çokturlar, nasıl onların
mülkünü alabilirim?" dersen, onlardan korkmayacaksın... Allanın Rab o
milletleri önünden azar azar kovacak, onları çabukça bitiremezsin yoksa senin
üzerinde kır hayvanları çoğalır." (Tevrat, Tesniye Bölümü, 7/17/.22)
Görüldüğü gibi, Tevrat, Yahudilerin diğer milletleri yavaş yavaş yok edeceğini
söylemektedir. Siyonizm ise bu taktik doğrultusunda, dünya çapında uyguladığı
plânlarda, uzun vadeli hedefler gütmektedir. Diğer milletlerin, kademeli bir
şekilde Yahudilere boyun eğmesi planlanmaktadır.
Yahudiler, kendi eserlerinde de bu üstün ırk inancını sık sık dile getirirler.
Siyonizmin fikir babası Ahad Ha'am Nietzsche Yahudilerin üstün ırk inancını
şöyle ifade ediyor:
"Yaratılış merdiveninde farklı basamaklar olduğunu herkes doğal olarak
kabul eder: Önce inorganik nesneler, bitkiler ve hayvanlar âlemi sonra konuşan
yaratıklar ve hepsinin üstünde Yahudiler." (Sources de la Pensee Joive
Contenporaine, sf. 49)
Yahudilerin üstün ırk inançlarını ve diğer milletlere bakış açılarını Tevrat
ayetleri açık bir şekilde anlatmaktadır:
"Ve aranızda yürüyeceğim ve sizin Allanınız olacağım ve siz benim kavmim
olacaksınız." (Levililer Bölümü, 26/12)
"Ve ecnebiler senin duvarlarını yapacaklar ve kralları sana hizmet
edecekler. Kapıların daima açık duracak, milletlerin servetini ve sürgün
getirilen krallarını sana getirsinler diye, gece gündüz kapanmayacaklar. Çünkü
sana kulluk etmeyen millet harap olacak. Ve seni sıkıştıranların oğulları sana
eğilerek gelecekler ve seni hor görenlerin hepsi senin ayaklarının tabanlarında
yere kapanacaklar ve sana, Rabb'in şehri Kudüs'ün Sion'u diyecekler. Ve
milletlerin sütünü emeceksin." (İşaya Bölümü, 60/10-16)
"Saf
altında tartılan Sion'un
değerli oğulları." (Tevrat, Yeremyanın
Mersiyeleri Bölümü, 4/2)
"İşte, şimdi bildim ki, bütün dünyada Allah yoktur, ancak İsrail'de
Vardı." (II. Krallar Bölümü, 5/15)
"Sizi, bugün olduğu gibi
bütün kavimlerin arasından seçim." (Tesniye
Bölümü, 10/15)
"Kızlarınızı, onların oğullarına vermeyeceksiniz ve oğullarınıza ve
kendinize onların kızlarından almayacaksınız." (Nehemya Bölümü, 13/25)
"Bütün göklerin altında olan kavimler üzerine bugün senin dehşetini ve
korkunu koymaya başlayacağım, onlar senin haberini işitecekler ve senin
yüzünden titreyip kıvranacaklar." (Tesniye Bölümü, 2/25)
"O Allah ki, bana öçler verir, kavimleri bana tabi kılar" (II.Samuel
Bölümü,22/48)
"Hiç bir leş yemeyeceksiniz; onu yabancıya satabilirsin, çünkü sen
Allah’ın, Rabbe mukaddes bir kavmisin." (Tesniye Bölümü, 14/21)
Yahudi hahamları, asırlar önceki meslektaşlarının uydurdukları bu ayetlere son
derece bağlıdırlar. Bütün Yahudi toplumunu bu telkinlerle itiştirirler.
Başka bir kaynakta Yahudilerin ağzından kendi üstün ırk fikirleri şöyle
anlatılıyor:
"Tanrı tüm evreni dört temel ayırım yani, mineral, bitki, ayvan ve insan
üzerine kurmuşsa da, aslında beşinci bir türün var olduğu yazılmıştır. Bu da Am
İsrael, yeni Yahudilerdir. O'nun dördüncü türden, konuşanlar topluluğu
insanlardan ayıran mesafe, insanı hayvandan ayıran mesafeden daha
az değildir." (Rav Yoel Kalın, "La cinquieme
dimension" Rencontres Habad No.25, 1989, sf. 15)
Halbuki
KUR'AN-I Azimüş-Şan, hahamlar tarafından yapılan bütün bu üstün ırk
uydurmalarını reddetmekte ve gerçeği şöylece ortaya koymaktadır :
"....Yahudiler: "Biz, Allahın çocukları ve
sevgilileriyiz." derler. De ki:
"Hayır, siz de onun yarattığı birer insansınız." (Maide Suresi, 18)
DEĞİŞTİRİLMİŞ
TEVRAT'TA ALLAH İNANCI
"Tanrıya inanmak Yahudiliğin temel başlangıç noktası değildir. Resul
Jeremiah bile İsrail'in başkaldırısını, Tanrının ağzından şöyle anlatır: Beni
terk ettiler ve kanunlarımı uygulamadılar. 'Eski hahamların bu sözü yorumlama
şekli ise: İnançlarından vazgeçsinler ama kanunları uygulasınlar". (Şalom
Gazetesi, 8 Mart 1989)
Yahudi dini, tamamen gelenekler üzerine kurulmuştur. Bir Yahudi için din,
Allah'ın hoşnutluğu ve yakınlığından çok, üstün ırk inancını ve koyu
gelenekleri ifade eder.
Bütün Yahudi ibadetleri, sembolleri, Yahudi ırkının üstünlüğü ve Yahudi
geleneklerinin korunması mantığına bağlıdır, ibadetlerde yüceltilen Allah
değil, Yahudilerin kendileridir. Dolayısıyla Yahudilik, gerçekte, kitabı
hahamlar tarafından yazılmış bir ideolojidir, ideolojisini kibire dayandıran
bir yapının ise, Allah'la bağlantı içinde olması mümkün değildir. Türkiye
Yahudilerinin yayın organı Şalom Gazetesi konu hakkında şöyle diyor:
"Tanrıya inanmak Yahudiliğin temel başlangıç noktası değildir. Resul
Jeremiah bile İsrail'in başkaldırısını, Tanrının ağzından, şöyle anlatır:
"Beni terk ettiler ve kanunlarımı uygulamadılar." Eski hahamların bu
sözü yorumlama şekli ise: "İnançlarından vazgeçsinler ama kanunları uygulasınlar"
olmuştur." (Şalom Gazetesi, 8 Mart 1989)
"İnançlarından vazgeçsinler ama kanunları uygulasınlar", bu ifade
Yahudi hahamların Allah'a ne derecede inandıklarını göstermektedir. Hahamların
gözünde sapık Yahudi adetleri Allah inancından daha önemlidir.
Bu yüzden Yahudilerin çoğu, gerçeği görseler dahi asla dinlerinden
vazgeçmezler. Yahudilerin bu tutucu tavrı KUR'AN-I Azimüş-Şan'da şöyle
anlatılır:
"Kimi Yahudiler, kelimeleri konuldukları yerlerden saptırırlar, dillerini
eğip bükerek ve dine bir hınç besleyerek: Dinledik ve karşı geldik, derler.....
Onlar az bir bölümü dışında inanmazlar. " (Nisa Suresi 46)
"Onlardan bir bölümü Allah'ın sözünü işitiyor, akıl erdirdikten sonra,
bile bile değiştiriyorlardı." (Bakara Suresi 75)
Allah'ın sözlerini bile bile değiştiren, dini öğrenip anladıktan sonra inledik
ve karşı geldik diyen bir yapının, Allah'a inanıyor olması da lümkün değildir.
Yahudilik, Allah inancı üzerine kurulmadığı gibi, tam irsine, Yahudileri
ilahlaştırmıştır:
"Ben dedim: Siz İlahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız... Kalk
ey Allah! Yeryüzüne hükmet!" (Mezmurlar Bölümü, 82/6-8)
Yahudilerin üstün ırk öğretileri, Allah'ı dahi kendileri karşısında boyun
eğebilecek bir varlık olarak düşünmelerine neden olmuştur:
"Ve dedi; Artık sana Yakub değil, İsrail denilecek; çünkü Allah ile
uğraşıp yendin." (Tekvin Bölümü, 32/28)
İnsanlara yenilen bir varlık, tabii ki Allah olamaz; Bu Yahudi hahamların kendi
ateizmlerini Tevrat'a sokmak için uydurdukları bir kıssadır.
Yahudiler kendilerini ilahlaştırırken, Allah'a insani vasıflar ermişlerdir.
"Ve günün serinliğinde bahçede gezmekte olan, Rab Allah'ın sesini
işittiler." (Tekvin, 3/8)
"O zaman Rab, uyanan adam gibi, şaraptan bağıran yiğit gibi uyandı."
(Mezmurlar Bölümü 78/65)
"Ve Rab, yeryüzünde adama yaptığına pişman oldu ve yüreğinde acı
duydu." (Tekvin Boluma, 6/6)
Bu Tevrat ayetlerinde görünen gerçek, Yahudilerin kendilerini hem mil-îtlerden,
hatta Allah'tan bile üstün gördükleridir.
Yahudilere insanüstü vasıflar veren hahamlar, Allah'a insani acizlikler
atfetmişlerdir. Sonuçta "İsrail" kelimesini, Allah ile uğraşıp yenen
manasına getirmişlerdir.
Bu da Yahudilerin yaşadıkları dinin, Allah inancına değil, yalnızca Yahudilerin
üstünlüğü melankolisine ve koyu geleneklere dayandığını göstermektedir.
Yahudi dininin ilginç bir özelliği de ahiret inancına yer vermeyişidir. KX)
sayfalık Tevrat'ın hiç bir yerinde cennet veya cehennemden bahsedilemez.
Tamamen dünya hayatına yönelik olan Tevrat'ın bu hale gelmesi de, kuşkusuz
Hahamların eseridir.
Kuran'ın üçte birine yakın bölümünde ahiret hayatının anlatılması, gerçek dinde
bu konunun ne denli önemli olduğunu göstermektedir.
Şüphesiz, aslında orjinal Tevrat da bu konuyu ayrıntılarıyla anlatmış
olmalıdır. Fakat, ahiret ve dolayısıyla öldükten sonra hesap verileceği gerçeği
hahamların pek hoşuna gitmemiştir. Bu da, bu bölümleri Tevrat'tan çıkarmalarına
neden olmuştur.
Yahudilerin Tevrat'tan ahiret inancını çıkarmaları, dünya hayatına olan
bağlılıklarından kaynaklanmaktadır. Kur'an da bu konu şöyle anlatılıyor:
"Andolsun, sen onları (Yahudileri) insanlardan (hatta) müşrik olanlardan
ziyade hayata düşkün bulacaksın. Onlardan her biri arzu eder ki (Kendisine) bin
yıl ömür verilsin. Halbuki onun çok yaşatılması kendisini azaptan uzaklaştırıcı
değildir. Allah, onlar ne işlerlerse, hakkıyla görücüdür."(Bakara Suresi,
Ayet:96)
DEĞİŞTİRİLMİŞ
TEVRAT'TA GAYRİ AHLÂKİ GÖRÜŞLER
Hahamlar
Tevrat'a, kendi sapkın görüşlerine uygun olarak, ahlâkı bozacak emir ve
konuları katmayı da ihmal etmemişlerdir. Bu sapık ayetler, Tevrat'ın orjinal
metinlerinden farklı olduğuna da delil oluşturmaktadırlar. Aile içi cinsel
ilişkiye varan bütün sapıklıklar Tevrat'ta övgüyle anlatılır. Hahamların
Tevrat'a ekledikleri Lut Peygamber ve kızları hakkındaki çirkin iftira, sapık
Yahudi adetlerinden olan ensest'i (aile içi cinsel ilişkiyi) meşru göstermek
için uydurulmuştur:
Bunun yanı sıra, Tevrat metinlerinde pek çok müstehcen ifade vardır. Bir ilahi
kitapta bulunması mümkün olmayan ifadeler bozulmuş Tevrat'ta mevcuttur.
Tevrat'ta cinsel sapıklığın övülmesi ve teşvik edilmesi, Yahudilerin her türlü
sapıklığı rahatça, dini bir ibadet olarak yapmalarını sağlamaktadır.
(Bkz. İktibaslar, Tevrat ve Cinsel Sapıklık, S. 262)
TEVRAT'TAKİ
TAHRİFLER NASIL YAPILMIŞTIR?
Hiç şüphesiz bu tahrifler bir kısım kimselerin; NEFSİNE ESİR olmaları ve
Şeytana uymaları dolayısıyla, kendi arzularına uygun şekilde ilahi bir kitabı
tahrif etmeleri suretiyle meydana gelmiştir.
Kendi nefislerine esir oldukları ve ahlaken zafiyet içinde bulundukları için,
ahlaksızlıkları rahatça yapabilmek maksadıyla onlara haşa peygamberler de
yapmışlardır gibi, göstermek suretiyle aynı ahlaksızlıklarını devam ettirmek
istemişlerdir. Diğer yandan beni İsrail Tevrat'tan önce kendi ananelerini,
örflerini KABBALA adlı bir kitapta toplamışlardı ve bu KABBALA'ya sıkı sıkıya
bağlı idiler. Tamamen üstün ırk saplantısına dayanarak hazırlanmış olan
KABBALA'daki görüşlerini TEVRAT gönderildikten sonra da muhafaza ettiler,
kendileri TEVRAT'a uyacaklarına, TEVRAT'ı eski ananelerine uydurmak yoluna
saptılar. Böylece çeşitli lahanaların, çeşitli zamanlarda yaptıkları
değişikliklerle TEVRAT'ın çerisinde yukarıda sözü edilen çelişkiler Allah
inancıyla bağdaşmayacak bir ;ok yanlış cümleler ve üstün ırk fikirleri TEVRAT’I
doldurduğu gibi, diğer randan da ahlaken kabul edilmesi mümkün olmayan bir çok
hususlar da TEVRAT içerisinde yer almış bulunmaktadır. Bu değişikliklerin
Hahamlar tarafından nasıl yapıldığı hakkında bir fikir elde edebilmek için önce
Ben-i İsrail içerisinde Hahamların nasıl bir mevkiye sahip olduklarına bir
bakış yapmakta, sonradan da Ben-i İsrail'in TEVRAT'tan önce sımsıkıya bağlı
olduğu KABBALA hakkında kısacıkta olsa bir fikir sahibi olmakta yarar vardır.
HAHAMLAR
Tevrat'ın büyük kısmını yazanlar, Yahudilerin üzerinde tarih boyunca
kontrollerini sürdürmüş olan, hahamlardır.
Yahudilerin sapkın görüş ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı olan hahamlar,
orjinal Tevrat'ın getirdiği gerçek dini kabullenmemiş, kendi inançları
doğrultusunda Tevrat'ı da değiştirmişlerdir. Meşhur Mason Hayrullah Örs,
Tevrat'ı kimin yazdığı konusunda şunları söylemektedir:
"Kahinler yazısı denen kısımlarda, Yahudi şeriatı artık son e kesin
şeklini alır. Bunların bir hahamlar topluluğunun seri olduğu anlaşılmaktadır.
