Erbakan’ın Şanlı Kıbrıs Çıkarması
ve Kararlılığı!
Bazı küçük beyinlerin, büyük olayları idrak etmesini beklemek boşunadır. Kindar ve kıskanç kimselere, birtakım başarıların kabul ettirilmesi gerçekten kolay olmamaktadır. Bu bakımdan, Erbakan Hoca’nın, 74 Kıbrıs Zaferini hafife alanların ve asıl kahramanlığı Ecevit’e yamamaya çalışanların bu tavırları da, ya bu olayın boyutlarını kavrayamadıklarından veya kıskançlık damarlarındandır. Şimdi Kıbrıs Barış Harekâtı’nın hem stratejik, hem psikolojik, hem de siyasi ve askeri sahadaki üstün başarılarının ve mutlu sonuçlarının bir kısmını hatırlatalım:
Her şeyden önce bilinmesi ve kabul edilmesi gereken gerçek şudur ki, 74 Kıbrıs Harekâtı’nın asıl mimarı ve kahramanı Erbakan'dır. Sadece muhalefetteki Demirel’in Adalet Partisi değil, koalisyon ortağı Ecevit’in Halk Partisi de böyle bir harekâta karşıydı. Çünkü korkuyorlardı ve Amerika ve Avrupa'nın baskısı nedeniyle çıkarma yapmaya cesaret edemiyorlardı. Hükümetin CHP kanadının bu harekâta razı edilmesi için, Erbakan'ın ilk mücadelesini koalisyon içerisinde ve Büyük Millet Meclisi’nde kazandığını belirtmemiz lazımdır. Umuyorum ki pek yakın bir gelecekte, bütün bu gerçekler, belgeleriyle ortaya konulacak ve milletimiz olup bitenleri o zaman daha iyi anlayacaktır. Bilindiği gibi 15 Temmuz 1974’te Samson adlı EOKA’cı, Kıbrıs’ta Makaryos’u devirip darbe yapmış ve adayı Yunanistan’a katacağını ilan etmiş bulunmaktaydı. Artık Kıbrıs’a müdahale etmemiz kaçınılmazdı. Ama maalesef hem Ecevit, hem de başta Demirel olmak üzere bütün muhalefet, askeri çıkarmayı çılgınlık olarak nitelemekte ve karşı çıkmaktaydı.
Sonunda İngiliz Başkanı Callahan’la konuyu görüşmek üzere Ecevit, Oğuzhan Asiltürk’le birlikte Londra’ya gönderiliyor, böylece Erbakan, artık tam yetkili başbakan vekili oluyordu. Havaalanında Ecevit uğurlandıktan hemen sonra, Genel Kurmay Başkanı Semih Sancar ve Kuvvet Komutanları Erbakan’la birlikte özel bir odaya geçiyor ve orada bulunan Süleyman Arif Emre Bey bile içeri alınmıyordu. Bu uzun ve tarihi toplantıda, Kıbrıs’a derhal çıkarma kararı üzerinde anlaşmaya varılıyordu. Kuvvet Komutanları“Yıllardır böylesine onurlu ve olumlu bir karara hasret çektiklerini... Düşmanların dikkatini çekmesin diye, dağıtılarak Dörtyol, İskenderun ve Mersin’de konuşlandırılan birliklerimizin çıkarmaya hazır hale gelmesi için 2–3 gün gerekeceğini” bildiriyordu. Bu arada daha önce İnönü ve Demirel’in yaptığı gibi verilen karardan geri dönülmemesi için, Erbakan’dan özellikle ricada bulunuyorlardı. Ve artık Ecevit, Türkiye’ye döndüğünde alınan bu karar gereği, hazırlıkları tamamlanan ve Kıbrıs’a doğru yola çıkan kahraman Ordu’muza mani olmaya kalkışamıyordu.