Bu topluluğunda bütün Musa kitaplarını (Tevrat'ı) yeniden elden geçirmiş
oldukları bellidir. Ama kendi koydukları kuralları, hep Musa'nınmış gibi
göstermişlerdir." (Musa ve Yahudilik, Hayrullah Örs, sh.36, 37)
Hahamlar, Tevrat'ı kendi inançları doğrultusunda bozarken, kendi statülerini de
korumayı unutmamışlardır. Tevrat'ta hahamlara kayıtsız şartsız itaat edilmesine
dair pek çok ayet vardır. Tevrat'ın çoğu yerinde ahin olarak geçen hahamlar şu
şekilde anlatılmaktadır:
"Levi oğulları, kahinler yaklaşacaklar, Rabbin onları seçti e her dava da,
her doğuş de onların sözlerine göre olacaktır." (Tesniye Bölümü, 22/5)
"Ve her kim, Allah'ın Rabbe hizmet etmek üzere orada luran kahini veya
hakimi dinlemeyerek küstahlıkla davranırsa, o adam ölecektir." (Tesniye
Bölümü, 17/2)
Bu şekilde Tevrat'ı kendi inanç ve çıkarları doğrultusunda değiştiren hahamlar,
tarih boyunca Yahudi toplumunu idare etmişlerdir. Bugün hâlâ İsrail Devleti'nde
her iş hahamların sözüne göre yapılmaktadır.
Hahamların Tevrat üzerinde yaptıkları ekleme ve değiştirmeler, tek orjinal
ilahi kitap olan Kur'an'da şu şekilde anlatılıyor:
"Artık (Ey Müminler!) onların (Yahudilerin) size inanacaklarını umar
mısınız? Halbuki onlardan (hahamlık eden) bir zümre vardır ki Allah'ın kelâmını
(Tevrat'ı) dinlerlerdi de akılları aldıktan sonra onlar bunu bile bile tahrif
(ve tağyir) ederlerdi (bozup değiştirirlerdi)." (Bakara Suresi, Ayet: 75)
"Artık vay hâllerine, Kitab'ı kendi elleriyle yazıp, sonra az bir değer
karşılığında satmak için: Bu Allah katındandır, diyenlere. Artık yazıklar olsun
elleriyle yazdıklarından dolayı onlara, yazıklar olsun kazandıklarına."
(Bakara Suresi, 79)
Dolayısıyla Yahudilik, hahamların tutucu ve ırkçı düşünceleriyle meydana gelmiş
bir ideolojidir. Fanatik hahamlar, eski dinlerdeki sapık inançları Tevrat'a
ustaca yerleştirip, bu ideolojiye din süsü vermişlerdir.
KABBALA
"Modern Masonluk kabbalist esasları muhafaza etmiştir. Bundan başka mason
sistemleri, tamamıyla kabbalist fikirlere ve ilme dayandırılır." (Çırak
Kardeşlik Kolu, no.3, sh. 13-14)
Kabbala, Tevrat inmeden çok daha önceleri Yahudi ruhban sınıfının geliştirdiği
bir öğretidir. Kabbala büyü ve Şeytani güçlerle bağlantı sanatıdır.
"Negatif güçlerin öğretisi" olarak tanımlanan Kabbalizm temelde
Seylan'ın dininin tüm özelliklerini içerir. Masonluk tamamen kabbalist öğretiye
dayalıdır:
"Gelenek" veya "Ağızdan kulağa" anlamına gelen Kabbala
"sır" esasına dayalıdır. Bu sırların tamamı, Jerusalem Lodge (Kudüs
Locası'nın üç Kabbalisti tarafından ezberde tutulur. Kabbalistlerden biri
öldüğünde İsrail'in 70'ler Meclisi'nden (Sanhedrin) seçilen bir aday aynı bilgileri
devralır.
"Kabbala kitaplarının metinleri sembollerle doludur. Her devirde, bunların
manasını bilen Üç Yahudi bulunur. Bunlardan ölenin yerine, bir alt kademeden
(Sanhedrin, 70'ler Meclisi) en iyisi seçilir, diğer ikisi tarafından sırlara
vakıf edilir (Türk Mason Dergisi, s.21, sh.1095)
"Sanhedrin üyelerinin tümü büyü bilmek zorundadır. (Keich
Satans, Kari R.H. Frick, sh.85)
Faal, Kara büyü ve Şeytanlarla ilişki kurma ile ilgili bilgileri kapsayan
Kabbala, Masonik öğretinin temelini oluşturur. Bu nedenle Kabbala'nın teorik ve
pratik uygulamaları ile ilgili bilgiler 33 kademeye ayrılmıştır. Kabbala'nın
vermeye çalıştığı eğitimin özü ise metafizik güçlerle irtibat kurarak Evrenin
Ulu Mimarı, yani Seylan'ın sırrının tüm manalarını içeren bilgiye ulaşmaktır.
"Kabbala büyücülüğün anlamını kavrar. Kabbala sayesinde kara büyü dünya
çapında itibar görmüştür. " (Das Reich Satans, Kari R.H. Frick, sh.101)
"Kabbala, bilinçaltının kapılarını açan ve ruhu saran manevi değerlerin
dışarı çıkmasını sağlayan anahtardır. Masonluk onu insanın yaşamı anlaması için
gerekli görür." (New Age Mason Dergisi, sayı 77, sh.31)
"Pratikte Kabbala, kötülüklerle ilgilenmenin yolu ve semboller yoluyla
psikolojik dünya üzerinde güç kazanmanın tehlikeli bir sanatı ve büyüye dayalı
bir formudur. " (Kabbalah, Tradition of Hiddeti Knowledge, Z'ev Ben Shimon
Halevi, sh.12)
Kabbalist eğitimle yetiştirilecek adaylar, Mason Üstad-ı Azamlar tarafından
dikkatle seçilir ve aday, ancak bir kademenin bilgilerini tam anlamıyla
hazmedince diğer bir kademeye geçebilir. Bu taktiğe Masonik dilde "Uykulu
gözlere ışığın yavaş yavaş verilmesi" denir.
TALMUD
Yahudi hahamlar, Tevrat'ı bozup değiştirmekle yetinmemişlerdir. Tevrat'ta
bulunan bütün hükümler hahamlarca bir araya getirilmiş, detaylandırılmış ve
çeşitli eklemelerle açıklanmıştır. Talmud, bu Tevrat yorumunun, ya da başka bir
deyişle tefsirinin ismidir.
Tevrat üzerinde yapılan bu yorum ve açıklamalar, asırlarca nesilden nesile
aktarılmıştır.
Milattan sonra 2.yy.'da bu yorum ve açıklamaları Yahudi Haham Nasi Yuda, yazılı
hale getirerek Talmud'u oluşturmuştur. Bu Talmud iki kısımdan oluşur. Asıl
kısmı oluşturan Mişna ile, yorum kısmını oluşturan Gamera.
Talmud, Yahudi dininde büyük önem taşımaktadır. Okullarda Tevrat ile birlikte
okutulan Talmud, bir yasa niteliğindedir. Yahudilerin kabul ettiği şu
prensipten, Talmud'a ne kadar önem verdikleri belli olmaktadır:
"Her Yahudinin öğrenimini üç kısma ayırması ve üçte birini Tevrat'ın
eğitimine, diğerini Mişna'nın eğitimine ve diğerini de Gemara'nın eğitimine ayırması
gerekir." (İbrani Edebiyatı, s.14)
Hahamlar, Tevrat'taki dünya hakimiyeti ile ilgili hükümleri Talmud'da
genişletmişlerdir. Bütün özlem ve isteklerini bu kitaba sokan hahamlar, Mesih
inancını da Talmud'da detaylı olarak anlatmışlardır.
Bunun yanı sıra, Yahudi ırkının üstünlüğü inancı, Talmud'da çok ayrıntılı
olarak işlenmiştir. Yahudilerin üstünlüğü ahiret için de geçerlidir. Talmud'a
göre cehennem ateşi Ben-i İsrail günahkârları ve hahamların talebeleri üzerinde
etkili olmayacaktır.
Talmud, Yahudilerin dünyanın sahibi olduğunu ilan eder. Talmud'a göre, Yahudi
olmayan birisinin malı, onu ilk bulan Yahudi'nindir. Yahudiler bütün ırklardan
üstündür. Diğer milletlerin tohumu hayvan tohumudur.
1.
KUTSAL (VAADEDİLMİŞ) TOPRAKLAR VE DÜNYA KRALLIĞI
"O
zaman Rab bütün milletleri önünden kovacak ve sizden büyük kuvvetli
millettlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın bastığı her yer sizin
olacak. Sınırınız çölden Lübnan'dan ırmaktan, Fırat ırmağından garp denizine
kadar olacaktır. Önünüzde kimse duramayacak, Allah'ınız Rab size söylediği gibi
dehşetinizi ve korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır".
(Tevrat, Tesniye Bolümü, 12/25)
Hahamlar Tevrat'a sapık üstün ırk inançlarını eklerken, bu ırkın yaşayacağı
toprakların sınırlarını çizmeyi de unutmamışlardır.
Tevrat'a göre Allah, Yuhudilere Kenan diyarını vadetmiştir. Yahudi dünya
hakimiyeti gerçekleşmeden önce, bu topraklarda sadece Yahudilerin yaşadığı bir
devlet kuracaktır. Bu devlet büyük dünya krallığının merkezi ve idare yeri
olacaktır.
"Ve
o kralların günlerinde göklerin Allah (Yehova) ebediyen harap olmayacak bir
krallık kurmak ve onun hakimiyeti başka bir kavme bırakılmayacak ancak bu
krallıkların hepsini o parçalayacak ve bitirecek." (Daniel Bölümü, 2/44)
Bu dünyada krallığı, bu krallığın merkezi olacak olan vadedilmiş topraklar
bunların nasıl ele geçirileceği Tevrat'ta ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Vadedilmiş toprakların sınırlarını belirten Tevrat ayetleri şu şekildedir:
"Ve senin gurbet diyarını bütün kenan diyarını, sana ve senden sonra
zürriyetine ebedi mülk olarak vereceğim. Bütün bu memleketleri sana ve
zürriyetlerine vereceğim ve senin zürriyetini göklerin yıldızları gibi
çoğaltacağım." (Tekvin Bölümü, 17/8)
"Üzerinde yatmakta olduğun diyarı sana ve senin zürriyetine vereceğim ve
senin yerin tozu gibi olacak ve garba ve şarka ve şimale ve cenuba yayılacaksın
ve yerin bütün kabileleri sende ve zürriyetinde mübarek kılınacaktır."
(Tekvin Bölümü, 28/13-14)
"O günde Rab Abramla ahdedip dedi: Mısır ırmağında büyük ırmağa Fırat
ırmağına kadar bu diyarı. Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hititleri
ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve
Yebusileri senin zürriyetine verdim." (Tekvin Bolumu, 16/18)
"Ve Kızıl Deniz'den Filistinlilerin denizine kadar ve çölden ırmağa kadar
sana hudut koyacağım, çünkü memleketin ahalisini elinize vereceğim,"
(Çıkış Bölümü, 23/31)
"O zaman Rab bütün milletleri önünüzden kovacak ve siz büyük ve kuvvetli
milletlerin mülkünü alacaksınız. Ayak tabanınızın basacağı her yer sizin
olacak, sınırınız çölden ve Lübnan'dan, ırmaktan, Fırat ırmağından garp
denizine kadar olacaktır.
Önünüzde kimse duramayacak, Allanınız Rab size söylediği gibi, dehşetinizi ve
korkunuzu ayak basacağınız bütün diyar üzerine koyacaktır." (Tesniye
Bölümü, 12/25)
Yahudiler asırlardır Mesih'in gelip kutsal toprakları tamamen ele geçireceğine
ve Yahudi dünya hakimiyetini tamamen kuracağına inanmaktadırlar. 1948'de İsrail
Devleti'nin kuruluşunun Yahudilerce "Mesihin ayak sesleri" olarak değerlendirilmesi
bu inancın ne denli gizli olduğunu gösteriyor.
Bu batıl inanışlara Yahudiler sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yahudi liderleri
defalarca kutsal topraklardan bahsetmiş, asıl hedeflerinin bu topraklan ele
geçirmek olduğunu belirtmişlerdir.
Theeodor
Herzl (1887) :
"Kuzey sınırlarımız Kapadokya'daki (Orta Anadolu) dağlara kadar dayanır.
Güneyde de Süveyş Kanalı'na. Sloganımız, David ve Solomon'un Filistini
olacaktır."
David Ben Gurion (1948) :
"Filistin'in bugünkü haritası İngiliz manda yönetimi tarafından
çizilmiştir. Yahudi halkının gençlerimizin ve yetişkinlerimizin yerine
getirilmesi gereken bir başka haritası vardır. Nil'den Fırat'a kadar."
Devlet Başkanı Ben Gurion'un İsrail'in ilanı sırasındaki beyanından :
"Görüldüğü gibi Türkiye'nin de bir bölümünü içine alan kutsal toprakları
ele geçirmek, Yahudilerin bugün önem verdikleri kutsal amaçlarından birisidir.
İsrail ordusu bu amaç için savaşmaktadır."
1837'de yayınlanan Siyonist yayın organı Die Welt gazetesi. Sion Yıldızı,
yıldızının içinde yer alan harita, Yahudilerin ele geçirmeye çalıştıkları ve
arada Türkiye'nin de bulunduğu "Vadedilmiş Toprakları"
göstermektedir.
Die Weltt'in anlamının "Dünya" olması ise Yahudilerin sadece
vadedilmiş topraklarla yetinmeyeceğine işarettir.
"İşte benden miras olarak Sam milletleri mülkü olarak yeryüzünün uçlarını
vereceğim." (Mezmurlar Bölümü, 2/8)
"Ben dedim, siz ilahlarsınız ve hepiniz yüce olanın oğullarısınız. Kalk ey
Allah yeryüzüne hükmet. Zira milletlerin hepsine Sen vâris olacaksın."
(Mezmurlar Bölümü, 82/6-8)
2.
KİN VE NEFRET
"...Ve onlardan nefret ettim ve dedim: Siz onların topraklarım miras
olarak alacaksınız." (Tevrat, Levinier Bölümü, 20/24)
"...Rabbin sözü: Çünkü hükmün milletleri toplamaktır, ta ki, ülkeler
üzerine gazabımı, kızgın öfkemin hepsini dökmek için onları bir araya
getireyim; çünkü bütün dünya kıskançlığımın ateşi ile yutulacaktır."
(Tevrat, Tsefenya Bölümü,3/8)
Fanatik
hahamlar, Tevrat'ı değiştirirken, kendilerinin üstün ırk olduğu düşüncesinin
yanı sıra, diğer bütün milletlere karşı kin, nefret ve intikam hislerini de
Yahudi dinine sokmuşlardır. Bu kine dayalı sapık ideoloji, tarih boyunca,
Yahudilerin, sayısız katliam ve vahşet eylemi yapmalarına sebep olmuştur.
3.
VAHŞET
"Ve Allah'ın Rab onları senin önünde ele vereceği ve sen onları vuracağın
zaman; onları tamamen yok edeceksin; onlarla ahdetmeyeceksin ve onlara
acımayacaksın." (Tevrat Tensiye Bölümü, 7/3)
"Şimdi git... onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme;
erkekten kadına, çocuktan emzikte olana kadar hepsini Öldür." (Tevrat,
I.Samuel Bölümü, 15/3)
Değiştirilmiş Tevrat'ın içerdiği emirler, bildiğimiz dini kitaplardaki
öğretilerden çok farklıdır. Asıl dinin emirleri adalet, sevgi, iyilik ve
hoşgörü iken, Tevrat, pek çok sapıklığın övüldüğü ve emredildiği bir vahşet kaynağıdır.
Ensest (aile içi cinsel ilişki), tecavüz, insan katliamı, işkence, üstün ırk
inancı gibi pek çok sapkın görüş ve emirler Tevrat'ın içeriğini
oluşturmaktadır.
Bu, kuşkusuz orijinal Tevrat'ın içinde olmayan fakat sonradan eklenmiş
bölümlerden kaynaklanmaktadır.
Tevrat'ın büyük bölümünü yazanlar, Yahudi toplumunu bugün olduğu gibi
Hz.Musa'dan sonraki dönemlerde de yönetmekte olan Kabbalist hahamlardır.
Yahudilerin üstün ırk oldukları ve onlara ait olan dünyanın diğer milletler
tarafından gasp edildiği inançlarının temelini Kabbala oluşturmaktadır.
Hahamların, Kabbala'nın içerdiği bu sapkın inanışlara olan bağlılığı, Tevrat'ı
da bu görüşler doğrultusunda bozmalarına yol açmıştır.
İşte bu tahrifat, vahşeti Yahudi dininin bir gereği haline getirmiştir. Hahamlar
fanatik ve sadist görüşlerinin tümünü Tevrat'a ustaca yerleştirmişlerdir. Bu
sayede Yahudi dininin emirleri, asırlardır süren bir kin ve nefreti ve akıl
almayacak katliamları içermektedir :
"İşte benden ve miras olarak sana milletleri, mülkün olarak yeryüzünün
uçlarını da vereceğim. Onları demir çomakla kıracaksın; bir çömlekçi kabı gibi
onları parçalayacaksın." (Tevrat, Mezmurlar Bölümü 2/8-9)
"Ve Allah'ın Rabbin sana teslim edeceği bütün kavimleri bitireceksin,
gözün onlara acımayacak. (Tevrat, Tesniye Bölümü, 7/16)
4.
YAKMA
"Onları ateş yakacak. Alevlerin elinden canlarını kurtaramayacaklar."
(Tevrat, İşaya 47/14)
Tevrat'ın "acıklı ölümlerle ölecekler" (Yeremya Bölümü, 16/4)
ifadesinde anlattığı işkencelerden birisi de insanları yakarak öldürmedir.
Tarihte Siyonistler fırsat bulduklarında bu korkunç yöntemi uygulamışlardır.
5.
KAN İÇME
"Et yeyin ve KAN İÇİN yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin
KANINI İÇECEKSİNİZ... SARHOŞ OLUNCAYA KADAR KAN İÇECEKSİNİZ" (Tevrat,
Hezekiel Bölümü 39/18-20)
Bu sapık adet asırlardır bir kısım fanatik Siyonistler tarafından
uygulanmaktadır. Bazı bağnaz Yahudi kollan, Tevrat'ın insan kanı içme ve insan
boğazlama konusundaki emirleri doğrultusunda, sayısız insanın kanlarını almak
için öldürmüşlerdir:
"Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için Onları
hazırla." (Tevrat, Yeremya Bölümü, 12/3)
"Et yeyin ve kan için yiğitlerin etini yiyeceksiniz ve dünya beylerinin
kanını içeceksiniz... sarhoş oluncaya kadar kan içeceksiniz." (Tevrat,
Hezekiel Bölümü, 39/18-19)
6.
MİKROP HARBİ
"Ve onun içine veba ve sokaklarına kan göndereceğim ve çepeçevre onun
üzerine gelen kılıçla içindeki yaralılar düşecekler ve bilecekler ki ben
Rabbim." (Tevrat, Hezekiel Bölümü, 28/23)
14. yüzyılda Avrupa'da çok büyük ölümlere sebep olan veba salgınları yaşandı
(1. Meydan Larousse, Cilt 12, sf: 551) Özellikle Almanya'da 1348-1349 yıllan
arasında vebadan ölenlerin sayısı oldukça arttı. Bu durum karşısında Papaz
Clemens VI. Von Avignon vebanın nereden kaynaklandığını öğrenmek ve hastalığın
yayılması karşısında tedbir almak için soruşturma açtı (2. Lexikon Deş
Mittelalters, Band 11, sf: 784-785) Soruşturma sonucu gerçek bir vahşeti ortaya
koyuyordu: Milyonlarca insanın ölümüne neden olan vebayı Yahudiler kasıtlı
olarak yaymıştı. (3.Espana Y Los Judios, Federico Ysart, sf: 32, 4. Der Grosse
Bildatlas Zur Weltgeschichte, sf:557) Vebayı yaymak için kuyu sularına veba
mikrobu atmışlar ve Yahudi olmayanların evlerinin duvarlarına içinde veba
mikrobu bulunan mürekkep sürmüşlerdi (5.Devil Drogs And Doctors, sf: 202-203)
Nitekim bir Alman Yahudisi yine zengin bir Yahudi olan Hanovre'li Salomon'un
oğlu Aaron'dan Hanovre şehrinin kıyılarına atılmak üzere 300 tane içinde veba
mikrobu bulunan zehir torbası aldığını ve bunlarla hem şehrin kıyısını hem de
diğer bazı şehirlerin kıyılarına zehirlediğini itiraf etmişti. (6.La Mort Noir
Chronic Dela Peste, Johannes Jnohl, sf: 218)
SİYONİSTLER HRİSTİYANLIĞI DA DEĞİŞTİRDİLER KENDİ GELENEKLERİNİ HIRİSTİYANLIĞA
SOKTULAR
HAÇ:
Hıristiyanlığa sonradan sokulmuş KABBALA kökenli bir semboldür.
KATEDRAL VE KİLİSELER: KABBALA kökenli sembollerle doludur.
ÜÇLEME
(TESLİS) İNANCI: Hıristiyanlığa sokulan KABBALA'ya dayalı bir öğretidir.
VAFTİZ,
NOEL BAYRAMI, PASKALYA KABBALA kökenlidir.. (Bkz.: Şeytanın Dini
Masonluk, Bilim Araştırma Grubu, İstanbul, 1993)
SONUÇ
Yukarıda
açık bir şekilde görülmektedir ki, nefsine esir olup şeytana uyan insanların
bütün dünyaya hakim olma hırs, arzu ve idealleri asırlardan beri mevcuttur ve
zamanla bir inanç halini almıştır. İnançlarının özü buna dönüşmüştür. Yani
"DÜNYAYA HAKİM OLMA" onların dini haline gelmiştir. Ve işte tarihin
derinliklerinden gelen bu çalışmalar 3000 yıllık bir gelişme göstererek bugünkü
halini almıştır.
3000 YILLIK GELİŞME
İşte
3000 yıl önce, nefislerine esir olarak ve şeytana uyarak önce Cenab-ı Hakkın,
Musa (A.S)'a gönderdiği Hak Kitap TEVRAT'ı sonradan da yine Cenab-ı Hakkın, İsa
(A.S)'a gönderdiği Hak Kitap İNCİL'İ arzularına uygun şekilde değiştirenler o
günden beri babadan oğula ve nesilden nesile kendi üstün ırk fikirlerini ve
bunun esas gayesi olan "DÜNYA HAKİMİYETİ"ni gerçekleştirebilmek için
zamanla 3000 yıllık sürede büyük bir gelişme gösterdiler.
Öyle ki bilhassa son 400 yıl esnasında, ABD'nin keşfinden sonra oradan
getirdikleri altınlarla, İngiltere, Portekiz, İspanya ve Hollanda uzak
denizlere açılabilecek gemiler inşa ettiler ve böylece Amerika, Asya ve
Afrika'nın zenginliklerini sömürmeye başladılar. Avrupa'da SERMAYE BİRİKİMİ
arttı ve FAİZ'in yayılması ve KAPİTALİST NİZAMIN geliştirilmesi ve yayılması
suretiyle "çok büyük paralar" ellerine geçirdiler. Zamanla bunlar
büyük bankalar haline geldiler. Ve bütün Dünya Ekonomisini kontrolleri altına
almaya başladılar.
Astronomik ölçülerde zenginleşen bu kimseler zamanla sadece Ekonomik hayatı
değil, bütün dünya ülkelerinin siyasi yönetimlerini de kontrolleri altına
almaya başladılar. Büyük sanayi kuruluşlarını kontrolleri altına aldılar.
Medyayı ve en büyük dünya haber ajanslarını kontrolleri altına aldılar.
Stratejik araştırma enstitülerini aynı şekilde kontrolleri altına almaya
başladılar. Ayrıca en büyük Avukatlık ve Hukuk bürolarını kurdular. Ve nihayet
yavaş, yavaş bütün dünyayı yöneten ve kısa adı GDD olan "Gizli Dünya
Devleti"ni kurdular. Ve bu GDD vasıtasıyla bugün bütün dünyayı yönetecek bir
noktaya geldiler. Gittikçe artan bir kontrol gücüyle bütün dünyayı
yönetmektedirler.
İşte
yukarıda (Siyonizmin idealleri) başlığı altında belirtilen idealler
doğrultusunda 3000 yıllık bir ilerleme ve son 400 yılda kapitalizmin yeryüzünde
yayılmasıyla FAİZ yoluyla ve yeşil bir kâğıt olan (doları) dünya parası yapıp
istedikleri kadar para basmak suretiyle elde ettikleri astronomik zenginlikleri
vasıtasıyla kendi tahakkümleri altına almak için plânlı, programlı çalışan bu
kimseler bugün fiilen ve hukuken ilan edilmiş bir Dünya Devletini henüz
kuramamış iseler de artık aynen böyle bir devlet varmış gibi GDD (Gizli Dünya
Devleti) ni oluşturmuş bulunmaktadırlar.
Bu GDD (Gizli Dünya Devleti)'nin ne olduğunu anlamak için bugün (Dünya parası)
haline getirilmiş olan (Dolar) in üzerindeki resimlere bakmak ve bunların
gerçek manalarını bilmek kâfidir.
GDD
DÜNYAYI NASIL KONTROL EDİYOR?
ABD
Dolarının üzerine 1933 yılında Roosevelt tarafından Şekil 1'deki ehram
yerleştirilmiştir. Bu ehram GDD'nin dünyayı nasıl kontrol ettiğini gösteren
karakteristik bir şemadır.
Yukarda da belirtildiği gibi Siyonizm "üstün ırk" esasına dayanmakta
ve bütün dünyaya hakim olmayı ana gaye olarak almış bulunmaktadır. Bunun
gerçekleşmesi için, Siyonizmin temel kitabı olan KABBALA, dünya hakimiyetinde
temel esas alınmıştır. KABBALA'nn ise 3 önemli uyarısı vardır.
Bunlar:
l-GİZLİLİK
2-İTAAT
3-HAHAMLAR
VE KABBALA TARAFINDAN KONULAN KURALLARA KESİN OLARAK BAĞLILIK
Gizlilik,
diğer köle yapılmak ve sömürülmek istenen insanlar tarafından yaptıkları
usulleri ve faaliyetleri fark edilecek olursa büyük reaksiyonlar
doğabileceğinden dolayı temel esas alınmıştır. Bunun sonucu olarak da gerek
kitapları, gerek konuşmaları ve gerekse muamelelerinde SEMBOLLER yer
tutmaktadır. Bu sembollerin manasını ancak derece derece gelişerek, kontrol
ederek en üst dereceye ulaşmış kimseler tam olarak bilebilmektedirler. İşte bu
sembolik çalışma esasının bir sonucu olarak Dolar'ın Ehram'ının üzerinde Annoit
Koektist sözü yazılmıştır. Bunun manası "zafere ulaşıldı" demektir.
Gizli Dünya Devleti Dolan dünya parası yapmakla ve kendi ehramını bu paranın
üzerine yerleştirmekle kendisini büyük zafere ulaşmış saymaktadır. Pramit'in
altındaki Novrus Kordosecolorun sözünün manası ise "yeni dünya
düzeni" demektir. Yani Siyonizmin kontrolünde Siyonizmin hakim olduğu
dünya düzeninin kurulmuş olduğu ilan edilmektedir.
Yeni Dünya Düzeni sloganı sayfa 191'de açıklandığı gibi, GDD'nin mürşitlerinden
olan ADAM WEÎSSHAVST tarafından l Mayıs 1776'da MÜRŞİTLER LOCASI kurulduğu
zaman bu locanın amblemi olarak kabul edilmiştir.
Dolayısıyla GDD tarafından çok önem verilen bir slogandır ve o münasebetle
Doların üzerine yerleştirilmiştir. Piramit'in alt kısmına gelince; bu alt
kısmın üzerinde Latin harfleriyle yazılmış olan 1776 tarihi, bilmeyenlerin
zannettikleri gibi, ABD'nin bağımsızlığını kazandığı 1776 yılı münasebetiyle
değil, ADAM V/EİSSHAVST tarafından ilk mürşidler locasının 1 Mayıs 1776'da
kurulmuş olması dolayısıyla buraya yazılmıştır.
DOLAR ÜZERİNDEKİ PRAMİTİN HER BİR BASAMAĞI NE İFADE EDİYOR?
Bu
pramitin en altındaki birinci basamağı "HUMANÎSMUS" yani bütün
insanlığı ifade etmektedir. Böylece bu pramit Siyonizmin bütün insanlığı, yani
yeryüzündeki 6 milyar insanı nasıl kontrol ettiğini belirtmektedir. Bu pramitte
de görüldüğü gibi dünya hakimiyetini tesis, bir diğer ifadeyle 6 milyar insanı
yani bütün insanlığı kontrol için kurulan sistem gizlilik ve itaat esasına dayanmakta
en tepedeki yöneticilerin arzularının yerine getirilmesi plân ve programlarının
uygulanabilmesi için bütün dünyaya yayılmış böyle bir pramit sistemi esas
alınmıştır. Bu pramitte en alttaki insanlığın üstündeki kademeleri 3 grupta
toplamak mümkündür:
1.
Halkın içine giren ve yukarının emirlerini uygulayan saçaklar: Bunlar 3 kademe
halindedir.
a.ROTARY,
LİON, DINER, PROPELLER, YMCA
b.MAVİ LOCALAR
c.ÖNLÜKSÜZ MASONLAR (İYİ İNSANLAR)
2. Ucu gözüken, büyük kısmı gizli olan kademeler: Bunlar 5 kademe:
a.B'NAİ
B'RITH, BILDERBERG
TEŞKİLATLARI : Bu kademe Ara Koordinasyon
kademesi olup görünen en yüksek yönetim kademesidir.
b.BÜYÜK ŞARK LOCASI : (Fransız mason locası teşkilatları)
c. KOMÜNİZM: (Rusya mason locası)
d. İSKOÇ LOCASI TEŞKİLATI : l - 33° (İngiliz mason locası)
e. YORK LOCASI TEŞKİLATI : (Alman mason locası)
3.
Hiç görünmeyen gizli kademeler. Bunlar da 4 kademedir:
a. RT : (En üst gizli kademe: 3 Kabbalistten müteşekkil en üst komuta
kademesi.)
b. 13'LER MECLİSİ
C. 33'LER MECLİSİ
d. 300'LER KULÜBÜ SANHEDRİN: (En üst yönetim meclisi).
En
alttaki insanlık ile beraber bu kademeler 13 kademeyi oluşturmaktadır. 13
rakamı Siyonizm'de, Hıristiyanlann aksine, uğurlu sayılan bir rakamdır.
Bu dünya teşkilatı inanç itibariyle Siyonizme dayanmaktadır. Siyonizmin temel
esasları ise yukarıda da belirtildiği gibi; KABBALA, MUHARREF TEVRAT ve
TALMUD'a dayanmaktadır. Bu sistemin en büyük özelliği; bir kere daha
belirtirsek GİZLİLİK ve İTAAT'tir. Bundan dolayı her biri yalnızca kendisine
verilen emirleri yerine getirir (hatta kendi yaşadığı ülkenin aleyhine olsa
dahi: (Bu hususta mesela "iktibaslar : ABD Cumhurbaşkanları Sayfa 309
bölüme bakılabilir.) Kurulan "hücre sistemi" sayesinde her birinin
yalnızca en üst derecesindekiler bir üst örgütle bağlantı içine girebilirler. Sistemin
tümünü bütün sırlarıyla bilenler ise yalnızca en üstteki KABBALİST hahamlardır.