Ecevit, Kıbrıs çıkarması ve sonrasında:
1- Önce çıkarmaya çekingen ve ürkek davranmak, kararın alınmasını uzatmak ve Rumlara vakit kazandırmak,
2- Batının baskısıyla, daha çıkarmanın ilk gününde Bakanlar Kurulu’nu toplayarak “ateşkes kararı” için çırpınmak,
3- Bu ateşkes kararını saat 17.00’yi bile beklemeden gündüz 11.00’de açıklamak,
4- “Kanton Çözüm” gibi yanlış ve milli çıkarlarımıza aykırı bir öneriyi karşı tarafa acelecilikle sunmak,
5- 2’nci Harekâta şiddetle karşı çıkmak ve harekâtın durdurulması için koalisyon ortağından habersiz gizli talimatlar yağdırmak,
6- Kıbrıs’ta Ordu’muzun rahatlıkla alabileceği stratejik ve ekonomik bölgelerin ele geçmesine engel olmak,
7- Maraş’ı boş bırakıp pazarlık gücümüzü zayıflatmak,
8- “Federe Devlet” sözünü sakız yapıp Kıbrıs’ta kesin ve kalıcı bir çözümü zora sokmak gibi; 8 tane tarihi ve talihsiz hata yapmıştır. Ama buna rağmen Kıbrıs Fatih’i rolü oynamaktan da geri durmamıştır.
Kıbrıs üzerinde, her ne kadar Yunanistan'ın heves ve hesapları bulunduğu ve orayı bütünüyle bir Rum adası yapmayı planladığı biliniyorsa da, Kıbrıs asıl İsrail için önemlidir. Birleşmiş Milletler’in, ABD ve İngiltere’nin Kıbrıs'ı karıştırmak ve Türk Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak için çırpınmaları işte bu yüzdendir. Bir dünya haritasını önünüze alıp baktığınızda görülecektir ki, İsrail'in çevresi hep İslam ülkeleriyle çevrilidir. Bu ülkelerdeki kabuk yönetimler ve kiralık beyinler de, eninde sonunda devrilip gidecektir. İsrail ise, sonunun geldiğini hissetmekte ve bunca yıldır Müslümanlara ve İslam dünyasına yaptığı hıyanet ve hakaretlerin, mutlaka hesabının sorulacağını düşünmekte ve psikolojik bir suçluluk korkusu ve kompleksi içinde debelenmektedir. Akdeniz dışında, İsrail’in bütün yardım kapıları ve kaçış yolları kapalıdır. Çünkü Müslümanların kontrolü altındadır. Akdeniz yollarının kalesi ve kapısı ise Kıbrıs'tır. “İşte bu yüzden Kıbrıs’ın Müslüman Türklerden arındırılması, İsrail'in güvenliği ve geleceği açısından hayati bir önem” kazanmaktadır.
Kıbrıs, İslam alemine yeniden lider ve lokomotif olacak bir potansiyeli bulunan, ve bu nedenle tarihi ve tabii bir sorumluluğu üzerinde taşıyan Türkiye açısından da oldukça önemlidir. Ege ve Akdeniz'de, burnumuzun dibindeki adalar bile tamamen Yunanlıların ve düşmanların elindedir. Akdeniz'de batmayan bir donanma konumundaki Kıbrıs'ın da bütünüyle elimizden çıkması, Türkiye'nin kolunun kanadının kırılması demektir. Zaten vaktiyle Sokullu Mehmet Paşa’nın Kıbrıs’ın Fethi’nden sonra İnebahtı'da Osmanlı Donanması’nı yakan Haçlı elçilerine, “Siz bizim gemilerimizi yakmakla sadece sakalımızı tıraş etmiş oldunuz. Ama biz sizden Kıbrıs'ı almakla kolunuzu kırmış olduk” demesi de bu yüzdendir. Bu durumu çok iyi bilen ve ortaya çıkan fırsatı yerinde değerlendiren Erbakan, “Daha yakın temaslarda bulunmak(!)” üzere Ecevit'i Londra'ya uğurluyor ve resmen bütün yetkileri üstlenmiş Başbakan Yardımcısı sıfatıyla “Ordular ilk hedefiniz Kıbrıs'tır!”komutunu veriyordu.