ÜÇGEN
İÇİNDEKİ GÖZ
En
üstteki üçgen içindeki göz : Bu sembol nihai gayeyi temsil etmektedir. Nedir bu
nihai gaye? LÜZİFER : Mason ilahının gözü! Bu göz "Cenab-ı Hak herşeyi
görür" gerçeğinin karşısında bizim ilahımız da her şeyi görür, hatta
herşeyi daha iyi görür iddiasını temsil etmektedir. Bu göz LÜZÎFER yani
ŞEYTAN'ın gözüdür. Eğik bakmaktadır ve şaşıdır. Masonlar birbirleriyle tanışmak
için bu parolayı kullanmaktadırlar. Karşılaştıklarında toka yaparken bir yandan
sağ ellerinin baş parmağı diğerinin eline özel şekilde bastırmakta ve gözlerini
de bu resimde olduğu gibi eğik olarak tutarak aşağıya doğru bakmaktadırlar.
Siyonizm'in inancına göre Şeytan Cennet'ten kovulduktan sonra şimdi yeryüzünde
"Ben-î İsrail"e (İsrailoğullarına) mensup insanlar vasıtasıyla haşa
Cenab-ı Hak'tan intikam alacakmış. Siyonizm'in temelinde işte böylece
"Şeytana kulluk yapmak" yatmaktadır.
RT
En
üst kademe : RT : En yüksek, Kabbalist sırlarının tamamını bilen bir Baş
Hahamın, diğer kademelerde temayüz ederek en üst makama ulaşmış iki yardımcı
Kabbalist, yani KABBALA'yı tam olarak bilen hahamlardan teşekkül etmektedir.
(Bkz.: İktibaslar "Siyonizmin emir komuta zinciri" Sayfa : 257) Bu en
üst RT kademesinin altında bir görünmeyen en üst yönetim meclisi SANHEDRİN
kademeleri bulunmaktadır.
Üç Kabbalist: RT ve SANHEDRİN bütün Siyonist organizasyonların, İsrail devleti
dahil bağlı oldukları haham topluluğudur.
SANHEDRİN
SANHEDRÎN
üyeleri, KABBALA Eğitimi almış olan hahamların arasından seçilirler. Bu gizli
yönetim meclisi kadrosunun içinde genel yönetimi gözeten "70 KABBALİST
HAHAM" "Genel Gözetim Meclisi" olarak İsrail'de toplanırlar. Bu
ruhani mecliste, şayet herhangi bir eksilme olursa yerine yeni üyeleri seçmek
yetkisiyle görevli 4 Haham bulunmaktadır. (Bkz.: İktibaslar: KABBALİZM Sayfa:
258)
SANHEDRİN'deki Kabbalist Hahamlara bağlı olarak çalışan ayrıca bir (YEMİNLİ
70'LER GRUBU) vardır ki bunlar Siyonizm adına bütün dünyanın yönetimini
yapmaktadırlar. Ve GDD'yi yönetmektedirler. Siyonizm ve GDD'nin bütün
kademeleri bunlara itaat etmeye mecburdurlar. ABD'de ROCKFELLER, İngilterede
ROTHSHİLD'ler bu (Yeminli 70'ler Grubu)'na dahildirler. Ve grubun ayrıca
Avrupa'da ve Japonya'da ayakları vardır. Ve bu yeminliler gurubu bütün dünya
ülkelerinde teşkilatlanmışlardır. Böylece SANHEDRİN'e mensup 70 KABBALİST
HAHAM)1 a bağlı olarak bu (70 Yeminliler Grubu) bütün dünyayı bir GDD: Gizli
Dünya Devleti olarak yönetmektedirler.
Pramit'in SANHEDRİN'in üst kademesinin altındaki bütün kademelerin hepsi
bunlara bağlıdır. Bu (Gizli Dünya Devleti)ni teşkil etmek üzere yukarıdaki
(Yeminli 70'ler Grubu)na bağlı olarak dünyayı yöneten kuruluşlar içerisinde
aşağıdaki kuruluşlar yer almaktadır:
B'NAİ
B'RİTH
Amacı:
Siyonizm'in dünya çapındaki menfaatlerini gözetmek ve Siyonizmin hedefi olan
"Dünya Hakimiyeti"ni sağlamak. Onun için bu teşkilat bugünkü
Birleşmiş Milletler'in beynini teşkil etmektedir. Birleşmiş Milletler
Teşkilatı'nın bütün kilit noktalarındaki üyeleri vasıtasıyla uluslararası
kararları istediği şekilde yönlendirmektedirler. Esasen Birleşmiş Milletler
Teşkilatı GDD tarafından bunun için kurulmuştur. B'NAÎ B'RÎTH, Masonluk ve
Bilderberg gibi geniş Siyonist teşkilatlardan birisidir.
B'NAİ B'RİTH, 1938'de 4 önemli Siyonist organizasyonunun taktiklerini ve
planlarını hazırlayan "GENEL YAHUDİ KURULTAYI" nı oluşturmuştur.
B'NAÎ B'RlTH kendisine bağlı "ALEPH ZADİK ALEPH" adlı teşkilat
vasıtasıyla bütün dünyadaki 13-21 yaş gruplarına mensup gençlere SİYONİZM
DÜŞÜNCESİ'ni aşılamak üzere geniş faaliyette bulunmaktadır.
Türkiye'de B'NAİ B'RİTH' in ayağı : “FAKİRLERİ KORUMA DERNEĞİ” dir.
BİLDERBERG
GRUP
Bilderberg
Grup, 1954 Mayıs'ında Hollanda'nın Osterbeek kentindeki Bilderberg Oteli'nde
toplanan bir grup Yahudi tarafından kuruldu. Grubu tasarlayıp oluşturan asıl
kurucu İsveç Franmasonluğu'nda üstad-ı azam Yahudi din adamı Joseph Retinger
(1887-1960)'dır. Bu gizli grubun finansmanının önemli bir kısmını Amerika'daki
Yahudi Rockefeller Vakfı tarafından karşılanır. Diğer finansör ünlü Yahudi
banker Roths-child ailesidir. Bilderberg çok uluslu hükümet gibidir.
Gizli yönetim merkezi, diğer Yahudi örgütlerinde olduğu gibi İsrail'dedir.
İsrail'de toplanan ve 70 baş hahamdan oluşan Sanhedrin, örgüt hiyerarşisinin en
yukarı noktasında bulunur. Merkezden Bilderbergi yönlendirenler, hahamlar ve
33. dereceden masonlar arasından seçilir.Grubun Yahudilerden oluşan 25 yönetici
kadrosu, Yahudi dünya hakimiyetini gerçekleştirmeye yönelik emirleri
hahamlardan alır. Bu emirler, dünyanın pek çok yerinde önemli kariyerlere sahip
üyeler sayesinde kolaylıkla uygulamaya geçirilir. Bilderberg toplantılarına
kadınlar giremez. Göstermelik olarak yalnız Margeret Thatcher toplantılara
çağrılmıştır.
Bilderberg birçok kaynakta "Dünya'nın Efendileri" şeklinde
tanımlanır. Bilderberg Grubun geçmişine ilişkin tek bir kaynak bulma imkanı
yoktur. Başvuru kaynaklarında kurulduğu yer, tarih ve toplantılara katılan bazı
önemli şahısların isminin dışında bir bilgi bulmak mümkün değildir.
Kurulduğundan bu yana Bilderberg toplantılarının tamamı basına ve kamuoyuna
gizli yapılmış, burada konuşulanlar hakkında hiç kimse bilgi sahibi
olamamıştır. Bu toplantılara katılanlar burada konuşulanları ne pahasına olursa
olsun bildirmeyeceklerine yemin ederler. Ünlü bir Türk siyaset adamının dediği
"görevimden istifa etmemi isteseler bile burada konuşulanları kimseye
söylemem" sözü bu gizliliği ortaya koymaktadır.
Örgüt, kara para, siyaset, gizli örgütler ve iş dünyasının ünlülerini biraraya
getirir. Her yıl üç gün toplanır. Toplantılar sırasında konuların gizli
kalacağına söz verilir. Görüşmelerden sonra yalnızca katılanlara özel bir rapor
dağıtılır. Bu örgütle ilgili en detaylı bilgi İspanyol İstihbarat Örgütü'nün
üst düzey yöneticisi Luis Gonzales Mata'nın kitabıdır. "Dünyanın Gerçek
Efendileri" isimli kitap 1975 yılında Paris'te Bernard Grassed Yayınevi
tarafından yayınlanmış fakat piyasadan toptan satın alınmış ve okuyucuya
ulaşması engellenmiştir.
Gizli bir masonik teşkilat olan Bilderberg'in en belirgin özelliği, devletlerin
kilit noktalarında görev yapan üst düzey Masonları bünyesinde toplamış
olmasıdır. Bilderberg, Gizli Dünya Devleti'ni kurabilmek amacıyla ihtilaller
düzenlemek, devletler kurmak veya yıkmak gibi çok önemli roller üstlenmiştir,
İrlanda'nın Dublin şehrinde çıkan "Newa Nation" isimli dergi, Ocak
1964 tarihli sayısında Bilderberg Grup hakkında şu bilgileri vermektedir:
"Bir Dünya Devlet'i kurmak için Bilderberg teşkilatı, B'nai B'rith
tarikatı ve diğer gizli Siyonist teşkilatları ile gayet sıkı işbirliği
yapmaktadır."
Toplantıya katılan üst düzey devlet adamları, alınan kararları kendi ülkeleri
aleyhine olsa da uygularlar. Amerikan eski Başkanlarından Yahudi
Eissenhovver'da başkanlığı döneminde, Bilderberg toplantılarında alınan
kararları ülkesinin çıkarlarına ters düşse de, bütünüyle uygulamıştır.
Eisenhower, Bilderberg'in üzerindeki etkisini şu şekilde açıklamaktadır:
"Bilderberg toplantıları beni oldukça aydınlattı, resmi kanalların dışında
da bakış açıları edindim." (Peeople's almanac, sf.81)
Bilderberg'in dünya çapında her büyük olayda etkisi vardır. Amacı dünya
ekonomisini ve siyasetini Siyonizm'in çıkarları doğrultusunda planlamaktır.-
Pek çok zengin ülke, Mason liderler önderliğinde başlatılan sözde bağımsızlık
hareketleri ile sömürgelikten kurtarılmış gibi gösterilmiştir. Daha sonra başa
geçirilen Mason devlet başkanları aracılığıyla, bu ülkelerin servetlerinin
sömürülmesi daha da artmıştır.
"Siyonizmin en büyük amacı olan Yahudi egemenliğinde birleşmiş bir
dünyanın ilk basamağı Ortak Pazarı ortaya çıkaran Roma Antlaşması da Bilderberg
toplantılarında kararlaştırıldı." (A.g.e, sf. 81)
Bilderberg'in en önemli faaliyeti “Trilateral Komisyon”u kurmasıdır. Hatta bu
"Bilderberg'in Çocuğu" olarak da bilinir. Amerikan finansör ünlü
Yahudi Rockefeller, Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya'yı kapsayan özel
kişilerden oluşan etkili bir ekonomik grubun kurulması konusunu ilk olarak
Bilderberg toplantısında ortaya attı.
Grup, en ünlü ve güçlü isimleri üye olarak seçmektedir. Fransa eski Başkanı
Mason Valery Giscard d'Estaing, Amerikan'nın eski başkanı Yahudi Gerald Ford
toplantıların daimi üyesiydi. Yahudi çıkarlarına ters düştüğü için bir
suikastla öldürülen Başkan Kennedy'nin yönetim kadrosu da Bilderberglilerle
doluydu: Dışişleri Bakanı Dean Rusk, Devlet Bakanı George Ball ve Ulusal
Güvenlik Danışmanı Mc George Bundy Bilderberg üyesi idi.
"Yahudi David Rockefeller her sene Amerikan Yahudi Finansman
kuruluşlarından First National Bank ve Morgan Guaranty Trust Co. ve Ford Motor
Co., Du pont ve sahibi bulunduğu Standart Oil gibi şirketlerin endüstriyel
liderlerini, Fransız finansör Yahudi Baron Edmond de Rothschild ve Fiat Başkanı
Giovanni Ağnelli'yi davet etmeyi garanti etmişti. Dünya Bankası genel direktörü
Robert Mc Namara toplantılara düzenli olarak katılmıştır." (26 Nisan 1975,
Hürriyet.)
Bilderberg'in her seneki düzenli toplantılarında burada alınan kararlan iletmek
ve uygulamak amacıyla mutlaka üst düzeyde bir NATO yetkilisi bulunur.
ÖNEMLİ
ALT KURULUŞLAR
Roosevelt
tarafından Dolar üzerine yerleştirilen ve GDD (Gizli Dünya Devleti)'nin genel
şemasını gösteren 13 kademeli piramidin en üstünde gizli RT, SANHEDRÎN
kademelerini, bu kademeler içindeki "70 yeminli Haham
Meclisi" ile " 70 yeminli
Yönetim Grubu"nun bulunduğunu yukarıda
açıklamıştık. Bu kademelerin altında ise, "ucu dışarıdan gözüken
büyük kısmı gizli olan" kademelerin yer aldığını ve bu
kademelerin en üstünde ise B'NAİ B'RİTH Ahdin Çocukları
ve Bilderberg Dünyanın efendileri "ARA KOORDİNASYON
VE YÖNETİM KADEMESİ" nin
bulunduğunu belirtmiştik. Bu kademenin altında bir yandan yukarıya bağlı ve
onların emirlerini yerine getirmeye memur Mason Locaları Teşkilatları ve
bunlara adam hazırlayan ROTARY, LİONŞ, DÎNER,
PROPELLER, YMCA Teşkilatları Siyonizmin dünya hakimiyeti için çalışmakta, diğer
yandan ise bu ara yönetim kademesine bağlı bir çok "ÖNEMLİ ALT
KURULUŞLAR" faaliyet göstermektedirler. GDD, bu "ÖNEMLİ ALT
KURULUŞLAR" vasıtasıyla dünyayı kontrol etmekte, dünya olaylarına yön
vermekte ve GDD'nin emir ve arzularını bütün dünya yüzünde yerine
getirmektedirler. Bu önemli alt kuruluşlardan BM = BİRLEŞMİŞ MİLLETLER, DÜNYA
BANKASI ve IMF (International Monatary Found)'un B'NAİ B'RİTH emrinde
çalıştıkları yukarıda belirtilmiştir.
Şimdi
kısaca RT ve SANHEDRİN kademelerinin ve bunlara mensup "70 YEMİNLİLER
GRUBU"nun ve BİLDERBERG'in Yönetim Kadrosu'nun emir ve kontrolündeki
önemli alt kuruluşlara da kısaca bakış yapmakta yarar olacaktır. Bu önemli alt
kuruluşlar şunlardır:
NATO, CFR, CIA, BUSINESS ROUND TABLE, AIPAC, AB=AVRUPA BİRLİĞİ, TRİLATERAL
(GİZLİ DÜNYA DEVLETİ ORGANİZASYONU)
AB:
AVRUPA BİRLİĞİ
Bunun
BİLDERBERG Toplantılarında kararlaştırılan "ROMA ANLAŞMASI" ile
kurulduğunu yukarıda "BİLDERBERG" bölümünde açıklamıştık.
AB: AVRUPA BİRLİĞİ' nin GDD (Gizli Dünya Devleti) vasıtasıyla Siyonizmin
kontrolü altında tutabilmek için AB Temel Organizasyonu GDD tarafından 2 kademe
olarak değil, 3 kademe olarak tanzim olunmuştur.
ŞEKİL
2 :
AVRUPA
BİRLİĞİ TEMEL ŞEMASI
İCRA BAKANLAR
KOMİTESİ
KURULU
KOMİSYONLAR
AVRUPA
PARLAMENTOSU
Normal
olarak bir yönetimde PARLAMENTO ve İCRA KOMİTESİ yani BAKANLAR KURULU' nun kafi
olması icap ederken, araya GDD'nin her şeyi kontrol ve yönetebilmesi için
KOMİSYONLAR KADEMESİ konmuştur.
Öyle
ki, AVRUPA PARLAMENTOSU, Komisyonlar tarafından tanzim edilen gündemle çalışır
ve yalnız komisyonlardan gelen raporları müzâkere edebilir.
Parlamento Kurulu (Avrupa Parlamentosu), İcra Komitesi yani Bakanlar Kuruluna
direk olarak gidemez. Önce Parlamentonun kararları komisyona gelir, komisyon
konuyu istediği gibi İcra Komitesine götürür. İcra Komitesi ancak, komisyonun
raporlarını müzâkere edebilir. Ve yine İcra Komitesinin aldığı kararlar da
Parlamentoya doğrudan doğruya gidemez ve tatbikata doğrudan doğruya konulamaz.
Komisyonun bu kararlara vereceği şekiller ile tatbik edilebilir.
NATO
(NORTH ATLANTIC TREATY ORGANIZATION)
"NATO'nUn
kurulmasına Amerika'da en güçlü Yahudi lobilerinden CFR toplantılarında karar
verilmiştir."( Memories, Jean Monnet, S.419)
"Kurucuları arasında Bilderberg üyesi Joseph Luns, Yahudi ve Bilderberg
üyesi George Marshall, hem CFR hem de Bilderberg'e üye Dean Acheson
bulunur." (Jean Monnet, Memoires, sf.49)
NATO'nun ilk başkomutanlığını da Amerika'nın Yahudi devlet başkanlarından
Dwight Eisenhovver yapmıştır. NATO Genel Sekreterlerinden Spaak, Lord
Carrington, Joseph Luns, General Lemnitzer, şu anki NATO müttefik Kuvvetleri
Komutanı John Galvin ve Genel Sekreteri Manfred Wörner Bilderberg üyesi NATO
yetkililerinden sadece birkaçıdır.
"1991 yılında New York'ta yapılan Bilderberg toplantısına NATO Genel
Sekreteri Manfred Wörner, NATO Müttefik Kuvvetleri Komutanı John Galvin,
Belçika Başbakanı Mason Wilfred Martens, Fransa Savunma Bakanı Jean Pierre
Chevement, Portekiz Dışişleri Bakanı Joa de Deus Pinherio, Yunanistan Dışişleri
Bakanı Antonis Salaras, A.B.D. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Lawrance Eagleburger
katılan ünlü yetkililerdendir." (2000'e Doğru Dergisi)
CFR
COUNCIL OF FOREIGN RELATIONS
(DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ)
"COUNCİL
OF FOREİGN RELATIONS" (CFR) dünya politikasını kendi kontrolleri altında
tutmak amacıyla "Walter Lippmann önderliğinde kurulmuştur" (Lectures
Françaises, sayı 214, sf.31-34). Şu anki başkanlığını David Rockefeller
yapmaktadır. Konsey birçok ünlü politik lideri, fikir adamını ve sanayiciyi bir
araya getirmektedir.
"Gurup düzenli seminerlerden ve haftalık toplantılardan ayrı, yemekler
verip Yahudi dünyasının ünlü isimlerini bir araya getirir. Bu gizli yemeklere
konuk olarak katılanların başında, Küba'dan Fidel Castro, İngiltere'den Edward
Heath, İsrail'den eski Savunma Bakanı Moshe Dayan ve Almanya'dan Sosyal
Demokrat Lider Yahudi Willy Brandt gelir." (Lectures Françaises, sf.86)
Bu kuruluşun bütün maddi giderleri J.P.Morgan & Co, Carnegie Vakfı,
Rockefeller ailesi ve öteki Wall Street bankerleri tarafından karşılanır. Bu
çevrelerin yoğun destekleriyle kuruluşundan çok kısa bir süre sonra dış
politikada etkin rol oynamaya başlamıştır.
"37 daimi üyesinin 10 tanesi Yahudi, diğerleri ise yüksek dereceli
Mason'dur. İlk başkanlığını Amerikalı senatör
Yahudi Rudy BoSCllWİtZ yapmıştır." (They Dare to Speak Out, sf.180).
Washington'daki Dışişleri Bakanlığı göstermelik bir kurumdur. Amerika'nın
gerçek "Dışişleri Bakanlığı" CFR'dir.
ABD'nin 6 başkanının dışişleri danışmanlığını ve CFR başkanlığını yapan John
Mcloy bu konuyu şöyle ifade etmiştir :
"Yeni bir isme ihtiyacımız olduğunda CFR üyelerine bir göz atmamız ve New
York'u aramamız yeterliydi." (People's almanac, sf.87)
CFR son 50 yılın Dışişleri Bakanlığı için eğitim ve çıkış yeri olmuştur. John
Foster Dulles'le başlayan tüm Dışişleri Bakanları sadece biri hariç CFR
üyesiydi. Bu bakanlar, Dean Rusk, Cyrus Vance, Edmund Muskie, Henry Kissenger,
George Schultz ve Alexander Haig'tir.
CFR II. DÜNYA SAVAŞI'NIN DA PERDE ARKASINDAYDI
İkinci
Dünya Savaşı'nda yüz binlerce insanın ölümüne yol açan atom bombası da Amerikan
Siyonist Lobisi tarafından planlanmıştı.
"Konsey II. Dünya Savaşı sırasında 118.000 kişinin ölümüne neden olan Atom
Bombası'nın kullanımı konusunda kilit rolü oynadı. 1945 yılında bomba hakkında
kararları alan komite CFR üyelerinden oluşmaktaydı. Ayrıca konsey II. Dünya
Savaşı sonrası da yönetici bir güce sahipti." (People's Almanac, Sf.86)
"II. Dünya Savaşı döneminde, Manhattan Projesi kod adıyla Siyonist bilim
adamları tarafından yapılan Atom Bombası, ABD Başkanı Yahudi Harry Solomon
Truman'ın emriyle Japonya'ya atılmıştır." (Masonluk ve Kapitalizm, sf. 495
- 496)
Richard Nixon, Yahudi Dwight Eisenhower, Adlai Stevenson, Yahudi Hubert
Humphry, George Mc Govern ve Yahudi John Anderson dahil olmak üzere birçok
başkan ve başkan adayı gibi başkan yardımcıları Yahudi Walter Mondale ve Yahudi
Nelson Rockefeller de bu konseye üyedir. Ronald Reagan hükümetindeki Mason
Casey ve Alexander Haig, Donald Regan, Ticaret Bakanı Malcolm Boldrige ve Özel
Ticaret Temsilcisi William Brock CFR üyesiydi.
Görüldüğü gibi Amerika Birleşik Devletleri, başkanından hükümet üyelerine,
Senatosundan haber alma örgütlerine kadar, Siyonist kontrolü altındadır.
Siyasi alandaki bu egemenlik, ülke ekonomisinde de kendini hissettirmektedir.
ITT, IBM ve Standard Oil gibi Siyonist firmaların üst düzey avukatları, şirket
liderleri ve bankerlerde üye listesindedir. Ayrıca ülkedeki büyük basın
kuruluşları da konseyle bağlantılıdır. Ünlü Siyonist basın yayın organlarından
New York Times'ın yayıncısı Arthur Heiys Shulzberger, Time'dan James Reston ve
Bili Moyers, Time Dergisi'nin eski editörü Hadley Donovan, Washington Post
yayıncısı Katherine Graham, CBS Başkanı William S.Paley ve NBV haber yapımcsı
John Chancellar da CFR'lidir. (People's Almanac, sf.87)
Siyonistlerin en etkili propaganda aracı olan basın ve medyadan James Restin ve
Thomas Wicker'de Bilderberglidirler. Herald Tribüne Gazetesi sahibi Yahudi
Arthur Shulzberger, Time ve Life dergilerinin sahibi Henry Luge toplantılara
katılmıştır.
SİYONİZMİN
KONTROLÜNDEKİ GİZLİ SERVİS : CIA
"CIA'yı
kuran ve kırk yıl süreyle CFR direktörü olan Ailen Dulles, Richard Helms,
William Colb, George Bush ve Masan VVilliam Casey de dahil olmak üzere bütün
CIA başkanları CFR Üyesidir." (People's almanac, sf 87)
Siyonistler tarafından kurulan ve dünyanın siyasi ve ekonomik politikalarını
yönlendiren CIA'nın kilit noktalarında Siyonistler veya Masonlar bulunmaktadır,
İsrail ve MOSSAD ile sıkı ilişkiler içerisinde bulunan CIA, dünyada kargaşa,
kaos ve ihtilaller çıkararak, Siyonist çıkarlara hizmet vermektedir.
CIA'nın hemen hemen bütün başkanları da CFR teşkilatına üyedirler.
"CIA başkanlarından John Coleman ve W. Donovan CFR teşkilatının üyesi
olup, kurulmasında oldukça etkin bir rol almışlardır." (People's Almanac,
sh.87)
BUSINESS
ROUND TABLE
Birbirinden
bağımsız görünen dünyanın en büyük şirket ve kuruluşları bu organizasyona
bağımlı olarak faaliyet gösterir. Bilderberg'in emirleri doğrultusunda hareket
eden bu komisyon dünya ekonomisini az bir sayıda uluslararası şirketle kontrol
eder. 1970'lerde Siyonist ve Mason sermayeli şirketlerin işadamları Amerika'nın
dünya ekonomisindeki egemenliğini sağlamak için bir araya getiren bu kuruluş
hemen Amerika'nın en önde gelen, politik güce sahip şirketler topluluğu halini
almıştır. Kısa süre içinde ülkenin 200 kadar en büyük şirketini bünyesinde
toplamıştır. Amerika'nın tüm iş sahasının sesini oluşturan bu Masonik kuruluş,
ülkenin ekonomik ve siyasi politikalarında önemli bir yere sahiptir.
Politika Komitesi hükümetin kanun çıkarmasında aktif bir rol alarak kendi
istedikleri kararlan aldırtırlar. Dünyanın en güçlü ekonomisi olan Amerikan
ekonomisini vergi, enflasyon, enerji kullanımı ve işsizlik gibi kilit
noktalarda kontrolü altında tutan Business Round Table, dolayısıyla diğer bütün
ülkelerin ekonomisini de kontrol altında tutmaktadır. Bir çok Siyonist şirketin
desteklediği bu kuruluş, çok güçlü bir lobi konumundadır. Bu sayede Amerikan
siyasi hayatı, özellikle de Kongre üzerinde çok etkilidir. Bu şekilde
istedikleri kanunu onaylatır, istemediklerini reddettirirler. Özellikle
İsrail'in ve Siyonizm'in çıkarlarını ilgilendiren konularda çok hassas davranan
kurum, aleyhte hiçbir kararı Kongre'den çıkartmamıştır.
"Bu etkinin en çarpıcı örneklerden birisi, sanayi ve ticari alanlarda
tekelleşmeyi engelleyen Anti-trörst yasanın sustu-rulmasıdır. Üye şirketlerin
çıkarlarını koruyup garanti altına almak için de, İşçi Kanunu Reform
Kararnamesi'ni feshettirdiler. Böylece işçi haklarını ve ücretlerini
kısıtlayıp, birliğin gücünü daha da arttırdılar. 1978 yılında ise, Tüketiciyi
Koruma Kararnamesi'ne saldırıp, bu kanunu da kaldırdılar." (People's
Almanac, sh.84)
Özellikle Yahudi şirketlerini etkileyecek olan bu yasanın engellenmesi ile,
bütün ekonomiyi kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmelerini, fiyat
artışlarını ve enflasyonu kontrolleri altında tutmalarını engelleyecek hiçbir
engel kalmamıştır.
Lobinin etkileri sadece Amerikan ekonomik ve siyasi hayatıyla sınırlı değildir.
Dünya siyasetinde de etkili olan bu kuruluşun lobi faaliyetleri sayesinde,
israil'in lehine olmayan hiçbir kanun, askeri veya ekonomik yardım paketi
yürürlülüğe giremez. Bu gerçek ABD Dışişleri Bakanlık İlişkileri'nden sorumlu
John G.Rancy'nin 1983 yılında Liberya Devlet Başkanı Samuel Doe'ya yazdığı
mektupta açıkça görülmektedir:
"Bilindiği gibi, Siyonistler Amerikan ticaret yaşamında büyük bir rol
oynarlar. Onların bu maddi gücü, Siyonist lobisinin siyasi açıdan güçlenmesine
de neden olmuştur. Eğer İsrail ile yakın işbirliğine giderseniz, size plânlanan
desteği sağlamak büyük ölçüde kolaylaşacaktır."
1970'lerden itibaren başkanlık seçimlerinde CFR ile birlikte istediği adayı
seçtiren Business Round Table, siyasi alanda gövde gösterisi yapmaktadır.
Amerikan seçimlerinde hiçbir aday Siyonist lobisinin oylarım kendi saflarına
almadan seçimi kazanamaz. Bunun farkında olan adaylar, seçim kampanyaları
boyunca israil'in çıkarları doğrultusunda vaadlerde bulunurlar. Beyaz Saray'a
seçilen Başkan'a düşen ise, kendisini seçtiren bu topluluğa karşı verdiği
sözleri yerine getirmektir.
Böylece dünyanın en güçlü devletinin Başkam'nı etkileri altına alan Business
Round Table, askeri, ekonomik ve politik alanlarda yaptığı lobi faaliyetleri
sayesinde Siyonist hedefler doğrultusunda kanunlar çıkartır. Bu Masonik
komisyon gücünü daha arttırıp, önünde hiçbir engel bırakmamak için, üzerinde
büyük bir kısıtlama yapan vergi kanununu kaldırtmıştır.
"Komisyon üyesi Başkan Carter'da bu kanunun kaldırılması için ağırlığını
kullanmış ve kaldırtmıştır." (People’s Almanac, sh.84)
Birliğin kısa sürede zenginleşmesinin önemli sebeplerinden biri ülkenin en çok
kazanan fakat en az vergi ödeyen şirketlerinden oluşmasıdır. Siyonistler
tarafından kurulan ve Masonik hedeflere hizmet eden Federal Reserve'in
(Amerikan Merkez Bankası) hesaplarının kontrol edilmesi de yine Business Roune
Table tarafından engellenmiştir. Federal düzenlemelerin şirketlerde, her yıl ne
kadar mal olduğunu inceleyip bunu kendi çıkarları için düzenlemişlerdir.
Bu kuruluş tüm endüstri ve iş sahasındaki Masonları bir araya getirir.
"Bendix Anonim'den William M.Agee, Bechel'den George P.Shultz, Bank
Amerika'dan A.V.Clausen. Bu üyeler kuruluşun politika komitesinde yer alırlar.
Ronald Reagan dönemi Hazine Bakanı Donald Regan'da bu kuruluşa üyedir. CFR ve
Biİderberg'te aktif bir rol alan Walter Lipmann bu kuruluşta da önemli bir
konuma sahiptir." (Lectures Françaises, sayı 214,
sh.31-34)
Dünyadaki hemen hemen tüm Siyonist petrol şirketleri: Standart Oil, Exxon,
Texaco, Atlantik Richfield Oil, Golf Oil, Shell'd e kuruluşun üyeleri arasında
yer almıştır. Ağır endüstri alanında U.S.Çelik, Bethlehem Çelik, Boeing Co. ve
Caterpillar Co. da bu birliğe katılmıştır. Üretim şirketlerinden Johnson &
Johnson, Procter & Gamble da kuruluşu üretim yönünden üyeliği ile
desteklemiştir. Citicorp ve J.P.Morgon & Co finansman endüstrisi olarak bu
birliğe katılmıştır. Ayrıca General Foods, General Mills, Coca-Cola, Pasific,
Gas & Electric, AT & T, Campbell Soup Co, Kraft Inc, Nabisco Co. gibi
şirketlerde üyedirler. En ünlü mağaza zincirlerinden Macy's Penney and Sears
Reobuck and Co.