Nice yıllardır böylesine onurlu ve olumlu bir karara hasret çeken kahraman Ordu’muz, hem geçmişte bu Peygamber ocağında şehadet rütbesine ulaşmış evliya makamındaki mücahitlerin manevi duası ve himmeti, hem de yakın bir gelecekte yeniden Hak ve adaletin bekçileri olmanın peşin bereketiyle, bir nevi imkânsızı başarıyor, Amerika ve Avrupa’sıyla bütün batılıları ve batıl kafalıları hayret ve dehşete düşüren bir cesaret ve hareketle, ismini Peygamberlerinden alan Mehmetçikler Kıbrıs'a çıkıyordu.
Kıbrıs Zaferinin mutlu sonuçlarına gelince:
a- İslam dünyasındaki, pek çoğu danışıklı dövüş şüpheli ve şaibeli bulunan ve maalesef sonunda Müslümanları kültüründen ve kimliğinden uzaklaştırıp emperyalistlerin yarı sömürgesi durumuna sokan, bazı kurtuluş hareketlerini hesaba katmazsanız Kıbrıs Barış Harekâtı, yakın tarihte Haçlılara karşı yüzde yüz milli amaçlar ve yerli imkânlarla kazanılan en önemli zaferlerden biri olma özelliğini ve önemini taşımaktadır. Kıbrıs'ta, Amerika'sı, Avrupa'sı, Rusya'sı, İngiliz'i, Fransız’ı, Yunan’ı, İsrail’i, kısaca Yahudi ve Hıristiyan dünyası yeni bir Haçlı İttifakı kurup karşımıza çıktıkları... Sözde müttefikimiz olan NATO ülkeleri bile aleyhimize tavır aldıkları... Parasını peşin verdiğimiz silahlara, gemi ve uçaklara el koydukları ve her türlü ambargoyu uyguladıkları halde, Türkiye'nin Kıbrıs'a çıkması ve yarısını kurtarması, yeni bir Kosova'dır, Niğbolu'dur, Mohaç’tır...
b- Şanlı Kurtuluş Mücadelemizden sonraki, en milli ve cesaretli girişim olan Kıbrıs zaferi; Afgan direnişi, Bosna mücadelesi ve Çeçenistan zaferi gibi destanlara dolaylı zemin hazırlamıştır. Zira Kıbrıs’taki bu beklenmedik başarının bereketli ve cesaretli sonuçları, her tarafa yansımıştır. Yeryüzündeki İslami diriliş ve direniş hareketleri Kıbrıs zaferiyle yeni bir hız ve heyecan kazanmıştır. Böylece; “Batı yenilmez, Haçlılara karşı gelinmez” korkusu ve kompleksi yıkılmıştır.
c- Kıbrıs çıkarması yüzünden ülkemize uygulanan ambargolar sebebiyle, Türkiye kendi ihtiyaç duyduğu başta savunma sanayiini kurup geliştirmeye, bütün harp silah ve gereçlerini üretmeye yönelmiş ve bu sahada başarılı olabileceğini kanıtlamıştır.
Velhasıl 74 Kıbrıs Harekâtı, Cumhuriyet tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Kıbrıs'ın sadece alınmasının değil, o günden bugüne elimizde kalmasının da kahramanı, yine Erbakan'dır.
Bülent Akarcalı’nın “Oturup kalkıp Erbakan’a teşekkür etmek bir vicdan borcu halini almıştır!” itirafları!