Sigorta şirketlerinin en güçlüsü olan Metropolitan Life & Prudental bu
kuruluşun gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur.
"Dünyaca Ünlü Yahudi Şirketlerinden General Motors, Transworld Airlines,
Dow Chemical, Allied Chemical Corp., Du pont ve Eli Lilly & Co. bu
kuruluşun faaliyetlerinde büyük rol oynamıştır." (People's Almanac, Sh.84)
AIPAC
AMERICAN
- ISRAEL PUBLIC AFFAIRS COMMİTEE (Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi)
Amerikan Senatosu'ndaki en güçlü Siyonist lobisi AIPAC, dünyaca ünlü Siyonist
organizasyonu B'nai B'rith ile sıkı bir ilişki içerisinde çalışır.
İsrail ekonomisinin büyük bir kısmı Amerikan Kongresi'nden gönderilen
yardımlara dayanır. AIPACın Kongre'deki görevi ise İsrail'e yapılan yardımı
düzenlemek ve Kongre'den geçmesini sağlamaktır. Aynı zamanda AIPAC, Amerika’nın
Ortadoğu politikalarını düzenleyen organizasyonudur.
AIPAC başkanı Thomas Dine "Kongre'deki arkadaşlarımız, bizim
destekçilerimizdir"demektedir. AIPAC, Beyaz Saray'da olup biten herşeyden
haberdar olduğunu göstermek için önceden haber aldığı gelişmeleri Kongre'deki
adamları aracılığıyla belirtir.
Yahudi Lobisi AIPAC'ın Amerika içindeki faaliyet alanlarından biri de Amerikan
kolej ve üniversite kampüsleridir. Kuruluş bu tür yerleri çok iyi bir bilgi
edinme kaynağı olarak görür. Ayrıca AIPAC İsrail taraftan öğrenciler
yetiştirmek için B'nai B'rith ile başlattığı bir programı halen devam
ettirmektedir.
TRILATERAL
Amerika,
Japonya ve Batı Avrupa'nın fikir adamları, politikacıları, 300 kadar
önde gelen işadamı ile beraber Trilateral
grubunu oluşturmuştur. Bu Masonik komisyon dünyadaki bu üç bölge arasında
politik ve ekonomik tekeli geliştirmek için kurulmuş özel bir komitedir.
"Bu komisyon Siyonist banka fînansörü olan David Rockefeller'in fikridir.
1972 yılındaki bir Bilderberg toplantısından sonra Rockefeller, komisyona üye
olarak uluslararası Mason finansörleri, üst düzey politikacıları ve ünlü
Siyonistler! Bir araya getirmeye başladı. Komisyonun kurulmasında kendisine en
büyük desteği yine bir Siyonist olan Zbigniew Brezinski vermiştir." (L'ONU
et le Gouvemement Mondial, Lectures Françaises, sayı 235, sh.7)
Trilateral ilk olarak Kasım 1973'te Tokya'da toplandı ve bu toplantıyı
Brezinski yönetti. Rcckefeller ve Brezinski liderliğinde Trilateral, ülkeler
arasında aktif ortaklık için çalışmaları son hızıyla devam ettirdi.
Bilderberg'in yan kolu olan Trilateral'in en büyük amacı kontrolündeki Siyonist
tröstler yoluyla ekonomik ve siyasi güç elde ederek dünya ekonomik ve siyasi
politikalarına hakim olmaktır. Komisyon üyesi Fred Bergsten dünya hakimiyetinin
hangi yolla elde edileceğini şu sözleri ile belirtmiştir:
"Liberal enternasyonalizm bizim inancımızdır."
Komisyonun üç merkezi New York, Paris ve Tokyo'da bulunur. Her bölge, bu
komitenin Masonik amaçlan doğrultusunda kendi aktivitelerini hazırlama
sorumluluğunu almıştır. Rockefeller'in ismi en başta olmak üzere Exxon, General
Motors, Bechtel ve Time Inc. gibi Siyonist şirketlerin desteğiyle kurulan Kuzey
Amerika Bölümü'nün başına David Rockefeller geçti (1977). Masonik olan tüm kuruluşlar
gibi bu komisyonda gizli olarak, halka kapalı toplanmaktadır.
Bu toplantılar senede bir kere sırayla üç bölgede yapılır. 30 üyeden oluşan bir
yönetim kadrosu her ülkenin ekonomik işlerini yönetir. Komisyonun
aktivitelerini anlatan "Trialogue" adı altında bir dergi ve
"Üçgen Kağıtlar" adında kendi kontrollerini sağlamlaştıracak politik
tavsiye raporları yayınlarlar.
TRİLATERAL
AMERİKAN BAŞKANLARINI MASONİK İDEALLER DOĞRULTUSUNDA SEÇMİŞTİR
1980
başkanlık seçimlerinde Trilateral Komisyonu olay yarattı. Bağımsız aday John
Anderson ve Cumhuriyetçi aday George Bush Trilateral'in üyeleri oldukları için
eleştirildiler. Aynı süre içinde Carter da Trilateral'deki üç yıllık üyeliğinin
onu kukla haline getirdiği iddiasının çıkması, Carter'ın bu komisyonun çıkarlarını
ne derece gözettiğini gösterir.
Bu komisyon ilk bakışta ekonomik olarak faaliyette bulunuyor gibi görünmesine
rağmen tüm ekonomik gücünü Siyonistlerin dünya hakimiyetini en kısa zamanda
gerçekleştirmek için kullanır. Komisyonun etkisinin en açık olduğu dönem Carter
dönemidir. Çünkü Başkan Carter 1973'te grubun asli üyesi olmuştur. Georgia
Eyalet Başkanı, Rockefeller'in dikkatini çekmiş ve Carter bu sayede
seçileceğini anlamıştır. Carter'ın Beyaz Saray'a girişi Komisyon'da edindiği
güçlü Siyonist ve Mason finansman liderlerinin desteği ile mümkün oldu.
Siyonist liderlerin dünyayı istedikleri gibi yönelebilmeleri için Carter gibi
sadık bir Mason, başkanlık için oldukça ideal biri idi. Carter'ın kendi
kampanya şefi şöyle demiştir:
"Siyonist David Rockefeller ve Siyonist Zbigniew, Siyonist başkan adayı
Carter'ın üzerinde çalışabilecekleri ideal politikacı olduğu konusunda
anlaşmışlardı." (Peopie's Almanac, sh.90)
AMERİKAN
DIŞ POLİTİKASINI DA TRİLATERAL YÖNLENDİRİR
Carter
Amerika Birleşik Devletleri'nin politikalarının belirlenmesinde Trilateral'ı
yol gösterici olarak kabul etmiştir. Birçok ifadesinde Trilateral düşüncesini
yansıtmıştır. Özellikle şu ifadesi Carter'ın düşüncelerini açıkça
yansıtmaktadır:
"Bizim için Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya arasında bir ortaklık arama
zamanı gelmiştir." (People's Almanac, sf. 93)
Carter etrafındaki 25'ten fazla üst dereceli resmi makamlarını Trilateral'in
Mason üyeleri ile doldurmuştur. Komisyon yine Siyonist ve Mason kontrolünde
olan IMF ve Dünya Bankası'na kaynak oluşturup güçlendirmiştir. Petrol krizi
taktiğini kullanarak borç almaya zorlanan az gelişmiş ülkelere geri
alamayacağını bildiği halde borçlandırarak kendine bağımlı kılmıştır.
"Özellikle Rockefeller'in bankası Chase Manhattan Bank toplam 52 milyar
dolar borç verdi. Grubun en çok tartışmaya açık yayın organı, komisyonun
dünyayı belli bir tabakanın yönetmesini amaçladığı iddialarını
destekledi." (A.g.e. sh.93)
Bu komisyonun en büyük başarılarından biri, Carter dönemindeki Mason
politikacılardan kilit noktada olanları bünyesinde barındırmasıdır. Bu şekilde
Beyaz Sarayı ve yakın çevresini ve özellikle de Kongre üyelerini yakın takibe
ve kıskaca almıştır. Yapılan bu lobi faaliyetlerinin sonucunda Masonik
planların gerçekleştirilmesi için gerekli adımlar kolaylıkla atılmış ve
İsrail'in Ortadoğu'daki etkinliği ve dokunulmazlığı her geçen gün artmıştır.
"Carter'ın yardımcısı Walter Mondale, Dışişleri Bakanı Cyrus Vance, Devlet
Bakanı Yardımcısı Warren Christopher, Hazine Bakanı VV.Michael Blumenthal,
Savunma Bakanı Harold Brown, B.M. temsilcisi Andrew Young, Carter'ın Güvenlik
Danışmanı Siyonist Zbigniew Brezinski, ayrıca Ronald Reagan'ın Ekonomik
Danışmanı ve Savunma Bakanı Caspar Weinberger Trilateral üyesidir.
Eski Dışişleri Bakanı Yardımcısı Lane Kirkland her iki organizasyona
(Trilateral ve CFR) üyedir. Bilderberg'ten Siyonist Giovanni Agnelli, Ünlü
Siyonist ailesinden Fransız Baron Edmond de Rotschild, Trilateral'in listesinin
başında yer alır. Dünyanın en büyük bankaları olan Bank of Tokyo, Fuji Bank,
Bank of Madrid, Barclay's Bank, Royal Dutch Petroleum ve Siyonist anonim
şirketler, Exxon, Lehman Brothers, Sears, Boeing, Coca Cola ve Sony, Toyota ve
Mitsubishi gibi şirketlerin temsilcileri ve
yönetim kadrOSU komisyona Üyedir." (Lectures Françaises, sayı 236, sh.10)
Ayrıca basından da La Stampa, Die Zeit, Chicago Sun-Times, Minneapolis Star ve
Tribüne de Trilateral'e üye olup kamuoyunu komisyonun istekleri çerçevesinde
yönlendirmeyi sürdürmüştür.
SONUÇ
GDD
( GİZLİ DÜNYA DEVLETİ ); yukarıda ana hatları ile belirtilen disiplinli,
itaatli, gizli organizasyon ve "ÖNEMLİ ALT KURULUŞLAR"ı vasıtasıyla
başta ABD olmak üzere bütün dünyayı kontrol etmektedir ve bu GDD vasıtasıyla
Siyonizm ana amacı olan Dünya Hakimiyeti'ni bugün için fiilen gerçekleştirmiş
bulunmaktadır.
ABD CUMHURBAŞKANLARINI GDD SEÇMEKTEDİR
GDD
Tarafından Seçilen ABD'nin Yahudi
veya Mason Başkanlarından Bazıları
George
Washington, Thomas Jefferson, James Madison, William McKmley, Theodore
Roosevelt, James Monroe, Andrew Jackson, James K.Polk, Warron G.Harding,
William Howard Taft, James Buchanan, Andrew Johnson, James A.Garfield, Franklin
D.Roosevelt, Hanry Truman, Richard Nixon, Jimmy Carter, Ronald Reagan, George
Bush, Bill Clinton
Bundan
önceki bölümlerde yapılan açıklamalardan sonra şimdi artık GDD'nin dünyayı
nasıl yönettiğini belirtmek kolaylaşmıştır.
Bilhassa
son 400 yıl esnasında GDD'nin gelişme süresinde bilhassa Avrupa’yı kontrol eden
Rotcilt ailesi, en önemli etkinlik merkez idi. Fakat 2.Cihan harbinden sonra dünya
dengeleri değişince bu sefer ABD'deki Rockefeller ailesi ön plâna çıktı. Ve
şimdi zamanla meydana gelen gelişmeler sonucunda Şekil l'de bildirilen GDD'nin
genel yapısı içinde RT ve SANHEDRİN'in genel gözetimi altındaki dünyayı yöneten
"70 Yeminliler Grubu" içinde en etkin merkez Rockefeller ailesi
olmuştur.
Nesillerden beri ABD'nin en zengin ailesi olan, gittikçe servetlerini ve
güçlerini geliştiren Rockefeller ailesi Resim - 1'de görülen 5 kardeştir. Bu 5
kardeş ölçülemeyecek kadar büyük, muazzam bir servete miras olarak sahip
olmuşlardır. Bu astronomik servetlerine dayanarak, güçlerini ve prestijlerini
arttırdılar ve bütün dünyayı yönetmek için kendilerinin "Yeni Dünya
Düzeni" dedikleri yeni bir dünyayı kurarak bütün dünyaya hakim olmayı gaye
edindiler. Aşağıdaki fotoğrafta bugünkü Rockfeller ailesinin 5 kardeşi
görülmektedir:
WINTHRP : (Bir süre önce evvel vefat etmiştir),
JOHN D III, NELSON : JOHN D III, Ailenin bugünkü reisi : "POLİTİK"
Rockefeller, LAURANCE: Ailenin diğer bir kardeşi yıllarca süren bir plânlama ve
ön hazırlıklardan sonra NELSON, bir seçimin her türlü tehlike ve rizikolarından
korunmuş bir şekilde ABD Cumhurbaşkanı olarak Beyaz Saray'a gelmiştir.
Gizli
Dünya Devletinin yöneticileri olan Rockefeller ailesinin, bu en üstteki
fertlerinden birisinin Cumhurbaşkanı olması dahi aslında vakit israfıdır. Çünkü
zaten Cumhurbaşkanlarını kendileri kontrol etmektedirler.
DOLAR
MİLYARDERLERİNİN EFSANEVİ ZENGİNLİKLERİ
Bu
konuyla ilgili olarak bu kitabın ekinde bulunan aynı başlıklar altındaki açıklamalardan
da anlaşılacağı gibi;
Her türlü gizleyecek ve göz ardı edecek ve takiplerden kaçırılabilecek
şekildeki tedbirlerin alınmış olmasına rağmen Rockefeller ailesinin zenginliği
her türlü tahmin ve ölçünün üstünde efsanevi, astronomik, kısacası korkunç bir
zenginliktir.
Zenginliklerini tesbit etmek, bilmek mümkün değildir. Çünkü bunlar ABD'deki
vergi kanunlarını öyle tanzim ettirmişlerdir ki gerçekte kendileri ciddi bir
vergi ödemezler. Çünkü servetlerini vergiden muaf "VAKIFLAR"a ve
"EMANETÇİ KURULUŞLAR" = TREUHAND şirketlerine dağıtmışlardır. Sayfa
232'de belirtildiği gibi sahip oldukları tröstlerin, vakıf ve emanetçi
kuruluşların adedi 10 binleri aşmaktadır. Ayrıca bilhassa dünyanın en büyük
banka ve şirketlerini kontrol etmektedirler. Yine sayfa 233'de belirtildiği
gibi dünyanın her yerinde sayılamayacak kadar çok gayri menkullere sahip
bulunmaktadırlar. Rockefeller 100 yıldan beri petrol işletmektedirler ve 75
yıldan beri de Bankacılık yapmaktadırlar.
Nelson Rockefeller Cumhurbaşkanı olacağı zaman kamuoyu Rockefellerin efsanevi
zenginlikleri hakkında büyük şüphelere ve kuşkulara sahip olduğu için Amerikan
Temsilciler Meclisi Hukuk Komisyonu Nelson Rockefeller'in şahsi servetini
tesbit için araştırma yaptı. Bu araştırmaya Rockefeller ailesinin zahiren hukuk
danışmanı olarak görev yapan j.RlCHARDSON DÎLWORTH çıktı.
J.R.DlLWORTH 1958'de Rockefeller'in yanında çalışmaya başlamadan önce geçmişte
mali basan ve siyasi etkinliklerin simgesi olan en büyük uluslararası
kuruluşlardan KUHN VE LOEB & CO bankasının ortağı idi. Nitekim KUHN ve LOEB
& CO 'nün ortağı olan Jacob Schiff de daha önce Rusya'daki Bolşevik
Devrim'i finanse etmişti. DÎLWORTH görünürde Newyork'taki muazzam bir bina olan
"ROCKEFELLER PLAZA"nın 3 katını işgal eden "Rockefeler ve
Partneller" adlı büronun başkanlığını yapmaktaydı. 3 büyük kata yerleşmiş
olan bu büro gerçekte Rockefeller ailesinin şahıslarına ait esham ve tahvilat
hareketlerini takip etmek için kurulmuş bir teşkilattır. Bu teşkilatta 154
uzman çalışmakta ve 15 üstün mali müşavir görev yapmaktadır. Bu mali müşavirler
ayrıca 100 şirketin bağlı olduğu 70 milyar dolar sermayeye sahip iki veya üç
şirkette de idare meclis üyesi olarak görev yapmaktadırlar. Temsilciler meclisi
önündeki ifadeleri ile işte bu muazzam binanın ve teşkilatın başkanlığını yapan
DÎLWORTH bir yandan Rockefeller'in muazzam servetini verdiği karışık şemalarla
anlaşılmaz bir hale sokmuş, diğer yandan da Rockefeller'in bütün dünyayı ve
dünya ekonomisini kontrol ettiğini örtbas edebilmek için dünyayı kontrol
etmediklerini sadece bir ailenin servetinin daha fazla kâr elde edebilmesi için
en iyi şekilde yönetmeye çalıştıklarını ifade etmiş ve aynı komisyonda ifade
veren Nelson Rockefeller'de bunu teyiden eğer muazzam ekonomik bir gücün
varlığına inanıyorsanız o mevcut değildir. Yatırımlara sahibiz ama kontrole
değil, diyerek gerçekleri örtbas etmeye çalışmıştır. Rockefeller ailesinin
sahip olduğu servet hakkında 29 Eylül 1916 "NEW YORK TlMES"ın ilk
sayfasında ailenin o günkü reisi Peder Şah JOHN D. ROCKEFELLER'in petrol ortaklıklarının
500 milyon dolar ettiği Rockefeller'in Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk
dolar milyarderi olduğu haberi verilmişti. Sadece bu meblağ yılda % 5 gibi
Rockefeller için en mütevazi bir oranda gelir getirmiş olsa dahi 1975'de 25
milyar dolar yapar. Rockefeller ailesinin ve bugün bu ailenin reisi olan John
D.III ROCKEFELLER'in GDD'yi yönetmek üzere ikamet ettiği New York'taki POCOTICO
Hilst'teki yanmada takriben 3000 hektar büyüklüğünde olup GDD'nin idare merkezi
Rockefeller ailesinin efsanevi zenginliği hakkında bir fikir edinmeye yeter. Bu
yarımadaya giriş-çıkış yasaktır. Son derece kontrollüdür. Bu yarımadayı 1930'da
Peder John D. Rockefeller inşa etmiştir. O gün bu arazinin değeri 50 milyon
dolardı. Basın bu gizli yarımadaya ancak 1959 yılında Nelson'un oğlu Stewen'in
düğününde ilk kez girebilmek imkanını elde etmiştir. Buraya girildiği zaman
görüldü ki, bu arazinin içerisinde 112 km uzunluğunda özel yol vardır. Arazinin
altında ayrıca bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Burada Rockefeller ailesinin bütün
gizli evrakları muhafaza edilmektedir. Arazinin üzerinde 75 tane saray tipi
bina mevcuttur. Bu 75 binada 100 aile yaşamaktadır. Bu saray tipi binaların ve
bahçelerin bakımı için 500 tam mesaili personel; hizmetçi, bekçi, bahçıvan ve
şoför çalışmaktadır.
Ayrıca Rockefeller'in dünyanın bütün büyük şehirlerinde buna benzer bahçeler
içerisinde sarayları inşa edilmiş bulunmaktadır. Bunlar Rockefeller'in ve
ailesinin sahip olduğu ve kontrol ettiği akıllan durduran o korkunç servetin
bir noktasını bile teşkil etmemektedir.
ROCKEFELLER
EFSANEVİ SERVET SAHİBİDİR VE BÜTÜN DÜNYA EKONOMİSİNİ KONTROL ETMEKTEDİR.
Rockefeller
Şekil 1'deki Genel GDD içinde ve bu şekilde gösterilmiş olan dünyanın her
yanına yayılan teşkilatlar desteği ve vasıtasıyla bütün dünyayı yönetiyor. Bu
yönetim Şekil 2'deki TRİLATERAL KOMİSYON vasıtasıyla yürütülmektedir.
Bu Trilateral=üç ayaklı teşkilatın:
1.Bir ayağı ABD, Rockefeller'in direk yönetiminde,
2.Diğer bir ayağı Avrupa'da yine Rockefeller'in kontrolü ve Trilateral'e
mensup Yeminlilerin kontrolünde,
3.Diğer bir ayağı ise Japonya'da yine Rockefeller'in ve Trilateral'e
mensup Yeminlilerin kontrolünde, Pasifik'teki Yeminlilerin kontrolü
altındadır.
Yukarıdaki bölümde TRİLATERAL 3 ayaklı komisyon BİLDERBERG ve BUSINESS ROUND
TABLE teşkilatları vasıtasıyla nasıl bütün dünyaya yayıldığı belirtilmiştir ve
bu arada Avrupa ve Japonya ayaklarına mensup kuruluşlar arasında çeşitli dev
müesseselerin yer aldığı zikredilmişti:
İTALYA'da:
BİLDERBERG üyesi Yahudi GİOVANNİ AGNELLİ (Fiat Fabrikalarının sahibi),
FRANSA'da:
Ünlü Yahudi ailesi BARON EDMOND DE ROTSCHİLD (Pek çok banka ve sanayi tesisinin
sahibi).
Avrupa'nın ve dünyanın en büyük bankaları BANK OF MADRİD, BARCLAY'S BANK ROYAL
DUTCH PETROLEUM' un TRİLATERAL'in Avrupa'nın ayaklarından olduğu belirtilmişti.
(Bakınız, Trilateal Bölümü, Sh.327)
JAPONYA'da:
SONY, TOYOTA ve MİTSUBİSHİ gibi dev şirketlerin Trilateral'in Japonya'daki
ayağından sadece birkaçı olduğu belirtilmişti. (Bakınız, Trilateral Bölümü, Sh
327)
ALMANYA'da:
Sayfa 333'dan sayfa 343'e kadar belirtilen listeler incelendiğinde, Almanya'nın
bütün büyük kuruluşlarının en büyük ağır sanayi ve silah fabrikası
şirketlerinin hammadde kaynaklarını elinde tutan şirketlerin kimya sanayinin
dev kuruluşların hepsinin vaktiyle Hitler'i destekledikleri ve şimdi de
Trilateral'in ayağı olarak Alman ekonomisi ye siyasetini kontrol ettikleri
açıkça görülür.
Almanya için verilen bu tablo; Fransa, İngiltere, İtalya ve diğer Avrupa
ülkeleri ve Japonya için de aynen öyledir. Ve şimdi de Sovyetlerin dağılmasıyla
bitlikte eski Sovyet bölgelerinde aynı şekilde Trilateral'in büyük bir hızla
kontrolü ele geçirmekte olduğu görülür.
GDD DÜNYAYI EKONOMİK BAKIMDAN NASIL KONTROLÜ ALTINDA TUTUYOR VE NASIL
SÖMÜRÜYOR?
GDD
(GİZLİ DÜNYA DEVLETİ)
I.
ÜLKELERİN MERKEZ BANKALARI İLE DÜNYAYI KONTROL EDİYOR VE SÖMÜRÜYOR
ABD'de
Merkez BANKASININ=FEDERAL REZERVE'nin kurulması için GDD'nin yaptığı mücadele
bu kitabın "EKLER BÖLÜMÜ"nde detaylı bir şekilde delilleriyle ortaya
konmuştur.
Yine bu kitabın sayfa 219'daki açıklamalarıyla ortaya konan gerçekler
şunlardır:
ABD'nin
Devlet Borçlan (Özel Borçlar Hariç)
1980 yılında 980 milyar $ (980.000.000.000 $) idi.
1988'de 5 trilyon $ (5.000.000.000.000 $) oldu.
Bu
yıllar arasında geçen 8 yılda, takriben 4 trilyon Dolar'lık borç da eski devlet
borcu gibi uluslararası bankalardan yani GDD'den (yani Rockefeller ailesinden)
alınmıştır.
Böylece
1989 yılında Devletin, borçları için ödediği
Yıllık faiz, 500 milyar $ (500.000.000.000 $) olmuştur.
Bu faiz GDD'ye gitmektedir.
Diğer
yandan bu kitabın 3. BÖLÜM'ünde ifade edildiği gibi sadece ABD'nin değil hemen
hemen bütün dünya ülkelerinin Merkez BANKALARI GDD'nin kontrolündedir.
GDD'NİN
ULUSLARARASI BANKERLERİ, ZAMANLA ÖZEL KURUMLAR OLARAK ÇEŞİTLİ AVRUPA MERKEZ
BANKALARINI ELE GEÇİRDİLER
İngiltere
Bankası, Fransa Bankası ve Almanya Bankası zannedildiğinin aksine o
hükümetlerin özel mülkiyeti değil, devlet reisleri tarafından ödünç verilen
kişisel monopollerdir. Bu sistemin hizmetçilerinden İngiltere Midland
Bankası'nın genel başkanı Reginald McKenna, şöyle söylemektedir: "Paraları
ve kredileri çıkaranlar ve dağıtanlar, hükümetlerin tedbirlerini yönlendirmekte
ve halkların kaderlerini ellerinde tutmaktalar". London Financia Times
tarafından 26.09.1912 tarihinde son derece dikkat çekici bir örnek sunuldu:
"Beş büyük bankanın başında bulunan yarım düzine adam, kısa vadeli hazine
bonolarını yenilemedikleri takdirdi bütün hükümetin finansman yapısı
çökebilir".
GDD Uluslararası bankerler vasıtasıyla her Avrupa merice bankalarının her
birine kontrol edici birer maş: yerleştirmişlerdir. Bu konuda Prof. Quigley
şöyle diyor:
"Dünyanın
Merkez Genel Bankalarının bağında bulunanların, başlarının dünya finansının
asıl güç sahipleri olduğuna inanmamak gerekir. Aslında kendilerini bu konuma
getirenler hakim Juvesment-Bankaların teknisyenleri ve ajanları olup, onlar
tarafından her an görevden alınabilirler. Dünyadaki asıl malî güç, birleşmemi}
olan şahsî bankaların kulisi arkasında kalan, (uluslararası veya büyük
bankerler diye isimlendirilen)Juvestment bankerlerin elinde bulunuyor. Bu,
merkez bankaların ajanlarından çok özel, güç sahibi ve gizli olan uluslararası
iş birliği ve ulusal hâkimiyeti içeren bir sistem kurdu.... " (Quingley,
Tragedy and Hope. sayfa 326-327).
Prof.
Quigley, İngiltere ve Fransa bankalarının sahibi ola uluslararası bankerlerin,
bankaların teorik olarak kamulaştırıldıklarında bile güçlerini muhafaza
ettiklerinden de bahsediyor.
GDD'NİN
ABD MERKEZ BANKASINI KURMAK İÇİN YAPTIĞI MÜCADELE
Tabiî
ki, Avrupa ülkelerinin merkez bankalarını kontrolleri altına almış kişiler,
benzeri bir müessesenin Amerika'da kurulmasını sabırsızlıkla bekliyorlardı.
Devletimizin kurucuları, Amerika'yı para manipülasyonu kontrol etme
gayretlerinden haberdar olup, uluslararası bankerlerle devamlı bir mücadele
yürütüyorlardı. Başkan Jefferson, John Adams'a bir mektubunda şöyle diyordu:
" ... Bankaların, ordulardan daha çok tehlikeli olduğuna
inanıyorum..."
Başkan Jackson'un 1836 yılında Amerikan Merkez Bankası' lağvetmesine rağmen,
Avrupalı sermayedarlar ve bunların Amerika ajanları yine de Amerika'nın para
sistemini büyük ölçüde kontrolleri alta almayı başardılar. Gustavus Myers,
History of The Great American isim kitabında şunu itiraf ediyor:
"Perde arkasında Rothschild'lerin Amerikan malî kanunlarını dikte etmekte
uzun zaman tesirleri olmuştu. Kanun tutanaklarında, Amerika'nın eski bankasında
(Andrew Jackson tarafından lağvedilmiştir) güç sahihlerinin kendileri olduğunu
ortaya çıkarmakta."
İşte bütün bu merkez bankaları vasıtasıyla yeryüzündeki ülkelerin Dünya
Bankası, IMF aracılığı ile aldığı borçlar, sonunda GDD'nin parasıdır. Ve
böylece ülkeler dış borç faizi olarak her yıl GDD'ye milyarlarca dolar
ödemektedirler.
Mesela, bugün Türkiye'nin resmi dış borcu 75 milyar dolardır. Özel bankalar ve
sıcak döviz de hesaba katıldığı zaman toplam dış borç en az 100 milyar doların
üzerindedir. Bu borcun faizi 13.5 milyar dolardır. Mısır'ın ödediği yıllık faiz
ise 7 milyar dolar kadardır....vs. Bütün dünya ülkelerinin dış borçlan dikkate
alındığında nasıl ABD, GDD'ye yılda 500 milyar dolar faiz ödüyorsa diğer
ülkelerle beraber GDD'ye bir yılda ödenen faizlerin toplam değeri takriben 1
TRİLYON DOLAR'ı bulmaktadır.
II.
YEŞİL KAĞIT=DOLAR
Diğer
yandan GDD, ABD'yi federal rezervin yani Merkez Bankasının kontrolü altında
tutmaktadır. Federal rezervi ise istediği kadar yeşil kağıt yani dolar
basmaktadır ve artık 1988'den itibaren Doların altınla hiçbir ilişkisi
kalmamıştır. Yani GDD'nin kontrolündeki dolar bütün dünyanın parası olmuş ve
GDD istediği kadar yeşil kağıt basarak bütün insanlığı korkunç bir şekilde
sömürmektedir.
Bugün ABD dışında takriben l Trilyon dolara tekabül edecek kadar yeşil kağıt
bulunmaktadır. Bu kağıtlar verilmiş; karşılığında mal alınmıştır, alınteri
alınmıştır yani yeryüzündeki 6 milyar insan böylece sömürülmüştür. Kaldı ki bu
sömürü sadece dolarla-yeşil kağıtla yapılmamaktadır.
Yine uluslararası finans kuruluşları ve bankalar vasıtasıyla GDD dünyanın her
yerine TAHVİLLER satmaktadır. Bu tahviller vasıtasıyla yeşil dolar toplanıyor,
mal alınarak tekrar dünyaya yayılıyor. Takriben l Trilyon dolarlık dünya
piyasalarında TAHVİLLER (san kağıt) tedavülde bulunmaktadır ve yine ayrıca
bütün dünya ülkeleri dolar dünya parası yapıldığı için merkez bankaları ve özel
bankaların da dolar olarak REZERV’ler tutmaktadırlar. Mesela Türkiye Merkez Bankası
13-15 milyar dolar REZERV tuttuğunu ilan etmektedir. Bu rezerv dolarlar aslında
fiilen bu Merkez Bankalarının kasalarında muhafaza edilmemektedir. E paralar
yine GDD'nin uluslararası bankalarında tutulmakta, ülkeler merkez bankalarında
şeklen tutuluyor gibi gösterilmekte ülkelerin merkez bankalarına sadece sizin
hesabınızda bizde şu kadar dolar bulunmaktadır. İfadesini taşıyan bir (BEYAZ
KAĞIT) verilmekte ve yeşil dolarlar bunlar elinden alınmakta bir kere daha
dünya piyasalarına sürülerek (mal ve üretim) satın alınmaktadır
Böylece
GDD bütün dünyayı YEŞİL Kağıt=DOLAR ile TAKRİBEN TRİLYON DOLAR
SARI Kağıt=TAHVİLLERİ, ile takbiren 1 TRİLYON DOLAR, BEYAZ Kağıt=REZERV'lerle
takriben 1 TRİLYON DOLAR,
sömürmektedir.