20 yıllık siyasi hayatına ANAP’la başlayıp bitiren eski bakan ve milletvekili Bülent Akarcalı, geçen yılların ardından 1974 yılında yapılan Kıbrıs çıkarması ile ilgili çok önemli ve tarihi açıklamalar yapmıştı. Özellikle sol kesimdeki yaygın kanaatin aksine Kıbrıs’a yapılan çıkarmanın eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in değil Necmettin Erbakan’ın ‘ısrarı’ olduğunu vurgulayan Akarcalı, “Kıbrıs’a Türk Ordusu’nun müdahalesindeki en büyük şans Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı olmasıdır. Bizim oturup kalkıp Erbakan’a teşekkür etmemiz lazımdır. Gerçek fatih odur. Onun kararlılığı sayesinde Kıbrıs Harekâtı başlatılmıştır.” diyerek tarihi bir gerçeği hatırlatmışlardı.VlP diplomat isimli dergiye önemli açıklamalarda bulunan siyasetin usta isimlerinden Bülent Akarcalı, ANAP’ta siyaset yaparken en çok eleştirdiği 54. Hükümetin Başbakanı Necmettin Erbakan’a yönelik çok önemli tespitlerde bulunmuşlardı. Ecevit’in Başbakanlığı döneminde yapılan Kıbrıs çıkarmasından dolayı yakıştırılan Kıbrıs fatihliğinin tamamen tesadüf olduğunu açıklayan Akarcalı, bu konuda şu önemli bilgileri paylaşmıştı:“Ecevit’in Kıbrıs’la ilgili fatihliği tamamen tesadüfidir bence. O sırada hasbel kader Başbakan olduğu için o işi yüklenmek durumundaydı. Şimdi ben de açıkça ifa edeyim ki Kıbrıs’a Türk Ordusu’nun müdahalesindeki en büyük şans Erbakan’ın Başbakan Yardımcısı olmasıdır. Erbakan’ın ısrarıdır o işi yaptıran. Sayın Ecevit tek başına olsaydı yapmamak için şiirlerine geri dönerdi. Bizim oturup kalkıp Erbakan’a teşekkür etmemiz gerekir. Gerçek Fatih odur, ki ben siyasi açıdan Erbakan’ı en çok eleştiren biriyim.”
TSK, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, Erbakan Hocanın cesur ve onurlu kararlarına, Milli bir sorumluluk ve şuurla sahip çıkan ve uygulayan Türkiye'nin 16. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar'a ait madalya, madalyon, plaket ve rozetlerin Ankara'daki bit pazarında çıkması da Siyonist ve Sabataist odakların bir intikam hırsıydı. Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı, söz konusu eşyaları elinde bulunduran koleksiyoner Necati Doğan ile irtibat kurmuş. Söz konusu eşyaların TSK tarafından alınmasını sağlamıştı.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Kıbrıs Barış Harekatı'nı yürüten ve dönemin Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a tam destek veren Türkiye'nin 16. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar'a ait madalya, madalyon, plaket ve rozetlerin Ankara'daki bit pazarında çıkması da bir intikam planıydı. Eski Genelkurmay Başkanlarından Sancar'a ait bazı özel eşyaların, İskitler'de haftada bir kez kurulan bit pazarında olduğuna yönelik haberin ardından Genelkurmay Başkanlığı konuya duyarsız kalmamıştı. ATASE Daire Başkanlığı yetkilileri, "Kıbrıs Kahramanı" olarak tarihe geçen Sancar'ın anısına gereken saygının gösterilmesi için eşyaları elinde bulunduran koleksiyoner Doğan ile temas kurmuşlardı. Eşyaların niteliklerine ilişkin bilgi alan yetkililer, Sancar'ın ailesiyle de iletişime geçerek, söz konusu eşyaların TSK tarafından alınması yönünde çalışma başlatmışlardı. Rahmetli Semih Sancar’ın ailesinden kimler, hangi imkân ve şantajlarla bu hatıra emanetleri satmaya razı kılınmıştı? Ve hangi mahfiller bunları tezgâhlamıştı? Soruları üzerine devletin ciddiyetle gitmesi halinde, olaydaki sabataist ve masonik parmağı ortaya çıkarılacaktı.
KAYNAK MAKALENİN DEVAMI:
Batı sözden anlamıyor, onlara caydırıcı güç gerekiyor!
Haberi Oku*** Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın En Kapsamlı Video Arşivi ***
Haberi OkuERBAKAN HOCAMIZLA AHMET AKGÜL ÜSTADIMIZIN İLGİNÇ ANILARI
Haberi Oku