Esasen GDD, ABD federal rezerv vasıtasıyla istediği zaman, istedi kadar dolar
basıp, istedikleri yere verebilecek kontrol ve mekanizmayı ellerinde
bulundurmaktadırlar.
İşte bu yüzden KABBALA'ya bağlı SİYONİSTLER GDD vasıtası) yeşil kağıt=dolara
bilinen $ işaretini bu gaye ile vermişlerdir. Nitekim kitaptaki sayfa 179'da
açıklandığı gibi bu işaretin yukarıdan aşağı ( I ) çizgisi Siyonist sembollere
göre "dünya hakimiyeti"ni ifa etmektedir.(S) harfi ise yine Siyonist
inançlara göre "Kuyruğunu ısır yılan"ı temsil etmektedir. Siyonist
inançlara göre yılan kuyruğu ısırdığı zaman zafere ulaşılacaktır. 1988'de dolar
ile ali arasındaki bağın tamamen koparılması ile 1988'de yılan kuyruğunu
ısırdığı kabul edilmekte ve böylece dün hakimiyeti ve saadete ulaşıldığına
inanılmaktadır.
III.
EKONOMİK KRİZLER VE BORSA DALGALANMALARI
Bu
kitabın 3. bölümünde delilleriyle açıklandığı gibi GDD plânlı ola ekonomik
krizleri çıkartmakta (1907, 1929 Ekonomik krizleri ... \ böylece bütün
insanlığı astronomik ölçüde sömürmekte ve yine bölümde belirtildiği gibi GDD,
dünya borsalarını kontrol altında tutmakta, periyodik olarak istediği zaman
borsaları düşürüp hisse senetlerini toplamakta, sonra borsaları yükseltip
bunları satmaktadır. Böylece borsa dalgalanmalarının hepsi GDD'ye milyarlarca
dolar pompalayan bir em basma tulumba gibi çalışmaktadır. Dünya borsalarındaki
plânlı manipülasyonlarla GDD her yıl takriben l trilyon dolara yakın parayı her
ülkede insanlardan almakta ve bütün dünyayı böylece sömürmekte ve kontrol
etmektedir.
IV.
ULUSLARARASI BANKALAR
Nihayetinde
gerçekten uluslararası bankerler, özel kurumlar olarak çeşitli Avrupa merkez
bankalarını ele geçirdiler. İngiltere Bankası, Fransa Bankası ve Almanya
Bankası zannedildiğinin aksine o hükümetlerin özel mülkiyeti değil, devlet
reisleri tarafından ödünç verilen kişisel monopollerdir. Bu sistemin
hizmetçilerinden İngiltere Midland Bankası'nın Genel Başkanı Reginald Mc Kenna
şöyle demektedir. "Paraları ve kredileri çıkaranlar ve dağıtanlar,
hükümetlerin tedbirlerini yönlendirmekte ve halkların kaderini ellerinde tutmaktadırlar"
London Financial Times tarafından 26.9.1912 tarihinde son derece dikkat çekici
bir örnek sunuldu: "Beş büyük bankanın başında bulunan yarım düzine adam,
kısa vadeli hazine bonolarını yenilemedikleri takdirde, bütün hükümetin
finansman yapısı çökebilir".
Uluslararası bankerler Avrupa merkez bankalarının her birine kontrol edici bir
maşa yerleştirdiler.
Dr. Quigley, İngiltere ve Fransa bankalarının sahibi olan uluslararası
bankerlerin, bankaların teorik olarak kamulaştırıldıklarında bile güçlerini
muhafaza ettiklerinden de bahsediyor.
Başkan Jefferson, John Adams'a gönderdiği bir mektubunda: "...Bankaların,
ordulardan daha çok tehlikeli olduğuna inanıyorum" diyordu.
Başkan Jackson'un 1836 yılında Amerika Merkez Bankası'nı lağvetmesine rağmen,
Avrupalı sermayedarlar ve bunların Amerikalı ajanları yine de Amerika'nın para
sistemini büyük ölçüde kontrolleri altına almayı başardılar.
V.ULUSLARARASI
SANAYİ KURULUŞLARI,
PETROL ŞİRKETLERİ, TİCARET ŞİRKETLERİ
GDD
kendi kontrolündeki uluslararası dev sanayi kuruluşları; petrol şirketleri ve
ticaret şirketleri vasıtasıyla her yıl yeryüzündeki bütün ülkelerin
insanlarından milyarlarca dolar kâr etmektedir. Yukarı bölümde
(Bakınız, Şekil-2) Dünyanın her yerinde gerek TRİLATERAL yönetimi,
gerek Bilderberg ve gerekse Bussines Round Table teşkili vasıtasıyla kontrol
ettiği dev müesseseler hakkında bir fikir verilmiştir, bu kuruluşlar Tröstler
ve Monopoller vasıtasıyla GDD yine yılda e takriben l trilyon dolardan fazla
kâr etmekte ve bütün insanlığı bu monopoller vasıtasıyla sömürmekte ve dünya
ekonomisini kontrol etmektedir.
VI.
HARP SANAYİİ
GDD
dünyanın harp sanayimi elinde tutmaktadır.
Bu kitabın Sayfa 340'da belirtilen, "SİLAH FABRİKALARI VE SAVAŞ
MALZEMELERİ ÜRETEN SİYONİST ŞİRKETLER" listesinden de görüldüğü gibi Alman
silah fabrikaları genellikle Siyonistlerin elindedir ve GDD’nin kontrolündedir.
Ve yine Sayfa 333'de KRUPP'un Siyonist banker ABRAHAM OPPENHEİM tarafından
nasıl kurulduğu ve GDD kontrolünde yaptığı faaliyetleri,
Sayfa 335'de ise ABD'nin en büyük silah üreticisi Siyonist BERNARD BARUCH'un
GDD kontrolündeki faaliyetleri,
Sayfa 336’da da Siyonistler tarafından uçak üretmek için kurulan LUFTHANSA' nın
GDD'nin kontrolündeki faaliyetleri,
Sayfa 341'de ise ABD'de ilk "ATOM BOMBASI"nın yapılışında ve
kullanılmasında Siyonist RODBFERT OPPENHEİMER'in oynadığı rol ve GDD'nin
kontrolü delilleriyle ortaya konmuştur.
Yukarda XXIX bölümünde Sayfa XXX'da belirtildiği gibi KABBALa’ya bağlı
Siyonistler için diğer milletleri yok etmek bir ibadettir. Bu inançla GDD
harpleri körüklemektedir ve GDD'nin ve onun kontrolündeki müesseselerin bütün
ülkeleri ve insanlığı sömürmek ve kontrol etmek kullandıkları en önemli
mekanizmalardan birisi de HARP SANAYİİ' dir.
Bu mekanizma vasıtasıyla GDD yine her yıl takriben 1 trilyon dolar sömürmektedir.
VII.
DİĞER ULUSLARARSI MEKANİZMALAR
GDD
yukarıda sayılanlardan başka ayrıca İATA'dan (Uluslararası spor
organizasyonları federasyonu) Dünya Olimpiyat Komitesine varıncaya kadar,
sayılamayacak kadar çok sayıda Uluslararası organizasyonlarla ve uluslararası
bankalar vasıtasıyla her gönderilen paradan aldıkları komisyonlarla bütün
insanlığı sömürmektedirler. Bu sömürüler de her yıl takriben l trilyon dolar
düzeyine ulaşmaktadır.
SONUÇ
Yukardan
beri yapılan açıklamalar GDD'nin bütün ülkeleri, insanları ve dünyayı, ekonomik
bakımdan nasıl kontrol ettiğini ve nasıl sömürdüğünü açıkça göstermektedir.
GDD (GİZLİ DÜNYA DEVLETİ)
I.
MERKEZ BANKALARI VASITASIYLA DEVLET
HAZİNESİNE ALINAN BORÇLARIN FAİZLERİ
GDD
bütün dünya ülkelerine Dünya Bankası, IMF ve o ülkelerin Merkez Bankaları
vasıtasıyla devlet garantisiyle verdiği borçların 4 Trilyon (4.000.000.000.000)
$ yalnız ABD'den yılda 500 milyar dolar (500.000.000.000) $ olmak üzere diğer
ülkelerle beraber toplam olarak takriben l trilyon dolar almakta ve yeryüzündeki
6 milyar insanı bu mekanizmayla sömürmektedir.
II.
DOLAR=YEŞİL KAĞIT, TAHVİLLER=SARI KAĞIT, REZERVLER=BEYAZ KAĞIT
ile
takriben 3 Trilyon dolarlık sömürüye ilaveten; bu sömürünün sonucunda bütün
dünya bu mekanizmayla aldatılarak bu kıymetler karşısında alınmış malların bir
yıl süreyle kullanılması dolayısıyla en az her yıl ilave olarak % 10 hesabıyla
300 milyar dolar sömürülmektedir.
Ayrıca bu kağıtlar her yıl, önemli ölçüde artmaktadır. Böylece takriben yılda l
trilyon dolar sömürü !
III.
EKONOMİK KRİZLER VE BORSA DALGALANMALARI :
Yeryüzünde
yaşayan bütün insanlar, ekonomik krizler ve borsa dalgalanmaları vasıtasıyla
yine yılda takriben l trilyon dolar sömürülmektedir!
IV.
ULUSLARARASI BANKALAR:
1836
yılında Amerika Merkez Bankası lağvedilmesine rağmen Avrupalı sermayedarlar ve
bunların Amerikalı ajanları yine de Amerika'nı para sistemini büyük ölçüde
kontrolleri altına almayı başardılar ve butu insanları sömürmeye devam
etmektedirler.
V.
ULUSLARARASI DEV SANAYİ KURULUŞLARI, PETROL VE TİCARET ŞİRKETLERİ :
Bütün
insanlardan, Uluslararası Dev Sanayi Kuruluşları, Petrol ve Ticaret Şirketleri
vasıtasıyla yine yılda l trilyon dolar sömürülmektedir
VI.
HARP SANAYİİ:
Harp
Sanayii de insanları sömürme kaynaklarından biridir. GDD Harp Sanayii
vasıtasıyla da insanlar, ayrıca yılda takriben l trilyon dolar sömürülmektedir!
VII.
DİĞER ULUSLARARASI MEKANİZMALAR:
Yine
bütün insanları yılda takriben l trilyon dolar sömürmektedir.
Ve böylece GDD sonuç olarak insanları, yılda takriben 7 trilyon dolar
sömürmektedir.
NOT:
GDD'nin bütün bu mekanizmalar vasıtasıyla yapmış olduğu yıllık sömürüyü kesin
rakamlarla hesaplamanın imkanı yoktur. Buradaki l trilyon rakamları, bu
sömürünün 100 milyarlarca doların çok çok üstünde olduğunu belirtmek için
kullanılmış ifadelerdir.
GDD
bir yandan bütün dünya ekonomisini ve siyasetini bu mekanizmalarla kontrol
ederken diğer yandan da kurmuş olduğu bu muazzam sömürü düzeni ile ülkeleri ve
insanları kanını emercesine sömürmektedir. Bu muazzam meblağ dünyanın en zengin
ülkesi olan 250 milyon nüfusun yaşadığı ABD'nin yıllık gayri safi milli
hasılasından yani bir yılda ABD'de yapılan bütün üretimden çok daha fazladır.
Demek ki bütün insanlık (6 milyar insan), GDD tarafından korkunç bir şekilde
sömürülmektedir. Yıllık takriben 7 trilyon dolarlık bu sömürünün manası, fert
başına takriben yılda yeryüzündeki 6 milyar insanın her birinin 1200 $ ödemesi
demektir.
Bu miktar dünyadaki fert başına milli gelir ortalamasının çok üstünde olup
takriben Türkiye'deki fert başına milli gelir mertebesindedir.
Diğer bir ifadeyle yeryüzündeki herkes yıllık gelirinden fazlasını GDD'ye
ödemek mecburiyeti içinde bulunmaktadır. Gelirini GDD'ye ödeyince geçimi için
yeniden borçlanmak, bu borç için vereceği faizlerle bir fasit dairenin içinde
gittikçe perişan hale gelmek mecburiyeti ile karşı karşıya bulunmaktadır.
İşte bu gerçekler karşısında Rockefellerin şahsi servetinin 100 milyar dolar
veya l trilyon dolar olmasının ne önemi var? Çünkü o, aslında ve gerçekte her
yıl GDD vasıtasıyla (Trilateral, Bilderberg, Business Round Table...vs. ile)
bütün dünyayı 7 trilyon dolar sömüren bir mekanizmayı işleterek bütün dünya
ekonomisini ve siyasetini kontrol ediyor.
ŞER
MAKSADI İÇİN DÜZEN KURANLAR
Kur'an-ı
Kerim'de Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Gerçekten onlar
düzenlerini kurmuşlardı. Halbuki dağları oynatacak olsa bile bu düzenleri hep
Allah'ın elindeydi..." (İbrahim Suresi – 46)
Çepeçevre
sarmıştır Allah onları. Tuzaklarını da. Dağları bile yerinden oynatacak güçte
ve kuvvette oyunlar ve tuzaklar hazırlasalar da yine Allah'ın elindedirler. Dağ
hem ağırlığın simgesi, hem de katılığın işaretidir. Hareket ettirip yerinden
oynatmak ifadesi ise imkânsızlığı dile getirmektedir. Ama böyle de olsa onların
hilesi ve oyunu Allah'a meçhul değildir. Kudreti İlâhînin uzanamayacağı kadar
uzak, gizli değildir. Hayır Allah her şeyin yanında hazır ve nazırdır ve
dilediği gibi hareket eder:
"Sakın
Allah'ın Peygamberlerine verdiği vaadinden cayacağını sanma. Muhakkak Allah
Aziz'dir, intikam sahibidir..." (İbrahim Suresi-47)
Şu
halde bu tuzakların ve bu oyunların hiç bir tesiri yoktur. Allah'ın
peygamberlerine vaadettiği zafer ve yardımını da engelleyecek değildir. Allah
dilerse zalimleri güçlü ve kuvvetli olarak alır ve yok eder: "Muhakkak ki
Allah Aziz'dir, intikam sahibidir" Zalimi başıboş bırakmaz. Oyun kuranı
kendi hâline terk edip kurtarmaz. Buradaki intikam kelimesi zulüm ve oyun
kelimesine gereken anlamı veriyor. Şu halde oyun yapan zalim intikamı hak
etmiştir. Allah'a göre intikam hile ve oyunlarının mukabili olarak
azaplandırılmalarıdır. Çünkü ancak ceza ile Adaleti İlâhî tahakkuk eder. (Fî
Zilâl’il-Kur'an, Cilt 9, sf.83-84)
Batı sözden anlamıyor, onlara caydırıcı güç gerekiyor!
Haberi Oku*** Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın En Kapsamlı Video Arşivi ***
Haberi OkuERBAKAN HOCAMIZLA AHMET AKGÜL ÜSTADIMIZIN İLGİNÇ ANILARI
Haberi Oku